Öncü Kuşak Söyleşileri - Konyalılar Birlikte Hareket Etmeyi Öğrenmelidir

İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz - 2

Öncü Kuşak Söyleşileri  - Konyalılar Birlikte Hareket Etmeyi Öğrenmelidir

Dün 1. Bölümünü yayımladığımız İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz ile yaptığımız  söyleşinin bugün ikinci bölümünü yayımlıyoruz…

 

İnşaat Sektöründe de etkilisiniz?

 

Evet, bu arada benim Seha’da en çok önemsediğim gelişme, enerji ihtiyacının çok önemli bir bölümünü kendisi karşılayacak konutlar inşa etmesi. Bu tarz konutların örneği olmadığı için kesin bir yargıda bulunmak yanıltıcı olabilir ama Panorama Evleri’nin en az % 20-50 arasında elektrik tasarrufu sağlamasını hedefliyoruz. Bu konutların Konya’da örneği yok.

Diğer taraftan Meram bölgesinde, yaklaşık 300 bin m² alanda yeni bir konut projesi için 3 ayrı ünlü tasarım ofisine proje çalıştırıyoruz. İçinde konutların, ticari alanların, villa ve yalıların olduğu karma bir yaşam alanı oluşturacağız İnşa Allah… Bugüne kadar Konya’da uygulanmamış bir konsepti uygulayacağız. Tabi bunlarla da sınırlı değil, Konya için çok önemli projeler üzerinde çalışıyoruz. İnşa Allah biz önümüzdeki dönemi tüm paydaşlarımızı heyecanlandıracak bir dönem olarak görüyoruz.

Bu arada bazı enerji yatırımlarımız da olacak. Geçen yıl 6 milyon lira yatırım yaptık. Bu konuda da çalışmalarımızın sürdüğünü ifade etmeliyim…

 

Tabi büyüme var ama Türkiye’de ilk 10’a girecek bir ekonomik büyüklüğe ulaşılamıyor. Bu konuda da görüşünüzü alabilir miyiz?

 

Faaliyetlerimize başladığımız, 80’li yıllara baktığımızda Anadolu’da ilk 1000’ne giren şirket sayısı yok denecek kadar azdı. Bu çerçeveden bakacak olursak, İttifak da, Konya da, Anadolu da büyüdü ve ilk 1000’e giren çok sayıda firmamız oluştu. Ama mega ölçekte, ilk 10’da yer alacak şekilde büyüyemedik.

Çok iyi gelişmeler var, yurt içi, yurt dışı açılımlar sağlandı ama üst segmente geçilemedi. Eskiden bir sahibimiz yoktu, şu anda Anadolu Sermayesinin bir sahibi var. Bu anlamda özgüvenimiz var, bu alanda konuşulacak konu çok fazla ama ben zamanla Anadolu Sermayesinin daha da büyüyeceğini düşünüyorum.

Anadolu sermayesi derken neyi kastediyoruz? Cari açık bu ülkenin baş belalarından birisi midir? Evet… Selva? Hammaddesi buğday, Anadolu köylüsü, kaynak o, yüzde yüz yerli, çalışanı yerli, sermayesi yerli… Selva 1 kg ürün sattığı zaman getirdiğim para olduğu gibi tamamen yurt içinde kalıyor. Cari açığı körükleyen sektörlerle, cari açığı yok eden sektörlere bakışın paralel olmaması gerekir. Şunu da belirteyim; Anadolu, lobiciliği de yeni öğreniyor. Lobiciliği de tam anlamıyla bilmiyoruz daha. Biraz zaman istiyor. Hükümetin size yaklaşımı önemli, bütün bunlarla birlikte önümüzdeki yıllarda ciddi ölçekte büyümeler yakalanabilir… Biz zaten sermayeyi İstanbul, Anadolu diye de ayırmıyoruz. Böyle bir ayrımı da doğru bulmuyorum…

Burada bakış açımız şu: Cari açığı düşürenler, cari açığı yükseltenler olarak bir tasnif yapıyoruz… Cari açığı düşürenler desteklenmelidir. Ben sektörümde ihracat birincisiyim, yaptığım ihracatın karşılığındaki katma değer yüzde yüz Türkiye’de kalıyor. Bu açılardan bakılması gerektiğini düşünüyorum. Elbette biz de ithalat yapıyoruz. İmaş’da ithalatımız var ama yok denecek kadar küçük düzeyde ve makine ihracatı yapıyoruz, fabrika kuruyoruz yurt dışında. Kazandığımız sermaye buraya geliyor, Türkiye’de kalıyor.

 

m.ali-korkmaz-(17).jpg

 

Kuzey Irak’ta ilk Yurt Dışı yatırımı Seha’da başladı. Bundan sonra nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?

 

2013’te ilk adımı attık, 2014 içerisinde 300 villanın teslimi yapılacak. Orada çok önemli bir taahhüt işi yapmış olacağız. Gelecek yıla kadar da diğer 150 villayı da teslim ederiz diye düşünüyoruz. 2013 Seha’yı yurt dışına açma dönemi oldu. Bundan sonraki dönem ise bunun derinliğinin artacağı bir dönem olacak.

Bu arada Seha’nın bilinmeyen bir yönü daha var, Seha sadece kum ve çimento ile bina yapan bir inşaat firması değil, çelik konstrüksiyonla da bina yapabilen bir kuruluş. KTO fuar merkezini Seha inşa etti. Hamdolsun fuar merkezinin yapımını yedi ay gibi çok kısa bir sürede gerçekleştirdik. Tabi bu arada yine çelik konstrüksiyonla Paraguay’da yaptığı fabrika binası da var, Gana’da da bu sistemle bir fabrika binası yapacak.

Biz aslında inşaatın tamamen kum çimento mantığına sıkıştırılmasını da aşmak istiyoruz. Çünkü bunu aşarak yurt dışına gitmişseniz arkanızdan 20- 30 sektörü daha sürüklüyorsunuz, bu Konya için çok önemli bir ölçektir.

 

Konya’da çok önemli iki yapının inşaatını siz yapamadınız. Özellikle Konya Stadyumu… Bu konularda da biraz konuşabilir miyiz? Konya lobisi, sorunları var mı? Başka konular devreye giriyor mu?

 

Konya’nın en büyük inşaatlarından birisi stadyum inşaatıydı. Aslında ihalesini biz almıştık ama sonra iptal edildi. Aynı şekilde hastane inşaatını da almak istiyorduk, burada da biz devre dışı bırakıldık. Bilemiyorum, aslında bu konularla ilgili pek fazla konuşmak istemiyorum. Sadece şunu ifade edebilirim; Konya’nın kesinlikle Ankara’da etkili bir lobiye ihtiyacı var. Konyalıların, Konyalılara sahip çıkmasına ihtiyacımız var. Bu konularla ilgili ifade edebileceğim hususlar bunlar. Biz yolumuza güçlü bir şekilde devam ediyoruz, bizim açımızdan önemli olan budur.

 

Bir ara İstanbul Merkezli bir çalışmanız oldu, geri adım mı attınız ya da faaliyetleriniz ne boyutta devam ediyor.

 

Yönetim Kurulumuz, işletmelerimizin merkezleri Konya’da kalmak üzere yönetimlerinin İstanbul’dan yapılması şeklinde bir karar almıştı. Fakat bu konu ile ilgili stratejimizi değiştirdik. Şu an temsilcilik bazında hem holdingin hem de şirketlerimizin İstanbul’da ayağı var. Toplam verimliliği esas alarak ölçek değişimimiz söz konusu.

Geçmişte kamuoyunu bilgilendirirken bir hayli erken söylemlerde bulunduğumuz oldu ama artık Yönetim Kurulumuzda aldığımız kararla yeni dönemde sadece gerçekleştirdiğimiz faaliyetleri ilan etme kararı aldık. Kamuoyundaki algımızı, hayal ve hedeflerle değil, realitelerle oluşturmaya çalışıyoruz. Hayallerimizi değil, gerçekleşen projelerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.

 

Adese bugün itibariyle Orta Anadolu’da rakipsiz bir büyüklüğe, lider konuma gelmiştir. Biraz da Adese’yi konuşalım, bu çerçevede Adese ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

 

Adese, inanç, ahlaki ve bilgi derinliğimizden kaynaklanan çalışmalarımızla, yasaların izin verdiği fakat değerlerimizin müsaade etmediği için yasal haklarımızdan bile feragat ettiğimiz ama halkımız tarafından da teveccüh gören önemli bir perakende devi oldu. Aslında bu çerçevede bir haksız rekabetin de içerisindeyiz.

Ne yazık ki yeterli denetimin olmaması nedeniyle, gerek çalışma saatleri konusunda, gerek ürün teşhir konumunda da yapılan uygulamalara baktığımızda yine bir başka haksız rekabete maruz kalmaktayız. Gerek müşterilerimizle gerek çalışanlarımızla ilişkilerimizde, insani değerlerimizi tamamen ekonomik bir sömürü aracı olarak kullanma arzusunda değiliz. Bunun karşılığı olarak biz müşterilerimize sunduğumuz ürün ve hizmette daha seçici davranmaya çalışıyor, müşterilerimizin daha sağlıklı ürünlere ulaşabilmesi için yeni platformlar sunmayı arzu ediyoruz.  Bu noktada müşterilerimizle de etkin bir iletişimimiz var. Onlar için her gün çok daha güzel projeler üreten ve uygulayan fedakâr çalışanlarımıza da bu vesile ile teşekkür ediyorum. 

Adese’nin 2013’te verimlilik artışı sektör ortalamasının iki kat üzerinde gerçekleşti.  Kendi laboratuarımızı kurduk ve kamu bizi çok yoğun denetliyor. Mesela biz 15 yıldır küflü peynir satmıyoruz, yasal anlamda satışa uygun ürün bu sene çıktı. 15 yıl yasaklayan kamu, pazarda denetlemedi, satış devam etti. Bu tür haksız rekabetlere maruz kalıyoruz.

Adese’de başka yerde bulunmayacak birçok ürün var. Çünkü bu konuda satın alma birimimiz ve tüm yöneticilerimiz biz de dâhil olmak üzere tüm seyahatlerimizde müşterilerimiz için yeni ürünler kovalıyoruz. Mesela kesinlikle jelatinli ürünler kullanmıyoruz. Geçmişten günümüze biz hiçbir ürünümüzde karmin kullanmadık, aslında yasal açıdan kullanılması sorun değil ama biz karmin böceğinin ezilmesinden elde edilen hiçbir maddeyi, ürünlerimizde kullanmıyoruz. Gıdada yasal problemi olmayan ama ahlaki yönden problem olan domuz başta olmak üzere insan, tavuk kılı, tüyü gibi maddelerden elde edilmiş hiçbir şeyi kullanmıyoruz.

Sadece kendi yiyebileceğimiz ürünleri müşterimize sunuyoruz. Bu konuyla ilgili güçlü bir alt yapımız var. Hamdolsun bu altyapı sadece bizde var, et dâhil olmak üzere, unlu mamuller, gıdanın türevleri ve hatta bizde satış yapan firmalarla da bu konuları görüşüyoruz ve insanımıza sağlıksız gıda sunmuyoruz. Bunun karşılığında ise müşterilerimizle aramızda kopmaz bir güven bağı oluşuyor. Adese için şunu kesinlikle söyleyebiliriz; Adese güvenilir bir kurumdur. Ben de bireysel tüketimimi güvenerek alıyorum çünkü detaylarını biliyorum.

Bugün ne yazık ki birçok alanda gıda üzerinden insanlarımız kandırılıyor, suiistimal ediliyor. Başımdan geçen şöyle bir olayı anlatayım, bir gün dizimde menüsküs oluşmuştu, bunun tedavisi için doktora gitmiştim. Doktordan doğal bir ilaç rica ettim, oda yazdı, gittim, indirimli olarak 115 liradan bu ürünü aldım. Ve o ürün maksimum 100 gram. Normalde kilogramı 1380 liraya satılan bir üründen bahsediyoruz. Etiketin üzerine baktım, “Hyalüronik asit” yazıyor. İncelettirdim, hayvanlardan elde edilen bir yağmış. 

Evet, bize hayvan yağının kilosunu 1380 liraya satıyorlar. Oysa kuyruk yağına sağlıksız derlerdi, demek ki sağlıksız değilmiş, belirli ölçüde kullanıldığında belki bugün birçok hastalık kendiliğinden tedavi edilecek. Kuyruk yağının kilosu bu arada 12 lira…

Gıdada insanımızın nasıl aldatıldığına küçük bir örnek bu...

 

m.ali-korkmaz-(10)-002.jpg

 

Söyleşimizin sonunda sivil toplumu konuşalım, bu konudaki görüşleriniz nelerdir.

 

Ben sivil toplum kuruluşlarını olmazsa olmaz olarak görüyorum. MÜSİAD’ın kurulduğu günden beri içindeyim. Konya’nın hem ekonomik gelişiminde, hem siyasal gelişiminde, hem de ticari gelişiminde hatta belli ölçeklerde kültürel gelişiminde sivil oluşumların büyük yerinin olduğu kanaatindeyim. Orada insanlar, bir arada bulunmayı öğreniyorlar, farklı sektörlerden, farklı kültürlerden olan insanlar birbirleriyle kültürel ve teorik olarak iletişime geçiyor, birbirlerini tamamlıyorlar. Güven duydukları unsurlarla hareket etme kabiliyetine sahip oluyorlar. Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası gibi kurumları da dâhil ederek baktığımızda her birinin Konya’nın gerek üretiminde, gerek yurt dışına taşınmasında, gerekse gelişiminde büyük çabaları bulunuyor.

Beğenmediğiniz, tasvip etmediğiniz çalışmalar olabilir ama buraya takılmamak gerekir, her halükarda eksiklik olur. Bugün Konya 1980’li yıllarda olduğu gibi yönetilmiyor. Buradaki en büyük temennim yerel yönetimlerle birlikte müşterek ortaya konacak projelerin oluşması, yatırımların, ölçeklendirilmesi ve tespitinde ortak hareket edilmesidir. Bu şekilde hareket edilirse ortak hedefler oluşacak, toplumun menfaatleri gözetilecektir. İnanınız Konya bunu bir başarsın büyük kazanımlar elde eder.

Beni asıl mutlu eden ise bugün bir şekilde kurumlar arasında güçlü bir iletişim mevcut, artık hepsi birbirleri ile çok rahat konuşabiliyor, herkes birbirini ihtiyaç olarak görüyor. Bu bizi mutlu ediyor ve bir neticeye varılacağına, Konya’da birlikte hareketin geliştirileceğine inanıyoruz. Bugün eğer Konya karayollarında mesela bu kadar altyapıya ulaşmışsa bunun sivil toplum ile birlikte hareket edilmesinden kaynaklandığını görmemiz gerekir. Bunu havaalanında da, hızlı tirende de gördük.  İşte bu şekilde kurumlar arası diyalogların, fikir alışverişinin sürmesinden Konya kazanmaktadır.

Bugün sivil toplum kuruluşlarında arkadaşlarımız bırakın ücret almayı, bilakis ceplerinden para harcayarak bu çalışmaları yapıyorlar. Şimdi önemli olan bu çalışmaların ölçeğinin, niteliğinin artması için çalışmaktır.

 

Bize ayırdığınız zaman için teşekkür ediyoruz.

 

Ben teşekkür ediyorum…

 

Söyleşi: Hamdi Bağcı

Foroğraflar: A. Akif Solak