Öncü Kuşak Söyleşileri - Konya ortak aklın tadını aldı
Avukat Ümit Olgun -2-
Konya’nın hukuk duayenlerinden Avukat Ümit Olgun ile Hamdi Bağcı’nın yapmış olduğu Öncü Kuşak Söyleşilerinin bugün ikinci bölümünü yayınlıyoruz:
Bundan sonra nasıl gider? Branşlaşma mı öne çıkar? Bir de genç hukukçulara tavsiyeniz ne olur?
Gençlerimize şunu ifade edebilirim, 1.si İslam ahlakı olmalı, 2.si analitik mantık, 3.sü ise ortak akıl ve organize çalışma kültürü…
Bu Konya’da en sıkıntılı olan alandır ve en çok gündemde tutulması gereken konudur. Organize çalışma kültürü dediğimiz nedir? Şehirleşme veya da medenileşme…
Tarım kültüründeki insanlar bireyseldir.
O kadar bireyseldir ki, köylerde tarlalar arasında sınır kavgaları olur. Köylerde bireysel yaşam önemlidir. Küçük olsun benim olsun, derler. Artık bu dönemin zihinlerde bitirilmesi lazım… Artık birlikte ortak ne yapılabilir? Ona bakılması lazım.
Aslında devlette buna zorluyor, kümeleşme deniyor, diğer birçok çalışmalar yapılıyor, çünkü devlet orta gelir tuzağı sendromundan insanları kurtarıp, ülkemizi ve insanlarımızı zenginleştirmek istiyor.
Ortak aklı nasıl kullanabiliriz, kararları nasıl alabiliriz? Aslında bu demokrasinin hücrelere yayılmış halidir. Ve organize çalışma kültürüdür.
Birlikte çalışmak için, bazı şeylerden fedakârlık etmemiz lazım.
Şimdi adam diyor ki, ben özgür olacağım…
Ama öyle değil ki, evlenirken de kısıtlanıyorsun, evlendikten sonrada kısıtlanıyorsun. Ne adına kısıtlanıyorsun? Mutluluk, huzur, sıhhat, afiyet için kısıtlanıyorsun.
Gençler diyor ki, bana kimse karışmasın.
Ama bunu derseniz kazanamazsınız. Artık o dönem bitti.
Neticede geleceğinizi bu mantık da geliştirmelisiniz, 1- karar alma, 2- o kararın uygulanması.
Bu bence Konya’nın en büyük açmazı, en fazla tartışılması gereken kavram bu…
Her yerde bu, fabrikalarda bu, siyasette bu… Ama artık birbirimize karışmalı, birbirimizi düzeltmeli, birbirimizi geliştirecek adımlar atmalıyız. Yanlışlarımızı uyarmalıyız, doğruya yönlendirmeliyiz.
Önümüzdeki süreçte hukukun en verimli alanı hangisi olacak?
Burada olaya genel bakmak gerekiyor. Eğer bir ülkede hukuk varsa, can mal güvenliği vardır, ırz ve namus gibi konularda bir saldırıya uğramam, güvencesi vardır.
Öyle olunca da hukuk vazgeçilmezdir ve vazgeçilmez olmayı sürdürecektir.
Neticede hukuk alanında talep bitmeyecektir, doğal olarak avukatlarda her dönemde para kazanabileceklerdir.
Önümüzdeki süreçte güçlü hukuk büroları iyi iş yapacaklar. Zaten güçlü hukuk büroları olursa hâkimde daha adaletli karar verir, her açıdan iyidir.
Birçok avukat yıllarca mücadele edip, sonra yanlışlar karşısında pes edip koyup gitmiş ama hukuk bürosu öyle olmayacaktır, adaletin güçlü bir şekilde savunulmasının yolunu açacaktır ve hukuk büroları pes etmeyecektir.
Ortak akıl ve ortak aklı kullanma kültürünü oturtursak 100 yıl sonrada varlığını sürdüren güçlü hukuk büroları olacaktır.
Gençlere bunu anlatabilir ve böyle yerleştirebilirsek aslında adaletinde bu bürolar güvencesi olacaktır.
Eskiden kendisi bir avukat kendi başına bir büro açıp çalışabiliyordu, iyi para da kazanıyordu ama şimdi böyle olmuyor. Şimdi hukuk büroları güçlenecektir.
Bir de şunu ifade edeyim, hangi alanda avukat fazla ise o alanda daha az para kazanılacak.
Tabi, tahkim hukuku da önemli olacak ama iş hukuku, boşanma hukuku, icra iflas, ceza yine en önemli alanları oluşturur diye düşünüyorum.
Bugün davalara baktığımızda toplumsal bir sorun görünüyor mu? Buradan bir çıkarım yapılabilir mi?
Burada tabi ki bir veri oluşuyor. Konya’da aile mahkemesinin sayısı 5’e yükseldi.
Demek ki bu kadar dava açılıyor, onun için yükseliyor.
Boşanmaların artmasının bir sosyal problem olarak karşımızda durduğunu ifade edebiliriz.
İş hukukunda da çok fazla dava açılıyor ama bu noktada nüfus artışı çok önemli bir faktör.
Son 5 yılda Konya’nın nüfusu 400 bin artmış, peki bu nüfusun, yüzde kaçı işveren?
Ne kadarı işçi?
Yüzde 90’ı işçidir. İster istemez işçi işveren arasındaki sorunlarda da bir artış oluyor.
Apartmanlar artıyor, kat mülkiyeti hukukunda yoğunlukla artıyor.
İnsanların ilişki ağından hukuka yansıyan bu…
Mesela biz icra iflasta ciddi düşüş bekliyorduk ama öyle olmadı.
İcra iflasta yapılan düzenlemelerin bu alanda düşüş beklentisini artırmıştı. Verilere baktığımızda ise böyle bir şey yok, davalarda artış var.
Ve bizim GSM şirketlerinden bir müşterimiz yok, banka müşterimiz yok… Biz onların davalarına bakmamaya çalışıyoruz ve buna rağmen icra ve iflasta artış dikkatlerden kaçmıyor.
Biraz da diğer alanlara bakalım, diğer alanlardaki Ümit Olgun’u bize anlatabilir misiniz?
Aslında benim biyoloji ve kimyaya karşı hiçbir ilgim yoktu. Fakat tarımın bir ayağı, kimya…
Biz muz yetiştiriyoruz, muzun yapraklarına bakıyorum bir sıkıntı var. Bir danışman tuttuk, bizi muz yetiştiriciliğinde yönlendirsin diye…
Bize yapraklarla ilgili bir şeyler söyledi ama sorun bir türlü çözülmüyor. Yapraklar taraklı ve güçsüz çıkıyor.
Sonra anladım ki, kendi işini kendin yapacaksın. Ankara’ya gittim, bu konuyla ilgili bütün kitapları aldım, baktım elementlerle uğraşıyorum.
Element dediğiniz şey aslında maden…
Bizim bu alanlardaki ilişkimiz böyle başladı.
O muzda Molibden elementi eksikmiş. Bunun neticesinde Sodyum Molibdat bulduk. 350 gram aldık, bunun yüzde 17’si Molibdenmiş. Bunu 14 bin metre kareye uyguladık ve sorun çözüldü, yapraklar normalleşti.
Tabi Rabbimin gücünü orada görüyorsunuz. Bir zincir lazım, eğer Molibden toprakta yoksa araz oluyor, ama onu sağladığınız anda dev gibi yaprak çıkıyor…
Madene bundan dolayı ilgimiz artı…
Tarım, kimyanın, kimya ise madenin yolunu açtı.
Madende de şunu da gördük, bu sektör, bu alan ayrı bir dünya…
Konya’da maden kültürü yok, enerji kültürü yok. Biz o alan kültür oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim bu alana ilgimiz bazı önemli yatırımcıların bu alana ilgisini artırdı, hatta molibdene ilgi arttı…
Şunu anladık, bir meyve 17 elementin bileşkesi.
Mesela ocak ayında muzlar çatlıyor, yerli muzların çoğu çatlaktır dikkat ederseniz… İnanınız bunun nedeni bor eksikliği.
Akdeniz topraklarında bor biraz az bulunuyor. Bu kimyaya ilgimizle toprak analizini öğrendik, bizim muzlar çatlamaz.
Arıcılıkla ilginizden bahsedebilir miyiz biraz da?
Aslında ben hobi olarak arıcılık yapıyorum ama bir işe daha yarıyor, insan eğitimine çok büyük katkısı oluyor.
Tabi bir de tarımla uğraşan ailelerin pek hastalanmadığını duymuştuk, bize bu tür faydaları oluyor…
Mesela çocuklarla arılarının kovanlarına gidiyoruz, çocuklara küçük bir hata yaptıklarında arının nasıl ısırdığını gösterebiliyoruz…
Çocuklar hata yapma katsayılarını azaltıyor…
Hata yapmamayı, dikkatli olmayı getiriyor.
Dikkatsizliğin çok büyük sıkıntısı olabilir. Mesela öksürük, aksırık, nezle, grip derken menenjit…
Küçük bir ihmal neye mal olabiliyor…
Dikkatli ve özenli olmayı bize arıcılık öğretmiş oluyor.
Konya nasıl yönetiyor, sivil toplum dinamizmi var mı?
Konya iyi yönetiliyor mu, yönetilmiyor mu? Sonuca bakalım, Konya standartların üstünde mi? Evet.
Eksikler var mı? Var ama Konya iyi yönetiliyor, Konya ortak aklın tadını aldı, bunu verimli bir şekilde kullanmaya başladı.
Türkiye’yi aslında Konya sırtlıyor diyebiliriz.
Bir kanun düzenlenecek, Konya bu kanunun alt yapısını oluşturuyor.
Konya otomobil üretmek için kümeleşmeye gidiyor…
Konya iyiye gidiyor. Konya yakın bir zamanda çok büyüyecek diye düşünüyorum… Sivil Toplum Kuruluşları gerçekten çok etkin Konya’da… MÜSİAD Konya’da gerçekten çok önemli görevler yapıyor. Olması gerekenin çok üstünde bir görev yapıyor ve bunu başarıyla sürdürüyor.
Özellikle MÜSİAD fazlasıyla zamanımı alıyor ama bu katkıyı vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Son sözlerinizi alabilir miyiz?
İnsanlar yalanı ağızlarına alışkanlık etmişler, illa yalan söylemek zorunda değiller… Yalan söylemek zorundaysalar, sussunlar yine yalan söylemesinler… Yalanı hayatlarından çıkarabilirlerse çok başarılı olurlar, birçok sorun çözülür…
Son sözünüzde hakkı tavsiye ettiniz, teşekkür ediyoruz…
Ben Teşekkür ediyorum.
Söyleşi: Hamdi Bağcı