Öncü Kuşak Söyleşileri – İbrahim Özen -2- Eğitim Sistemimiz Atölyede Çalışacak İnsan Yetiştiremiyor

Söyleşi: Hamdi Bağcı Fotoğraflar: A. Akif Solak

Öncü Kuşak Söyleşileri – İbrahim Özen -2- Eğitim Sistemimiz Atölyede Çalışacak İnsan Yetiştiremiyor

Konyamızın önemli sanayicilerinden İbrahim Özen ile yapmış olduğumuz söyleşinin 2. bölümü:

 

Peki, O süreci nasıl atlattınız?

 

2006 yılındaki rahatlığımız bizim o süreçte o zorlukları aşmamızda bize çok yardımcı oldu. 2007 – 2008 yılında Büsan’daki imalatımız devam etti. Dış Ticaret Ekibine bir kişi aldık. 2009 yılında personellerimizi daha profesyonel bir hale getirmeye başladık. Bir taraftan da yer sorunumuzu halletmeye çalışıyorduk, 2010 yılında şu anda Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikamızın olduğu arsayı satın aldık. 20 bin metrekare bir arsa aldık. 1.5 yıl gibi bir sürede fabrikamızı yaparak 2012 yılının Şubat ayında bu fabrikamıza taşındık. Şu anda 20 bin metre kare arsada 6 bin metre karelik bir fabrikamız var, ayrıca bir 5 bin metrekarelik daha fabrika alanımız var, önümüzdeki yıl şu andaki kapalı alanımızın iki katı bir konuma yükseleceğiz.

Bu fabrikaya geldikten sonra ihracatta da çok ciddi atılımlar yaptık, insanlar dışarıdan geldiğinde bu fabrika bir güven sağlıyor. Şu anda sektörümüzde iyi bir pozisyona geldik.

 

Özen Kompresör bugün Türkiye’de sektöründe nerede?

 

Türkiye’de şöyle bir sıkıntı var, sektörün büyüklüğünü kimse bilemiyor, herkes kendine göre bir istatistik çıkarıyor. Biz sektörde ilk 5’teyiz.

Konya’da fazla yok ama İstanbul’da servis firmaları bile kendi atlarına kompresör yapmaya başladılar. Başka sektörlerde batmış firmalar kendi atlarına üretim yaptırıyorlar. En son açıklanan rakamlara göre 80 tane kompresör üreten firma var Türkiye’de. Bu fazla bir rakam, mesela Almanya’da Hannover fuarına gittiğimizde bunu çok net görüyoruz; Almanya’dan 5 firma katılıyor, Türkiye’den 15 tane firma katılıyor. Almanya’da 5 tane kompresör firması var, 6. Firma yok ve onun içinde Almanya’daki firmalar çok rahat bir şekilde büyüyorlar. Almanya’daki 1 firma Türkiye’deki bütün firmalara bedel. Maalesef ülkemizdeki yapı bu…

 

Ama bizim bildiğimiz kadarıyla sektörde ne kadar firma olursa olsun, kaliteli olabilenler, standardını sürdürebilenler diğerlerine göre bir adım önde oluyorlar.

 

Kesinlikle doğru, zaten bizim bu noktaya gelebilmemizin nedeni, kaliteli ürün yapmamızdır. Kaliteli ürün yapmazsanız, insanlar bir sefer sizin ürününüzü almış olsalar bile, bir daha almazlar. Biz kaynaktayken de en iyisini yapmaya çalışıyorduk, kompresörü de en kaliteli yapmaya çalışıyoruz. Çünkü merdiven altı çok olduğu için biz onlardan ancak kalite ile ayrılabiliyoruz, farkımızı gösterebiliyoruz.

Bunu oturttuk ekibimizle konuştuk, biz kaliteli, üst sekmentte ürün üretmeye karar verdik. Şu anki firmamızın profili de o yönde. Biz düşük fiyata kalitesiz ürün yapan bir firma değiliz, kaliteliyi en uygun fiyatta sunabilen bir firmayız. Çalışmalarımızı da bu yönde devam ettiriyoruz.

 

Türkiye’de hangi illerde güçlüsünüz?

 

Türkiye’de İç Anadolu Bölgesinde çok iyiyiz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde etkiliyiz, Akdeniz’de de varız ama Marmara ve Karadeniz bölgelerinde daha tam etkin çalışmalar yapamadık. Önümüzdeki süreçte İnşa Allah o bölgelerde de etkin olmayı hedefliyoruz. Bu yıl İstanbul Bölge Müdürlüğümüzü oluşturuyoruz. Bu yıl oraya bir arkadaşımızı aldık. O bölgede yapılanmalarını tamamlıyorlar, 2015 yılında İstanbul’da bir şovrum açacağız ve Bölge Müdürlüğümüzü teşkil etmiş olacağız.

Tekstilin yoğun olduğu Gaziantep ve Kahraman Maraş’ta çalışmalarımız yoğunlaşmış durumda. Kompresör hemen hemen her sektöre hitap eden bir ürün… Denizli, Muğla tarafından mermerciler var, oralara da yoğunlaşıyoruz.

 

Yedek parça ve servis hizmeti bildiğimiz kadarıyla sizin sektörünüzde çok önemli, bu açıdan baktığımızda Özen Kompresör beklentileri karşılayabiliyor mu?

 

Yedek parçada hiçbir sıkıntımız yok, sürekli yedek parça sağlayabiliyoruz. Servis noktasında da altyapımızı tamamladık. Şu anda her bölgesinde servisimiz var, dolayısıyla en kısa sürede müşterilerimize en iyi hizmeti veriyoruz. Zaten servis hizmeti verdiğiniz zaman, yedek parçayı sağlayabildiğinizde kompresör firmasında büyüme imkânınız oluyor.

Kompresörün önemini şöyle anlatabilirim, bir firmada elektrik kesildiği anda anında haberiniz olur, kompresör durduğunda ise 1 dakika sonra haberiniz olur. Bu sürede sadece hava tankında kalan hava ile çalışabilirsiniz, ondan sonra bütün sisteminiz gene durur. Fabrikada CNC tezgâhlarından, plazma tezgâhına kadar bütün tezgâhlar kompresöre bağlı olarak çalıştığı için, kompresörünüz bozulursa 1 dakika sonra bütün fabrikanız felç olmuş olur.

Onun için hızlı servis vermeniz lazım, sanayici bilinçlendiği için yedek kompresör tutmaya başladı, eskiden kimse yedek kompresör almıyordu, fakat yedek kompresör bile olsa insanlar hızlı bir şekilde kompresörün tamir edilip hemen çalışmasını istiyor.

Biz bu anlamda kendimizi ciddi oranda geliştirdik, güçlendirdik, müşterilerimize hızlı bir şekilde servis veriyoruz, hatta kendi bölgemizde hemen yedek kompresör bile verebiliyoruz. Servislerimizin olduğu yerlerde de hızlı bir şekilde çözüm üretiyoruz.

Hatta bu konuda örnek bir tane anımızı anlatabiliriz, şu an hala çalışıyor, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünde çalışan bir tane kompresörümüz var, köprünün üzerinde çalışıyor. O kompresör Alman firmasının vida hatasından bir sorun yaşadı, biz oradaki sorunu 12 saat içerisinde çözdük ve tekrar o kompresör çalışmaya başladı.

Konya’dan hızlı bir şekilde ekibimiz gitti ve sorunu çözdü geldi.

ibrahim-ozen-(13).jpg

Tabi bir de İhracat boyutu var, Özen Kompresör bir dünya markası olma yolunda ilerlediğini görüyoruz, bu noktada bize gelinen noktayı anlatabilir misiniz?

 

5 kişilik bir dış ticaret ekibimiz var ve 40 ülkeye ihracat yapıyoruz. Dış ticarette çalışan arkadaşlarımızın birisi Mısırlı, bir diğeri ise Suriyeli… Bu bölgeyi de çok iyi biliyorlar.

Biz ihracat yaparken, distribütörlerimizi seçerken, makine satıcısından ziyade, sadece kompresöre odaklanmış, kompresör işi ile uğraşan firmalarla çalışmaya gayret ediyoruz. O zaman hem servis konusunda sorun yaşamıyoruz, hem de ciddi başarılar yakalayabiliyoruz. Bunun en güzel örneğini Erbil’de sağladık. Erbil’deki bayimiz sadece kompresör satan bir firma. Biz şu anda başta Erbil olmak üzere Kuzey Irak’ta en iyi kompresör satan firmayız.

Diğer birçok firma bile bizim servisimize kompresörlerini yaptırmak zorunda kalıyorlar.

Sadece Kuzey Irak değil, genel olarak Irak pazarında lider firma biziz. Bağdat’ta da iyi bir bayimiz var, gene o da kompresör sektöründe iyi bir firma. Onun için çok rahat ifade ediyorum, Irak pazarında bir numara bizim firmamızdır, Özen Kompresördür.

 

İhracatta karlılık nasıl?

 

Biz yurtdışı fiyatlarımızdan yurt dışına daha düşük fiyatlardan satmıyoruz. Hatta bazen yurt dışına yurt içine olduğundan daha yüksek fiyatlara da sattığımız oluyor. Özellikle 50 bin, 100 bin Avro arasında fiyatlarla sattığımız ürünlerde yurt dışına yurt içine sattığımız fiyatlardan yurt dışında çok daha iyi kar ediyoruz.

Neticede biz yurt dışında karlılıktan taviz vermiyoruz. Orada kalitemizi ön plana çıkarıyoruz. İnsanlarda kompresör sektöründen geldikleri için, bu makinelerin ederini iyi biliyorlar, bu konuda bize bir itiraz gelmiyor. Biz dünyada da iyi bir marka olmak için çalışıyoruz, dediğim gibi 40 ülkeye ihracatımız var ve bu rakamı daha da artırmak için çalışıyoruz.

Bizim bu konuda bir prensibimiz var, biz bir ülkede tamamen oturtmadan başka bir ülkenin pazarına açılmıyoruz.

Özen Kompresör Türkiye’nin de, dünyanın da sektöründe lider firmalardan birisi olmak için kararlı bir şekilde yoluna devam etmektedir.

 

Peki, bundan sonra da tamamen kompresör üzerinde mi duracaksınız, yoksa başka sektörlere de girme projeniz var mı?

 

Benim hep hedefim, kendi yaptığım işte en iyi olmak, en üstte olmak, şu anda biz başka bir sektöre girmeyi düşünmüyoruz. Zira kompresörde kat etmemiz gereken mesafe daha bitmedi, daha çok fazla yol almamız gerekiyor. Bizim hedefimiz hem Türkiye’de, hem Dünyada bilinen, tanınan, güvenilen bir marka olmaktır, bunun mücadelesini kararlı adımlarla veriyoruz, başka bir sektörü de bu hedefe ulaşmadan düşünmeyiz.

Şu anki büyüme hızımıza bakarsak bu süreç bir 5 ile 10 yıl zaman alacak gibi görünüyor. Şunu da ifade edeyim, kompresör çok farklı bir sektör, sonu yok, her sektöre hitap ediyorsunuz, her sektör sizinle çalışmak zorunda, iş geliştirmeye çok müsait bir alan.

4 tane çocuğum var, bu çocuklarımızın sıkıntı yaşamaması için, kurumsallaşmamızı tam sağlamamız gerekiyor. Dediğim gibi kompresörle ilgili yapacağımız daha çok şey var.

Kompresörde biz hala 2 Bar’la, 40 Bar aralığındayız, kompresör dediğinizde bu 200 Bar’lara da çıkabilir. Artı, seyyar kompresör üretmemiz gerekiyor. Öncelikli hedefimiz 200 – 250 Bar’lık kompresörler yapmak, ardından seyyar kompresörlere girebilmektir. Bu konuyla ilgili de prototipleri üretiyoruz, önümüzdeki yıllarda onları da üretim portföyümüze katmayı planlıyoruz. Zaten biz dizel seyyar kompresörü üretmeye başladığımızda hem yurt içinde, hem yurt dışında çok hızlı büyüyeceğiz. Zaten bu alanda müşteriler hazır, ciddi bir pazar var. Orta Doğu’daki müşterilerimizin hepsi bizden bunu temin etmemizi istiyorlar. Orada petrol ucuz, elektrikli kompresörden ziyada bizden bunu talep ediyorlar. Biz zaten o talepleri karşılayabilsek bizim için o yeterli olur. Onun prototipini de yaptık, İnşa Allah dediğim gibi gelecek yıl onu da üretim bandımıza alacağız.

ibrahim-ozen-(32).jpg

 

Konya Sanayisinde büyümüş, kaynak kokusu ile büyümüş, 7 yıldır MÜSİAD Konya Şubesinde Yönetimde olan birisi olarak, İbrahim Özen’le biraz da Konya Sanayisini konuşabilir miyiz?

 

Konya Sanayisinde ürün çeşitliği, üretim çeşitliliği çok olması, Konya Sanayisini canlı ve diri tutuyor. Başka yerlere baktığımızda mesela tekstil sektörü krize girerse Gaziantep’te, Denizli’de işler durma noktasına gelir. Ama Konya Sanayisinde o kadar geniş bir ürün portföyü var ki, a’dan, z’ye her şeyi bulabiliriz. Değirmen makinelerinde Türkiye’de lider, araç üstü ekipmanları konusunda Türkiye’de lider, tarım makineleri konusunda Türkiye’de lider, ayakkabı sektöründe Türkiye’de lider.

Bu kadar geniş olması Konya Sanayisini sürekli zinde tutuyor. Başka şehirlere ziyaretlere gittiğimizde de Konya’ya bakışları çok farklı. Konya kolay kolay krize girmiyor. Konya krize nasıl giriyor, hedefleri çok yüksek tutuyorlar, sonra o hedefe ulaşamayınca kriz varmış gibi ifade ediyorlar. Elbette para konusunda, nakit konusunda sıkıntı yaşanıyor, bunu da muhafazakâr kesimlerin bile bankalarla çok fazla çalışmasına bağlıyorum. Banka ile çok fazla çalışmak bereketi alıyor, huzursuzluk veriyor.

Konya Sanayisi 2. Kuşakla beraber, hem kurumsallaşma adına bir şeyler yapmaya çalışıyor, hem de markalaşma konusunda ciddi mesafeler kat ediyor.

Burada önemli olan 3. Kuşağa devretmek, eğer bu kurumsallığı sağlayamayıp 3. Kuşağa devredemezseniz, o zaman ciddi sıkıntılar yaşıyorsunuz.

Konya’da 3. Kuşağa aktarılabilen firmalarla birlikte çok büyük firmaların oluşacağını düşünüyorum, ilk 500, ilk 1000’deki firmalarında bu süreçte çok fazla artacağını düşünüyorum. Burada önemli olanın çocuklarımıza sanayinin kokusunu aldırmaktır. Çocuklar sanayiye gelsinler, kaynak kokusunu alsınlar, çalışsınlar, gerekiyorsa çırak gibi çalışsınlar işi öğrensinler. Ben oğlumu fabrikada çalıştırıyorum ve her işi yaptırıyorum, ilk hafta kaynak yaptırdım, ikinci hafta başka bir işi yaptı. Gelsinler o kokuyu alsınlar, atölyeden çocuklarımız korkmasınlar. Eğer ki 3. Nesil tamamen atölyenin dışında ve atölyeden korkarak yetiştirilirse görevi devraldığında kemikleşmiş kadro ne derse onu yapmak zorunda kalacak. Çünkü atölyeyi bilmiyor ve atölye korkusu var, bunun çok fazla örneğini görebiliyoruz.

 

Türkiye’de sanayi de en önemli sorunu ne olarak görüyorsunuz?

 

Ben sorunun personel sorunu olduğuna inanıyorum. Atölyede çalışacak insan kaynağı bugün en büyük sorun. Meslek liseleri eski hüviyetlerine dönüştürülmelidir. Şimdi meslek lisesinden mezun olup gelenler kaynak yapmayı bilmiyor. Üniversiteler ise daha kötü, hepsi masa başı iş istiyor, oysa atölyede iş yapacak, çalışacak insana ihtiyaç var. Türkiye’nin bu sorunları çözmesi lazım, bu şekilde götürebilmek çok zor… Biz üniversite mezunu arkadaşlarımıza atölyede uzun uzun kurs vermek zorunda kalıyoruz, iş bilen insanlar, çalışmaya yatkın insanlar yetiştiremiyoruz.

Şöyle olmalıdır, ortaokulu çocuklarımız bitirdikten sonra çıraklığa yönlendirilmelidir. Biz fabrikalara bu çocuklarımızı alarak yetiştirelim. Hafta da birkaç saatte genel kültür dersi koysunlar ve bu çocuk dört yıl böyle devam etsin, dört yıl sonra iiş öğrenmiş olur, işi öğrenir hem de lise mezunu olsun ve ama işine ekmeğine sahip bir insan yetiştirmiş oluruz. Sonra bu çocuk istiyorsa iki yıl daha üniversite destekli fabrikada kalabilir ve bununla da yüksekokul diploması alır. Eğer lisans diploması istiyorsa sonra sınava girer dört yıllık fakülteye devam eder ve mühendis olur.

Böyle yaparsak mühendisimiz iş bilir, teknikerimiz iş bilir, teknisyenimiz iş bilir, hepsi usta olur, başarılı bir iş ortamı olur. Ama şu anda eğitim sistemi çocuklarımızı işe yönlendirmiyor, bizlerde burada çalışacak personel bulmakta zorlanıyoruz. Şu andaki sistem yanlış…

 

Bir de MÜSİAD’ı sormak istiyorum. MÜSİAD sizin için ne anlama geliyor?

 

MÜSİAD benim için bir okul. Özen ailesi açısından baktığımızda da bu böyle. Biz ilk yurt dışına MÜSİAD aracılığı ile açıldık. Ben 2000 yılında MÜSİAD’la tanıştım. İlk yurtdışı gezimi Rahmetli İsmail Sarıtaş’la Irak’taki bir fuara yapmıştık. Oradan döndüm, sanırım 2001 yılıydı, Suriye gezisine katılmıştım. Bunlar benim ilk yurtdışı gezilerimdi. O zaman MÜSİAD’ı çok sevmiştim. Aslında babam MÜSİAD’ın kurucularından ama çok gelip gitmediği için 1999 yılında MÜSİAD’dan ayrılmıştı ve ben daha sonra MÜSİAD üyesi oldum. MÜSİAD bizim dünyamızda hep oldu, sizin anlayacağınız.

Biz aile şirketinde bir türlü toplantı kültürünü oturtamıyorduk. MÜSİAD’dan önce toplantı nasıl yapılır, toplantıda neler konuşulur onları öğrendim, ondan sonra kendi şirketimde toplantılar yapmaya başladım.

Hala bu toplantılara devam ediyoruz, her pazartesi mutlaka rutin bir toplantımız olur.

MÜSİAD’ın gezileri ufkumuzu açtı. Selçuk Öztürk başkan iken bizi yönetime aldı, Aslan Korkmaz Başkan ile de devam ettik, Dr. Lütfi Şimşek başkanımızla da devam ediyorum. Sosyal hayatımın pek çoğunu MÜSİAD dolduruyor.

 

Organize Sanayi Bölgesinin lokantasının sorumluluğu sizde, bu konuda da biraz bize bilgi verebilir misiniz?

 

Aslında ben Organize Sanayi Bölgesinde yeni bir sanayiciyim, benden daha eski sanayici arkadaşlarımız var, onlar olsa daha iyi olurdu elbette ama Memiş Kütükçü Başkanımız bize bu işi teklif etti, “sen bu işi yap”, dedi.

Biz MÜSİAD’da böyle bir terbiye almışız, verilen görevden kaçamıyoruz, bizde mecburen tamam, dedik. Burada Hüseyin Tosunoğlu’na teşekkür ederim, zira buranın projelendirmesini o yapmış, biz geldiğimizde lokanta bitmiş ama işletmeci aranıyordu. Buraya iyi bir işletmeci aradık ama sadece öğle yemeği olduğu için çok sıcak bakılmadı. Öyle olunca da biz burayı kendimiz işletmeye başladık. Şu an müdürümüz, var şeflerimiz, garsonlarımız, ustalarımız var ve kaliteli hizmet veriliyor. Üst sekmentte tutuyoruz, beğeniliyor da şu anda.

 

 

Babanız sanayiciliği bıraktı mı, hala Mehmet Amca gelip gidiyor mu? Bir de hala Hatıp’ta mı oturuyorsunuz?

 

Babam 68 yaşında evet hala geliyor, Yönetim Kulumuza da katılıyor, biz tecrübelerinden çok fazla faydalanıyoruz. Tabi fazla işe karışmıyor, her gün sabah erkenden gelir, akşam 18’den sonra gider. Allah başımızdan eksik etmesin. Onun tecrübeleri her zaman bize güç kuvvet veriyor. Benim için tam bir güven kaynağı oluyor. Hem de her gün Hatıp’tan gelip gider.

Ben 4 ay Hatıp’ta oturuyorum, çocukların okulları var, onun için diğer aylarda Konya’da oturuyoruz ama Hatıp’tan kopamıyoruz.

Hatıp Hoca’nın kızını alan 6 aileden birisi olarak soyumuz devam ediyor, Hatıp canımız ciğerimiz.

 

Yoğun işleriniz arasında bizi kırmayıp zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum

 

Ben teşekkür ederim.