Öncü Kuşak Söyleşileri - Av. Ümit Olgun - Hukuk Bir Milletin Yaşam Güvencesidir

Öncü Kuşak Söyleşileri - Av. Ümit Olgun - Hukuk Bir Milletin Yaşam Güvencesidir

Bu Hafta Öncü Kuşak Söyleşilerinin Konuğu MÜSİAD Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ümit Olgun…

Öncü Kuşak Söyleşilerinde bu hafta Hamdi Bağcı, Avukat Ümit Olgunla, Manisa’dan Konya’ya, Rebii Karatekin Ortaokulundan Konya’nın en önemli hukuk bürolarından birisine sahip olmaya kadar uzanan yaşam yolculuğunu konuştu.

 

 

Ümit Olgun'u tanıyabilir miyiz?

 

Manisa’da doğdum… Aslında 7 aylık doğmuşum. O yıllarda yaşamaz demişler, bakmışlar kırkta bir umut var, adımı Ümit koymuşlar.

Eskiden Derbent bölgesinde insanlar İzmir’e, Manisa’ya tuğla ocaklarına çalışmaya giderlerdi… Babamda öyle gitmiş…

Daha sonra bu ocakların hisselerini almış…

Biz belirli bir süre Manisa’da yaşadık.

Tren İzmir’e gittiği için bizim dağlık bölgelerimizden insanlar İzmir yöresine çalışmaya gitmişler…

Dedem İzmir’e kadar yürüyerek gitmiş, yokluktan…

İlkokulu Konya’da Rebii Karatekin İlkokulunda okudum…

Tabi ben Manisa’yı bilmem, biz Konya’da büyüdük…

Asıl değişimi de lisede yaşadık.  

Ortaokulda şöyle bir şey yaşadık; bizim okuduğumuz okul, pilot bölge olarak seçilmiş. Onun için bize farklı fizik, kimya, matematik dersleri verdiler. Bu da biraz kavram kargaşası yaşamama neden oldu.

Ama lise çok iyiydi, ben de lisede başarılı bir öğrenci oldum.

Konya Teknik Lisede okudum liseyi. O yıllarda gerçekten kaliteli bir eğitim vardı burada.

Ve o yıllarda Konya teknik lisede okuyan arkadaşlarımızın hepsi çok iyi yerdeler.

Mesela MÜSİAD Konya Şube Başkanı Lütfi Şimşek’le de o dönemde birlikte okuduk.

Mesela Avukat Mustafa Hamarat, Prof Dr Fatih Gültekin gibi değerli arkadaşlarımız aklıma geliyor ama hemen hemen hepsi arkadaşlarımızın iyi yerlere geldi.

Yargıtay’da Hâkim olan arkadaşlarımız var, Konya Tarım İl Müdür Yardımcısı Ercan Tongarlak bizimle mezun.

Neticede o yıllarda Konya Teknik Lise’den mezun olan bütün arkadaşlarımız iyi yerlere geldiler.

O dönemlerde biz lisede çok iyi bir eğitim gördük.

Herkes üniversiteye girebildi.

 

Üniversite Neden Hukuk?

Ben 10 yaşında baba oldum… Babam yurtdışına çıktı, bütün kardeşlerimin sorumluluğu bize kaldı.

O yıllarda realist düşündüm. Aslında hukukun bir ihtiyaç olduğunu bilmiyordum. Yine o dönemlerde hukukta ciddi bir şekilde emeğin karşılığı vardı. Şimdi tabi o yıllarda olduğu kadar çok kazanılmıyor. İşler biraz ters döndü.

Şunu da ifade edeyim, biz hukukun, devlet yönetiminin ne olduğunu o yıllarda bilmiyorduk.

Hacıkaymak mahallesinde oturuyorduk, olaylardan tam haberdar değildik. Bir kenar mahalle çocuğuyduk.

Lisede ikinci sınıfta arkadaşlarımız üniversiteyle ilgili konuşmaya başladığında biz üniversiteden avukat, doktor çıktığını anladık.

Annem okuma yazma bilmez, babam Almanya’da.

Bu atmosferde liseyi okudum, burada üniversiteyi bilinçli tercih mümkün olabilir mi?

 

Hangi üniversitede okudunuz?

O zaman birinci sırada 9 Eylül Üniversitesi vardı ben de onu tercih etmiştim ve geldi, böylece İzmir’de üniversiteyi okuduk.

 

Türkiye’yi neden hukukçular yönetiyor?

Aslında Anadolu insanı, aşığı yukarı aynı nedenlerle, fakirlikten, köylülükten hukuk fakültelerine çocuklarını gönderememişler, öğretmen olsun, diye okutmuşlar.

Ama Türkiye’yi yöneten kesim çocuklarını bu okullara göndermişler.

Geçmişte şöyle denirdi, harbiyeli, mülkiyeli, tıbbiyeli Türkiye’yi yönetir. Özal döneminde bu algı parçalandı.

Bu beyaz Türkler dediğimiz insanlar okuyordu buralarda. Yargıda da onlar etkiydi, hâkim olanlarda onlardı.

Beyaz Türklerin çocukları, hukuka, siyasala, çok yoğunlaşıyordu ve ondan dolayı da Türkiye’yi onlar yönetiyordu.

Ama Anadolu’nun insanı çobanlıktan kurtulsun diye okutuyordu çocuğunu ve onlarda çoğunlukla öğretmen oluyorlar. Bu ülkeyi yönetmek gibi bir idealleri yoktu.  

Dünyayı zaten hukukçular yönetiyor, çünkü Hukuk insanların arasındaki ilişkiyi anlatıyor, insanlar birbirleri ile sorunsuz olarak nasıl geçinirler onu anlatıyor.

Ama oralara Anadolu’da yetişen çocuklar gitmiyordu…

Hukukçuların öngörüleri bu anlamda iyi olur. Ben Irak’ta bir kargaşa olacağını mesela öngörmüştüm.

 

Peki, Türkiye’de hukuk adaletli mi?

Türkiye’ye haksızlık da etmeyelim. Türkiye’de bazı şeylerde oturdu, hukuk normları oluştu.

Özellikle Yargıtay’da katedilen mesafe hem çok iyi, hem de önemli.

Ama Danıştay öyle değil. Kamu ile vatandaşın arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay’ın sürekli Kamunun yanında kararlar aldığını görürüz.

Danıştay kısmını ben adaletli görmüyorum. Çünkü Danıştay’daki kararların bir tarafı devlet…  Davanın bir tarafında devlet olduğu için, devlet oraya her zaman müdahale etmiştir.

Danıştay’ın adil olduğu kanaatinde değilim.

Pozitif ayrımcılık ayrıdır, işçi ile işveren kıyaslandığında işçi savunulur ama ülkemizde bunun dışında bir sıkıntı var, idare hukukunda da mesafe kat edilmelidir.

Mesela ben idari hukukla ilgili davalar almıyorum, çünkü ben biliyorum ki adaletli kararlar çıkmıyor ortaya.

Ama Yargıtay bölümünde, gerek ceza hukukunda, gerek diğer alanlarda çok ciddi bir mesafe alınmış.

Yalnız ülkemize haksızlık etmeyelim, mesela niye Suriyeli Türkiye’ye geliyor da, Türkiyeli Suriye’ye gitmiyor?

Demek ki Türkiye’de bir adalet var. Vatandaşlarımız bir ülkeye kaçmaya çalışmıyorlar, hatta bizim ülkemize başka ülkelerden insanlar gelmeye çalışıyor. Unutmayalım, hukuk bir milletin yaşam güvencesidir.

Bir Bangladeşli geliyor, İranlı geliyor, Suriyeli geliyor ama çok zengin olan Suudi Arabistan’a Türk vatandaşı kaçmak için uğraşmıyor.

Bir yerde yaşamak için para yetmiyor,  bir yerde onurlu yaşayabilmeniz için demokrasi gerekiyor, hukukun üstünlüğünden taviz vermeyen adalet mekanizması gerekiyor.

Hukukun üstünlüğü ile demokrasi eşdeğerdir. Birisinin olmadığı yerde diğeri de olmaz.

 

umit-olgun-(32).jpg

 

Ümit Olgun Hukuk Bürosu ciddi bir farklılaşma ile markalaşabildiğini görüyoruz, bunu nasıl başardınız?

Bu aslında bir planlamanın neticesidir. Biz yıllar önce oturduk bir planlama yaptık. Kardeşim Murat Olgun ile nasıl bir yol haritası oluşturacağımıza karar verdik.

Bazı insanların dediğini kabul edeceksin, güvenebileceğin insanlar mutlaka olacak.

Ve güvendiğiniz insanda hakikaten doğruyu söyleyecek, yalana müsaade etmeyeceksiniz.

15 yıl önce kafa kafaya verdik, dedik ki, ya hızlı bir şekilde büyüyeceğiz, ya da küçüleceğiz.

Ve büyüme kararı aldık.

Farklı bir işletme mantığı geliştirdik, tabiatta Rabbimizin yarattığı bir risk var, bu riski çalışan arkadaşlarımızın üzerine aynı oranda aktarmaya çalıştık.

Ama nimetini de aynı ölçüde paylaştık, paylaşımcı olduk.

Buna göre bir ücretlendirme oluşturduk.

Burada bizim adil olmamız çok önemliydi, adil olduk. Eğer siz adil olmayı sürdürebilirseniz, bir müddet sonra adil insanlar sizin etrafınızda toplanmaya başlıyor.

Biz adil ve idealist olunca birçok dava gelmeye başladı, iyi ücretler karşılığında bu davaları almaya başladık.

Ücretlendirme kaliteyi getirdi ve nitelikli avukat arkadaşlarımızı bünyemize kattık. Bu da sıfır hata ile çalışmamızı beraberinde getirdi.

Birde branşlaşmaya ve bu alanlar içinde de uzmanlaşmaya gittik.

Eskiden bir avukat arkadaşımız, iş hukukunu, tazminat hukukunu, borçlar hukukunu görebiliyordu.

Mesela borç üç şeyden doğar, ya sözleşmeden doğar, ya haksız fiilden doğar,  ya sebepsiz zenginleşmeden doğar.

Bu standarttır.

Biz bunları bu şekilde parçaladık. Şu borçlardan doğan işlere şu arkadaşımız baksın, diğerine şu baksın, şeklide bölümlere ve uzmanlıklara ayırdık.

Böyle olunca da aynı konular devamlı aynı avukata geldi, dolayısıyla arkadaşımız o konuda otorite haline geldi.

Bu kuralı işlettik ve bundan dolayı da avukatlarımız çok iyi para kazandı. Biz burada bir sınırlama koymadık, önü açık oldu.

Bizim ofiste avukatlar böyle iyi para kazanınca, bir avukat arkadaşımız ayrıldığında onlarca, hatta yüzlerce müracaatla karşılaştık…

Bizim büromuz bu anlamda tercih edilir bir büro haline geldi.

Ben bunu kendimden zannettim ama öyle değilmiş, bu sistemdenmiş.

Ve tabi bu sistemli çalışma başarıyı getirdi, markalaşma bu şekilde oluştu.  

Ben her zaman şunu ifade ediyorum, nitelikli bir iş çıkarmak istiyor musunuz? Personelinize piyasanın üstünde bir ücretlendirme yapın, kesinlikle kazanacaksınız…

Zaten dikkat ederseniz, üst düzey firmalar devamlı piyasada en yüksek rakamlarla personel çalıştırırlar.

Doğal olarak da piyasanın kalburüstü personelini onlar bünyelerine alıyor.

Ben de bu tabloyu gördüğüm için bu şekilde hareket ettim ve bu bize kazandırdı.

 

Konya’da hangi hukuk alanı çok zayıf?

Kesinlikle Vergi Hukuku… Ben Konya’dan mezun olan bazı arkadaşlarıma Vergi Hukukunu anlatmaya çalışıyorum, çok zorlanıyorum.

İnanınız birçok avukat arkadaşlarımıza burada tekrar Vergi Hukuku dersi verdirttik.

Bir gün İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin Dekanıyla bu konuyu konuştum, neden hukuk Fakültesine Vergi Hukuku dersini siz vermiyorsunuz” dedim?

İktisat Fakültelerinde 1. Sınıfta İktisat Dersi verilir, 2. Sınıfta İktisat dersinin üzerine Maliye dersi verilir. 3. Ve 4. sınıflarda ise Vergi Hukuku dersleri verilir.

O teoriyi alamayan yukarıyı anlayamaz.

9 Eylül Üniversitesinde Hukuk Fakültesinde böyle veriliyordu, bunun içinde 9 Eylül Ticaret Hukuku açısından çok güçlüdür.

Tabi çok üzücü, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki hocalar, daha fazla ders ücreti alabilmek için bu derslere kendileri giriyormuş ve kendileri de iktisadı, ekonomiyi bilmedikleri için bu dersler Konya’da çok zayıf veriliyor.

Oysaki İktisatçı vermelidir o dersi… Eksiklik buradan gelmektedir.

Biz her 6 ayda avukat arkadaşlarımızla bir hesap görürüz. Çünkü ben hizmet satın alıyorum. Vergi boyutunu, stopajı bilmiyorsa işte ticareti de zayıf oluyor.

Biz bu konularda dürüst davrandığımız için bir müddet sonra avukat arkadaşlarımız, konuyu anladı, bu ticarete de yansıdı, daha nitelikli arkadaşlarımız gelmeye başladı.

Müvekkiller memnun…

Bir de şöyle bir süreç yaşadık, baktık bazı müvekkillerin bize ciddi masrafları var, ciddi külfeti var. Kendilerine telefon açtık ve kendileri ile çalışmak istemediğimizi ifade ettik.

Biraz işlerimiz azalacak diye korktuk, işlerimiz çoğaldı.

Sonra büyük müvekkiller, avukat sayısı artınca, bazı avukat arkadaşlarımız bu kurumlara aşırı taviz veriyor ama biz taviz vermedik. 

Biraz korktuk, biz böyle taviz vermeyince işlerimiz azalır zannettik ama öyle olmadı. Güçlendik.

Bizim bu sisteme avukat arkadaşlarımızdan bir noktada eleştiri geliyor, bir noktada iyi oluyoruz ama diğerlerini unutuyoruz, diyorlar.

El hak haklılar,  fakat dünyada uzmanlaşmanın başka bir yöntemi de yok ki.

Ben bir alanda öğreneceğim derken, bu sefer başka hiçbir alanda uzmanlaşamıyorsun.

Verdiğin hizmetlerde de ciddi hatalar yapıyorsun.

Fakat bunun bedelini de vatandaş ödüyor. Vatandaşta saf değil ki, oda araştırıyor, o alanda iyi olana gidiyor.

 

Yarın:

Avukatlıkta branşlaşma,

Açılan davalar hangi sosyal sorunlara işaret ediyor?

Muz Yetiştiriciliğini neden önemsiyor?

Madencilik ve Kimya ülkemiz için neden önemli? 

 

Söyleşi: Hamdi Bağcı

Fotoğraf: A. Akif Solak