Esra Doğan
Esra Doğan Önceliğimiz gençliğimiz

Önceliğimiz gençliğimiz

Lise son sınıfta üniversite sınavı için ummalı bir çalışma içerisine gireriz. Birçoğumuzun hayali ise, iyi bir üniversitede, istediğimiz bölümü okumaktır. Birçoğumuz dedim, çünkü okumak istemeyip de toplumsal baskıyla gönderilenler, bir ideali olmayıp puanının yettiği bölüme yerleşenler, şehir dışına göndermeyi istemeyen ailelerine isyan edip kendi şehrinde öylesine bir bölümü tercih edenler de olduğu için.

Çabalarımız sonuç verip bir bölüme yerleşiriz. İlk yıl herkes için bir alışma dönemidir. Sonra çoğumuz bir arayış içerisine gireriz. Ders olmayan zamanları değerlendirme derdine düşeriz. Bölümümüz için takviye dersler, kişisel gelişim için farklı kurslar, şehir genelinde düzenlenen konferanslar, konserler, vizyondaki filmler, tiyatrolar… arayış alanımız olur.

Bu arayışı farklı yerlerde sürdürenler de oluyor elbet. Kötü alışkanlıklarla kendini harap edenler, okula sınavdan sınava uğrayanlar, o disko senin bu disko benim gecelere akanlar, “bir kereden ne olacak” deyip sonrasında bağımlı hale gelenler, kötü emellerle beyinleri yıkanıp sonrasında her türlü suça eğilimli hale gelenler…

Bunların hepsini bizler yaşıyoruz, bu vatan evlatları yaşıyor. Burada sadece öğrenci yanında ailesinin rolü, seçtiği arkadaşlarının, bulunduğu muhitin ve toplumun etkileri de önem arzeder. “İsin yanında duran is, misin yanında duran da mis kokar.” diye boşuna söylememiş atalarımız. Kiminle olduğumuz, kim olduğumuzu belirler.

Çocuğunu bir şehre gönderip hiç arkasını aramayan aileler var. Çocuğu ne durumda, dersleri nasıl, ne işler peşinde bir aile merak etmez mi hiç! Vurdumduymaz olan ailelerin, toplumdaki bozulmalarda rolü çoktur.

Bir gencin kafasına buyruk yaşaması var, bir de bu gencin, ailesinin tecrübe süzgecinden geçerek görebileceği zararı onların asgariye indirmesi suretiyle konfor içinde yaşaması var. İkincisinde sevgi var, önemseme ve önemsendiğini hissettirme var. Sevgi illa öpüp koklamak değildir; bir yere gideceğinde tembihlemektir, kapıdan çıkarken duyacağı şekilde dua etmektir.

Hiç kimse çocuğunun seçeceği arkadaşları belirleyemez. O çocuğun arkadaşlarını belirleme kriterlerini öncesinde aşılar sadece, sonrasını çocuğuna bırakmak zorundadır. Aileler iyi denetleme uzmanları olmalıdır. Çocuğunu bunaltmadan hal ve hareketlerini çaktırmadan takip etmelidir. Yanlış arkadaş seçmişse mutlaka belirtilerini göreceklerdir.

İşte bu denetim mekanizması olmazsa, ergenliğinin zirvesinde yanlış işler peşine düşebilir gençler. En iyi şekilde yetiştirilmiş çocuklar bile arkadaş kurbanı olabilir. Tek başına yapamayacağı işleri bir başka arkadaşıyla Konya tabiriyle eşirgenerek yapabilir. Ailelere tam da burada iş düşüyor.

Gençler, üniversiteyi kazanmak, üniversite okumak olmasın ilk hedefimiz. Çalışılınca bir şekilde kazanılır sınavlar. Başka şehre gidip özgür (!) yaşamak da olmasın. Özgürlük bu değildir. Yaptığımız her işin hesabını ailemize verme korkusu tamam da, tüm bunların hesabını Allah’a verme sorumluluğuna sahip olalım. Bunu başarırsak değmeyin keyfimize.

Aileler, tek derdiniz çocuğunuzun bir üniversite yerleşmesi olmasın. Onlara bu uğurda “şunun çocuğu şurayı kazandı, bunun çocuğu burayı kazandı” diyerek psikolojik baskı uygulamayın. Sizin çocuğunuz herkes gibi olamaz, olmamalıdır da. Onu kendi özelliklerine göre değerlendirmek gerekir. Daha az puan alarak istediği bölümde okuyabilir.

Önceliklerimizi değiştirirsek ve ne olursa olsun sevgiyle, güzellikle, düzgün bir üslupla yaparsak kazançlı olan biz oluruz. Unutmayalım, sevginin açamayacağı kapı yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Doğan Arşivi