OLAYLARI OKUYABİLMEK
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı , ülkemiz geleceğinin en büyük teminatı olan gençlerimizin yetişmesi, yetiştirilmesi için yapılması gerekli olan çalışmalara katkı yapmak amacı ile, 2015 yılını “Gençlik Yılı” olarak ilan etmiştir.
Yeni Türkiye “fikren dinamik, ruhen huzurlu bir gençlik sayesinde,tarihi yürüyüşünü gerçekleştirebilir.”
“Ülkemizin, medeniyetini, değerlerini, kadim kültürünü bilen, bulunduğu çağın bütün müspet nitelikleri ile gelişip zenginleştirilen genç nesillere ihtiyaç vardır.”
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı gençlik gurubu bu amaca yönelik çeşitli çalışmaşmalar yapmakta. Konferanslar, paneller ve eğitici kurslar düzenlemekte.
Gençlik Yılı kapsamında,Gençler Gurbu , Vakfın Ankara merkezinde “İslamofobi” konulu bir panel düzenlediler. Panele değerli akademisyenler konuşmacı olarak katıldılar.
Çorum İlahiyat Fakültesi Akademisyenlerinden Prof. Dr. Hilmi Demir, IŞID üzerinde çalışmalar yapmiş, Orta Doğu ile alakalı geniş bilgiye sahip bir akademisyen.
Düzenlenen bu panelde oldukça kıymetli açıklamalarda bulunmuş, Müslüman Coğrafyası olaylarının doğru okunabilmesi ve değerlendirilebilmesi konusunda bilgiler sunmuştur.
Yaptığı önemli açıklamaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu paylaşımlarla çevremizde olup bitenlerin başka bir açıdan okunabilmesi, değerlendirilebilmesi kolaylaşmış olacaktır.
“Osmanlı Devletinin yıkılışından sonra, İslam Dünyasının siyasal aktörü yok oldu. Bu siyasal aktörün yerini dolduracak hiç bir devlet ortaya çıkamadı.
Orta doğuda var olan devletler gerçek manada devlet olmayıp, askeri, despotik, halkı ile barışık olmayan, İslamın kadim geleneklerini temsil yeteneğinden yoksun aşiret devletleri oldular.......
19. Yüzyıldan itibaren ortak değerlerini kaybettiler. İslam dünyasının iki tane büyük ve önemli ortak değeri var.
Bu önemli ortak iki değer, Şiilik ve Sunnilik. Şiiliği İran, Sunniliği ise tarih boyunca 20. Yüzyılın başına kadar, Osmanlı yani Türkler temsil etmiştir.
Türkler Müslüman coğrafyasına iki şey armağan ettiler. Birincisi, bir devlet nizamı, ikincisi de ortak itikadi alan olarak Sunniliği armağan ettiler.....
Sunnilik, çatışmayı önleyen, engelleyen bir üst kimlik olarak bu coğrafyaya yerleşmiş idi.......
Ehli sünnet anlayışının çatışmayı önleyici itikat ve fıkıh alanları; hiç bir müslümanı ötekileştirmez, Müslümanlığın dışına itmez....
Allah’a inan bir kimse, kafir addedilemez, dışarı itilemez. Müslümanın amelindeki eksiklik, onun itikadının bozulduğu anlamına gelmezdi......”
Başsız ve hamisiz kalan Müslüman Coğrafyasının bu günkü düştüğü hali hepimiz yakından görüyor ve takip ediyoruz.
Bütün guruplar, etnik kökenler, itikat birliğini kaybetmiş müslüman guruplar, birbirlerini tahrik ediyor, uydurulan inanç değerleri adına katliamlar yapılıyor.
Devletler bütünlüğünü, halk inanç ve etnisite kimliğini kaybetmiş durumda. Kardeşlik ortadan kalkmış veya kaldırılmış.
Ülkemizin dışında var olan yangın –Allah korusun- bizi de aynı şekilde etkilemesinden endişe duymalıyız. Üzerinde yaşadığımız coğrafya en küçük fitne ve ayrılığa tahammülü yoktur.
Türkiye coğrafyasında 30 (otuz) çeşit etnik gurup olduğu söyleniyor. Hindistan’dan sonra, etnik gurubu en çok olan dünya ülkesi durumundayız.
Bu kadar çeşidi bir zenginlik kaynağı olarak gören bir inanca sahibiz. Bu inancımızdan taviz vermeden, ortak değerler etrafında birliğimizi, dirliğimizi ve büyüklüğümüzü sürdürmek zorundayız.
Geleceğimizin inşası için gerekli gücün ve potansiyelin olduğunu unutmadan, her fert ve kuruluş bu yolda gerekeni gereği gibi yapmanın sorumluluğunda olmalıdır.
“Vahiy ve Risaleti esas alan, tarihi, kültürel, bilimsel çalışmalara değer veren, hüriyet ikliminde gelişmye açık bir İslam Medeniyetine ihtiyaç vardır.”