"Madem istenmiyorum tek başıma götürürüm bu işi"

Hasan Hüseyin Varol Hoca’yla Yaşadıkları ve Gördükleri... 5. ve son gün...

"Madem istenmiyorum tek başıma götürürüm bu işi"

- Ve gelelim belki de bu söyleşinin bu sohbetin bizim için de Konya içinde en önemli anlarından biri. Hayra Hizmet Vakfı. Temelinde yatan düşünceyi, çalışmalarınızı, kuruluş hikayesini dünü bugünüyle kısacası her şeyiyle vakfı sizin ağzınızdan dinlemek isterim. 

 

BİR İSLAM DEVLETİ DÜŞÜNÜR GİBİ KURGULADIM VAKFI

Hayra Hizmet Vakfı’nı ben sanki bir İslam devleti kuracakmış gibi tasavvurla, tüzüğünü de ona göre hazırladım. Faizsiz banka sistemini de ona göre hazırladım. Sonra baktım ki bu ulaşılması çok güç bir hedef. Fakat zaman içerisinde hayat şartları, insanların anlayışları bizimde kendimize göre yaşlanmamız ve bir takım şeyler hep beraber üzerine çullanınca ister istemez normal şartlarda çalışan bir hayır kurumu haline getirmek gerekti. Ticari müessesleri tasfiye ettik. Şu anda Hayra Hizmet Vakfı’nın elinde kalan normal şartlarda kaç öğrenciye burs verilebilir, muhtaç ailelere nasıl yardım edilebilir, yine kütüphanesi var. Kendisine has idame masrafları var. Bunların hepsini düşündüğümüzde kendi kaynaklarımız açısından normal şartlarda devam eden bir hayır kurumu olma noktasında. Eğer ekstradan bir çalışma yapılacaksa bir finansman bulma mecburiyeti var. Bu finansman da vakıflar açısından baktığımızda bulmak biraz zor. Tasarruflu ve dikkatli gitmek gerekiyor. Artık zengin bir adam olarak düşünün. Kendisine has bir gücü var. Bu güç içerisinde hem kendisi yaşayacak hem de başkalarını yaşatacak. Kendisine has kontrolü, çalışmayı gerektiren önemli bir müessese haline geldi.  Kurumlar içerisinde burs adedinde ciddi bir rakamdayız. Ayni yardım, nakdi yardım, Kuran kursu binalarımızı diğer kurumların üzerinde. Hayra Hizmet Vakfı Konya’nın çatı kuruluşlarından bir tanesi olarak ifade ediliyor.

h.-huseyin-varol-1.jpg

PEKİ KURULUŞ HİKAYESİ?

1972 yılında dernekler kanununda bir değişiklik olmuştu. Mevcut dernekler ellerindeki taşınmazları altı ay gibi kısa bir sürede satıp elden çıkartacaklar, sadece idarehane olarak kullandıkları binalar kalacaktı. Bu şekilde bir değişiklik yapılmıştı. Bu değişiklik yapılmadan 25 yıl önce kurulmuş olan "Cemiyet-i Hayriye" derneği, taşınmaz mal yönünden Konya'nın en zengin derneğiydi. Tüm mallarının kısa zamanda elden çıkartılması mümkün değildi. Ayrıca "Hafız Yetiştirme Derneği" adında bir dernek daha vardı. Süleymancıların elindeydi. O dernek onların elinden alındı. Yerine "Manevi Değerleri Koruma Derneği" diye bir dernek kurmak üzere bir hareket başladı. O günlerde Tahir Büyükkörükçü hocam Konya müftüsüydü. Doğal  olarak böyle bir derneğin kurulmasından haberdar edildi. Hafız Yetiştirme Derneği'nin yeni Başkanı ise Ahmet Gürtaş idi. İlk görüşmede Tahir Hocam olumlu bakmıştı işe, ancak ne olduysa oldu, Hocam vazgeçti. Bendeniz de Hafız Yetiştirme Derneği'nin yönetim kurulunda bulunuyordum.

“İSTEMEYENİNİZ ÇOK DİYE LİSTEDEN ÇIKARTILDIM”

Ahmet Gürtaş bana, "Ya Hocam, Tahir Hocam neden vazgeçti? Ne yapmayı düşünüyor, bunu bize bir öğreniver" dedi. Bendeniz gittim, Hocam'la görüştüm. Bana ifadesi şu oldu: "Yeni kuracağımız dernek hem daha tanınmıyor, maddeten de zayıf olur. Biz bir grup arkadaşla İstanbul'daki "İlim Yayma Cemiyeti'nin" bir şubesini açmak istiyoruz" dedi. Ben de oradan çıktım, eniştem Terzi Cengiz'in dükkanına geldim. O listedeki adamlarla o iş asla yürümez. Ben bunu biliyorum. "Peki başka kimler var?". "Veysel Öksüz var, bir de Kağnıcı var" dedi. Ben hemen çıkıp doğru kağnıcı Hafız Ahmet'e geldim. Bir bahane ile ondaki listeyi de aldım. Geldim Veysel Öksüz'e. Ondan da aldım ve Ahmet Gürtaş'a geldim. Yaptığım çalışmayı anlattım, çok güldü ve sevindi. Biz hemen "Hafız Yetiştirme Derneği'nin Yönetim Kurulu'nu" topladık. Konuyu tartıştık, sonunda derneğin adını "Manevi Değerleri Koruma ve İlim Yayma Cemiyeti" olarak değiştirdik. Böylece başka alternatifleri engellemiş olduk. Ahmet Gürtaş hoca, seni de listeye aldım demişti. Fakat vakıf kurulduktan sonra benim ismimi listede göremedim. Ahmet Bey'e "Hocam, benim ismim yok" dedim. Hocam, "kusura bakma, senin ne kadar çok istemeyenin varmış, toplantıda senin adın okununca, pek çok kişi itiraz etti. Ben de yazamadım" dedi. Ben de "peki Hocam" dedim.

h.-huseyin-varol-2.jpg

“MADEM İSTENMİYORUM, BENDE KENDİM YÜRÜRÜM”

Bahsettiğim kütüphaneyi kurduktan sonra, benim gençlerle diyaloğum hızla gelişti. M.T.T.B.'nin Konya şubesi açıldı, onlarla ilişkilerim arttı. Ülkücülerle de ilişkilerim çok iyiydi. Ayrıca halk arasında da, esnaf, sanayici ve öğrencilerle de ilişkilerim çok ileri safhadaydı. İmam Hatip Okulu'nda Kur'an öğretmeniydim. O vesile ile de ilişkilerim iyiydi. Çok okuyordum ve çok konuşma yapıyordum. Konya halkı arasında popülaritem çok yüksekti. Etrafımda genç nesil epeyce çoğalmıştı. Ben tek başıma karşılamakta zorlanıyordum. Şeyh Ahmet Efendi Çarşısı'nda bulunuyorduk. Bu gençlerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir kuruluşa ihtiyaç duymaya başladım. Baktım ki bu iş olmuyor, kendi kendime, "yahu Allah onlara akıl vermiş, bana da vermiş, Devletin kanunları var, onlara bu imkanı veriyorsa bana da verir. O halde ben de bir vakıf kurar, yoluma devam ederim diye düşündüm ve çalışmalara başladım. Şayet benim müracaatıma olumlu bir cevap verilseydi, vakıf kurmazdım. "Madem ki istenmiyorum, ben tek başıma bu işi götürebilirim, başkalarına da hiç gerek yok" demek zorunda kaldım. İşte "Hayra Hizmet Vakfı" böyle doğdu.

kutuphane.jpg

İSLAM DEVLETİ KURGULAR GİBİ KURGULADIM VAKFI

Günlerce uğraşıp, bir tüzük hazırladım. Tüzüğü, o güne kadar okuduğum ve araştırdığım eserlerden, bende meydana gelen Bir İslam Devleti'nin nasıl olması gerektiği düşüncesine uygun olarak hazırlamıştım. Kuracağım vakfın en azından bu düşüncemi test edebileceğim bir laboratuvar olmasını istiyordum. Şubeler olarak mahalli meclisler tasavvur ediyordum. Onların temsilcilerinden oluşan bir genel meclis düşünüyordum. Vakıf Divanı, Başkanlık Divanı isimleri ile yönetimi belirleyen divanlar düşünüyordum. Gelirler açısından faizsiz bir banka sisteminin nasıl olması gerektiğinin tespitini yapmıştım, bunu uygulamak istiyordum. Sosyal yardımlar için en önemli kaynak zekat tır. Bunu tek elde toplayıp sonra dağıtmayı düşünüyordum. Eğitim-öğretim konusunun nasıl olması lazım geldiğinin denenmesine inanıyordum. Vakfın ticari faaliyetlerle ne ölçüde ilgilenmesi gerektiğini denemek istiyordum. Vakfın iç ve dış politikasının müsbet manada nasıl olması lazım geldiğini denemek istiyordum. Evet, ben bunları düşünüyor ve pek çok şeyi de hayal ediyordum. Lâkin içinde yaşadığım toplumun bilgi, görgü ve anlayış seviyesini tahlil etmemiştim. Ortaya koyacağım uygulamaların bazıları belki bu toplumun 30 sene sonra anlayabileceği prensipler durumundaydı. Bunları tüzüğe lisan-ı münasiple derç ettim, zikrettim, yazdım. İlk hazırladığım tüzük böyleydi. Sonradan bazı maddeleri mecburen değiştirdim.

h.-huseyin-varol-3.jpg“YANIMDAKİ ARKADAŞLARI GENÇLERDEN SEÇTİM”

Hayra Hizmet Vakfı'nı kurarken, onu diğer hayır kurumları gibi klasik, bilinegelen bir hayır kurumu gibi değil, benim kafamda oluşan İslam Devleti imajının bir laboratuvarı olmasını düşünmüştüm. Tüzüğü bizzat kendimin hazırlaması bundandır. Vakfı kurarken sadece kendim kurucu oldum. Başka kurucular olsaydı, benim bu düşüncelerimin uygulanmasına karşı çıkarlardı. Zamanla öğrenip alıştılar ama, ilk dönemler çok sıkıntılı oldu. İlk karar defterlerine bakarsanız, orada arkadaşların epeyce sonra imzalarını görürsünüz. İlk kararların altında sadece benim imzam vardır. Beraber çalıştığım arkadaşlarımı özellikle gençlerden seçtim. Hem onları yetiştirmeyi hem de enerjilerinden faydalanmayı düşündüm. Eskimiş, yaşlanmış toplumdan pek çok şeyi alarak gelmiş insanların aklına yatmayan her şeye itiraz ettiğini bildiğim için, gençleri tercih ettim. İşte böyle... Benim düşüncelerime temel teşkil edecek tüzüğü hazırladıktan sonra, sıra vakfın ismine gelmişti. Burada en çok kaçındığım şey, gösteriş anlamında "riya"ya elverişli bir vakıf olmamasına dikkat etmekti.

“ÜÇ BEŞ KURUŞ VEREN YARDIM ETTİM DİYE TAFRA SATACAKTI, BUNA ENGEL OLMAK İÇİN…”

Çünkü hayır yapan insanların hemen hepsi ya isminin, yada anne babasının isminin zikredilmesini veya, değer verdiği bir şahsın ismini zikrettirmek istediğini gördüm. Buna karşıydım. Bir de ben gecemi-gündüzümü, enerjimi bilgi ve birikimlerimi ortaya koyduğum halde bu hiç itibar görmeyecek, fakat üç-beş lira yardım eden kimse, yardım ettim diye bize tafra satacak!.. Bunu da hiç mi hiç içime sindiremedim... O nedenledir ki vakfı kurarken de, vakfı kurduktan sonra da, hiç bir zengin adama gitmedim ve böylelerine yer vermedim, itiraf edeyim ki bunun bazı sıkıntılarını çektim. Ama Allah'a şükür ki onu aştım... Şimdi bazı vakıflar var. Onlar, ya bir siyasi parti cemaatine, ya bir tarikat cemaatine sırtlarını dayamışlardır. Bazıları da, uzun yıllar dernek olarak çalışmış, büyük imkanlar elde etmiş, sonra vakfa dönüşmüş güçlü bir imkanla çıkmışlardır. Bizim hiç böyle bir durumumuz olmadı. Her şeyimizle orijinal bir çıkışla doğmak istiyorduk, öylece de oldu. Vakfın ismiyle ilgili olarak arkadaşlarla müzakerelerde bulunduk, Pek çok isim belirlendi. Ama gönlüme uygun geleni henüz bulamamıştım. Ancak Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi'nin 148. ayetinde "Hayırda yarışınız" ayetinin tefsirini Hamdi Yazır'ın Kur'an Dili tefsirinden okudum. Orada "Hayrın" çok güzel bir anlamı vardı. Onu aldım, hatta tüzüğün 5. maddesini bu anlayışı ifade etmek için yazdım. Mezkur ayetten "Hayır" kelimesini aldım. Rasulullah'ın bir hadisinde "Bir hayrın yapılmasına vesile olan kimse, hayrı yapan kimse gibi ecir alır" buyrulmaktadır. Buradan da bir takım hayırlara vesile olmanın bir hizmet olacağını düşünerek "Hizmet" kelimesini aldım. Ve "Hayra Hizmet Vakfı" ismini buldum.  Gençlerden Hafız Nevzat Büyüksarıkulak ve Hafız Ahmet İyibildiren ile ben üçümüz notere gittik. Hatırladığım kadarıyla noter ücreti 300 TL. idi. Onu da bir yerden borç olarak almıştım.

- Ve son olarak da Kütüphaneniz hocam. En önemli kültür hizmetlerinden biri. Kısaca onun hakkında da biraz konuşup bu bizi büyüleyen sohbetinize ve söyleşimize son vermek istiyorum.
- Yorduk sizi teşekkür ederim Hocam…

 

hayrat.jpg

“BUGÜN 60 BİN KİTAP VAR KÜTÜPHANEMİZDE”

Kütüphanenin kuruluşu 1969 yılında. Sonra gelişmeler devam etti. İlk mayası ben kendi kitaplarını getirip koydum. Ben Hayra Hizmet Vakfını kurarken elimizde bir sermayemiz yok. 1975 senesinde 10 bin lirayı kitap ve kütüphane malzemesi diye verdim. Hakim dedi ki bu vakfın gayesi çok geniş. Ama bu gayeyi gerçekleştirmek için tahsis edilen miktar çok zayıf. Bunu değiştir öyle kuralım dedi. Erenköy’de 2 bin metrekare bir arazim vardı. Orayı sattım buraya verdim. Vakfın kuruluşu böyle başladı. Bugün kütüphanemizde 60 bin civarında kitap var. Çalışma salonu var. Okumak isteyen insanın okuması, yazması, çalışması, araştırma yapması hepsi mümkün. Eski ve yeni kaynaklar mevcut.  Kültür hizmetlerimizin temelini oluşturan, benim idealimi temsil eden kütüphanenin eser yönünden takviyesi, hizmet yönünden gelişmesi, araştırıcı ve okuyucuların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için üzerinde titizlikle durduğumuz önemli bir hizmet ünitemizdir. Yukarılarda anlatmıştım. 1969 yılında kurduğumuz bu bölüm, şu ana kadar gelişerek gelmiştir. Ancak modern bir kütüphane olması için projemiz hazırlanmaktadır. Finansman sağlanır sağlanmaz onu da gerçekleştireceğiz inşallah. Şu anda 60.000 ciltlik kitap arşiviyle, salonu, bilgisayarları, fotokopi ve tarama makinalarıyla hizmet vermeye devam eden bir kütüphanedir.”

BİRİNCİ BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN
İKİNCİ BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN


SON…