Kültürümüz tehdit altında

Kültürümüz tehdit altında

Emperyalizm ve kapitalizm günümüz insanlarını tuzağına düşürüyor ve sinsice oyunlarına da alet ediyor. İnsan sağlığını hiçe sayan ve insanları esir alan yiyecek, içecek, giyecekler kültürümüzü tehdit ediyor. Özellikle tişörtlerin üzerinde yazan yazılar kültürümüzü alaşağı ettiğini ifade eden Yağmur Küçükbezirci, tüketicinin ise ne tükettiğinin farkında olmadığını söyledi. 

Emperyalizm ve  kapitalizm, ne yazık ki günümüz insanlarını tuzağına düşürmekte ve sinsice oyunlarına da alet etmeyi sürdürmekte. Fast food, Kola üretimi yapan mağaza zincirleri insan sağlığını hiçe saymakta. İnsan sağlığını tehdit eden bu yaşam kültür dayatmasını görmezden gelir ve tedbir almaz isek büyük bir obezite tehlikesi ile karşı karşıyayız demektir.  Yiyecek ve içecekle insanları esir alan kapitalizm tabi ki sadece bununla kalmıyor. Bilinçsizce ve de şuursuzca tüketiliyor bir çok şey. Yozlaşıyoruz ve farkında bile değiliz. Sadece hızlı kar  etmek  için insanlarla adeta dalga geçiliyor. Çizgi filmler, kıyafetler, ev eşyaları gibi pek çok ürün üzerinde bulunan yazı ve karakterler ne anlam ifade ediyor? Özellikle tişörtlerin üzerinde yazan yazılar kültürümüzü alaşağı ederken, giysinin içinde bi haber dolaşan bilinçsiz tüketici ise, aşağılayıcı pozisyona düştüğünün farkında bile değil.  Bu konuda büyük bir duyarlılık göstererek başarılı bir araştırma başlatan, kültür yozlaşmanın bir parçası olan ‘’Tişört Dili’’ konusunu ele alan  Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyat Bölümü Başkanı Yağmur Küçükbezirci ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

yagmur-kucukbezirci.jpg

Branşınız olmamasına rağmen tişört yazıları konusunda çalışma yapmak nereden aklınıza geldi?

gta-polis-olum-ani.jpgEvet, branşım İngiliz Dili ve Edebiyatı, her ne kadar bu konudan farklı gibi gözükse de aslında tam da bu konunun merkezinde. Birçok kimse bana diyor ki “Branşınız İngilizce ama siz İngilizce yazı yazan tişörtlere karşı çalışmalar yapıyorsunuz.”  Yabancı dil bizim için bir araçtır hiçbir zaman için amaç değildir. Ayrıca ben yabancı dile karşı değilim, keşke üç değil beş dil bilsek. Burada mesele kültürümüzü yozlaştıran yazılar, ben mankurtlaşmaya karşıyım. Bu çalışma nereden aklıma geldi?  Uzun yıllardan beri giysilerdeki, işyerlerindeki hatta arabaların arkasında yazan yabancı dildeki yazılar dikkatimi çekiyordu, branşım gereği doğal olarak ne yazdığını da anlıyordum. O kadar saçma, yozlaştırıcı yazılar vardı ki bazen bu tür yazıları arabalarına yapıştıranlara, giysileri giyenlere bu yazıların anlamını bilip bilmediklerini soruyordum. Maalesef cevapları genellikle hatta neredeyse tamamen olumsuzdu yani hiçbiri ne anlama geldiğini bilmiyordu ya da dikkat etmemişti. Bu çalışmayı yapmaktaki çıkış noktam ya da bardağı taşıran son damla yeğenimin giysisinin üzerinde İngilizce olarak “Ben aç bir köpeğim” yazısı olmuştur.  Ufacık çocuğun giysisinin üzerinde ben aç bir köpeğim yazıyor. Düşünebiliyor musunuz? Çocuklarımızın giysilerinin üzerinde dalga geçer gibi, aşağılayıcı bir şekilde neler yazıyor.  Gerçekten çok sinirlenmiştim, bir de yaradılışım gereği ve yetiştirilme tarzı olarak yanlışlık gördüğümde illa ki müdahale etmem gerekiyor, görmezden gelemiyorum.  Evet, o gün karar verdim ciddi anlamda bu konuyu çalışıp, milletimizi bilinçlendirmem gerekiyordu.    Bu konuda danışmanlığını yaptığım öğrenci topluluğundaki gençler ile üniversitede saha çalışması yaptık. Maalesef üniversitede okuyan gençler bile üzerlerinde taşıdıkları tişörtlerde ne yazdığını bilmiyordu.  Konu daha da önemli bir hale gelmişti, seminerler vermeye başladım. O yıllarda yerel bir televizyon kanalında program yaptık.  Suya attığımız taşın oluşturduğu halkalar büyümeye başlamıştı.  Seminerler, dergilere yazılar ve gazetelere yazılar derken büyük kitlelere ulaşmaya başladık.  Sosyal medyayı da etkin bir şekilde kullanmaya başladık.  Çok güzel bir takımım var, takımımızda öğretim üyesinden, turist rehberine; öğrencisinden sanayideki ustaya kadar insanlar var.  Bugün Türkiye’nin birçok yerinden yazılı tişört fotoğrafları geliyor.  Bu konuda bilinçlendirdiğimiz birçok öğrencimiz, yurdumuzun dört bir yanında bu konuda elçilik yapıyorlar.  Kültür yozlaşmasına karşı yürüttüğümüz bu çalışmaya destek veren herkesten Allah razı olsun. 

Hav, ben aç bir köpeğim
Hav, ben aç bir köpeğim

•  Tişörtlerdeki bu yazılar kültürümüzle ne kadar bağdaşıyor?  Bunun önüne geçmek için ne gibi önlemler alınmalı?

Bizim ilgilendiğimiz ve özellikle dikkat çekmeye çalıştığımız tişört yazıları hiçbir şekilde kültürümüzle örtüşmüyor.  Düşünebiliyor musunuz? Adam camiye gidiyor, üzerinde “şeytan” resmi var “Tanrı meşgul ben yardımcı olayım” yazıyor, “Tanrı yok endişelenmeyi bırak, hayatını yaşa” yazıyor.  Rehberlik yapan ve tişört yazıları konusunda çalıştığımı bilen bir arkadaşım bu sene yaz tatilinde üzerinde “idiot” yani “aptal” yazan tekne kaptanına tişörtünde ne yazdığını soruyor, tabiî ki cevap alışılageldik; “Bilmem, dikkat etmedim.”  Daha geçen hafta bir gencimizin üzerinde “insert love here” yani “aşkı buradan atınız” anlamına gelen bir tişört yazısı ile karşılaştım, love kelimesinin V harfi ok işareti şeklinde ve aşağıya doğru;  kendisine sordum maalesef ne yazdığının farkında bile değil.  Bir diğer tişört yazısında “can’t buy my love” yani “aşkımı satın alamazsın” yazıyor, altında barkod işareti, yani “satılık aşk” mesajı.  Gerçekten samimi olarak soruyorum, Allah aşkına bu yazılardan hangisi bizim kültürümüzle bağdaşıyor.  Hatta öyle tişört yazıları var ki ne seminerlerimde ne de sizinle yaptığımız söyleşilerimde bile dile getiremiyorum, inanın çok uç yazılar ancak vatandaş üzerinde taşıyor. Tişört yazıları hiçbir değeri tanımıyor, ne dini ne de milli.  Tişört yazılarının yanı sıra Mankurtlaşma, berberlerimizin önlüklerine de sirayet etmiş durumda diğer taraftan geçenlerde karşılaştığımız bir gencimizin çantasında yabancı dilde yazılar, kırmızı renk ile vurgulanmış “bir kelime” dile getirmemiz ya da sizin gazetenizde yayınlamanız gerçekten imkânsız.  Bu tür olumsuzluk içeren yazıların kültürümüzle bağdaşmasını bırakalım bir kenara, Türk Kültürünün, İslam Kültürünün önünden bile geçemez.   Bizler millet olarak maalesef hep birileri çıksın bu tür kültür yozlaştırıcıları yasaklasın, piyasaya sürdürmesin diye hayıflanırız.  Hiçbir zaman uyanık olalım, dikkat edelim demeyiz.  Evet, Sümeyra Hanım bu olumsuzlukları nasıl önleyeceğiz sorunuza benim cevabım; şayet bizler nihai tüketici olarak bu tür yazılı tişörtleri, önlükleri, çantaları ve benzeri eşyaları satın almazsak, hiç kimse bunları üretmez, satmaz, satamaz.  Arz talep meselesi yani biz kültürümüze sahip çıkmazsak, Konya tabiri ile “Elin adamı, bizimle, kültürümüzle daha çok dalga geçer.”   Bu arada bazı kurumlarında elini taşın altına koyması gerek diye düşünüyorum.  Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Esnaf ve Sanatkârlar Odamız, Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Valiliklerimiz, Kaymakamlıklarımız gibi bu konu ile ilgilenebilecek kurumlarımız var.  İnşallah bu kurumlarda çalışan birileri bu sohbetimizden etkilenir de yozlaşmaya karşı resmi boyutta da çalışmalar başlatılır. 

• Çocuklar ve gençler özellikle yazılı tişörtlere özendiriliyor, sizce bunun sebebi nedir? Gizli bir amaç söz konusu mu?

Maalesef yıllardan beri toplumumuzun yabancı yazı ve markalara karşı bir ilgisi var.  Bir marka yabancı ise halk nezdinde daha değerli oluyor, yerli markalar pek tutulmuyor.  Yerli birçok firma bile ismini ya da ürettiği ürünün ismini yabancı dilde koyuyor.  Geçenlerde okuduğum bir çalışmada yabancı markaların Türkçeye çevrildiğinde ne anlama geldiğini araştırmışlar.  Bu çalışmaya ilaveten, tüketicilerimiz bu markaların anlamlarını bilseler tavırları ne olurdu? Böyle bir çalışma yapılsa sosyolojik anlamda tamamlayıcı olur.  Evet, çocuklarımız, gençlerimiz özellikle yazılı tişörtlere özendiriliyor hem de yabancı yazılı olanlara.  Neden? Çünkü az öncede bahsettiğimiz gibi toplumuzda kendi anadilimize karşı bir aşağılık kompleksi var.  “Newyork” yazılı bir tişörtü giyen gencimize “Nevşehir” yazsaydı giyer miydin? diye sorduğumda; “Hayır, giymem.” diyor. Nedenini sorduğumda ise “Bilmem, işte….” diyor.  Gerçekten benzeri durumlarla çok karşılaşıyorum.  Toplumuzun bilinçaltına yabancı yazıların değerli, yerli yazıların değersiz olduğu yıllardan beri işlenmiş maalesef.

kibarca-op-beni.jpg
Kibarca öp beni

• Bilinçaltı demişken, bilinçaltı mesajlar konusunda da çalışmalarınız var, TV de geçen bilinçaltı mesajlar için neler söyleyeceksiniz? 

Bilinçaltı mesajlar konusunu sordukları zaman “korkunç bir şey” deyip konuyu kapatmak istiyorum bazen, inanın çok korkunç, her tarafımız sarılmış.  Bebeklerimizden, ihtiyarlarımıza zihinlerimiz işgal ediliyor,  gece göreceğimiz rüyalar bile neredeyse belirleniyor. “Kırk gün deli dersen deli olur.” misali sürekli yapılan operasyonlar ile algılarımız değiştiriliyor.  Hatta iddia ediyorum, olumsuz bilinçaltı mesajlar terör belasından daha da beter.  Terör bir şekilde bitirilir ancak bilinçaltı mesajların genç zihinlerde yaptığı tahrifat kaç kuşakta, kaç yılda temizlenir?  Toplumumuzun hassasiyetleri ile o kadar oynanıyor, zarar veriliyor ki Türkiye’ye ilk televizyonun girdiği yıllarda yayınlanan programlarda öpüşme sahnesi olduğunda TV kapatılır ya da bakışlar kaçırılırdı.  O günden bugüne geldiğimizde ise erotik sahnelerin bolca yer aldığı ve ensest ilişkilerin yaşandığı diziler, kadınlarımızın cinsel meta olarak kullanıldığı reklâmlar, karısı olup olmadığı bile şüpheli olan eşli yarışma programları, vurdulu kırdılı çizgi filmler ile maalesef bolca karşılaşıyoruz ve aileler bir arada izleyebiliyor.  Bilinçaltı mesaj gönderme aracı olarak yalnızca televizyon değil ekran tabir ettiğimiz bilgisayarlar, tabletler, akıllı dedikleri cep telefonları sürekli olarak zihinleri kirletiyor.  Duyuru panoları, gazeteler, dergiler, ders kitapları gerçekten saymakla bitmez, her yerde her an işgale maruz kalabiliyoruz. İlkokullar için yayınlanan bir dergide kasap resmi var, kestiği hayvanlar içerisinde domuz var, bu resmi gören çocuklarımız için domuz yemek normalleştirilmiyor mu? Farklı teknikler kullanılmakla birlikte, gizli ya da alenen mesajlar sürekli servis ediliyor.  Belli bir süre sonra bilinçaltımız yani kara kutumuz yerleştirilmek istenen mesajı normal kabul etmeye başlıyor.  Diğer taraftan bilgisayar oyunlarında din düşmanlığından tutun da kadın tüccarlığına kadar her şey mubahlaştırılmaya çalışılıyor.  Gerçekten bilinçaltına işlenen mesajlar korkunç, her türlü olumsuzluklar normalleştirilme gayreti ile işleniyor.  Polis vuruluyor, araba hırsızlığı yapılıyor, zina yapılıyor, kadın tüccarlığı yapılıyor….  Dini ve milli tüm değerlerimiz geleceğimizin teminatı çocuklarımızın zihninde bitiriliyor. 

tanri-mesgul-ben-yardimci-olayim.jpg
Tanrı meşgul, ben yardımcı olayım

• Peki biz tüketiciler olarak bu anlamsız bilinçaltı mesajlardan korunmak için neler yapabiliriz?

Bilinçaltı mesajlar konusunda hastalığın tanısını yaptık. Şimdi korunmak için neler yapabiliriz sorunuza, benim cevabım iki yönlü; birincisi belli teknikler ile gönderilen mesajları tespit etmek ve kaldırılmasını sağlamak devletin kurumları ile mümkün olur, gizli olarak verilen mesajı halkımız nasıl önlesin? Bu konuda, bireyleri ve toplumu olumsuz olarak etkilemeye yönelik bilinçaltı mesajları önlemek ve toplumu korumak için tüm ülkelerde yapılan yasal düzenlemeler vardır.  Örneğin,  Amerikan Federal İletişim Komisyonu kanunnamesi bilinçaltı içerikleri yasaklar.  Bu komisyon kurallara uymayan televizyon ve radyo yayıncılarının lisansını ihlalden dolayı iptal edebilir.  Ülkemizde de bu konuda yapılan yasal düzenlemeler bulunmakla birlikte, maalesef denetimler ve yaptırımlar yeterli değildir.  Bilinçaltı mesaj gönderen kapitalist sistemin amacı nedir?  Para kazanmak, çok kazanmak değil mi? Evet. İnsan kazanmak, milli ve manevi değerlerimizi korumak, toplumu eğitmek gibi bir kaygıları var mıdır? Hayır.   Sonuç olarak, onlar için tüketen toplum, tüketim toplumu esastır.  Cezalar kazandıkları paraların yanında bir hiç olduğu için manevi ve maddi sömürüler bir çığ gibi artarak ilerliyor.  Bu tür mesajları tüm yetişkinler görebilir. O zaman yapılması gereken şey gayet basit ve masrafsız, ekranın kapatma düğmesine basmak. Seminerlerimizin soru cevap kısmında bazen şu sorularla karşılaşıyoruz; “Bu konuda bireysel olarak ne yapabiliriz ki? Milyon dolarlar harcanıyor bu filmlere, dizilere, bilgisayar oyunlarına, biz bu sermaye ile nasıl baş edebiliriz ki?” Cevabımız gayet açık ve net “Dini ve milli değerlerimizle örtüşmediğini gördüğünüz, düşündüğünüz tüm ekranları hiç masrafsız kapatabilirsiniz, böylelikle birilerinin yozlaştırma çabaları için harcadığı milyon dolarlar hiçbir işe yaramaz.” Çocuklarımızın, ekranları denetimli olarak kullanmalarını sağlamalıyız.  Bu konuda yetkin olan kurumlar kendi kültürümüze, geleneğimize, örfümüze uygun çizgi filmlerimizi, filmlerimizi yapmalıdır, bu alanda kamuoyu oluşturmalıyız.  Bizim kültürümüze uygun olmayan dizi, film, reklâm vb. programları izlememeli, uygun olmayan reklâmlarla bize sunulan ürünleri satın almamalıyız.   Aslında en başta söylememiz gereken ancak vurgulamak adına özellikle en sona bıraktığım son sözümde “Hocam size çok iş düşüyor.” diyenlere; “Eğer geleceğimizi düşünüyorsak, dini, milli tüm değerlerimize sahip çıkmak konusunda samimiysek hepimize çok iş düşüyor!”   Yeni Haber Gazetesi takımına toplumumuzu aydınlatma yolunda verdiğiniz destekten dolayı teşekkür ederim, Allah hepinizden razı olsun…

Eminim bir çok kişi bunları bilmiyordu ve şahsa yapılan hakaret boyutundaki bu ince çizgiye pek dikkat edilmiyordu. Ben inanıyorum ki gerek basın, gerekse sosyal medya üzerinden yaptığınız bu duyarlı çalışma sayesinde halkımız daha çok bilinçlenecek ve gerçek anlamda dikkat gösterecektir.  Bizde size çok teşekkür ediyoruz, vaktinizi ayırdığınız için. İyi çalışmalar diliyorum. 

SÜMEYRA ARSLAN KASAP / YENİ HABER GAZETESİ