Kültür, deprem ve şehir coğrafyası
Şehir coğrafyası ve şehre dair bir şehrin kuruluşu ve gelişimsel özellikleri ve bunun yanı sıra üretilen hümanist çözümler ve hümanizm kavramının insan da olan yapay karşılığı ve bu yapay karşılığının yeni dünya düzeni adı verilen yani batının, tabi bura da batı kavramı bir yön kavramından ziyade batılı zihniyetin kültürel formlarının yeni dünya düzeni altında dünya sosyolojisine yönelik yatırımı ve geldiğimiz nokta bu konuda önemli diye düşünüyorum.
Şehrin kuruluşu bir takım etmenlerle beraber kamusallaşmasının sağlanması nüfus kavramının varlığı ile önemlidir. Nüfusun belli bir miktarda sayısal verileri bir merkezin mahalle kavramından başlayıp, en küçük yerleşim birimlerine kadar ayrılmasını sağlamaktadır. Şehrin kuruluşu tarihi ve dünyanın ve dünya üzerinde kapitalist şehirlerin varlığı ve olması gerekenle, oldurmak istenen yapılaşmayı sonuçta iyi tahlil etmek gerekir.
Yeni dünya düzeni adı altında gelişmekte ve gelişmemiş ülkeler nezdinde, batı kültürünün ve zihniyetinin genç beyinlere enjekte edilmesi var olan kültürel birikimin bir ülke adına değiştirilmesine yönelik adımlar şehir kültürü içerisinde eritilip sunulmaktadır. Eğitim öğretim mekanizması okullarda olduğu kadar şehrin kendi kültürü içerisinde de yer edinebilmektedir. Şehrin kuruluşunda etkili olan kendi kültür yapısını dilini bilen bir gençliğin popülist kültür içerisinde eriyip gitmesi sosyal medyanın toplumsal etki ve değişimde ki yerinin tespiti ve şehirleşmenin, sadece bir imar faaliyeti olmadığını merkeze almak ve beyinlerinde imarı hususunda çalışmaları tek yönlü sürdürmemek gerektiğini dikkate almak gerekir.
Tabi burada küreselleşmenin etkisiyle var olan kendi kültürel kaynaklarının şehirlerin oluşması ve gelişmesi sürecinde yeniden bir dönüşüm sürecinde kendi tarihimizden esinlenmek ve tarihin süzgecinden geçen mimarlarımızın fikir ve düşüncelerini dikkate alarak kentsel dönüşümün paradigmasını oluşturmak milli ve yerli şehirleşme düzeni geleceğin ve gelecek nesillerin yolunu aydınlatacaktır. Burada kentsel dönüşüm fikri ve yapılacak projelerin mantığı yetkili şahıslar tarafından bu dönüşümün içeriği sorulmalı ve sorgulanmalıdır. Rasim Özdenören’in; “küreselleşme Batının hakim kültürü altında bütünleşmiş bir dünya fikrini hedefliyor…” ifadesi ile konuyu bütünleştirmek anlaşılırlığı kolaylaştıracaktır.
Konuyu daha yalın hale getirip şuradan devam edebiliriz. Bir milletin coğrafyası ve tarihinden süzülüp gelen değerler, bulunduğu coğrafya da söz sahibi olmak sadece politik ve stratejik niteliklerin yanı sıra, bulunduğu coğrafyayı tanımak ve yerleşim birimlerinin kültürel deformasyonlara uğratılmasını, kentsel dönüşüm sürecinde kendi kültürümüzün ve kültürel değerlerimizin kıymetini bilmek gerekir diye düşünüyorum.
Kentsel bir dönüşüm sürecine elbette ihtiyaç var. Ülkemizin bulunduğu jeolojik verileri üçüncü zamanın sonları dördüncü zamanın başlarında oluşması ve yeryüzü şekillerinin oluşumu ve fay hatlarına sahip olması deprem gerçeğinin daha öncesinde olduğu gibi gelecekte de nüksedeceği kaçınılmaz bir gerçek. Bu gerçek verinin elde olması dolayısıyla kentsel dönüşüm çalışmalarına yerel de ve kamusal alanda destek verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Devlet organlarının bu konuda çabaları ve bu dikey yerleşme şartlarının, yatay yerleşme yönünde değişimi ve dönüşümü deprem gerçeğinin biraz daha hafifletilmesini sağlayacaktır.
Diğer yönden kentsel dönüşümün gerekli olduğunu, her bir bireyin bu konuda deprem ülkesi niteliğinde ki bir coğrafya da yaşadığının unutulmaması ve böylece can kaybının önlenmesi adına bu konu da devletimize ve yetkililere destek verilmesi gerektiği unutmamak gerekir.
Kalın sağlıcakla…