Konya’ya damga vuran meczup iftarları ve meşhur Konyalı meczuplar

Konya’da meczuplar için düzenlenen iftar davetlerine ‘Gül İftarları’ adı verilirdi. Meczuplar, veli mesabesinde kabul edildiğinden Konyalılar tarafından oldukça fazla itibar görürlerdi. Konya çarşısının en renkli simaları olan meczuplar, çarşının gülleri kabul edilirlerdi. Gücendirilmekten sakınılan bu güller, ramazanlarda sadece onlar için düzenlenen iftar davetleriyle onurlandırılırlardı.

Konya’ya damga vuran meczup iftarları ve meşhur Konyalı meczuplar

Konya’da meczuplar için düzenlenen iftar davetlerine ‘Gül İftarları’ adı verilirdi. Meczuplar, veli mesabesinde kabul edildiğinden Konyalılar tarafından oldukça fazla itibar görürlerdi. Konya çarşısının en renkli simaları olan meczuplar, çarşının gülleri kabul edilirlerdi. Gücendirilmekten sakınılan bu güller, ramazanlarda sadece onlar için düzenlenen iftar davetleriyle onurlandırılırlardı.

konyada-meczup-iftar.png

KONYALILAR DİKKATE ALIRDI

Çoğu insanın “deli” deyip geçivereceği bu insanları hakiki Konyalı oldukça dikkate alırdı. Zaman zaman şakalarıyla bunları kızdırsalar da hiçbirini kırmayı akıllarının ucundan bile geçirmezlerdi. Konya çarşısının bu gülleri, otuz ramazan iftarını da davetsiz geçirmezlerdi. Bu iftar davetlerinin takvimi ramazan girmeden ayarlanır, biterdi. İmrenip de bir davet de ben yapayım, diyenler gelecek ramazanı beklemeliydi. İftar daveti için güllerin tek tek davet edilmesine gerek yoktur. Birinin durumdan haberdar edilmesi, tekmilinin iftarın verileceği evde toplanmasına yeterdi.

DAVET TREN OYUNUYLA SONLANDIRILIR

Meslek erbaplarını meşgul eden iç çekişme ve kıskançlıklar Konya gülleri için de ayniyle vakidir. Bu vaka onların iftar sofralarına dek uzanır. Yemekler döküm saçım yenir, kahveler çaylar da öylesine içilir. Bütün ikramlardan sonra bunları gönderme zamanı gelip çattığında evi birbirine katma meşgalesine düşmüş gülleri kırmadan uğurlamanın tek yolu tren tren oyunudur. Davetin akillerinden biri hemen ayağa kalkıp tren taklidine başlar. Bunu gören güller birer birer bu trene eklenir. Bu ilginç katar, kapılarının açılmasıyla evin bütün odalarını dolaşmaya başlar. Evin odaları arasında cereyan eden bu turlamaların akabinde güller, ardına kadar açılmış cümle kapısından dışarı uğradıklarının farkına bile varamazlar. Durumun farkına vardıklarında ise kapı çoktan kapanmıştır.

Gül iftarlarına muhatap olan son kuşak meczuplarının en tanınmışları şunlardı:

Miyase’nin Oğlu

Belinde tahta kılıcıyla dolaşan, her sabah dükkânları ziyaret ederek fısıl fısıl okuduğu dualarla dükkânların kapısını, penceresini, duvarlarını sıvazlayıp afsunlayan Miyase’nin oğlunun uğuruna bütün çarşı esnafı inanırdı.

Bekereli Mustafa

Bir ucunun çıkıntısını kesip yontarak emzik şekline getirdiği bekeresinden (makarasından) sigarayı, yüzünden de gülümsemeyi hiç eksik etmezdi.

Düt Selahattin

Yazları giydiği kısa pantolonla hafızalara kazınan Selahattin, sanki bir butona basılmışçasına başına dokundurulduğunda “düt” diye öttüğü için bu unvanı kazanmıştır.

Silleli İsmail

Konya çarşısının en sempatik gülüydü. Yüzünden tebessümü hiç eksik olmazdı. Ne bulursa üstüne başına dolduran Silleli İsmail, göz göze geldiklerinin elindeki nesneden, yoksa para isterdi. Vermeyene okkalı bir küfür, olmadı bir tükürük savururdu. Ancak, güleç bir yüz eşliğinde yapılan bu eylemden kimse alınmadığı gibi, bazıları onu bu duruma özellikle düşürürdü. Onu tanımayanların iğrenecekleri bu gülü keramet ehli gören Konyalı sayısı az değildi.

Deli Veli

Ağzında ezgisi eksik olmayan Veli’nin bir ayağı sakattı.

Tut Salma Helil

Helil (Halil), İstanbul Caddesi’nin en renkli hamalıydı. Omzundan eksik etmediği urganıyla iri cüsseli Halil sabahtan akşama iş kovalardı. Kalın kaba sesiyle güzel güzel anlatan yahut vakur bir şekilde sırtındaki yükünü taşıyan bu adamı, şakacı bir esnafın “Helil tut, salma!” haykırışı zıvanadan çıkmasına yeterdi. Sırtından yükünü atar, bu sözü söyleyenin peşine düşerdi. Halil’i kızdıranın kondisyonu iyiyse bu kovalamaca bütün çarşı sokaklarında sürebilirdi. Bu kovalamacanın sonunda ise Halil’in gönlü alınırdı. Kızdığındaki naraları da meşhur olan Halil, aynı zamanda bir Konya güvercinleri uzmanıydı.

Bastonlu Hasan

Hasan da bastondan sazı eşliğinde söylediği türkülerle Konya çarşısının neşe kaynağıydı.

Parsanalı Mustafa

Onun mekânı Kapı Camii önüdür. Camide cenaze olduğu vakitlerde, camiye namaz kılmaya gelen her cemaate bozuk konuşmasıyla gür bir şekilde: Kapı Cami’de ölü va(r), ölü va(r)” uyarısını tekrarlardı. Namaz sonraları cami merdivenlerine konuşlanan Mustafa, gözüne kestirdiği kişinin bileğine yapışır, kendisine bir giysi aldırırdı. Hâlen doksan iki yaşındaki Mustafa iyi bir kazanç kapısı olduğundan, Kapı Camii’nin kuzey cephesindeki esnafın gözdesidir.

Parsanalı Mustafa dışında bütün güllerin yitirilmesi, yeni türeyenlerin de hâl ve tavırlarıyla bunların yerlerini dolduramaması sonucu gül iftarları da tarihe karışmıştır.

parsanali-mustafa.jpg