Esra Doğan
Esra Doğan Kardeşlik sınır tanımaz

Kardeşlik sınır tanımaz

Bir zamanlar filmlere konu olan yaşanmışlıklarımız, acılarımız vardı bizim. Yıllarca bir bayrak altında, bir arada yaşayan insanlar bir tel örgüyle birbirinden ayrılmaya çalışıldı. Kardeşlerden biri tel örgünün bir tarafında, diğeri karşı tarafta kaldı.

Topraklar paylaştırıldı belki ama, yaşanan güzel günlere, hatıralara set çekilemedi; çünkü muhabbet ve sevgi engel tanımaz. Kardeşlik sınırlar koyularak yok sayılamaz.

Bir gün ailelere siz artık bu ülkede yaşayacaksınız, diğerleri başka ülkede denildi. Eee… Başka ülke sınırlarında olunca kardeşlik mi bozuldu? Evlatlıktan mı düşürüldü kişiler, dostluklar mı sonlandı, arkadaşlıklar mı yıkıldı, akrabalık hakları mı iptal oldu?

Kardeş yine kardeşliğini yaptı, analar ve babalar hasretle çocuklarına kavuşmayı bekledi, her kes sevdiğiyle buluşmayı bekledi.

Küçük yaşlardaydım, bayram oldu mu, haberlere bazı haberler yansırdı. Sınırda insanlar birbiriyle hasret gidermek için buluşurdu. Duygusal anlar yaşanırdı. Gözlerden vuslat gözyaşları süzülürdü. Bizler ekranda izlerken içimiz dolardı.

Koyunlar ve kuzular farklı ağıllara konulur, sonra onları avluda buluştururlar. Bu buluşmaya şahit olanlar olmuştur, müthiş bir görüntüdür. Tabiri caizse sınırlar aşılarak bayramlarda yapılan sınır ötesi buluşmalar da aynı bu şekildedir. Hem sevinç, hem hüzün, hem kavuşma, hem hasretlik her şey bir arada yaşanıyordu.

Onlar buluşuyordu, bizler de evlerimizde onların duygularına ortak oluyorduk. Sınır bize uğramamıştı belki, ama sınır tanımaz duygularımız ortaktı; çünkü bizler birbirimizi tanımasak da, Müslüman kardeşlerdik.

Duygularımız vardı, bizi birbirimize bağlayan. Bölünmez bütünlüğümüz vardı yok sayılamayan. Kardeşliğimiz vardı; dinine, diline, ırkına aldırmadan insan olduğu için kurduğumuz bağımız vardı. Asırlarca süregelen dostluğumuz, sevgimiz, muhabbetimiz…

Ne oldu şimdi; ne çabuk unuttuk! O sıkıntıları biz yaşamadık diye mi pervasızca konuşmalarımız. Sınır ötesinde kalan kardeşimizi boşamak da neyin nesi! Biz kimiz ki, onlar kim? Bir “puzzle”nin parçalarıyız biz, birimiz yoksak tam değiliz. Amacımız tam olmaksa, sen yoksan benim varlığımın önemi yok. Ötelenmiş kardeşimiz yoksa bizim de olmamızın bir anlamı yok. Tam olabilmemiz için hepimiz olmak zorundayız.

Olumsuzluklar görülüyor hep, zarar veren insanlar anlatılıyor. Ülkemize muhacir kardeşlerimiz gelmeden önce terör, bıçaklama olayları olmuyor muydu? Biz sütten çıkmış ak kaşıklar mıydık da öfkemizi büyüttük… Aklımızı, idrakimizi öfkemizin gölgesinde bırakmayalım.

Farklı kültürlere sahibiz kardeşlerimizle, doğru. Yedi bölgemizde aynı kültür mü hakim peki? Başka kültürün hakim olduğu bir şehre gittiğimizde zaman zaman zorlanmıyor muyuz?

Bırakalım sürekli eleştirmeyi, ötekileştirmeyi. Bizim de hem iyimiz hem de kötümüz var. Sorunlar için çözüm üretmeye çalışalım. Evimizde, süslü koltuklarımızda oturup gitsinler ya da kalsınlar diye ahkâm kesmeyelim.

Bir sıkıntı gelse başımıza depresyona giriyoruz. Kardeşlerimiz bir savaşın ortasından çıkıp geldiler. Onların psikolojilerini de yok sayamayız.

Vatandaşlık verilmesi noktasında eleştirilerde bulunulabilir. Her önüne gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacakmış gibi algı operasyonu yapanlara da kulak asmayalım. Her işte olduğu gibi bunda da ciddi kriterler olacaktır.

Her birimiz düşüncelerimizden, tavırlarımızdan sorumluyuz. Kardeşlik hukukunu bir kez daha derinden düşünelim. Bizi bize düşürmeye çalışanlara fırsat vermeyelim. Empati kuralım; biz olsak ülkemizde kalır savaşırdık gibi yorumları da bırakalım.

Allah bizi böyle bir imtihanla sınamasın. Sınanan kardeşlerimizin de yardımcısı olsun. Bir darbe de biz vurmayalım, sağduyulu olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Doğan Arşivi