İstikrar Ve Güven Hepimize Lazım
Değerli kardeşlerim bugünkü yazımıza kısa bir dua ile başlamak istiyorum “Allah devletimizin ve milletimizin dirlik ve birliğini muhafaza etsin, Amin”. Bu duaya son yıllarda sürekli ihtiyaç duymaktayız.
Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu bu coğrafya son üç yüz yıldır batılı devletlerin oyunlar oynadığı bir saha olmaktan kurtulamamıştır. Yine son yıllarda kağıt üzerinde müttefik olduğumuz sözde dostumuz Amerika’nın Suriye’nin içine ihraç ettiği Deaş denen terör örgütüne karşı mücadele etmek için bizim yıllarca mücadele ettiğimiz Pkk’nın Suriye kolu Pyd’yi kendisine ortak seçmesinin arkasında Türkiye’yi bölme planlarının olduğu aşikardır, sözde dostumuz Amerika PYD terör örgütüne son zamanlarda artan bir şekilde silah yardımı ve bu silahların içinde uçaklara karşı kullanılan Stinger füzeleri de dahil ağır silah, araç ve teçhizatlarını da bu teröristlere vermektedir fakat emin olduğumuz bir gerçekte Deaş terör örgütünün elinde savaş uçağının olmadığı veya olsa da uçuramayacağıdır.
Peki bu silahlar kime karşı kullanılacak? Tabi ki Türkiye’ye karşı. Doksanlı yıllarda Irak’ta kitle imha silahları bahanesi ileri sürülerek Amerika’nın müdahalesi ile başlayan süreç Libya, Sudan ve en son Suriye’nin istikrarsızlaştırılması olayı ile devam ettiğini görmekteyiz ve bu sürecin hedefinde İslam coğrafyasının en güçlü kalesi Türkiye’nin olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Dünya hızlı bir şekilde büyük bir savaşa doğru ilerlerken bu savaşın kaderini değiştirecek olan Türkiye’yi istikrarsızlaştırma girişimlerinin son üç yıldır artarak devam ettiğini görmekteyiz.
Güneyimizde Pkk’nın Suriye kolu Pyd terör örgütünün silahlandırılmasına veya içimizde yıllardır bir türlü bitirilemeyen Pkk terörüne, diğer illegal örgütler ve batı destekli olan 15 temmuz darbe girişimine kalkışan Fetoculara bu açıdan bakmak lazım. Her biri üstlerine düşen görevi yapıyorlar birileri dışarıdan silah yardımı yaparken birileri de içeriden toplumu devlete ve hükümete karşı düşmanlaştırmaya çalışmaktalar.
Bu çalışmalardan biraz bahsetsek? Birileri Ohali sorgularken, bir diğeri ekonomik gidişatı eleştiriyor veya gelen şehit haberleri üzerinden halkı ayrıştırmaya devlete ve iktidara muhalif toplamaya çabalıyorlar veya bu işin medya kanadında olanlar, fetocularüzerinden bazı olayları çarpıtarak bu olayları hükümetin üzerine ihale etmeye çalışıyorlar daha da fazlası işin siyasi ayağı ana muhalefet liderine düşüyor oda adaleti yollarda aramaya çalışarak bilerek veya bilmeyerek devlete ve hükümete karşı olan grupları bir araya getirerek halkı germeye, ayaklanmaya ve bunun neticesinde iç çatışmalara olanak sağlayacak bir durum haline gelmesine sebebiyet veriyor.
İşin siyasi ayağı çok önemli ve bir o kadar tehlikeli de çünkü 12 eylül öncesinde sağ, sol; laik, anti laik; Alevi, Sünni veya Türk, Kürt gibi kardeşi kardeşe kırdıracak tehlikeler içermektedir. Ana muhalefet liderinin Adalet yürüyüşü Türkiye’nin istikrarına zarar vermediği sürece toplumun tüm kesimleri bu yürüyüşten rahatsızlık duymaz.
En son geçtiğimiz günlerde Ak parti bayrak ve flamaları ile konvoya saldırı düzenleyecek olan bir Deaş’lı teröristin yakalanması, yukarıda anlattığımız tehlikeleri somut anlatan bir örnek olarak yaşandı. Amaç Chp ve Ak parti arasında tabanda çatışma çıkmasını sağlamak olarak karşımıza çıkarken ileriki günlerde yine Alevi Sünni çatışması denenecek gibi duruyor.
Devletin istikrarı ve milletin güvenliği siyasetin üstünde bir durum olduğu için toplumun tüm kesimleri bu realitelere uymak zorundadır yoksa istikrarsızlık kaosu getirir, kaos iç isyanlara yol açar, iç isyanlarda çatışmalara sebep olur ve devletin bütünlüğü ve milletin güvenliği kalmaz dağılır gideriz. Zaten dış güçler ve içerideki işbirlikçileri ve illegal terör örgütleri son üç yüz yıldır batının oyunları ile Türkiye’nin istikrarına saldırılar düzenlerken bizler o bu şu demeden birbirimize sıkı sıkıya kenetlenmeliyiz.
Bu yazdıklarımızı hükümet politikalarını eleştirmemek olarak algılanmamalı tabiki muhalefet görevini yapacak ve hükümeti eleştirecek ama eleştiriler yıkıcı değil yapıcı olacak bunu belirtmek isterim. Bununla alakalı aklıma gelen Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun İngiltere ziyaretinde iç meseleleri burada konuşmam dediği sözleri geldi, o zaman büyük bir erdemlilik gösteren Rahmetli Yazıcıoğlu gibi bu günlerde de muhalefet görevini yürüten partilerin bu görevi anayasaya uygun şekilde sonuna kadar kullanmasını istiyoruz fakat dış devletlerden iç meselelerle alakalı yardım isteme gafletine düşmemesini de bekleriz.
Çünkü batı zaten Türkiye’nin içinde istikrarsızlığı isteyerek güçlü Türkiye’nin önünü kesmek istiyor. Fakat görünen o ki muhalefet de buna davetiye çıkarıyor.
Saygılarımla