"Güçlü Türkiye onlar için tehdittir"
Gazeteci Yazar Ahmet Ay ile gerçekleştirdiğimiz söyleşimiz...
“Üst Akıl için güçlü bir Türkiye tehdittir. Ortadoğu’yu yeniden şekillendiren güçler enerji yollarını kontrol altına almak ister. Türkiye son 12 yılda kazandığı özgüven ve sosyo-politik güçle Batı için ölüm kalım meselesi olan enerji güzergâhını kendi menfaatlerine uygun şekilde belirlemek istedi. ÜST AKIL dediğimiz derin Batı, Türkiye’yi şaha kaldıracak bu güzergâha engel olmak isteyince Türkiye ile o güçler arasında adı konmamış bir savaş başladı” diyen Gazeteci Yazar Ahmet Ay, bu haftaki söyleşi köşemizin konuğu. “Batı’nın güncellediği bu cepheye üç yıl önce bir yazısında TÜRKİYE’NİN II. KURTULUŞ SAVAŞI diyen Türkiye’nin korkusuz kalemlerinden Ay, “Evet, Türkiye yaklaşık 100 yıl önce verdiği savaşı yine vermek zorunda ve sonunda biz kazanacağız sözleriyle bu savaş için ne kadar umutlu olduğunu gösterdi. Türkiye'nin üst akıl ve Neoconlara karşı kesinlikle milli mücadele ve ikinci kurtuluş savaşını vereceğini söyleyen Ay, Allah'ın izniyle bu hak batıl savaşını hak tarafta yer alan Türkiye'nin kazanacağını ifade etti. Gazeteci-Yazar Ahmet Ay ile yaptığımız söyleşi son dönemde Türkiye’de yaşanan tartışmaların ve olayların tamamını mükemmel bir şekilde özetledi. Söyleşimizde: Türkiye tarihi mirası itibariyle dominant bir ülkedir. Türkiye ile komşu olan ülkeler ve komşu olmasa da Türkiye’yi sahip olduğu potansiyellerinden dolayı dikkate alan ülkeler uluslar arası bir meselede “acaba Türkiye ne düşünüyor”u her zaman merak etmiştir. Diyen, Düşünebiliyor musunuz? Çok ilgisiz insanlar, çocukları Türkiye’de olan Kobanililerin çocuklarına oyuncak götürmek için toplanıyor. DAİŞ’e katılmış terörist elini kolunu sallaya sallaya ULUSOL’cu kalabalığa karışıyor ve bombayı patlatarak 32 gencimizi katlediyor. Bu işler bu kadar basit mi? Diye çok önemli bir soru soran Ay; Amaç belliydi, kargaşa çıksın, Türkiye yönetilemez duruma düşsün, yönetilecekse CHP’li ortakla yönetilsin, bunun yanında Kürtleri tahrik ederek ülkede yeni bir 6-8 Ekim olaylarına kapı aralansın. Olmazsa yeni bir Gezi’de Kürt gençleri de ulusolculara destek versin…Diyen Ay, Bir de eylemi yapanlar aynı zamanda tepkilerin yöneleceği yeri de işaretlerler. Nitekim öyle de oldu. HDP eş başkanı “eylemi Erdoğan yaptırdı” derken o işareti almıştı. Diye mükemmel tespitte bulunan tecrübeli gazeteci; Çözüm kaçınılmazdır, bu yüzden bunun bir sürece tabi olması da zaruridir. Adı formatı değişebilir, ama silahların gömülmesi, dağda kimsenin kalmaması gibi durumların gerçekleşmesi için bir süreç bizi bekliyor" şeklinde konuştu.
İşte Ahmet Ay'ın sorunları ve çözüm önerilerine karşı gösterdiği yerinde tespitlerinin bulunduğu o söyleşimiz;
HATALARDAN DERS ÇIKARILIP ÇIKARILMADIĞI ÖNEMLİDİR
Erken seçimde AK Parti tek başına iktidara gelir mi?
Öncelikle bir erken seçim havası olsa da henüz koalisyon ihtimali var. MHP’nin tavrının değişebileceğini düşünüyorum.
Erken seçime gidilmesi halinde Ak Partiden giden oyların bir kısmının geri döneceğini tahmin ediyorum. Bu oranın Ak Partinin tek başına iktidar olmasına yeterli olup olmayacağını şimdilik kestiremeyiz. Çünkü erken seçime gidilse bile henüz önümüzde 3 ayı aşkın süre var, bu sürede dengeleri değiştirecek hamleler gelebilir. Bu hamlelerin Ak Partiye karşı olanlar tarafından geleceği muhakkak, ama Ak Partinin de bunlara vereceği esaslı cevabı olduğu kanaatindeyim. Tabi burada Ak Parti kurmaylarının 7 Haziran seçimleri ile ilgili hatalarından ders çıkarıp çıkarmadıkları önem arz ediyor. Seçimde kullanacakları dil ve üslup, aday adaylarının belirlenmesinde toplumsal taban ve dürüstlüğün esas alınıp alınmayacağı sonuçları belirleyen unsurlardır.
ÜST AKIL İÇİN GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE TEHDİTTİR.
Son üç yıldır Türkiye’ye yapılan operasyonların sebebi nedir?
Türkiye tarihi mirası itibariyle dominant bir ülkedir. Türkiye ile komşu olan ülkeler ve komşu olmasa da Türkiye’yi sahip olduğu potansiyellerinden dolayı dikkate alan ülkeler uluslar arası bir meselede “acaba Türkiye ne düşünüyor”u her zaman merak etmiştir. Bu, Türkiye’nin siyasi hinterlandının, etki sınırının genişliğini gösteriyor. Hal böyle olunca derin Batı, Türkiye’nin duruşundan dolayı kendi emperyalist ve sömürüye dayalı hedeflerine ulaşmada sıkıntılarla karşılaşacaktır. O zaman yapacağı şey bellidir; Türkiye’yi zayıf düşürmek. Bunu da hem seçimleri manipüle ederek hem de Türkiye’yi kendi iç işleri ile meşgul ederek. Seçimlerden sonra yaşadığımız kanlı süreci bu bağlamda okumakta fayda var.
ÜST AKIL yurt dışında Ak Parti, ama özellikle Sayın Cumhurbaşkanının aleyhinde çok kirli propagandalar yaptı. Onların yerli uzantısı olan Paralel medya ve Doğan medyası da dezenformasyonlarına içerden destek verdi. Özellikle Sayın Erdoğan’ı DAİŞ terör örgütü ile ilişkilendirerek üretilmiş “yakın tehlike” söylemleri üzerinden Türkiye için tedirginlik havası oluşturdu. Çünkü;
ÜST AKIL için güçlü bir Türkiye tehdittir. Ortadoğu’yu yeniden şekillendiren güçler enerji yollarını kontrol altına almak ister. Türkiye son 12 yılda kazandığı özgüven ve sosyo-politik güçle Batı için ölüm kalım meselesi olan enerji güzergâhını kendi menfaatlerine uygun şekilde belirlemek istedi. ÜST AKIL dediğimiz derin Batı, Türkiye’yi şaha kaldıracak bu güzergâha engel olmak isteyince Türkiye ile o güçler arasında adı konmamış bir savaş başladı.
Batı’nın güncellediği bu cepheye üç yıl önce bir yazımda TÜRKİYE’NİN II. KURTULUŞ SAVAŞI demiştim. Evet, Türkiye yaklaşık 100 yıl önce verdiği savaşı yine vermek zorunda ve sonunda biz kazanacağız inşaallah.
TÜRKİYE YÖNETİLEMEZ HALE GELSİN.
EMPERYALİSTLER GÜÇLENEN ÜLKELERE KARŞI TERÖR KARTINI HEP KULLANIRLAR.
Suruç saldırısının asıl amacı neydi? Ülkemizde artan terör eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Terör saldırılarının birden çok amacı olur. Terör eylemleri kolay gerçekleşmez, öyle basit değil, bir ya da küçük amaçlar için eylem yapılmaz. Suruç saldırısı yukarda da kısaca değindiğimiz gibi, Türkiye iç işleri ile meşgul olsun, dünyanın ve bölgesinin geleceği ile ilgilenmesin amacını taşıyan menfur bir olaydı. Suruç ve sonrasında yaşananlar, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun strateji alanında dünyanın sayılı bir kaç bilgesi arasında olduğunu bilen ÜST AKIL, hazır Türkiye’de zayıf bir hükümet varken (seçimlerden sonra yeni hükümet kurulamadığı için geçici hükümet hala devam ediyor) ülkeyi kaosa sürükleyeyim ki toparlanamasın sabotajıydı.
Düşünebiliyor musunuz? Çok ilgisiz insanlar, çocukları Türkiye’de olan Kobanililerin çocuklarına oyuncak götürmek için toplanıyor. DAİŞ’e katılmış terörist elini kolunu sallaya sallaya ULUSOL’cu kalabalığa karışıyor ve bombayı patlatarak 32 gencimizi katlediyor. Bu işler bu kadar basit mi?
Amaç belliydi, kargaşa çıksın, Türkiye yönetilemez duruma düşsün, yönetilecekse CHP’li ortakla yönetilsin, bunun yanında Kürtleri tahrik ederek ülkede yeni bir 6-8 Ekim olaylarına kapı aralansın. Olmazsa yeni bir Gezi’de Kürt gençleri de ulusolculara destek versin…
Bir de eylemi yapanlar aynı zamanda tepkilerin yöneleceği yeri de işaretlerler. Nitekim öyle de oldu. HDP eş başkanı “eylemi Erdoğan yaptırdı” derken o işareti almıştı.
Terör için değişmez kural:
Güçler arası, -bu güçler devletlerarası olabileceği gibi, ülke içindeki güçler de olabiliyor- mesaj vermedir. haksız ve emperyalist paylaşım, avantajlı duruma geçme gibi anlaşmazlıklarda güçlerin başvurdukları yöntem terördür. Diplomaside masada elinizin güçlü olması için devletlerin bu kirli yöntemlerini özellikle gelişmekte olan ülkelere uyguladıklarını görebiliriz.
KARDEŞLİK VE HAKKANİYET ADINA BİR SÜREÇ BAŞLAYACAK.
BU SÜREÇTE TERÖR HER ALANDA BİTMİŞ OLACAK
Çözüm sürecinin akıbeti ne olacak? Çözüm süreci şekil mi değiştirecek?
Çözüm kaçınılmazdır, bu yüzden bunun bir sürece tabi olması da zaruridir. Adı formatı değişebilir, ama silahların gömülmesi, dağda kimsenin kalmaması gibi durumların gerçekleşmesi için bir süreç bizi bekliyor.
Sayın Cumhurbaşkanımı da “Çözüm Süreci buzdolabında, Milli Birlik Projemiz devam ediyor” derken kardeşlik ve hakkaniyet için bir sürecin yaşanacağının işaretini vermişti.
ESED BİR YILA KALMAZ GİDECEK
Suriye'nin son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maalesef 3 yılda 300 bin Suriyelinin öldürüldüğü, milyonların göçe zorlandığı komşu ve kardeş halka reva görülen içler acısı. Batı’nın sebep olduğu bu katliam ve kaos durumu son 2-2,5 yıldır sadece ülkemizi ilgilendirdi. İran ve Rusya Esad yönetimine sınırsız destek vererek katliamlarla muhalefeti bastırmayı planladı, olmadı. Daha çok kan döküldü, DAİŞ üzerinden muhalefeti durdurma planları tutmadı. Geldiğimiz nokta Batı’nın artık Esad gitmeli noktasıdır. Bu, Türkiye’nin haklı çıktığı, ama maalesef yüzbinlerin hayatına mal olan bir gecikmedir. ABD, kısmen de Rusya bir önceki konumlarını korumuyorlar. Sanırım bir yıl içinde Esad gidecek ve ortak bir geçiş hükümeti ile Suriye için yeni acıların da yaşanacağı bir serüven başlayacak. Neticede Esad’ın gidiyor olması sevindirici.
SİSİ ZULME DEVAM ETSE DE UZUN VADEDE KAZANACAK OLAN MÜSLÜMANLARDIR.
6) Mısır’ın geldiği noktada Müslüman Kardeşlerin ve ülkenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Mısır da Suriye gibi İsrail ve Batılı ülkelerin Sisi’ye destek vermeleri ile bu duruma geldi. Yoksa Mısır tam da demokratik ortama kavuşmanın yolunu bulmuştu. Yakın vadede bu Sisi terör estirmeye devam edecek, ama orta vadede insan unsuru daima galip gelmiştir.
Mısır ve İhvan sabretmeyi esas alıyor, yani direnmeyi sürdürüyor. Bu direnişin kanlı olmasını isteyen güçler inşaallah emellerine ulaşamazlar. Zira kanlı direnişler bölgede tefekkür ve ilerlemeyi dondurur. Bu da Mısır İhvan’ını bekleyen dönüşümü geciktirir.
DİNİ VE SİYASİ HİÇ BİR KONUDA UZLAŞAMIYOR MÜSLÜMANLAR.
GELECEK MÜSLÜMANLARINDIR.
7) İslam Âleminin son halini nasıl değerlendiriyorsunuz ve geleceğe dair umut var mı?
Üç asırdır kendisi olamayan İslam âleminin içler acısı durumu ile ilgili söylenecek fazla söz yok. Müslümanlar hala mezhep savaşları, ırk savaşları, bölge savaşları, kabile savaşları ile birbirinin kanını akıtmakta. Bunun en önemli sebebi var; İslam dünyası Sömürgecilerin hâkimiyeti altında olduğu için değişim ve dönüşümü çok ağır yürüyor. Müslümanlar tam da “ne oluyor?” diye düşünecekken kafasına yediği darbe ile 40 yıl gerilere gidip elde ettiği hardal tanesi kadar kazanımını da kaybediyor. Yani Müslümanlar eğer hala bu kadar acınacak halde iseler bunda Batının büyük günahı var. Hal böyle olunca dünyalarında ilerleme gösteremeyen Müslümanların düşünce, amel ve tercihlerine basiret ve feraset yansımıyor.Ramazan’a beraber başlayamayan, bayramını birlikte kutlayamayan, Haccını aynı şekilde ve gün/lerde eda edemeyen Müslümanlardan bahsediyoruz. Hatta hatta Resulleri olan Muhammed Mustafa SAV ile ilgili yaklaşım ve dolayısıyla imana konu olan mevzularda 1400 yılı aşkın süredir anlaşamayan Müslümanlardan söz ediyoruz.Bu minvalde düşünürsek gelecek Müslümanlarındır, ümitvarım, ama bu Müslümanların değil, kaç nesil sonra mı? El ilmu indellah…
SAİD BULUT / YENİ HABER GAZETESİ