Fevzi Kayacan Basın Özgürlüğü Konusunda Ne Düşünüyor?
Bu soruyu sorduk ya, Fevzi Kayacan yine bizi dava edebilir. Bu tavrı ile Fevzi Kayacan bizi haklı çıkarıyor.
Burada üzüldüğümüz AK Partinin Konya’da omurgasını oluşturan kurum, kuruluş ve kişilerden bu adama karşı net bir duruş görememiş olmamızdır, hepsi bu… Ama Fevzi Kayacan şunu bilmeli, biz susmayacağız, doğruyu yazdık, yazacağız.
Şu ana kadar paralel yapının şahsıma ve Yeni Haber Gazetesine yönelik açtığı dava herhalde 15’i geçti.
Ülkemize bağlığımız, net omurgalı duruşumuz, eyyamcılık yapmayacağımız zaten herkes tarafından bilinir.
Ayrıca biz biliyoruz ki, biz yönelik saldırılar, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na yönelik saldırıların çok çok altında. Düşünün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün aile fertleri ile ilgili nasıl adice saldırılar yapmışlardı. Reisin, Başbakanımızın suçu sadece ülkemize hizmet değil mi? Onların bize yönelik açtıkları davalar ifade edelim, bizim için şereftir.
Devam etsinler, biz Türkiye’ye, Türkiye’nin yargı sistemine güveniyoruz. Basın özgürlüğünü davaları ile yok edemeyecekler. Şunu da belirteyim, Sayın Fevzi Kayacan’a hiçbir yazımda hakaretim söz konusu değildir. Sayın Fevzi Kayacan’a karşı herhangi bir husumetim, takıntım da yoktur. Ben bir gazeteciyim, ülkemin birliği beraberliği istikametinde yazılarımı yazmak ve ülkemi ileriye taşıyacak yapının içinde yer almak en asli görevimdir.
En asli görevimizden bir tanesi ise kamuoyunu bilgilendirmek, ideal gördüğüm bir mantığı, sistemi, fikri kamuoyuna en güzel bir şekilde anlatmaktır.
Fevzi Kayacan’ın dava ettiği yazıların tamamına bakabilirsiniz, hiçbir yazım da direk ya da endirekt Sayın Fevzi Kayacan ile ilgili bir itham da söz konusu değil.
Konya Baro Başkanlığı, Konya Ticaret Odası gibi, Konya Sanayi Odası gibi şehrimizdeki bir meslek grubunun mecburi üye olması gereken ve aslında kamu görevi yapan bir kurumdur. Ve bu kurumun başkanı seçimle gelmektedir. Bu tür kurumların başkanlarının siyasallaşması da ülkemizde çokça görülen bir vakayı adiye durumdur.
Netice itibariyle biz baroyu siyasallaştırmaya da çalışmadık ve çalışmayız, haddimize de değil. Baroyu siyasallaştıranlar baroların yöneticileri değil mi?
Fakat ülkemizde Sayın Cumhurbaşkanımızın, Milli Güvenlik Kurulumuzun, Başbakanımızın ve birçok resmi kurum ve kuruluşumuzun ifade ettiği devletimize yönelik bir paralel yapılanma söz konusudur.
Ne yazık ki medyadan da takip edilebileceği gibi bu paralel yapılanma en fazla da yargı mekanizmamızda örgütlenmiştir.
Yine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının, Başbakanın ifadesine göre bu paralel yapı ile mücadele bir milli görevdir. Ülkemizi dış bağlantılı istihbarat birimlerine gammazladığı devletimiz tarafından, Savcılık tarafından resmen ifade edilen bir yapı ile mücadeleyi de bu ülkenin her ferdi gibi bizlerde kendimize bir vazife görüyoruz ve Sayın Fevzi Kayacan’a biz yazılarımızda sadece bu paralel yapıyla bağlantısı var mı yok mu onu sorduk.
Bunu bir kamu görevini ifa için yaptık, siyaset yapmak için ya da Baroyu siyasallaştırmak için yapmadık, Sayın Fevzi Kayacan’a hakaret için hiç yapmadık.
Zaten Sayın Fevzi Kayacan Baro Başkanı olduktan sonra yaptığı açıklamalarının tamamı siyasidir. Bu konuyla ilgili Sayın Fevzi Kayacan’ın, yapılacak olan bir termik santral ile ilgili “Geciken Adalet Adalet Değildir” Başlıklı açıklamasına,
Mescidi Aksa’daki “Devlet Terörünü Kınıyoruz” başlıklı açıklamasına,
“Muharrem Ayını Hüzünle Anıyoruz” Başlıklı açıklamasına,
“Güçlü Ve Adil Bir Cumhuriyet İçin Birlik Ve Beraberliğe İhtiyacımız Var”, başlıklı açıklamasına bakabilirsiniz. Baro Seçimleri sonrası yapmış olduğu açıklamalara baktığınızda da Sayın Fevzi Kayacan’ın zaten Baro Başkanı olarak siyasi açıklamalar yaptığını görürüz. Bu açıklamaların tamamı Avukatlarla ilgili değildir, bu açıklamaların tamamı Baro ile ilgili değildir, kendisini önemli bir sivil toplum kuruluşu olarak gören baro başkanı Fevzi Kayacan’ın siyasi açıklamalarıdır, siyasi görüşlerin ortaya konduğu açıklamalardır. Sayın Fevzi Kayacan siyasi açıklama yapacak ve basın onu hiç eleştirmeyecek, yaptığı şeylere hep güzel diyecek, yanlışa yanlış deyince biz gazeteciler baroyu siyasallaştırmış olacağız ve bizi hiçbir hakaret içermeyen yazılarımız için, susturmak, sindirmek için dava edecek.
Bu nasıl bir mantıktır? Bu jakobenlik değil midir?
Sayın Fevzi Kayacan bizi dava ederek, net bir şekilde Basın Özgürlüğünü engellemeyi amaçlamaktadır. Sayın Fevzi Kayacan sadece kendisini öven, yaptığı her işi onaylayan ve yanlışa yanlış demeyen, kendine göre bir medya arzulamaktadır. Ama böyle bir medyayı bulamayacaktır, Türkiye özgür bir ülkedir.
Sayın Fevzi Kayacan’a hakaret etmediğim yazılarımla ilgili sadece beni sindirmek için açılan bu davaların da yüce devletimizin yüce adalet mekanizmasında hiçbir anlam ifade etmeyeceğine inanıyorum. Çünkü benim ülkemde biliyorum ki basın özgürdür ve susturulamaz.
Ve bu demokrasinin, bağımsız bir kamuoyu iradesinin sürekliliği için zaten bu konuda taviz verilemez, Türkiye birilerinin istediği gibi geriye gitmez.
Türkiye bağımsız olacaksa, Türkiye hukukun üstünlüğü merkezinde büyük bir devlet olacaksa, Türkiye demokratik bir hukuk devleti olacaksa başka bir yolumuzda yoktur.
Benim yazılarımda iftira, hakaret ya da kişisel haklara saldırının en küçük bir emaresini bile bulamazsınız, sadece basını sindirme amaçlı bir davadır bu ve kabul edilemez.
Ben Fevzi Kayacan’ı itham bile etmedim, sadece basit bir soru sordum, burada da bu ifadeleri aktarayım:
1- Sayın Fevzi Kayacan 17 Aralık ve 25 Aralık darbe girişimlerini ne olarak görmektedir? 17 ve 25 Aralık operasyonlarına darbe diyebilmekte midir?
2- O darbe operasyonlarını hırsızlığa-yolsuzluğa yönelik operasyon olarak mı görmektedir? Çok net 17 ve 25 Aralıkta yapılanlar hırsızlık mı yoksa darbe operasyonu mudur?
Soru net değil mi? Ortalama bir ilkokul öğrencisi bu soruya cevap verebilir değil mi?
Bu sorulara yanıt vermek yerine bizi dava etti Sayın Fevzi Kayacan.
Etsin, sorun yok, yüce mahkememize, devletimize güveniyoruz, bu ülkede basın özgürlüğü var olduğunu biliyoruz ve Konya’da Mahkemelerin var olması bizi korkutmuyor, bilakis bize güven veriyor.
Sadece Sayın Fevzi Kayacan’ın listesinde paralel yapı ile arasına mesafe koyamayan avukatların var olduğunu, bu avukatların yapmış oldukları açıklamalarda ise bu listenin kazanmasının adeta paralel yapının kazanacağı psikolojik tavırlarının var olduğunu, onun için de Fevzi Kayacan bizim sorumuza yanıt veremediği sürece kesinlikle baro başkanı olmaması gerektiğini ifade ettik.
Ama avukatlar seçti, hem de dindar, AK Parti tabanını oluşturan avukatlar seçti, biz ne yapabiliriz, işte ancak yazı yazdık, eleştirdik, şimdide Avukatların vermiş olduğu bu karara saygı duyuyoruz ve bu konunun bizim açımızdan kapandığını ifade ediyoruz. Ben olsam kesinlikle oy vermezdim, diyebileceğim de bundan ibaret değil mi?
Ülkemize bağlıyız ve bu çerçevede yayın hayatımıza da devam edeceğiz.
Bilginiz olsun…