Fethullah Gülen’nin Kasetlerden Neden Haberi Oluyor?
Dün gazetelerin köşe yazılarını okuyanlar mutlaka görmüştür, gündemdeki en önemli konulardan birisi, Fethullah Gülen’in yapmış olduğu açıklamaydı.
Fethullah Gülen biliyorsunuz geçen gün, ““Bana seneler evvel bir telefon geldi. Dediler ki ‘Bir büyük zat, nefsine uyarak bir yerde bir tane alüfte (cilveli, düşük,
oynak kadın) ile buluşmaya gidiyor’. Gece yarısı Türkiye’de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. ‘Kalk, evine koş git, oraya gitmesin katiyen. Hem kendisi masiyete girmesin (günaha girmesin), hem de hafazanallah (Allah korusun) bir komplo meselesi ise şayet günümüzde geldiği noktaya gelemez’ dedim.” Şeklinde bir açıklama yaptı.
İşin tuhaf tarafı Fethullah Gülen bu açıklamayı, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, “biz de bildiklerimizi, elimizdeki belgeleri medya da paylaşalım mı?” Şeklindeki konuşmasından sonra yaptı…
Peki, Fethullah Gülen neden Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yanıt vermek zorunda hissetti kendini? Neden böyle bir açıklama yaptı?
İşte dün birçok köşe yazarı bu açıklamaları gündemine almış.
Mutlaka okunması gereken yazılar olarak, Yeni Şafak’tan Salih Tuna, Ali Bayramoğlu, Akif Emre, isimlerini sayabiliriz.
Hürriyet Gazetesinden Taha Akyol’un yazısında da bu konular işleniyordu ama asıl çarpıcı ve önemli yazıyı Ahmet Hakan Coşkun yazmış…
Ahmet Hakan Coşkun, çok önemli sorular sormuş ve mutlaka yanıtlanması gereken başlıklara vurgu yapmış.
Mesela şu ifadeler Ahmet Hakan Coşkun’un yazısından:
“Gülen’in bu anlattıklarını dinledikten sonra kafamda beliren “deli sorular”ı sormadan geçemeyeceğim:
-Gülen’e telefon edenler kimlerdi acaba? İsim olarak sormuyorum, makam mevki olarak soruyorum. Hangi makam mevkideydiler ki henüz gerçekleşmemiş olan bir eylemin bilgisine sahiptiler?
-Bu şahıslar neden Türkiye’de henüz meydana gelmemiş ama az sonra meydana gelecek bir olayın bilgisini, ta Amerika’daki Fethullah Gülen’e iletme gereği duydular?
-Henüz oluşmamış, oluşacak olan bir “kaset komplosu”nu haber alabilecek kadar gelişmiş bir istihbarata sahip olan bu şahıslar, bundan önceki kaset komplolarından da haberdar mıydılar acaba?
-İleride “çok mühim mevkilere gelecek zat” için sağlanan bu koruma perdesi, neden Baykal için de, MHP’li milletvekilleri için de devreye girmedi, giremedi? Neden onları da bir “uyaran” çıkmadı? Baykal’ın ve MHP’li vekillerin başları kel miydi?”
Evet, şahsen ben bu soruların cevabını merak ediyorum.
Bu arada neden Fethullah Gülen’in bu konularla ilgili bir açıklama yapmaya kendini neden mecbur hissettiğini de merak ediyorum.
Ben Fethullah Gülen’in kasetlerini çok severdim ve dinlerdim, hakikaten de beni konuşmaları, vaazları etkilerdi.
Dolayısıyla Fathullah Gülen’i bir evliya, bir âlim olarak görürdüm ama şu son zamanlarda gördüğümüz çok farklı….
Bir gün bir Allah dostu bize, “şimdi siz benden çok güzel konuşmalar yapmamı bekliyorsunuz. Ama ben öyle yapmayacağım, o sizin dinlediklerinizi bende dinliyorum. Sadece şunu söyleyeyim size, bazen söz zehirdir.” Demişti.
Biz sadece Fethullah Gülen’in kasetlerini dinleyip ağlıyorduk…
Ve Kardeşlik hukuku, deyip duruyorduk…
Şimdi bu hisler hızla kayboluyor.
Ayrıca elbette şunu da sormadan bitirmeyelim, Fethullah Gülen’e o bilgileri verenlerle MGK belgelerini verenler aynı şahıslar mı?