En gereksiz iki meslek: Oyunculuk ve müzisyenlik
Diriliş dizisinde başarıyla canlandırdığı 'İlyas Fakıh' karakteriyle tanıdığımız Fahri Öztezcan bu defa, 'Çoğalmalıyız' albümü ve akustik konserleriyle müzikseverlerin karşısına çıktı.
Diriliş dizisinde imam İlyas Fakıh karakterini canlandıran oyuncu Fahri Öztezcan, “Çoğalmalıyız” isimli ilk albümü ve akustik konserleriyle müzikseverlerin gönlünü de mest etti. Zaten Öztezcan çocukken müzisyen olmak istiyormuş, oyunculuk hiç hesapta yokken. Hatta lisede grup bile kuruyor arkadaşlarıyla. Ciddi ciddi takipçileri oluyor, konserler veriyorlar. Üniversite başlayınca her şey yarım kalıyor. Ailesinin isteğiyle İşletme fakültesine yerleşen Öztezcan, okulu son sınıfta bırakıyor. Belki de onun hayatının dönüm noktalarından en büyüğü okuldan ayrılması. Oyuncu olmak için İstanbul’a geliyor ve oluyor. Şimdilerde biz onu Diriliş dizisinde İlyas Fakıh rolünde izliyoruz. Öztezcan’ın oyunculuğu da müzisyenliğe de çok farklı bir açısı var. Hayatın daha ciddi gereksinimleri olduğunu söyleyen Öztezcan, bu iki mesleği yeryüzünün en gereksiz mesleği olarak görüyor. Sanatsal açıdan değersiz bulduğu anlamına gelmiyor. Zaten öyle olsa neden ikisini de yapsın? Öztezcan, kültürel olarak henüz sağlam temeller üzerinde oturmadığımız ve temeli zaten sağlam olmayan kültür hayatımızın üzerine bir şey koyamamaktan şikayetçi. Söylemini de bu neden üzerine inşa ediyor. Bir yerde hakkı da var.
Diriliş'i başkaları çekecekti
Dizide bir imamı canlandırmak onu çok mutlu ediyor. Öztezcan, canlandırdığı karakterin kendini geliştirdiğini, eksik kaldığını düşündüğü yönlerini tamamladığını söylüyor. Diriliş’e girme hikayesi ise ilginç. Bundan bir buçuk yıl önce dizinin şu anki yapımcılarından önce başka bir firma TRT’ye verilmek üzere Uşak’ta bir teaser çekiyor. O teaser da yer alan Öztezcan, bir sonuç çıkmayınca hayatına devam ediyor. Aylar sonra kendisini dizinin oyuncu seçmelerinde buluyor.
Sevdiğim kadına albüm yaptım
İnternet çıktı çıkalı müzik piyasası pek bir durgun. İşler kesat, albümler satmıyor. Sanatçıların birçoğu konserlerden para kazanıyor. Nereye kadar böyle gidecek merakla takip ediyoruz. Şimdi, piyasanın hali de ortadayken albüm yapan sanatçılara sorar olduk, “Neden albüm çıkardınız, zaten satmıyor?” diye. Değer mi onca masrafa, çabaya… Biz albümü maliyetli bir şey sanıyoruz ya öyle değilmiş. Öztezcan’dan öğreniyoruz. Onun da ilk başta albüm yapmak gibi bir düşüncesi yok. Çevresi ayartıyor tabiri caizse. Severek çaldığı birkaç şarkıyı temiz bir kayıtta toplamak sevdiği kadına hediye etmek istiyor ilkin. Sonra işin rengi albüme doğru dönüyor. Sonra bir bakıyor ki albüm insanlar tarafından beğeniliyor, ilgi görüyor Öztezcan da madem öyle arkasında durayım yaptığım işin diyor, albümünü tanıtmaya başlıyor.
Amatö rruhlu bir müzisyenim
Öztezcan'ın 'Ben müzisyenim' diye büyük iddiaları yok. Oldukça mütevazı. Oyunculukta öyle değil ama. Onu profesyonel olarak yapıyor. Müziğe daha çok amatör bir ruhla yaklaşıyor. Böylesi daha makbul. Müziğe amatör olarak yaklaşması onu farklı şeyler denemekten alıkoymuyor. Çocukluğunda anne babasından dinlediği Türk müziği ile gözünü dünyaya açtığı sıralarda dinlediği rock albümleri tarzının temellerini oluşturuyor. Daha önce çalınmış parçaları farklı farklı çalmayı ve dinlemeyi çok sevdiğini söyleyen Öztezcan, “Denemeler parçalara başka havalar veriyor. Bu da oyunculuktan geliyor. Oyunculukta da denemek gerekiyor doğru karakteri çıkarmak için” diyor. İnternette en çok izlenen videolardan biri de coverlar, değil mi? Aslında biz de bir parçanın farklı varyasyonlarını duymayı seviyoruz.
MÜZİK İLHAM KAYNAĞIM
Oyunculuk ve müzisyenlik arasındaki farkı ise şöyle açıklıyor: “Müzik çok daha ilham kaynağı gerektiren içinizdekileri ortaya atmanız gereken rahat huzur ve stresten uzak zaman zarfı gerektiren bir şey. Oyunculukta zaman zaman böyle olmayabilir. Çok stresli zamanlarda çok büyük rollerin altından kalkabilirsiniz ama müzik için bu geçerli değildir”
Öykü yazmayı seviyor
Oyunculuktu albümdü derken on parmağında on marifet olduğunu düşündüğümüz Öztezcan’ın yazıya da ilgisi var. 77 Gün ismindeki hikayede bir yıl sonra öleceğini öğrenen bir bar şarkıcısının yaşadıklarını anlatıyor. Kendi hayatından yola çıkıyor ama aslında kendisinden alakasız bir hikaye. Gırtlak kanserine yakalanan şarkıcı, hayatının son bir yılında kendisiyle ilgili yeni şeyler keşfediyor.