Dünya'nın çekim merkezi Türkiye

Dünya'nın çekim merkezi Türkiye

Türkiye ve dünya gündemini detaylı bir şekilde özetleyecek bir mülakatı Yeni Söz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Yazar Kemal Özer’le gerçekleştirdik. Özer’le Türkiye’nin son dönemine damga vuran, kurulamayan hükümetler terör operasyonlarına kadar geniş bir yelpazede konuştuk. Kemal Özer de söyledikleri ve tespitleriyle gündeme damgasını vurdu.

Bu  mülakatın giriş haberini yapmaya ihtiyaç duymadım; çünkü mülakat girişiyle hem sayın okuyucuları sıkmamak için ve zaten mülakatın içinde ders alınacak ve manşetlik sözler zaten bulunuyor. Son gündemi çok iyi şekilde özetleyen o mükemmel mülakat:  

Şimdi hocam 7 haziran seçim sonuçlarına göre,ülke hiçbir partiye tek başına iktidar olanağı vermedi. 4 partiye tek başına iktidar olanağı vermediği için millet 4 partiye birbirinizle koalisyon kurun talimatı verdi.Şimdi MHP ilk gecede ben yokum dedi. AK Parti HDP ile koalisyon kurmayacağım dedi. Kılıçdaroğlu % 60’lık blok dedi ama MHP bunda kesinlikle ben yokum dedi. CHP ile istikşafi görüşmelerinden sonuç alınamadı. AK Parti MHP ile tekrar görüştü ama MHP her şeye "hayır" dedi. MHP sayesinde seçim hükümetine HDPPKK’ya iki bakanlık verildi. Sonuç olarak önümüzde yine seçim var, 1 kasım seçimleri. Bu seçimde tek bir soru var zaten bu seçimin asıl sorusu şu: AK Parti kaybettiği oyları geri alabilecek mi? Tek başına iktidara gelebilecek mi? Tam burada AK Parti tek başına iktidara gelebilmesi için özellikle Doğu, Güneydoğu  bölgesinde ve tüm Türkiye genelinde ne yapmalı?

AK PARTİ’NİN ÜÇ TEMEL PROBLEMİ OLDU BU SEÇİMLERDE

Şimdi Türkiye’de  AK Parti'nin iktidara gelip gelmeyeceğini şimdiden söylemek güç. Görünen manzara geleceği yönünde. Yani şu an konjonktür çerçevesinde AK Partinin % 44,45 oy alma ihtimali çok yüksek. Ancak bu tamamıyla AK Partiye bağlı bir durum. AK Parti 7 Haziran seçimlerinde 3 temel hata yaptı: Birincisi aday profili düşüktü. Toplumun tanımadığı, bilmediği daha çok okumuş, yazmışlığına önem verilmiş akademisyen tipli insanlar veya yapılı insanlar aday yapıldı. Bunların toplumda bir karşılığı yoktu. Siyasette de bir karşılığı yoktu. Dolayısıyla AK Parti adaylar konusunda ciddi hatalar yaptı. Aynı hatayı tekrarlarsa yine sukutu hayal ile karşılaşabilir. İkinci nokta 12, 13 yıllık iktidarında yaptıklarını anlatarak zaman kaybetti. Yapacaklarını anlatmadı. Yapacaklarını anlatmadığı içinde, özellikle dar gelirli insanlara yönelik, emekliler başta olmak üzere CHP’nin ürettiği gerçekleşme imkanı olmasa bile hayal ürünü bile olsa, sulu vaatler AK Partinin  seçim stratejisini, seçim geleceğini engelledi, baskıladı. Dolayısıyla seçim vaatleri zayıf  kaldı. Bu ikinci  hatasıydı  AK Partinin. Bu yetmezmiş gibi  Ali  Babacan Türkiye bütçesinin bu maaşları  vermeye el vermeyeceği  şeklinde toplumdan çok ciddi şekilde tepki alacağı, antipati  alabilecek saçma sapan açıklamalarda bulundu. Bu  AK Parti'ye temel olarak  zarar verdi. Üçüncü temel problemi AK Parti, AK Partililere seçim  propagandası yaptı. Diğer kitleleri görmezlikten geldi. Mitinglere bakarak iyi bir düzeyde olduğunu zannetti. Halbuki seçimler kendi partililerine propaganda yapmak için değil, kararsızlara  ve  diğer  partililere  yönelik yapılır. AK Parti ikisini de  ihmal  etti. Tabi  bu  üçüncünün alt başlığı var;  alt  başlığıysa  yeni seçmene yönelik hiçbir söylem çağrısı ve mesajı yoktu. Yani son beş yıl içerisinde seçmen olmuş, ilk kez genel seçimlerde oy kullanacak  4,5  milyon  insana  tek bir  cümle  kurmadı. Onlarla iletişime geçmedi; onları anlamadı. Onlara yaptıklarını  teminat  olabilecek  varsayımıyla hareket ettiği için hezimet değilse de  iktidardan uzaklaşabilecek kritik bir eşikle  karşı karşıya kaldı.

Peki bu seçimde bunlara karşı bir argüman mı üretmesi lazım?

 

YAPILACAK ÜÇ ŞEY

Yani  AK Parti'nin 3 şey yapması lazım tekraren:

1) Aday profillerini tümüyle gözden geçirecek.

AK Parti aday profillerinde sadakat ve liyakat arayacak.

Özellikle Doğu ve Güneydoğuda mı?

Hayır, Türkiye’nin tamamıyla. Konya’sından başlamak üzere adaylarını tamamen değiştirmesi gerek. Üç dönemliklerde ısrar etmeyecek. Bir önceki dönemde seçilmiş olan 25.dönemde seçilmiş olanlara bunlar iki ay milletvekilliği yaptı, tekrarlasınlar demeyecek. Bürokrasiden fazla aday göstermeyecek. Bürokrasiden fazla milletvekilliği almayacak. Milletvekili aday profilini eğitimine bakmayacak, toplumda karşılığı var mı yani ben bunu iki şekilde özetliyorum: Bir, sadakat ve liyakat arayacak. AK Parti aday adaylığını müracaat edenlere değil etmeyenlere teklif götürecek. Genellikle nitelikli  insanlar aday adaylığına müracaat etmezler. Edenler niteliksizdir anlamı çıkmasın buradan. Ama genellikle çoğu kez hak ettiğini düşündüğümüz insanlar aday adaylığına müracaat edip kapı kapı dolaşmazlar. Bu yüzden nitelikli adamlar tespit edilecek, onlara teklif  götürülecek  ve ivedi bir şekilde liyakat esasıyla siyasi tecrübesinden ziyade siyasi  bekvantı var mı? Ve toplumda bir karşılığı var mı? Yani geldiği zaman ilave bir seçmen getirir mi? Buna bakacak. Bu yetmez bu kişilerde sadakat arayacak. Davaya sadakat arayacak. İhanet etmeyecek. Liderler davasına sadık olduğu sürece  o  lidere sadakat gösterecek, insanlar bulunacak. 78 milyon içerisinde 550 tane böyle adam bulamıyorum diyorlarsa kapatsınlar  o dükkanı. 78 milyon içersinde 500 kere 1000 kere böyle insan bulunur, var. Onun için AK Parti  adaylarını önceleyecek.

2) AK Parti mutlaka seçim söylemlerini, yaptıklarını anlatarak yapacaklarını anlatacak. Ve 30 yaş altı her kim varsa  hepsiyle temas edecek. Onun yanında  onların anlayacağı dilde onların ihtiyaç duyacağı şekilde  onları ikna edecek yöntemler keşfedip, onlara temas edecek. Ve onları kazanacak. Üçüncü olaraksa  AK Parti'nin yapacağı gereken  şey  şu: Tarım politikaları AK Parti'ye çok  şey  kaybettirdi. Yeni bir tarım politikası vizyonu geliştirecek. Çünkü Türkiye’de  hala  % 25 toplumun her dörtte  biri  tarımla uğraşıyor. Dört kişiden birinin tarımla uğraştığı bir memlekette tarım politikalarınız en çok eleştirilen konuların başında geliyorsa  yanlış yapıyorsunuz demektir. Bunu değiştireceksiniz. Çevre politikalarında problem var çevre politikalarını da  değiştirmesi gerekiyor. AK Parti'ye bunlar çok ciddi oy kaybettiriyor. Ve kırsala dönük politikalarını değiştirmesi  gerekiyor. Her şey İstanbul’a, Diyarbakır’a, Edirne’ye, Bursa’ya, köprüler, yollar, barajlar, trenler  yapmaktan ibaret değil. İhmal edilen kesimler var bu ihmal edilen kesimler. Ekonomik olarak değil mi hocam, asgari ücretliler, işci kesimi ve ekonomik olarak onlara çok önemli düzenlemeler yapılmalı. Çünkü o kesime yapılan yatırım çok eksik.  Bu insanların ihmal edildiği, ihmal edildiğini düşünen  insanların  ihtiyaçlarının karşılanması ve onlarla temas haline geçilmesi lazım. Tabiî ki buna ilaveten AK Partinin dördüncü bir şey daha yapması lazım. O da Güneydoğu’da  kaybettiği  seçmendir. MHP’ye  kaptırdığı seçmeni yeniden kazanmak için  her  türlü  araç ve yöntemi kullanması lazım. Bunu dar bir zamanda yapabilir mi? Evet  yapabilir. AK Parti’de bunu yapabilme potansiyeli var. İmkanda var. Sadece bu konuda  çalışması lazım.

Mesela ne yapılabilir?

Burada Kürt seçmeninin iki hassasiyeti var, bir milliyetçilik iki inanç hassasiyeti var. Bu  iki  hassasiyeti geliştirecek politika üstlenmeli. Sadece Güneydoğunun  sorunu ekonomik değildir. Ekonomik sorunu büyük oranda aştı. Özgürlük sorununu aştı. Sadece iki yerde takıldı dini sorunlar, milliyetçilik sorunlarını aşamadığımız ortada. Bununda  AK Parti'nin aşması lazım.Bir diğer nokta AK Partinin teşkilatları son derece zayıf. Teşkilatlar seçimi genel başkanla kazanamaz. Teşkilatın bütün fertleri genel başkan gibi çalışmak zorundadır.

SADAKATLİ KİŞİLER PARTİYE  ÇEKİLMELİ

Hocam geçen seçim sürecinde bir şey gördüm. Davutoğlu çalışıyor, teşkilatın hepsi Davutoğlu'nun sırtına binmiş hiçbir şey yapmadan yattı, çalışmadı. Bunu harekete geçirecek olan, genel merkezdir. Bu yüzden teşkilatların nitelikli insan kazanacak, nitelikli insanlardan faydalanacak. İhale almak için, kariyer yapmak için, bürokraside yer almak için adaylığı teşkilatlarda bulunmayı  araç olarak kullananlarla değil davasına sadık genç ve orta yaşlı insanları teşkilata çekip orada  çok güçlü bir bağ kuracak. Burada dediğimiz şey liyakat ve sadakattir. AK Parti teşkilatının en üstünden en altına kadar sadakat ve liyakat esaslı çalışmak zorundalar. Bunu inşa edemediği takdirde  bu seçimi kazansa bile bundan sonra ki seçimi kazanamaz.Kalıcı olabilmesi için temellerini sağlamlaştırması lazım. AK Parti samimiyet üzerine kuruldu samimiyetle çalıştı ama güç  her zaman deforme eder, yıpratır. Gücün yanına toplanan menfaatçiler  partinin toplumdaki  algısını bozarlar.

 

17-25 Aralık darbe girişimin de aslında bu dediğiniz orada ortaya çıktı. Çürük yumurtalar bu partiye zarar veriyor değil mi hocam?

AK PARTİ  UHREVİ DAVASI OLAN BİR PARTİDİR

basbakan.jpg

Bütün partilere verirler. AK Parti sonuç itibarı ile dünyevi olmanın ötesinde uhrevi davası olan bir partidir. Dolayısıyla da söylemlerinde de  eylemlerinde de dünyayı ve ahireti  önceleyen,  bunun için gayret eden, insanlara ihtiyaç vardır. AK Partinin en temel özelliği herkes bana gelsin diye davranıyor hayır herkes sana gelmez, davet edeceksin davet etmek yanlış bir davranış değildir. Liyakatlı gördüğü insanları seninle birlikte iş tutmasını arzuladığın insanları tespit edeceksin, çağrı yapacaksın, onlarla birlikte  yürüyeceksin. Bunu yapmadığı müddetçe başaramaz. Başarsa bile kalıcı olmaz.

7 Şubat MİT krizi, Gezi Parkı Darbe girişimi, 17,25 Aralık Darbe girişimleri son üç yıldır niye suikast şeklinde Türkiye’ye karşı bu operasyonlar yapılıyor?

DÜNYANIN ÇEKİM MERKEZİ TÜRKİYE’DİR.

cumhurbaskani.jpgTürkiye’ye yönelik operasyonlar yeni değil, neredeyse 1950’den bu yana  hatta daha da  geriye götürebiliriz 1839’dan bu yana benzer hareketlerle karşı karşıya kalmışızdır. Aralıksız benzer hamlelere karşı kaşıya kalmışızdır. Bunun en barizi Abdulhamit’e yapılanlar, Menderese yapılandır, Özal’a yapılandır, Erbakan’a yapılandır. Nihai olarak Erdoğan’a yapılandır. Daha arada saymamız gereken Ali Şükri operasyonu  ve  başkaca pek çok insana yapılan operasyonlar var. Bu Türkiye coğrafi olarak önemli bir ülke olmakla beraber, Türkiye’ye bölgesel olarak önemi hayli yeterlidir, Türkiye önemli uluslar arası bir güçtür, uluslar arası alanda önemlidir. Niye önemli Türkiye Batı ile güçlü bağı var, doğu ile güçlü bağı var, İslam dünyası ile güçlü bağı var, Afrika ile güçlü bağı var. Geriye kaldı hiçbir şey. Demek ki dünyanın çekim merkezi kültürel anlamda, siyasal anlamda , coğrafi anlamda ve inanç anlamında dünyanın merkezi Türkiye’dir. Türkiye dünyanın merkezi ise bu merkezi zayıflatmak isteyen tüm güçler aralıksız her zaman  savaş halinde dururlar. Bu bazen yükselir, bazen düşer. Şu anda dünyada yeni bir  dizayn yapılıyor. Bu dizaynda güç merkezleri değişiyor. Eskiden dünyanın iki güç merkezi vardı  Osmanlı ve İngiltere, güç merkezi İngiltere’den Amerika’ya, Osmanlı’dan  Rusya’ya  kaydı. Yani iki güç merkezi Amerika ve Rusya haline geldi. İkinci güç merkezi Rusya gitti; onun yerine yeni güç merkezleri  olarak Çin ortaya çıktı. Şimdi Amerika rolünü  Çin’e  devrediyor. Önümüzde ki 50 yıl içerisinde  Amerika diye bir devlet kalmayabilir. Çin Afrika’ya saldırıyor, Müslüman olan Ortadoğu’ya  saldırıyor, Batıya saldırıyor. Peki Çin kiminle iş tutuyor? İsrail ve İngiltere ile iş tutuyor. Daha doğrusu İsrail ve İngiltere Çin’in arkasında Çin’i kullanıyorlar. İşte burada bizim coğrafyamızda yeni bir tasarım yapılıyor. Bu  tasarımda Türkiye güçlü olursa  belirleyici olur. Türkiye zayıf olursa belirleyici olamaz. İşte Türkiye’nin belirleyici olmaması için İsrail, İngiltere, İran, Almanya, Mısır, Suudi Arabistan, Çin hepsi birden  Amerika’nın  Obama yönetimi olmasa bile Amerika’nın Neoconları denilen diğer yapılar ve küresel finans çeteleri hep birden Türkiye’yi Türkiye diyemedikleri için Erdoğan’ı, Türkiye’yi zayıflatmaya çalışıyorlar. Bunun için PKK saldırıyor. PKK sadece Kürt meselesi ile ilgilenen bir örgüt olsaydı 1000 kere bitirilmişti. 1000 kere masaya otururdu. Kürtlerin Adına Sözcülük Yapan Marksist, Ateist, çoğu Ermeni dönmesi olan  Şahısların Hesaplaşması Var

 

Hocam bir parantez açabilir miyim? Aslında Kürt sorunu diye bir şey kalmadı, bu sorun çözüldü ama PKK sorunu var.

“SORUN TAMAMEN ÇÖZÜLMÜŞTÜ ASLINDA”

pkk-genclik-001.jpg
Bu sorun çoktan çözüldü. Evet Türkiye’nin, Kürtlerin tartıştığı mesele de budur. PKK’lılarında tartıştığı mesele budur. Artık Türkiye’de bir Kürt sorunu meselesi yoktur, Kürtlerin elinden alınmış bütün hakları verildi. Geriye verilmesi gereken bir hak söz konusu değil. Peki ne var Kürtleri kullanan Marksist, Ateist, çoğu Ermeni dönmesi olan  ve çok karmaşık ilişkiler bulunan bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Bu terör örgütü de yeni örgütler doğurdu. Aslında şimdi tek bir örgütten söz etmiyoruz, PKK çatı olmakla beraber bunun altı  8,10 tane yeni örgütler doğmuştur. Ve biz çatı örgütü ele alacak olursak PKK denilen terör örgütü geçmişte ki derdi de bir Kürt meselesi değildi; şimdi ki meselesi de bir Kürt meselesi değildir. Ancak şu an görüyoruz ki PKK son günlerini yaşıyor. PKK için uzun bir gelecek yok. PKK daha fazla ağır darbeler yiyecek. Türkiye’nin çevresiyle ilgilenmesini, iç meseleleriyle çevreye bakmayı unutmasına, çevreye bakamaz hale gelmesine yol açmak istiyorlar.


Ülkemizde artan terör eylemlerini buna paralel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

PKK ZEMİNİNİ KAYBETMİŞTİ

pkk-003.jpg
Bunun sebeplerinden  biri PKK tabanının artık siyasi çözüme kaymasından dolayı, tabanını HDP’ye kaptırması Faşist Kürt diyebileceğimiz kitlede siyasi çözüme yanaştı. Siyasi çözüme yanaşınca PKK kendisine zemin oluşturacak tabanı kaybetti. Bu tabanı yeniden güçlendirmek istiyor. Bunu güçlendirirken AK Partiyi zayıflatmak dolayısıyla Türkiye’yi zayıflatmak. AK Partiyi iktidardan uzaklaştırmak istiyor. Ve Türkiye’nin ekonomik olarak gelişimini kaynaklarını teröre ve terörün önlenmesi için harcanması adına zayıflatmak istiyor. Bu kaotik ortamda Türkiye’ye yatırımcı gelmez, döviz yükselir ,insanlar geleceğe dair umudu olmadığı için yatırım yapmak istemez. Ekonomik olarak da zarar görürsünüz. Türkiye’nin çevresiyle ilgilenmesini, iç meseleleriyle çevreye bakmayı unutmasına, çevreye bakamaz hale gelmesine yol açmak istiyorlar.

Ülkemizde artan terör eylemlerini buna paralel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

PKK ZEMİNİNİ KAYBETMİŞTİ

Bunun sebeplerinden  biri PKK tabanının artık siyasi çözüme kaymasından dolayı, tabanını HDP’ye kaptırması Faşist Kürt diyebileceğimiz kitlede siyasi çözüme yanaştı. Siyasi çözüme yanaşınca PKK kendisine zemin oluşturacak tabanı kaybetti. Bu tabanı yeniden güçlendirmek istiyor. Bunu güçlendirirken AK Partiyi zayıflatmak dolayısıyla Türkiye’yi zayıflatmak. AK Partiyi iktidardan uzaklaştırmak istiyor. Ve Türkiye’nin ekonomik olarak gelişimini kaynaklarını teröre ve terörün önlenmesi için harcanması adına zayıflatmak istiyor. Bu kaotik ortamda Türkiye’ye yatırımcı gelmez, döviz yükselir ,insanlar geleceğe dair umudu olmadığı için yatırım yapmak istemez. Ekonomik olarak da zarar görürsünüz. Türkiye’nin çevresiyle ilgilenmesini, iç meseleleriyle çevreye bakmayı unutmasına, çevreye bakamaz hale gelmesine yol açmak istiyorlar.

ŞEYTANİ AKIL DEVREDE

Türkiye’nin dört bir yanını çevreleyen her kirli örgütün temelinin Avrupa’da olduğunun altını çizen Gazeteci-Aktivist Kemal Özer, “Sadece Türkiye için değil, dünyanın neresinde bir kargaşa bir savaş bir iç çekişme varsa orada ‘şeytani akıl’ devrededir” diye konuştu.

PKK’nın varlık nedeni ve merkezi İngiltere, Londra ve Berlin

PKK yaptığı  terör saldırıları ile uluslar arası hesaplaşma aracı mı oluyor?

PKK’nın kendi istediği bir saldırı değildir. PKK kendi isteğiyle bir saldırı yapacak olsaydı şimdiye çoktan yapardı. PKK’nın PKK’ya Suriye’de  koridor verilerek orada bir kanton  oluşturdular. Dediler ki Suriye’de bir yer verildi, Irak’ta zaten bir Kürt devleti var siz Türkiye’de de bir devlet çıkarabilirsiniz, dolayısıyla ileriki vadede bu üç parçayı birleştirir  Kürt devleti kurarsınız. Bunu söylediler PKK kendi tabanına  böyle anlatıyor. Gerçekte PKK’nın varlık nedeni ve şimdi yürüttüğü terör faaliyetleri  daha çok İngiltere, Londra ve Berlin merkezli.

Peki ya Tahran?

Tahran kullanıyor

Şimdi şunun için diyorum: Çözüm süreci varken de  İran istihbarat başkanı Kasım Süleymani 6 defa Kandil’e gidip geliyor. Kobani provokasyonunun fikir babası da  Kasım Süleymanidir. En son İran iç işleri bakanı Kandil’e çıkıp bayrak astı.

İran’ın PKK’yı desteklemesinin sebebi ne?

Türkiye çok büyüdü. Siyaseten büyüdü, ekonomik olarak büyüdü etki gücü çok arttı. İran kendisine rakip gördüğü için aşırı derecede rahatsızdır. Tabi Türkiye’nin faaliyetleri İsrail’i zayıflattı. Zayıflatılmış bir İsrail İran için tehlikedir. İran güçlü bir İsrail arzular. Çünkü kendi tabanını da  İsrail’i kullanarak diri tutar. Kendi tabanını diri tutmak için güçlü bir devlete ihtiyaç duymaktadır. İsrail güçlü olursa İran ona göre güçlenir. İsrail ile İran arasında bir düşmanlık söz konusu değildir. İran ile İsrail iki birbirine muhtaç iki kankadır. Dolayısıyla İsrail Türkiye’yi ne kadar istemiyorsa İran’da Türkiye’yi o kadar istemiyor.

Türkiye’nin muhaliflere desteği, Esed rejiminin sembolik hale gelip sona doğru gitmesi ve son zamanlarda   Fetih Ordusunun ciddi manada ilerlemesi. Bu da İran’ı  rahatsız etmiyor mu?

Suriye tek başına bir faktör değildir. Ama o da faktörlerden biri.Onun dışında Afrika’ya açılması, Ortadoğu’ya açılması, İslam Alemine açılması, Türki cumhuriyetlerine etkinliği de,Rusya ile olan ilişkileri de, Amerika ile olan ilişkileri de kendi çevresinde benim başıma bir şey gelse İran bana yardım eder mi diye soran olmaz. Benim başıma bir şey gelirse Türkiye ne yapar diye  soru soran milyonlar ve onlarca ülke var. Dolayısıyla İran’ı rahatsız eden unsur bu.

Dağlıca ve Iğdır’da  Yapılan  Kalleş  Saldırıları  Nasıl  Değerlendiriyorsunuz?

Şimdi bu Dağlıca’da yapılan, Iğdır’da yapılan saldırılar  3  şeye  işaret eder: Bir, Türkiye’nin istihbarat  probleminin  olduğunu gösterir. Bu istihbarat probleminin varlığı  Türk  istihbaratı  çalışmıyor değil, Türk polisinin, askerin, istihbarat teşkilatının içerisinde paralel  yapının mercilerinin olduğu bunların  PKK’ya  istihbarat  gönderdiklerinin dolayısıyla asker ve polisin toplu şehit olmalarına yol açacak bir faaliyet içinde olduklarını gösteriyor. İkinci husus PKK halk eylemi planladı halkın Kürt halkının sokağa çıkmasını bekledi beklediği olmayınca halkı harekete geçirmediğini görünce doğrudan gerilla savaşına döndü. 1,2 ölüm ses getirmiyor çok ölüm olunca ses getiriyor. Kitlesel MHP tabanının sokağa çıkmasını bekliyorlar. Onu da gerçekleştiremediler 3, 5 basit  sıradan hareket oldu sadece. Şimdi başka yollar deneyecekler, büyük şehirlere taşımayı arzulayacaklar. Türk halkını yıldırmak istiyorlar. Türkiye’yi güvensiz bölge haline getirmek istiyorlar.

İç Savaş Amacı mı Var?

Savaş yapamaz PKK. Bunu yapamayacağını biliyor, bunu becerseydi 40 yıl oldu bunlar çıkalı 40 yıldır yapardı beceremeyince son günlerini yaşadığını gören PKK ne kadar zarar verebilirsem o kardır, diyor veya dedirtiyorlar.

Çözüm Sürecinin Akıbeti Ne Olacak? Çözüm Süreci Şekil mi değiştirecek?

BU KARAR GERİ ALINAMAYACAĞI GİBİ BÖLGEDE Kİ HALKI DA İHMAL ETMEZ

Her ne kadar hükümet Cumhurbaşkanı buzdolabına kaldırıldı dese de Türk devletinin Türkiye’yi yöneten siyasetin tutumu. Bu karar geri alınamayacağı gibi bölgede ki halkı da ihmal etmez. Bunlar geçici günlerdir; Ben 2016’ya varmadan terör faaliyetlerinin bütünüyle olmasa da  keskin bir şekilde sona ereceği kanaatindeyim. Geçici şey bunlar. Bir süre sonra toplum sakinliğini korursa, ekonomik olarak dövize  saldırmazsa, endişeler olmazsa, seçimlerde AK Parti  % 45’in üzerinde, 300 milletvekilinin üzerinde  sayıyla  geri gelebilirse hatta  daha  yüksek bir sayıyla gelebilirse  bıçak gibi kesilir,  kendiliğinden kesilir. Küçük küçük hadiseler olur,unutmayın Türk ordusu artık kendi silahıyla kendi istihbaratıyla ve kendi politikalarıyla  mücadele ediyor.

İSTİHBARAT, SİLAHTA BAŞKASINA İHTİYAÇ DUYMAZSANIZ BU HERKESİ RAHATSIZ EDER

Güçlü Türkiye’yseniz  Rahatsız Olmayacak Kimse Yoktur. Türkiye yerli milli damarı yakaladı bu rahatsız ediyor. Tabi bu batıyı da rahatsız ediyor, İsrail’i de rahatsız ediyor, İran’ı da rahatsız ediyor, PKK’yı da rahatsız ediyor, bütün unsurları rahatsız ediyor. Şimdi siz istihbaratta başkasına ihtiyaç duymuyorsanız, silah da  başkasına ihtiyaç duymuyorsanız, kendi politikanızı Batıya buraya şuraya vuracağım diye izin almıyorsanız ve istediğiniz gibi vurabiliyorsanız siz çok güçlü bir ülkesiniz demektir bu herkesi rahatsız eder. Güçlü Türkiye’yseniz  rahatsız olmayacak kimse yoktur.

BUNLARIN HEPSİ TEK MERKEZDEN YÖNETİLİYOR

Ortak Noktaları İhanet. Bugün Erdoğan Şahsında Yapılan Saldırı Aslında Erdoğan’ın Temsil Ettiği Davaya Saldırıdır. Erdoğan’ın Yönettiği Ülkeye Saldırıdır.

 Doğan Holding, Paralel Medya, Sözcü Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi ve diğer ona benzer  medyanın  terörü aklama çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Asıl amaçları ne?

Bunların hepsi tek merkezden yönetiliyor. Ortak noktaları  ihanet,  Sözcü gazetesi, yazılarımda zaten şunu kullanıyorum Almanların Doğanı diye Siyonist  bir  Alman şirketinin  ortaklığı olan Doğan grubu. Hakeza  İsrail tarafından  finanse edildiği onlarca kez belgelenmiş Sözcü. Yine Türkiye’de ki zengin dönmeler ve beyaz Türkler baronların ortak olduğu yani bu saydıklarımın hepsinin içinde olduğu Cumhuriyet. Baronların Cumhuriyeti. Paralel yada  Fetö örgütünün medyası artık onların bir itibarı yok; kimse onlara itibar etmiyor. Bir  kitlesi yok dünyada sadece yüz bin kişiyi ancak etkileyebiliyor. Bunun yanı sıra MHP’nin hiç kimsenin satın almadığı MHP’lilerin dahi satın almadığı bir medyası var. Bunların hepsini toplasak, bunların aynı zamanda aynı dili kullanarak Erdoğan’a saldırmaları; Bugün Erdoğan şahsında yapılan saldırı aslında  Erdoğan’ın temsil ettiği davaya saldırıdır. Erdoğan’ın yönettiği ülkeye saldırıdır. Bu hepsi dışarıdan finanse edilen medya dünyanın hiç  bir yerinde olmayan arsız, mütecaviz, ahlaksız saldırı yapıyor. Erdoğan’a söylediklerini dünyanın hiçbir yerinde ki ülke liderlerine söylenemez. Dünyanın hiçbir medyası kendi ülkesine saldırmaz. Böyle bir saldırı yapılıyorsa İngiltere’de ki David Cameroon’a yapılan yayın karşısında  İngiltere’de ki o gazeteye baskınlar yapıldı ve o gazete kapatıldı. Ama biz aşırı özgür bir ülkeyiz. Özgürlük adı altında ahlaksız, pervasız yayınlar yapılıyor. Devlete karşı bu yayınlara bir sınırlama getirilmeli. Bugün Erdoğan’a saldıran yarın sana, başka bir gün bana saldırır. Bunu öylesine arsızca yapar ki bunu temizlemeye gücünüz yetmez. Bunlara sınırlama getirilmeli, dileyen dilediğini yazamaz  bu  ülkede. Dileyen dilediğin yazar fakat o yazıda hakaret, iftira edemez, o ülkenin menfaatine zarar veremez. Vermeyen nitelikte olacak.

Avrupa, Körfez ülkeleri ve diğer uluslararası kurumların, mülteci ve göçmenlere karşı vurdum duymaz tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mültecilere yönelik tavır bilinçli bir eylemdir. Bir tavırdan ziyade Batı özellikle ülkelerin içini karıştırır. Ülkelerin içini karıştırdığınız zaman üçlü bir istikrarsızlık olur. Biri ekonomik istikrarsızlıkla ülke gelişemez. İki siyasi istikrarsızlık olur. Siyasi istikrarsızlık ülke içinde kargaşaya ve kaosa  yol açar. Orada ki  toprak ve mülkler değer kaybeder. Değer kaybettiği zaman Batılı sermaye gelir oraları ucuza kapatır. Sonra belirli bir süre istikrar gelir buralara, yüksek fiyatlara istikrarı satar diğer gün yine gelir buraları karıştırır. Batının bazı şirketleri vardır bu şirketler anti terör faaliyeti veya hizmeti üretir güya. Ama aslında burada terör üretirler. Giderler Nijerya’da terör üretirler. Türkiye’de terör üretirler. Terör üretirken, terör geldiği zaman  gayri menkuller ve menkuller değer kaybeder. Değer kaybettiği zaman alırlar; daha da değer kaybeder yine  alırlar. Sonra anti terör hizmeti verirler terörü bir süre absorve edip bitirirler. Terörist onların teröristi zaten. Terör durur, terör durduğu andan itibaren her şey değerlenir.

ŞEYTANİ AKIL YÖNETİYOR

Deaş’ı da, El Kaideyi’de, PKK’yı da üst akıl mı yönetiyor o zaman?

 Üst akıl yanlış bir kavramdır. Üst akıl değil şeytani akıldır. Üst akıl akıllı insanların yapacağı iştir. Bunlar akıllı değil, şeytandır. Bunlar DEAŞ 2006 yılında Irak’ta direnişi zayıflatmak üzere İngiltere’nin Mİ 6, Amerika’nın CIA tarafından kurulduğu İsveçli bir gazetecinin  yargılanması sırasında İngiltere’de ortaya çıktı. Artık kesin bir şekilde itiraf edildi ki Amerika ve İngiltere DEAŞ terör örgütünü kurdu. Sizin Gazeteniz Yeni Söz’de  bir manşet vardı. Bu manşet ve haberde  İngiltere askerleri DEAŞ’e  göstere göstere yardım yapıyordu. Artık DEAŞ terör örgütünü desteklemeleri  kesinlikle ortaya çıkıp ispatlandı. Burada  temel problem şu bu örgütler daha çok küresel finans merkezleri  tarafından  yönlendirilirler, finanse edilirler, bundan çıkarları petrol, madencilik vs… gibi. Bunları daha çok  planlayan örgüt İngiltere’dir. Bu örgütün adı Tavistock’dur. Tavistock bunları planlar. Şimdi mesela göçmen probleminin en temel sorunu şu: Afrika dünyada yer altı ve yer üstü  en çok doğal  zenginliği olan bir kıta.. Bu kıtada 55 tane ülke vardır  55 ülkenin yaklaşık 50 ülkesi kargaşa içinde. Kimisi iç savaş yaşıyor, kimisin de darbe var, kimisinde diktatörler var, kimisi kavimler arası çatışmalar var. Şimdi bu elliye yakın ülkede yer üstü ve yer altı varlıkları ele geçirebilmek için o ülkenin insanlarını, coğrafyayı boşaltmamız lazım. Batının toprakları kirlendi, Batı bu topraklarda gıda yetiştirmek istiyor. Yer altı kaynaklarını ele geçirmek istiyor. Gelecekte buraya yerleşmek istiyor. Bu yüzden bu toprakları ucuza kapatıyor. Orda insanlar köyden şehre taşınır, şehirde geçinemez hale gelince başka yerlere gitmeye kalkarlar. Evini satar, arazisini satar. Bunları yolda yer, ya ölür yada varır. Üçüncü bir nedeni var bunun: Buradan giden insanların organ kaçakçılığının, dilenciliğin, dilenci mafyasının, hırsızlık ve terör örgütlerinin eline düşüyor. Sadece son bir yılda içerisinde Avrupa’da kaybolan çocuk  göçmen, mülteci sayısı  15000’den fazladır. 15000 dolayında çocuk Avrupa’da kaybolmuştur. Bu çocukların organ mafyasının eline düştüğü, kilisenin eline düşüp misyoner olarak yetiştirilip kullanıldığı, satanistlerin  ayinlerde  çocuk kesme ayinlerinde kullanıldığı, oralarda kurban edildiği  evlatlık edinildiği, dilencilik yaptırıldığı, uyuşturucu trafiklerinde kullanıldığı biliniyor. Bu göç Batının da arzuladığı bir şeydir. Almıyoruz kısmına bakmayınız, onlar seçerek alıyor. Türkiye’nin sözde DEAŞ’e  MİT tırlarıyla silah yardımı yaptığı iftira haberi, adi, ahlaksız ve iğrenç bir şekilde o medya tarafından kullanılıp baya gürültü kopması, algı operasyonları yapılıp gündem olurken sizin Yeni Söz gazetesinin yaptığı İngiltere askerlerinin DEAŞ’e göstere göstere yaptığı silah yardımı  pek konuşulmadı medyada, gündem olmadı. Bu ayrı bir mevzuu  tabi. Aslında bu haber konuşulması lazımdı, gündem olması lazımdı ama maalesef konuşulmadı, gündem olmadı. Burada esas olan şey medyanın sermayesinin Ne olduğuna bakmak gerekir. Eğer medya sermayesi  kirliyse  yada karanlık adamların elindeyse  o zaman nitelikli haberler gündem yapılmaz.

Suriye'nin  son  durumunu  nasıl  değerlendiriyorsunuz? Türkiye güvenli bölgeyi kurabilecek mi? Kurarsa Müslümanlar adına pozitif tarafı ne olur?

ABD ile Türkiye güvenli bölge konusunda epey yol aldılar. Bu konuda Türkiye tam güvenli bölge inşa ederken PKK terörünün üzerine gelmesi manidardır. Güvenli Bölge eninde sonunda kurulacak orada. İncirlik antlaşmasının içinde var bu. Bunun ardından gelecek olan şey Suriye’de ki DEAŞ’ın hızlı bir şekilde devre dışı kalmasını beklemiyoruz. Bunun için  bir zamana ihtiyaç var. Önümüzdeki bir yada  iki yıl içerisinde Suriye  meselesinin  Esed  ve DEAŞ açısından çözüleceği (tasfiye edileceği) ondan sonra yeni kargaşalara yol açılacağı, Afganistan gibi sorunlar ortaya çıkacağı önümüzde bizim en az 5 yada 10 yıl devam edecek bir Suriye sorunu ile karşı karşıyayız. Böyle sabahtan akşama bitecek bir sorun değil. Minimum 5 yıldan erken Suriye’de bir istikrarın sağlanması, bir  güçlü devletin kurulması  gözükmüyor. Ama oturur ABD başta olmak üzere  Türkiye, ABD, Rusya, Suudi Arabistan meseleyi  bitirmek konusunda bir mutabakata varırsa her an biter. Ama burada ortak bir mutabakat sağlanamadıktan sonra, Putin oldukça bu mesele çözülmez. İran önemli değil önemli olan ikna edilmesi gereken Rusya. Rusya ikna edilirse burada Suriye sorunu çözmek daha da kolaylaşacak. Ama Batınında  Suriye’de Rusya ile olan çekişmesi Ukrayna üzerinden yürüyen mücadelesinden dolayı, Suriye’nin talihsizliğinden biri budur. Ukrayna meselesinin ortaya çıkmasından dolayı. Ama şu konuda mutabakata varılabilir, tamam biz Kırım’ı sana verir tanıyoruz, sende  Suriye’den çekil denilebilir. Böyle bir takasla sorun çözülebilir yada Putin’in bir şekilde ikna edilmesi gerekir.

Mısır’ın geldiği noktada Müslüman Kardeşlerin  ve ülkenin geleceğini  nasıl  görüyorsunuz?

Tabi Mısır İslam dünyasının kilit ülkelerinden biri. Ne yazık ki Osmanlı’dan ayrıldığı günden beri Osmanlının elinden çıktığı günden bu yana hatta Mehmet Ali Paşanın elinden olduğu zamandan beri Mısır huzur yüzü görmedi. Kısa vadede Mısır probleminin çözülmesi gözükmüyor. Mısır için önümüzde 10, 15 yıllık bir araf dönemi var. Araf dönemini sukunutle  atlatabilirse mesele kaybedilmiş bir nesil söz konusu olup bir nesil daha kaybetmiş oluruz. Tabi İhvan yeni bir oluşum modeline girip yeni nesli kaybetmemesi gerekir. Birinci öncelik Mısır’ın geleceğinden ziyade zindanlarda olan binlerce insan olması lazım. Bu insanların sağ salim dışarıya çıkması lazım. Aslında gündelik hayat kötüde olsa devam ediyor çünkü dünde kötüydü bugünde kötü. Burada Mısır  konusunda dünyanın en haklı ülkesi Türkiye’dir. Çünkü en ahlaklı davranan, darbelerden muzdarip olmuş bir ülkenin darbeye alkış tutmasını beklemek ahlaksızlıktır, bu yüzden eleştirmek ahlaksızlıktır. Türkiye ahlaki olanını, vicdani olanını yapmıştır. Diğerleri ahlaksız davranmıştır. Ama ahlaki davrananın bir faturası vardır dünyada, Türkiye o faturayı öder, ödemesinin de bir sakıncası yoktur, hatta biz ahlakımızdan ve izzetimizden bir şey kaybetmeyiz.

yeni-soz-gazetesi-genel-yayin-yonetmeni-gazeteci-yazar-kemal-ozer.png

Dünyada nerede acı, nerede savaş, nerede  kan, nerede karamsarlık ve nerede uluslar arası hesaplaşma aracı olan yerler hep Ümmet toprakları, Ümmet coğrafyası. İslam Alemine bakınca karamsar bir tablo var. Umutsuzluk var, kan var. Bu noktada İslam aleminin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Umut var mı?

Ümitsizlik Müslüman’a yakışmaz. Biz her zaman ümitliyiz. Büyük kitleleri dönüştürmek kolay değil, beklemediğimiz bir anda biri çıkar öyle bir cümle kurar herkes peşine takılır ve bir günde yeryüzünü değiştirir. İslam topraklarını değiştirir. Müslüman için her doğan bir gün gelecek demektir. Yeni bir ümit demektir. Onun için biz Müslümanlara ümitsizlik yakışmaz. Bizler yılmayız, ALLAH’a tevekkül etmiş kişileriz. Kurtuluşumuz olması için  Allah dilediği bir gün olur. Ama bunun için Müslümanları eylem yapması gerekir. Kullarının harekete geçmesi lazım. Burada İslam dünyasının sorunlarıyla ilgili batı ve Emperyalist güçler  son derece arsız ve ahlaksız şeyler yapıyorlar. Ama bu onları suçlamayı gerektirmez. O görevini yapıyor, Müslüman kitle görevini yapmıyor. Sorun Batılılardan kaynaklanmıyor Müslümanların kendilerinden kaynaklanıyor. Müslümanlar görgüsüz, dünya perest, vurdum duymaz, yorgun ve  kültürsüz. Genel itibarıyla böyle. Kolektif çalışma aklına sahip değiller. Herkes birbirinin kuyusunu kazmakla meşgul, ülkelerde böyle. Cemaatlerde birbirinin kuyusunu kazıyor. Şirketlerde birbirinin kuyusunu kazıyor. Medyada birbirinin kuyusunu kazıyor. Üniversitelerde birbirinin kuyusunu kazıyor. Herkes birbirinin kuyusunu kazmakla meşgul. Kimisi birine el vermek, kimisi birini ayağa kaldırmak, birbirine destek olmak, onunla paydaş olmak gibi bir dert içerisinde değil. Müslümanlar taklitçi, Batı taklitçisi Batının sadece fennini taklit etmiyorlar, ahlakını da taklit ediyor, metodolojisini taklit ediyor, ideolojisini taklit ediyor, tarımını taklit ediyorlar aklınıza gelebilecek ne varsa Müslümanlar onu taklit ediyor. Taklitler hayat boyu başarılı olamazlar, kendi aslına, kendi özüne, kendi değerlerine, kendi benliğine döndüğü takdirde sorunlar çözülür. Ama bunların hemen olmasını beklemeyin. Her toplumun içinde az sayıda insan, az sayıda insan  kendi dalında özüne dönerse  korkusuzca gayret edip, korkusuzca çalışırsa, var gücüyle cansiperane mücadele ederse ve bunu hayatına geçirirse o zaman kitleler onların arkasından yürürler. Başta ki soruya dönmüş oluruz burada  işte AK Partiye de böyle adamlar lazım. Böyle adamların yaşına bakılmaz doksanında da olabilir yirmisinde de olabilir. Ama gençleri de milletvekili yapacağım, on sekizi de milletvekili yapacağım derseniz bu yanlış olur. Mesele gençlikte, yaşlılıkta yada orta yaşlılıkta değil mesele  birikimde, samimiyette, ihlasta, gayrettedir. Bunlar varsa gençte olur, orta yaşlıda olur, yaşlıda olur. Kişinin genç olduğu için milletvekili, kadın olduğu için milletvekili, yaşlı olduğu için milletvekili, zengin olduğu için milletvekili, diploması olduğu için milletvekili  yaparsanız bir gün gelir dipsiz kuyuya düşersiniz.

Yeni Söz Gazetesinin Misyonu  Nedir?

Bu Yeni Söz gazetesi aktif gündem peşinde koşan bir gazete değil. Tabi ki gündemi ıskalamıyoruz. Ama Yeni Sözün varlık nedeni özgün bir gazete olmak, cesur haberler yapmak, haberlerde derinlik oluşturmak, daha çok entelektüel bir gazete olmak, ön açmak, vizyon açıcı bir yol açmak. Bunun için çok satmak, muhakkak herkes çok satmak ister ama mutlak olarak çok satmak gibi bir derdi yok. Mutlak olarak sıcak haber yapalım diye bir derdimiz yok. Biz kimsenin görmediği, bazılarının görmek istediği veya görmemeye çalıştığı  haberleri görerek  biraz ön almak istiyoruz. Bu yönde bir gazete olma gayretinde henüz bunu başardığımızı söylemeyerek yol aldığımız kesin. Çünkü çok genç bir gazetesiniz, Türkiye’nin en genç gazetesiyiz. Bir misyon gazetesi, bir dava gazetesi. Tabiri caizse Mümin bir gazete, mümince bakan bir gazete.

Hocam  Yeni Haber gazetesine mülakat verdiğiniz için çok çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ediyorum. Bütün okurlarınıza ve Konya’ya selam…

NOT: BU MÜLAKATI GERÇEKLEŞTİRMEM ADINA BANA İSTANBUL’DA HER TÜRLÜ YARDIMI YAPAN VE MÜLAKATTA PAYI OLAN MUHAMMED MEDENİ BOYACI KARDEŞİME ÇOK ÇOK TEŞEKÜR EDİP, ALLAH  KARDEŞİMDEN RAZI OLSUN.


SAİD BULUT / YENİ HABER GAZETESİ