Ramazan Yaşar
Ramazan Yaşar CHP HACI OLMAK İÇİN MISIR’DA

CHP HACI OLMAK İÇİN MISIR’DA

Nerde bir Türkiye düşmanı var, CHP onun yanında. CHP’nin Türkiye düşmanı bir parti olduğu, iç ve dış düşmanlarımızla iş tuttuğu konusunda ciddi şüphelerim var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı derhal harekete geçip, “yılanın başı küçükken ezilir” prensibinden hareketle bu partiye kapatma davası açmalıdır. Dosyasına koyacağı deliller konusunda da hiçbir sıkıntı çekeceğini zannetmiyorum.

CHP ile ilgili benim bile çok ciddi delillerim var. 16 Nisan 1956 yılında Necip Fazıl’ın söylediği şu söz de şahidimdir; “Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır.” CHP’nin Irak ve Mısır, ardından muhtemel İsrail ve İran ziyaretlerinin temel hareket noktası ve mantığı da bu sözün özüdür. Eğer böyle değilse, darbeyi destekleyen ABD ve İsrail bile açıktan “Darbecilere selam vermiyorken” CHP’nin depreşen bu Mısır aşkı neyin nesi acaba.  

Tabi CHP’nin bu dış gezilerine külliyen de karşı değilim. 90. Yılını deviren ve 62 yıldır tek başına iktidara gelemeyen bir parti olarak CHP genel başkanları acaba kaç kez Arap Ülkelerini ziyaret etmiştir? Hani şu horlayıp aşağıladıkları dünyaya bu ilgi beni memnun etmiyor da değil. CHP’nin yeni keşfettiği bu dünyaya ilgisi sadece darbeci diktatörlere olan sevgi ve sempatisi değil. Biraz da, Tayyip Erdoğan’ın bu ülkelerdeki popülaritesi. Mısır ve diğer Arap/İslam ülkelerinde “Erdoğan başbakanlığa aday olsa kazanır” diyen bölge uzmanları var. Anlaşılan Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki rekabeti(!?) bu coğrafyaya taşımak istiyor. Arap sokakları ve mitinglerini süsleyen Erdoğan fotoğrafları, CHP’nin canını fena halde sıkıyor. Türkiye’yi kurtarmak istedikleri adam, sınırları aşıp bölgesel, hatta evrensel bir lider olma yolunda ilerliyor.

Başbakan’a “Diktatör” dediler. Çamur tutmadı. Bir diktatör tarafından yönetilme meraklısı olan CHP ve yönetimi, Türkiye’deki demokratik havayı daha fazla teneffüs edemeyecekleri gerçeğiyle baş başa kaldı. Şimdi yerinde fizibilite çalışmaları ve ziyaretlerle diktatörlerin ülkelerini ziyaret ederek, “En acımasız diktatörün” yönettiği ülkeye siyasi iltica talebinde bulunacaklar(!) Madem dünyada demokrasi var. O zaman diktatör ve vampirlerin de iktidara gelmesinden daha doğal ne olabilir ki. Suriye’ye gönderdiği öncü milletvekili birlikleri, muhaliflerin diktatöre karşı başlattığı savaşı kazanma ihtimali olduğunu hesaba katarak, arada kör bir kurşuna gitmemek için, Suriye seçeneğini askıya aldılar.

İkinci durak Irak oldu. Seçimi kazanmadığı halde, ABD’nin hükümeti teslim ettiği Maliki diktatörünün ülkesi Irak’ın yolunu tuttular. Kılıçdaroğlu bu sefer işi sıkı tutarak fizibilite ve araştırmaları bizzat yerinde kendisi yaptı. Her gün onlarca insanın bombalı saldırılarda öldüğü Irak’ta da diktatörün kalıcı olmadığını anladı.

Diğer aday ülkeye geçildi. “Son Firavun Sisi’nin ülkesi” Mısır…CHP, soluğu Sisi’nin kan banyosu yaptığı Piramitler ülkesinde aldı. Son darbeci SİSİ’yi yedi kez tavaf edip, darbeye karşı direnen sivil halka da Taksim’de topladıkları taşları atarak, “Hacı olmayı” umuyorlar. Tabi “Hacı hacıyı Mekke’de, darbeci darbeciyi Kahire’de bulur.” Esad’a sürekli sırt masajı yapan, Irak’ı fethe gidip Bağdat dışına çıkamayanlar, şimdi Sisi’ye misafirliğe gittiler. Egemen Bağış’ın ifadesiyle; “CHP demokraSİSİ bu kadar işte!”

21. Yüz yılda diktatörlükle yönetilen ülke sayısının azlığı CHP’nin işini kolaylaştırıyor aslında. Seçim yapmakta hiç zorlanmayacaklar. Bu ülkelere iltica etmezlerse, Türkiye’ye hangi modeli getirecekleri konusunda da rahat hareket edeceklerdir. Hala bir darbecinin geleceğinden umudunu kesmiş değil CHP. Görevdeki Genelkurmay başkanından umudu kesince, cezaevinde ziyaret ettikleri eski Genelkurmay Başkanı’ndan belki bir darbe girişimi olabilir. Öyle ya “Çıkmamış candan umut kesilmezmiş.”

“Bize darbeci diyen Başbakan'ın darbelerde tek bir mağduriyeti var mı?” diye soran Gürsel Tekin’e verilecek cevap şudur; “Başbakan 28 Şubat Post-Modern darbesinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan alıp kodese tıktığı kişidir. Velev ki, darbe mağduru değil. Sizin bu canhıraş çabanız Onu da mağdur etmek, Ona da bu acıyı yaşatmak için olmasın sakın?!”

Müslümanların İsa’nın(AS), Hristiyanların Armegedon’un, Yahudilerin Mesih’in yolunu bekledikleri gibi, CHP de “Diktatörün” yolunu gözlüyor. Hem de dört gözle. Bu bir inanç, iman meselesi. Kimi bir Peygamber, kimi de bir “Darbeci Diktatör” bekliyor. Darbeci gelmeyince onlar darbecinin ayağına gidiyor. Ya da darbeciler onları çağırıyor, onlar da cevap veriyor; “LEBBEYK SİSİ LEBBEYK…”

Bu kutsal bekleyiş ve teslimiyetteki inancın sesini duyuyor musunuz?   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Yaşar Arşivi