Büyük Bir Badireyi Türkiye Atlattı
Türkiye üç haftadır önemli bir süreçten geçti. Hürriyet Gazetesi, Milliyet Gazetesi ve CHP’nin medyası ile marjinal medyanın organize ettiği, Türkiye’deki Rupert Murdoch’ın Fox TV’sinden tutunda, CNN’, BBC gibi uluslararası medya kadar çok geniş bir alanda kaşınan 28 Şubat dönemini hatırlatan bir süreç izledik.
Hükümetimizin parti kapatma davası ve geçmişte yaşanan 365 skandalından sonra yaşadığı en ağır süreçti. Tabi hükümetimiz bu ağır süreci demek Türkiye’miz ve doğal olarak da biz mensuplarının ağır süreci anlamına geliyor. Bu kirli sürecin aktörleri, milletimize kurşun gibi ağır günler yaşattılar, kendileri ile övünebilirler, milletin burnundan gelmek istiyorlardı, az çok gelmiş oldular.
Bu süreçten üç önemli sonuç çıkartabiliriz;
1- Türkiye’deki cepheleşme artıyor. Milletimiz güçlenirken, kendini halkın değerleri ile örtüştürmeyen kesim her geçen gün keskinleşiyor. Bu süreçte Kanal D’deki dizileri bile Hürriyet millete saldırıyor diye izleyemedik, içimiz almadı.
2- CHP’nin marjinalleşme sürecinin devam edeceği ve bu ülkede hiçbir zaman iktidara gelemeyeceği anlaşılmış oldu. Öyle anlaşılıyor ki, CHP bundan sonra daha fazla marjinalleşecek ve terör grupları ile daha fazla irtibatlı olacak.
CHP kesin olarak sandıktan çıkamayacağına inanmış.
3- Ülkedeki kendini sanatçı olarak ifade eden elitler ile katı jakoben laik kesim ve iş dünyamızda ki faizci baronların varlığını keskin bir şekilde sürdürdüğünü gördük.
Ben şahsen hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorum. Bu kolay kolay değişmez, Türkiye eskisi gibi bir Türkiye olmaz.
Bununla birlikte tabiî ki küresel aktörlerin Türkiye ile çok yakından ilgilendiğini görebiliyoruz. Türkiye eğer güçlü bir ülke olma iddiasını sürdürecekse bu ilgi azalmaz artar.
Bundan sonra CNN’de, BBC’de ve diğer bütün uluslar arası medyada Türkiye’nin ismini daha fazla duyacağız. Bundan sonra daha fazla Türkiye ile ilgili konular küresel aktörler tarafından takip edilecek.
Bundan korkmamak da gerekiyor. Neticede eğer biz modern ve gelişmiş bir ülke olacaksak bu ilgiden rahatsız olmamalıyız, bu algıyı yönetmeliyiz.
Bu algıyı yönetecek bireyler, uzmanlar, medya kompetanları yetiştirmeliyiz.
Oyunlar oynanıyor mu? Evet. Türkiye’nin gelişmesinin önü engellenmek isteniyor mu? Evet. İçeride kendilerine yardımcı olacak aktör bulabiliyorlar mı? Evet…
Ama biz açık bir toplum olacaksak, Başbakanımız dünya lideri, ülkemiz dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olacaksa bu kargaşaları yönetme kabiliyetimizde olmalıdır.
Yaşananlar bizi daha fazla cepheleştirmek yerine büyük badireleri atlatabilen ve farklılıkları içinde barındırabilen büyük bir ülkeye dönüştürmelidir.
Tahammül ile “Taksimde toplanan kalabalıklar ne diyor?” Diye dinledim, dinlemeliyiz zaten, iki defa yazdım, tekrar yazıyorum, polise taş atan çocuklar da bizim çocuklarımız. Onları kaybetmiş ise Türkiye bu basit bir kayıp olarak görülemez.
Türkiye büyürken Brezilya gibi büyüyemez. Bir taraftan küresel bir güç, diğer taraftan ise ahlaki çöküntü, akşam belirli saatlerin dışında sokaklarda gezilemeyen şehirler…
Türkiye büyürken ahlaki, edebi hassasiyetlerini kaybetmeyen nesiller de yetiştirmelidir. Bugün dünyanın en fazla zırhlı araç üreten ve kullanan ülkesi Brezilya…
İşte Türkiye bu handikapları rahat atlatarak geleceğini “Büyük Türkiye” üzerinde kurmalıdır.
Bu arada şunu da ifade edelim, bu sadece hükümetle olmaz, bütün dinamikler, muhalefet, sivil toplum, bağımsız eğitim kurumları gibi aktörlerle olabilir.
Burada işte muhalefet açığı kendini net göstermektedir.
Dün bir basın toplantısı düzenleyen AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı, “Maalesef Türkiye ne çekiyorsa düzgün bir muhalefetin olmayışından çekiyor. Özgür toplumlarda muhalefet çok önemliyken Türkiye’de maalesef muhalefet destek olmaktan çok köstek olmayı tercih ediyor, bu da ülkenin demokratikleşme adımlarına bir katkı sağlamıyor. Sadece iktidar değil muhalefetin de bir vizyonu olabilmeli. Maalesef Türkiye’de muhalefet böyle bir vizyon sahibi değil” diyor. Ve kesinlikle doğru söylüyor.
Türkiye bütün sorunları çözmeyi başarabilmelidir ve tabiî ki muhalefet sorununu da çözmelidir. Hayat normalleşmeli, Türkiye için büyük bir devlet olmak, çok büyük sıkıntılarını bile güzel bir şekilde çözebilmesi normal hale gelmelidir.
Kazlıçeşme’de toplanan 1 milyon İnsan Başbakanımıza güvendiğini ve bu büyük yürüyüşün devam etmesi gerektiğini haykırıyor.
Hepimizin zannediyorum bu değişimi algılayarak hayatı algılama vaktimiz gelmiştir.
Türkiye’nin normalleşme vakti gelmiştir…