Bu Hakaretin Sebebi Ve Zamanlaması Önemli
Yaşadığımız bu coğrafya da özellikle son yüzyıllarda bu milleti idare eden önemli devlet adamları gelmiş ve tüm imkansızlıklara rağmen görevini azami gayret göstererek kısmen de olsa büyük başarılar elde etmişlerdir. Bunların en başında II. Abdülhamit han, Gazi M. Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Turgut Özal ve son Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğanı sayabiliriz, hepsi bu toprakları tüm olumsuzluklara, eksikliklere rağmen başarı ile yönetmiştir . Başarılı liderlerin yanın da mutlaka Paşa, Alim veya Ulema gibi başarılı şahsiyetler de olmuştur.
Bunlardan biride yine tüm imkansızlıklara rağmen Medine Müdafasının başında bulunan Fahrettin Paşa dır. Yüksek sıcaklıklar hastalık ve açlıkla Medineyi savunan Fahrettin Paşa sadece Osmanlı toprağını savunmamıştır, Tüm İslam aleminin sırtını dayadığı yer, manevi gücünün desteği diyerek tabir ettiği Medine’yi savunmuştur.
Tabi ki konumuz Fahrettin paşanın Medine Müdafası değildir, geçtiğimiz günlerde Birleşik Arap Emirliklerinde (BAE) bir bakanının Fahrettin Paşa ve Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a hakaret etme densizliği vesilesi ile bu yazıyı kaleme aldık.
Ülke içinde son iki yüz yıl içinde ülke menfaatine çalışan liderlere karşı batılı devletler hep hakaret içeren suçlamalarla saldırmıştır, mesela batmış denilen Osmanlıyı yeniden ayağa kaldırmaya çalışan Abdülhamit Han’a yapılan düşmanlığı veya savaş zamanında tüm imkansızlıklara rağmen Anadolu’yu birleştirip yeni bir devlet kuran Mustafa Kemal Atatürk’e olan düşmanlık gibi son on beş yılda hem siyasi, hem ekonomik ve Askeri alanda milli olmayı savunan Sayın Erdoğan’a olan kin ve nefret düşmanlığa dönüşmüştür. Tamam ülke içinde Sayın Erdoğan’ın politikalarını beğenmeyenler mutlaka olacaktır fakat beğenmeyenlerin ülkenin Cumhurbaşkanına hakaret etme hakkı da olamaz çünkü Sayın Erdoğan bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Gelelim asıl meseleye bu milleti idare eden liderlere batılı devletler tarafından yapılan düşmanlıklar da benzerlik göstermektedir.
Şöyle ki Abdülhamit hana Kızıl Sultan, Büyük Cani, Katil veya Diktatör diyerek hakaret etmeleri sanki günümüzde de Sayın Erdoğan’a Diktatör benzetmeleri ile örtüşmesi tesadüf değildir. Çevremde yaptığım sohbetlerde bu konu mevzu bahis olduğunda Erdoğan düşmanlığının bazı çevrelerde prim yaptığını defalarca zikretmişimdir .
Avusturya devleti ile bizim bir sorunumuz yok fakat Avusturya idarecileri Türkiye’ye karşı düşmanca bir tutum sergilemişlerdir veya Hollanda seçim öncesinde Erdoğan ve Türk düşmanlığı ile oy devşirmeye çalışmıştır hakeza Almanya yine seçim malzemesi olarak Türkiye ve Erdoğan düşmanlığını kullanmayı tercih etmiştir bunun ana sebebi batılı devletler de hızla yükselen İslamofobi ve Türk düşmanlığıdır.
Bizi İslam ümmetinin bayraktarlığını yapmış bir millet olarak batılı devletlerce tarihin her döneminde düşman olarak göstermişlerdir. Bunun temeldeki sebebi çoğunluğu Müslüman bir millet olmamızdır. Peki son günlerde BAE’de bir bakanın Medineyi Münevereyi savunan Fahrettin Paşaya veya Sayın Erdoğan’a olan kinini öfkesini nasıl izah edebiliriz, sözde Müslüman din kardeşimiz olarak gördüğümüz bir devletin bir bakanı din kardeşine nasıl hakaret edebilir. İslam ümmetinin tam birliğe beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir dönemde Filistin toprakları ve Kudüs Siyonist İsrail tarafından işgal edilirken Amerika da buna Kudüs’ü başkent olarak tanıdığını ilan ettiği şu günlerde ifade etmesinin sebebi nedir.
İşte zamanlama açısından çok vahim olan bu hakaretin ana sebebini tarihte aramak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü Osmanlının gücünün zayıfladığı son dönemlerine Arap yarımadasında ortaya çıkan yönetim boşluğundan İngiliz ve Fransızlar kendilerine maşa olarak çöl bedevilerini kullanmışlar ve Osmanlı dağıldıktan sonra da bu bedevilere destek verip kukla devletler kurdurmuşlar ve diğer Arapları Monarşi yönetimleri sayesinde kontrol altında tutmuşlardır. Arap baharının başarısızlıkla sonuçlanmasının ana sebebi de batının menfaatlerine ters düşmesidir.
Sayın Erdoğan‘ın liderliğinde Türkiye tüm dünya mazlumlarına umut olmuş ve özellikle de Filistin meselesinde İsrail’e yüksek tonda eleştiriler yaparak İslam ülkeleri ve de Arap halkları nezdinde Ümmetin lideri olmuş bir kişiliğe bürünmüştür. Özellikle Filistin meselesi ve Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararından sonra Sayın Erdoğan İslam İşbirliği Teşkilatını (İİT) acil toplantıya çağırarak Müslüman devletlerin sert bir açıklama yapmasını sağlayarak tüm Müslümanlara umut olmuştur.
Buda batının maşası olan sözde Arap halkının liderleri olan ama Şerif Hüseyin kanı gibi bozuk kan taşıyanların istemediği bir girişim olunca bu hakaretleri yapmaktalar. Çünkü Sayın Erdoğan tüm Müslümanlar ve özellikle Araplar tarafından lider olarak görülmekte ve Sayın Erdoğan ve onun nezdinde Türk milletine sevgi beslenmektedir, bu da bazı Arap kralları, prensleri veya yönetimleri tarafından tehlikeli görülmektedir.
Çünkü bu kralların artık sonunun geldiğini göstermekte ve tehlike çanları çalmaktadır. Son olarak İİT yapılan toplantı bunu gözler önüne sermiş ve Arap liderleri tahttan inme korkusu sarmıştır. Ne yapsalar boş Göklerden bir karar vardır.
Saygılarımla...