Bin yıllık savaş halkası yeniden parmaklarda

Okçuların başparmaklarına taktıkları, milli icadımız okçu yüzüğü zihgir, Diriliş Ertuğrul dizisinden sonra binlerce yıllık tarihi uykusundan uyanarak yeniden gündemimize girdi.

Bin yıllık savaş halkası yeniden parmaklarda

Biz Türkler, temas ettiğimiz her meseleyi asıl kaynağa götürüp oradan içinde yaşadığımız bugüne getirme konusunda büyük maharet sahibiyizdir. Yanımıza aldıklarımızın sadece ‘bura’yla değil, ‘ora’yla da rabıtalı olmasını istediğimizdendir bu hiç şüphesiz. Bugün okçu yüzüğü de denilen zihgirin hikâyesi de tam olarak böyle. Aslında Hunlar zamanında geliştirilen bu okçuluk tekniğinin başlangıç hikâyesi, gerçekte Hz. Ali’nin çok ok atmaktan ötürü parmağında oluşan yaradan Hz. Peygamber’e söz açması üzerine Peygamber Efendimiz’in Hz. Ali’ye, bir yüzük yapıp, kirişin parmağa değdiği yere takmasını önermesiyle başlıyor. Bu sebeple, okçuluğun piri olarak sahabeden Sa’d bin Ebi Vakkas kabul edilirken zihgirin piri ise Hz. Ali kabul edilmiş. Osmanlı’da ayrı bir esnaf loncası olarak örgütlenen zihgir zanaatkârları, yalnızca bir savaş sanatı değil aynı zamanda bir yaşam biçimi de olan okçuluk için vazgeçilmez bir alanı dolduruyor. Başparmakla çekilen Türk oku için geliştirilen zihgir, hem atıcının isabet yüzdesini artırıyor hem de yayın kirişinden parmağını koruyor. 

HÜRREM’İN YÜZÜĞÜNDEN OKÇU YÜZÜĞÜNE

Türklerin geliştirip tarih sahnesine dâhil ettiği ve okçulukta kullanılan bir teknik olan zihgir, bugün kendi piyasasını oluşturmaya başlayan bir takıya dönüştü çoktan. İnternette ve mağazalarda hem orijinal zihgir hem de takıya dönüştürülüp süslenmiş varyasyonları oldukça rağbet görüyor. Televizyonda önce Muhteşem Yüzyıl’da Kanuni karakterinin başparmağında gördüğümüz zihgir şimdilerde ilgiyle izlenen Diriliş Ertuğrul dizisinin Ertuğrul Bey’inin parmağında okçuluk sporuna olan ilgiyi artırıyor. Bugün yeniden gündemimize giren, Türk halkası savaş yüzüğünü, az sayıdaki üreticileri ve Diriliş Ertuğrul dizisinin takılarını tasarlayan Mücella Mert’le konuştuk. İşte hem okçuluğa merak salanlar hem de zihgiri yalnızca takı olarak kullanmak isteyenler için milli savaş icadımız zihgirin, adım adım moda haline gelip, vitrin raflarını da süsleyen hikâyesi.

SAVAŞ ALETİNDEN MODAYA

Zihgir aslen Farsça bir kelime. ‘Zih’, kiriş, ‘gir’ de kirişi tutan anlamına geliyormuş. Kiriş ise yayın bildiğimiz ip olan kısmı. Okun takılıp çekildiği yer. Ok, Türklerde İngilizlerin aksine iki parmakla değil, başparmakla özel bir kilit tekniğiyle atılıyor. Zihgir dediğimiz okçu yüzüğü ise, tam olarak yayın kirişinin parmakta denk geldiği yerde parmağı korumak için kullanılıyor. Hem atış tekniği hem yüzük, sadece bize özel. Zihgirin yaygınlığı ve önemini anlamak için hiç şüphesiz öncelikle okçuluğun ne anlama geldiğini anlamak gerekiyor. O kadar ki gelenekte, zihgir kemankeş’in yani okçunun vücudunun bir parçası olarak kabul ediliyor. Her an gazaya hazır kemankeşin, zihgiri de parmağından hiç çıkmıyor. Elbette zihgirin hikâyesi çok daha ayrıntılı ve geniş. Fakat binlerce yıl öncesinin bu savaş aleti, hem geleneksel okçuluğa ilginin artmasıyla hem de son dönemde yapılan tarihi dizilerin gündeme getirmesiyle yeniden yaşantımıza girdi. Dizilerde kullanılmasının ardından padişah portrelerinde de gözden kaçan varlıkları kendilerini göstermeye başladı. Kendisi de bir zihgir ustası olan Fatih Sultan Mehmet’in o çok bilinen ‘gül koklayan’ portresinde parmağında duran zihgiri, Yavuz Sultan Selim’in yanı sıra pek çok padişah portresinde de görmek mümkün. 

DIŞ YÜZÜ PÜRÜZSÜZ OLMAK ZORUNDA

Uzun yıllar modern okçulukla uğraşan Yavuz Bora Özer, merak ettiği geleneksel okçulukla ilgili aradığı hiçbir malzemeyi bulamaması üzerine, ‘o zaman kendim öncü olayım’ diyerek bu sahanın ilk çalışmalarını ortaya koymuş. Bugün okyaygeleneksel.com adlı sitesi üzerinden sadece zihgir ile ilgili de değil topyekûn okçuluk ve geleneksel savaş araçlarıyla ilgili pek çok şeyi ilgilisine ulaştırıyor. Özer, tarihte zihgirin özel ustalık gerektirdiğini, ancak ok ve yay yapan ustaların zihgir de yaptıklarını söylüyor. “Padişah, sadrazam ve ileri gelen devlet adamlarının taktıkları zihgirlerin üzerleri değerli taşlarla süslenmiştir. Ancak, işlevsel olarak, zihgirin çile kayan yüzünün özellikle pürüzsüz olması gerekir ki çileyi bırakırken sürtünme en alt düzeyde olsun. Bu nedenle üzeri değerli taş süslü zihgirleri genelde ziynet eşyası gibi, takı gibi değerlendirmek gerekir” diyor.

EN İYİSİNİ, MANDA BOYNUZUNDAN YAPILIR

Kendi kurduğu zihgirhane.com sitesi üzerinden, farklı malzemelerden kişiye özel zihgir yapan Kubilay Bayram, zihgirin en önemli detayına dikkatleri çekiyor. Bayram’a göre zihgirin seri üretiminin kullanışlı ve doğru olmayacağını unutmamak gerekiyor. Parmağa rahatlıkla takıldıktan sonra hafif şekilde döndürülen ve bu şekilde parmaktan çıkması imkânsız olan zihgirin, her insan için ayrı ve özel olarak üretilmesi gerekiyor. Kubilay Bayram, geleneksel Türk okçuluğuna merak saldıktan sonra edinmek istediği zihgiri hiçbir yerde bulamayınca bizzat kendisi yapmaya karar veriyor. Yaklaşık 2 yıl boyunca farklı materyallerle deneysel çalışmalar yapa yapa sonunda orijinal formu yakalayabilmiş. Dört yıldır da profesyonel anlamda kişiye özel zihgir yapıyor. Bayram, “Madeni materyallerden zihgirler kirişi yıprattığı için en çok cila tutan siyah renkli görsel açıdan güzel olan manda boynuzundan olanı tercih ediyorum” diyor.

DİRİLİŞ DİZİSİ ZİHGİR TALEPLERİNİ ARTIRDI

Tarihe duyduğu ilgi, kendisini geleneksel okçuluğa götüren Yılmaz Ketenci, 2000’li yılların başında bırakın malzemeleri temin etmeyi bilgi sağlayacağı kaynak bile bulamadığı için harekete geçip, dileyenler için okçuluk malzemelerini temin etmeye karar verir. Bu amaçla okyay.gen.tr adresi üzerinden hem okçuluğu, hem de vazgeçilmezi zihgiri yeni nesillere taşımaya çalışan Ketenci, ‘Bugün takı olarak da kullanılan zihgirin okçuluğun onur nişanı’ olduğunu söylüyor.

Zanaatkârı olarak sizden dinleyelim, nedir zihgir?

Asırlar boyunca Okçuluğa “Kepaze ile Çile Çekerek başlayan Kemankeşin son deminde Kavs ile meşk ederken Aşk ile zikir çekmesidir.” Böyle pek anlaşılmadı ama; Çile yayın iki ucunu birbirine bağlayan kiriştir, Kepaze antrenman yayıdır, kemankeş okçudur, kavs usta yayıdır, Meşk Ok atışıdır, zikir de zihkir’dir dersem anlarsınız. Okçu, çileyi çekmek amacıyla atış parmağında bulunan zihkir’i de çekmekle birlikte “Zikir Çekmek” deyimi amacına ulaşmış olmaktadır. Zihgir, okçuların atış elinin başparmağına taktıkları bir çeşit yüzüktür. Zihgir, Kemankeş’in vücudunun bir parçası gibidir. Hafif açılı eğimli olması Türk zihgirlerinin özelliğidir. Zihgir yapımı ayrı bir uzmanlık konusudur. Osmanlı döneminde zihgir ustaları, okçu ve yaycı esnafının dışında bağımsız bir esnaf loncasıydılar.

Tam olarak ne işe yarıyor peki?

Zihgir parmak boğumunu yaralanmaktan koruyarak rahat nişan alma imkânı sağlar. Kemankeşler (okçular) başparmaklarına taktıkları Zihgir’i okçuluğun onur nişanesi olarak taşırlar. Süvariler için çok büyük kullanım kolaylığı da sağlamaktadır. At üstünde, 80 km süratle giderken, sağa sola arkaya geriye her yöne atış yapmak gerekir. Zihgirin eli korumanın yanı sıra, önemli bir faydası daha vardır. At üzerinde sarsıntıda okun düşme ihtimali vardır, ama zihgirle tutulduğunda bu risk tamamen ortadan kalkar. 

Son dönem tarihi dizilerinde detaylıca gösterilmesi zihgiri takı olarak öne çıkardı. O hareketliliği fark ediyorsunuzdur…

Eleştirilen yönleri olsa da tarih dizilerinin kültürümüzü tanımak açısından faydaları da çok. Diriliş dizisinde bir saniye ekranda gösterilmesi sayesinde zihgir, birçok insan tarafından öğrenildi. Sadece okçulukla ilgilenenler değil, takı olarak kullanmak amacıyla da bizden zihgir istiyorlar. Ne işe yaradığını öğrenenlerse, özellikle gençlerimiz, okçuluğa da merak salmaya başladılar.

Geçmişi bugüne getirip modayı oluşturuyoruz

Binlerce yıllık savaş gereci zihgirin moda olup yeniden gündemimize girmesinin hikâyesini başlatan kişi aslında Mücella Mert. Yaptığı tasarımlarla hem eski Türk takılarını hem de başlıklarını yeniden yorumlayıp gündeme getiren Mert, ‘Geçmişi bugüne getirerek modayı kuruyoruz’ diyor.

Muhteşem Yüzyıl ve Diriliş Ertuğrul’dan önce de dönem dizileri yapılmıştı. Ancak o dizilerdeki takı ve başlıklar yaygınlık kazanamazken sizin tasarımlarınız çok beğenildi. 

Aslında evet, haklısınız. Daha önce de yapılmıştı ancak ben, o günü bugüne taşıyarak hareket ettim. Ben orada olsaydım neyi beğenirdim sorusunun cevabından hareket ediyorum. Her başlık her yüze yakışmıyor. Yani Diriliş Ertuğrul için mesela, 12. yüzyıldaki bir Türkmen kadını gibi hissederek hareket ediyorum. O obada olsaydım, kendime neyi, nasıl yakıştırırdım diye…

Muhteşem Yüzyıl’daki Kanuni karakterinin zihgir kullanmasıyla, Fatih’in Nakkaş Sinan portresindeki zihgiri de fark edilmiş oldu…

Tabi tarih danışmanlarımızla yaptığımız toplantılarda hemen hemen bütün detaylar hakkında konuşuyoruz. Onların verdikleri bilgileri baz olarak alıp, sonra yorumluyoruz. Hem karakterin bizzat kendisine yakışması açısından hem de güzel görünmesi açısından. Mesela normal bir zihgir ortalama bir buçuk, iki santim ebatlarındadır. Ama biz bunu, izleyicinin gözüne çarpacak şekilde daha görseli yüksek bir hale getirebilmenin detaylarına odaklanıyoruz. 

Görülmesi için yorumluyorsunuz yani. Diriliş’te ne var böyle…

Mesela Diriliş Ertuğrul dizisinde, Ertuğrul karakterinin kullandığı zihgire biz Selçuklunun çift başlı kartalını işledik. Ve ebat olarak da normal zihgir boyutlarının çok üzerindedir o. 

Binlerce yıl önceki bir savaş aracı, bugün yeni bir yorumla karşımıza çıkıyor. Zihgir, artık kendi pazarını oluşturmaya başladı.

Zaten hep böyledir. Geçmişimiz bize bir sürü şey anlatır, oradan doğru olanı alabilirsek bugün için yeni şeyler elde etmiş olabiliriz. Bütün modacıların yaptığı da bu, geriye dönüyorlar günümüze geliyorlar. Evet, bir moda ortaya çıktı bununla ilgili. Çünkü dizileri izleyen çok büyük bir kitle var… Pek çok arkadaşımın, tanıdığımın Muhteşem Yüzyıl ve Diriliş’ten sonra orada gördükleri takılara merak saldıklarını söyleyebilirim. Tahtakale’ye, Kapalıçarşı’ya gittiğiniz vakit bunu çok daha yakından görmeniz mümkün.

Yine Diriliş Ertuğrul’da çok sık vurgulanan bir şey bu, börk dediğimiz başlık. Zihgirin durumunu görünce kış için yaygın kullanılacak bir bereye dönüşür mü bu dedim.

Yapımcılarımızla bunu da konuştuk tabi. Tam düşündüğünüz gibi, şimdiden börkü yapıp satanlar var. Bizim tasarladığımız şekilde satıyorlar. Tabi zihgir çok daha yaygın. Artık hemen her gümüşçüde rahatlıkla bulmak mümkün…

Süleyman Şah, Gündoğdu ve Ertuğrul’un zihgirleri… Üçü de birbirinden farklı. Neye göre belirliyorsunuz?

Daha çok kişisel bir yorum… Eski Türk motiflerini işliyoruz. Gündoğdu’nun zihgiri, babasına daha yakın, büyük olduğu için. Ertuğrul’unki biraz daha farklı. Genç kızlara gelince de, şimdiye kadar kullanmamıştık ama şimdi genç kızlar için de yapıyorum.