"Batı bataklığa sürükleniyor"
Tarihinin en sıkıntılı, en karışık ve en kanlı zamanlarını yaşayan Ortadoğu'daki gelişmeleri Gazeteci Yazar İsmail Yaşa’ya sorduk. İşte Yaşa'nın gözünden Ortadoğu, Ortadoğu üzerindeki kirli hesaplar ve Ortadoğu'daki Türkiye...
Daha bugünlerde görüyoruz Halep’te İran generalleri, subayları öldürülüyor. Dolayısıyla bunlar için Suriye bir bataklığa dönüştü. Ben Suriye’yi bir bataklık olarak değerlendirmiyorum. Ortadoğu batağı, Suriye batağı kullanımlarını çok doğru bulmuyorum. Çünkü burası bizim memleketimizdir. Kardeşlerimizin memleketidir. İnşAllah cennet bahçelerinden bir bahçe gibi olsun oralar. Bataklık olarak nitelemek çok doğru bir şey değil. Ama onlar açısından doğru. Rusya Afganistan içerisine girdikçe bataklık onları çekti, sonunda geri çekilmek zorunda kaldılar. Şimdi Rusya yanlış yaptı. Döner mi yanlışından, belki dönebilir. Bunun için diplomatik ülkelerin çabaları, baskıları illaki siyasi kazançları masaya getirebilir. Rusya Esedi düşündüğü için değil, oradaki askeri üslerinin geleceğini düşünüyor. Diye gazetemize açıklama yapan tecrübeli gazeteci yazar İsmail Yaşa ‘Şu var tabi olay artık Suriye boyutundan Arap Baharındaki özgürlük mücadelesini nasıl bastırabiliriz boyutuna geldi. Bu istikametten sapmamalıyız. Bu devrimler oradan çıktı. Artık insanlar özgür iradeleriyle seçilmek istiyorlar, yönetime katılmak istiyorlar. Yani en azından adil bir sistemin olmasını istiyorlar. Yöneticiler adil olsun. Kula kul olmaktan bıkmış durumdalar. Dolayısıyla ben Arap Baharı sürecini dışarıdan karıştırma, komplo olarak görmüyorum. Ben Ortadoğu’da yaşadım. Arap halkları içinde yaşadım. Nasıl biz Türkiye’de kendi yöneticimizi, belediye başkanımızı, Başbakanımızı, Cumhurbaşkanımızı seçmek istiyorsak, ayrıca onların başarısızlıkları sonucunda sandıkta devirebiliyorsak, onların yerine daha uygun bir yönetici seçmek istiyorsak onlar da aynısını istiyor. Onların da hakkı. Dolayısıyla onlara kendi yöneticilerini seçemezler, demokrasiyle yönetilemezler anlayışı Oryantalist bir bakış. Araplara beyaz Türk denilen bir bakışla maalesef İslami kesimde de bakma hastalığı var. Bu doğru değil. Onların da hakkı.Onlar da okuyor, Avrupa’ya gidiyor Avrupa’da demokrasiye, falanca bakan işine bisikletle gidiyor, bir bakan otobüse binmiş, bir bakan yolsuzluktan dolayı devrilmiş, bunların hepsinin kendi ülkesinde olmasını istiyor. Biz bir petrol ülkesiyiz, yağmur yağıyor sel oluyor, alt yapı sıfır, bu tür sorgulamalar yapıyor. Arap Baharı bunun ortaya çıkardığı bir süreç.’ Diye değerlendirmede bulundu sayın İsmail Yaşa. Gazeteci, Yazar İsmail Yaşa Ortadoğu’ya dair konular hakkında gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu. İsmail Yaşa’ Beşar Esedi Suriye’de kimse kolay kolay kabul etmez. Çünkü Suriye’de Beşar Esed diye bir şey kalmadı. Suriye ordusu diye bir şey kalmadı. Savaşanlar İran ve Hizbullah. Şu anda da Rusya. Suriye halkı da kalmadı Beşar Esed kime başkanlık yapacak.’ Dedi. Gazeteci-Yazar İsmail Yaşa ile yaptığımız söyleşi son dönemde Ortadoğu’da yaşanan tartışmaların tamamına ‘nokta’ mesabesindeydi. Mülakatımızda’ Ben Amerika’nın tavrını çok kötü buluyorum. Amerika baştan beri Beşar Esedin meşruluğu kalmadı, rejimin meşruiyeti kalmadı şeklinde açıklamalar yapıyor ama Amerika baştan beri Beşar Esedi örtülü olarak destekliyor. Oradaki çatışmanın, katliamın süresini uzatıyor. Bu da tabi İsrail’in işine geliyor. İsrail’in istediği şey. Suriye ne kadar yakılırsa, yıkılırsa, kan dökülürse, ne kadar gücü yok olursa yeniden bir Suriye’yi inşa etmek ülkenin tekrar kendisine gelmesini sağlamak daha zor olur. Şu anda devrimcilerin savaşı kazanamayacağı, savaşın uzayacağı bir şeyi istiyordu İsrail. Amerika’nın tavrı da bu yönde oldu. Mesela helikopterlerin, uçakların varil bombasını atmasını engelleyeceği silah olan uçaksavar verilecekti Amerika engelledi.’ Diye konuşan Yaşa, ‘. Ortadoğu’da bir karşı devrim yaşanmıştı. Bunu Arap Baharı rüzgarından korkan ülkeler BAE, Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkeler Mısır, Yemen, Tunus’ta karşı devrim yaptılar. Bu karşı devrim halen yaşanıyor. Arap Baharını yaşayan ülkelerin hepsi birbirine bağlandı.’ Şeklinde konuştu. Mısır’da, Suriye’de artık değişim kaçınılmaz. Suları geriye akıtmaya çalışıyorlar ama akmaz. Zaman geriye dönmez. Yani her ne kadar bir miktar engellemeye çalışsalar da engelleyemezler. Mısır’da görüyoruz, ne kadar engelleyebilirler, kesinlikle engelleyemezler. Ne kadar baskı yaparsa yapsınlar daha sert patlayacak Mısır halkı. Akan suyun önüne set çekerseniz dolar dolar hem seti yıkar hem de önüne gelen her şeyi siler. Diye belirten Yaşa’ Ama sonuçta Suriye’de olsun, diğer yerlerde olsun, sınırlar değişecek. Belki Suriye diye bir şey kalmayacak. Fakat Rusya’nın, İran’ın kazanacağını düşünmüyorum. Kazanmaları tabiatın kurallarına aykırı. ‘ şeklinde konuştu.
İşte İsmail Yaşa’nın sorunları ve çözüm önerilerine karşı gösterdiği yerinde tespitlerinin bulunduğu o mülakatımız;
Bu noktada Paris Saldırıları ve G20 görüşmelerine de kısa bir şekilde değinmek istiyorum. Saldırıların perde arkası ve Antalya’da gerçekleştirilen görüşmelerle ilgili olarak söyleyeceklerinizi de merak ediyorum. Saldırıların zamanlaması manidar tabi bunun tüm dünya farkında ve bununla birlikte G20’ye Türkiye’nin ev sahipliği yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tür saldırılar birden fazla boyutu olur. Bu boyutlardan biri saldırıları gerçekleştirenleri böylesi saldırılara teşvik ve motive eden faktörler. Bir diğer boyut da arkasındaki güçler ve verilmek istenen mesaj. Saldırıları IŞİD ve benzeri örgütler gerçekleştirse ve kamuoyu öyle bilse de saldırıya uğrayan ülkeler ve istihbaratları arkasındaki gücü ve verilen mesajı bilir. Paris'teki terör saldırılarının beklenen sonuçlarından biri de Avrupa'nın mülteci kabulüne daha da soğuk bakması olacak. İslamofobi ile birlikte mülteci düşmanlığı tırmanacak. Suriyeli mültecilere kapılar daha sıkı kapatılacak. Antalya'da başlayan G-20 Türkiye için büyük bir fırsat. Dünyanın en önemli liderlerini ağırlıyoruz. Zirve için gelen liderlerle ikili görüşmeler yapılacak. İkili ilişkiler ve bölgesel sorunlar ele alınacak. 1 Kasım seçimleriyle Türkiye'nin siyasi belirsizliği geride bırakıp zirveye rahatlamış bir şekilde ev sahipliği yapması çok iyi oldu. Davutoğlu, hükümeti kurup kuramayacağı belli olmayan bir lider olarak değil, seçimden zaferle çıkmış, arkasında büyük bir halk desteği olan, güçlü bir hükümet kurabilecek bir lider olarak yapacak ikili görüşmelerini. Yüzde 49.5 mutlaka G-20 Zirvesi'ni, liderlerle yapılacak görüşmeleri de etkileyecek. Bu etki hiç şüphesiz Türkiye'nin lehine olacak.
SURİYE RUSYA’YA BATAKLIK OLACAK.
ARTIK ORTADOĞU HALKLARI ÖZGÜRLÜK VE ADALET İSTİYOR.
Şimdi hocam Suriye 400 yıldır Osmanlı devleti bakiyesi altındaydı. Osmanlı devleti hoşgörülü bir devlet sistemi olduğu için tıpkı gayrimüslimlere uyguladığı hoşgörüyü Suriyeli kardeşlerimize de uyguladı. Sykes Pıcot anlaşmasından sonra gönül bağımız olan Müslüman kardeşlerimizle aramıza sınırlar koydular. Müslüman beldelerle aramıza sınırlar koydular. Suriye’de sözde bir bağımsızlık olduktan sonra bir istikrarsızlık süreci başladı. Birbirleriyle çekişen yöneticiler sayesinde Suriye’de istikrar olmadı. 1970’de Hafız Esed darbe yaparak Nusayri azınlığı Sünni çoğunluğa hakim kıldı. Hafız Esed bunu baskıyla, katliamlarla, işkencelerle yaptı. Tıpkı 1980 Halep katliamı, 1982 Hama katliamı ve tüm hapishanedeki işkenceler….. 2000 yılına geldiğimizde Beşar Esed iktidara geldiğinde reformlar yapacağını söyledi. Türkiye’de o reformlar hayata geçirilmesi adına, yani şöyle diyebiliriz Kürtler ve Sünniler adına Beşar Esed ile ilk zamanlarda ilişkiye girdi. Reform sözlerini tutmadı. Arap Baharı başladığından sonra Suriye’de de bir isyan dalgası başlayıp, bu isyan dalgasının akabinde savaş çıktı. İlk önce muhalifler Suriye’nin % 80’nini ele geçirmişken, 2013 yılının mayıs ayında tam esed devriliyor derken İran Devrim Muhafızları, Hizbuşşeytan, Şii milisler Suriye’ye girerek devrimi sabote etti. Ama devrimi bastıramayan o İran ve Şii milislerin ardından şimdi Rusya hava saldırılarına başladı. Soracağım soru şu: Bugünlerde Esedli geçiş süreci konuşuluyor. İddia ediliyor ki Türkiye de bu esedli geçiş sürecini kabul ettiği yönünde. Suriye’de acayip karışık bir denklem ortaya çıktı. Suriye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye nasıl bir tavır almalı?
Yani Türkiye’nin baştan beri aldığı tavır doğruydu. Yani zaman zaman benim hükümetin yaptıklarını eleştirdiğim oldu. Şu yönde eleştirdiğim oldu, Suriye rejimine karşı daha çabuk bir tavır almasını istedik. Fakat birilerinin iddia ettiği gibi Beşar Esedi ikna edebilir miyiz? Reformları gerçekleştirme adına Esed ile ilişkiye girip reformları gerçekleştirebilir miyiz? Davutoğlu gitti 6 saat görüştü. Fakat olmadı, şundan dolayı eleştiriyorduk olmayacağını biliyorduk. Suriye rejiminin yapısını, Beşar Esedi, oradaki denklemleri bilen kişiler Türkiye’nin Esedi ikna edemeyeceğini biliyordu. Sonunda ne oldu, Türkiye açısından, hükümet açısından şu oldu, daha sonra işte siz hiçbir çaba sarf etmediniz, barış yoluyla da Esed gidebilir, diyemez artık kimse. Türkiye bunu sonuna kadar zorladı. Biraz önce senin de anlattığın gibi geçmişten bugüne bu süreç böyle geldi. Artık bundan sonra ne olacak, Rusya tamamen bu olayın içine girdi. Rusya’nın girmesi dengeleri değiştirir. Rusya bir İran gibi değil Rusya’nın bölgedeki ağırlığının artması bölge ülkelerini biraz daha fazla rahatsız eder. Batı ve Amerika’yı rahatsız eder. Ayrıca şu var orada artık insanların acısı büyüyor. Devrim o noktaya geldi ki karar verecek olan unsurlar sahadaki gruplardır. Yani Suriye’de bugüne kadar yapılmadık bir şey kalmadı. Katliamlar yapıldı, kimyasal silahlar kullanıldı, az önce söylediğin gibi işkenceler yapıldı. Milyonlarca mülteci ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Artık denenmedik bir şey kalmadı. Rusya’nın hava saldırıları diyoruz da zaten rejim hava saldırılarını kendi uçaklarıyla yapıyorlardı. Zaten bunlar yapılıyor, katliam devam ediyor ama bunların devrim sürecini geriye döndürmesi, zaman kazanması mümkün değil. Daha bugünlerde görüyoruz Halep’te İran generalleri, subayları öldürülüyor. Dolayısıyla bunlar için Suriye bir bataklığa dönüştü. Ben Suriye’yi bir bataklık olarak değerlendirmiyorum. Ortadoğu batağı, Suriye batağı kullanımlarını çok doğru bulmuyorum. Çünkü burası bizim memleketimizdir. Kardeşlerimizin memleketidir. İnşAllah cennet bahçelerinden bir bahçe gibi olsun oralar. Bataklık olarak nitelemek çok doğru bir şey değil. Ama onlar açısından doğru. Rusya Afganistan içerisine girdikçe bataklık onları çekti, sonunda geri çekilmek zorunda kaldılar. Şimdi Rusya yanlış yaptı. Döner mi yanılışından, belki dönebilir. Bunun için diplomatik ülkelerin çabaları, baskıları illaki siyasi kazançları masaya getirebilir. Rusya Esedi düşündüğü için değil, oradaki askeri üslerinin geleceğini düşünüyor. Rusya biraz daha fazla kar elde etmeye çalışıyor. Çünkü Beşarın gideceği anlaşıldı. Biraz daha fazla siyasi kazanç elde etmek, bir üs daha fazla kurmak adına, daha fazla nüfuz sahibi olmak için Rusya bu operasyonları gerçekleştiriyor. En son masada bir karar çıkmadan önce, pazarlık sürerken benim payım yüksek olsun diye herkes bastırıyor. Pazarlık sonucu beş adım ileri gidersen pazarlık halinde iki adım geri gelirsen üç adım kazanç sağlamış olursun. Üç adım ileri gidersen pazarlık sonucu iki adım geri gelirsen bir adım kazanç sağlamış olursun. Bunu yapmak için uğraşıyorlar. Herkes pazarlık halinde siyasi kazanç elde etmek adına saldırıyor. Suriye’nin nihayetinde Suriye’deki gruplar, Suriye halkı karar verecek. Şu var tabi olay artık Suriye boyutundan Arap Baharındaki özgürlük mücadelesini nasıl bastırabiliriz boyutuna geldi. Bu istikametten sapmamalıyız. Bu devrimler oradan çıktı. Artık insanlar özgür iradeleriyle seçilmek istiyorlar, yönetime katılmak istiyorlar. Yani en azından adil bir sistemin olmasını istiyorlar. Yöneticiler adil olsun. Kula kul olmaktan bıkmış durumdalar. Dolayısıyla ben Arap Baharı sürecini dışarıdan karıştırma, komplo olarak görmüyorum. Ben Ortadoğu’da yaşadım. Arap halkları içinde yaşadım. Nasıl biz Türkiye’de kendi yöneticimizi, belediye başkanımızı, Başbakanımızı, Cumhurbaşkanımızı seçmek istiyorsak, ayrıca onların başarısızlıkları sonucunda sandıkta devirebiliyorsak, onların yerine daha uygun bir yönetici seçmek istiyorsak onlar da aynısını istiyor. Onların da hakkı. Dolayısıyla onlara kendi yöneticilerini seçemezler, demokrasiyle yönetilemezler anlayışı Oryantalist bir bakış. Araplara beyaz Türk denilen bir bakışla maalesef İslami kesimde de bakma hastalığı var. Bu doğru değil. Onların da hakkı.Onlar da okuyor, Avrupa’ya gidiyor Avrupa’da demokrasiye, falanca bakan işine bisikletle gidiyor, bir bakan otobüse binmiş, bir bakan yolsuzluktan dolayı devrilmiş, bunların hepsinin kendi ülkesinde olmasını istiyor. Biz bir petrol ülkesiyiz, yağmur yağıyor sel oluyor, alt yapı sıfır, bu tür sorgulamalar yapıyor. Arap Baharı bunun ortaya çıkardığı bir süreç. Bundan sonra böyle bir süreç ortaya çıktımı kendi lehine çevirmek isteyen çevreler, ülkeler olacaktır. Arap Baharı, Suriye’de bunun parçası özgürlük ve onur mücadelesidir. Bu insanlar bu mücadeleye devam edecektir. Ben Türkiye’nin de Beşar Esedli bir geçiş sürecini kabul ettiğini düşünmüyorum. Bu da açıklandı zaten. Bu söylense de yetkililer tarafından yalanlandı. Böyle bir şey kabul edilse bile Türkiye ve Suudi Arabistan siz Beşar Esedli bir geçiş süreci diyorsunuz, tamam somut net bir şey ortaya koyun, şu kadar süre içerisinde gideceği garantisini verin. Türkiye en azından bu bahaneyi ellerinden almak için bunu söylemiş olabilir. Beşar Esedi Suriye’de kimse kolay kolay kabul etmez. Çünkü Suriye’de Beşar Esed diye bir şey kalmadı. Suriye ordusu diye bir şey kalmadı. Savaşanlar İran ve Hizbullah. Şu anda da Rusya. Suriye halkı da kalmadı Beşar Esed kime başkanlık yapacak.
DEVRİMCİ GRUPLARA GÜÇLÜ DESTEK VERİLİYOR
Geçen hafta Suudi Arabistan genelkurmay başkanı Türkiye’ye geldi. Genelkurmay başkanı Hulusi Akarla görüştü. Zaten 7 haziran seçimleri öncesinde Suudi askeri yetkililer sık sık Türkiye’ye geliyorlardı. Özellikle Suriye sınırında mevzileri kontrol ediyorlardı. Tam ziyareti gerçekleştirdiği gün Katar dışişleri bakanı El Atiyye bir açıklama yaptı. Dedi ki: ‘Biz Türk ve Suudi kardeşlerimizle beraber Suriye’ye müdahale ederiz’ dedi. Sizce Türkiye, Suudi Arabistan, Katar bloğu hamlesini yaptı mı?
Hamle var yardım şeklinde oluyor. Yani bu üç devlet müdahalesini doğrudan bir askeri müdahale değil buradaki devrimci grupları destekleme şeklinde yapıyor. Zaten bunu yaptığı için de sahaya yansıyor.
AMERİKA İKİYÜZLÜ BİR TAVIR İÇİNDE
Suriye’de Olanlar İsrail’e Yarıyor. İsrail Devrimci Grupların Kazanmasını İstemiyor.Karşı Devrim Başladı. Rusya ve İran Kesinlikle Kaybedecek. Peki direk bir askeri müdahale olur mu?
Askeri müdahale yok karşısına Rusya çıkabilir. Suriye’de sorun şu: Ben Amerika’nın tavrını çok kötü buluyorum. Amerika baştan beri Beşar Esedin meşruluğu kalmadı, rejimin meşruiyeti kalmadı şeklinde açıklamalar yapıyor ama Amerika baştan beri Beşar Esedi örtülü olarak destekliyor. Oradaki çatışmanın, katliamın süresini uzatıyor. Bu da tabi İsrail’in işine geliyor. İsrail’in istediği şey. Suriye ne kadar yakılırsa, yıkılırsa, kan dökülürse, ne kadar gücü yok olursa yeniden bir Suriye’yi inşa etmek ülkenin tekrar kendisine gelmesini sağlamak daha zor olur. Şu anda devrimcilerin savaşı kazanamayacağı, savaşın uzayacağı bir şeyi istiyordu İsrail. Amerika’nın tavrı da bu yönde oldu. Mesela helikopterlerin, uçakların varil bombasını atmasını engelleyeceği silah olan uçaksavar verilecekti Amerika engelledi. Amerika’ya rağmen Türkiye bir adım atamıyor. Uluslar arası alanda, ülkede Türkiye’ye çok büyük baskı var. Cumhurbaşkanına karşı iftira, yalan ve algı operasyonlarının yapılmasının sebebi arkasındaki bu uluslar arası güçlerin olmasından dolayıdır. Amerika şu anda rejimin ayakta kalmasını, kurtarılmasını istiyor. Beşar değişse bile rejim kalsın anlayışı var. Ortak bir noktada bulaşabilirler mi, muhalifler istemiyor. Bu Suriye konusu Filistin sorununa benzedi. Suriye’deki olay geçen Cumhurbaşkanı da dile getirdi, Suriye’de İran işgali var. Rus işgali bulunmakta. Dolayısıyla orada rejime karşı savaşanlar orada rejime karşı değil işgal güçlerine karşı savaşıyorlar. İşgal var, katliam var, işkence var, Filistinlilerin nasıl mültecileri varsa, Suriyelilerin mültecileri var, Filistin’de gruplar var Suriye’de de gruplar var. Burada benzeşiyorlar. Ama tabi daha önce dediğim gibi bunları daha geniş bir perspektifte okumak lazım. Yazımda şuna değinmiştim. Ortadoğu’da bir karşı devrim yaşanmıştı. Bunu Arap Baharı rüzgarından korkan ülkeler BAE, Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkeler Mısır, Yemen, Tunus’ta karşı devrim yaptılar. Bu karşı devrim halen yaşanıyor. Arap Baharını yaşayan ülkelerin hepsi birbirine bağlandı. Hatta Nasreddin Hocanın fıkrasını örnek vermiştim. Fıkrada yumurtaları yeni çıkan civcivleri kartal yada bir yırtıcı kuş gelip kapmasın diye ayaklarını birbirine bağlamış hoca. Yırtıcı kuşun teki birini kaptığında civcivlerin hepsi gitmiş. Şimdi burada da birbirine bağlandılar. Mısır’da, Suriye’de artık değişim kaçınılmaz. Suları geriye akıtmaya çalışıyorlar ama akmaz. Zaman geriye dönmez.
Yani her ne kadar bir miktar engellemeye çalışsalar da engelleyemezler. Mısır’da görüyoruz, ne kadar engelleyebilirler, kesinlikle engelleyemezler. Ne kadar baskı yaparsa yapsınlar daha sert patlayacak Mısır halkı. Akan suyun önüne set çekerseniz dolar dolar hem seti yıkar hem de önüne gelen her şeyi siler. Bu Arap Baharı barışçıl yollarla değişimin yaşanması için bir fırsattı. Fakat diktatörler kolay kolay koltuklarını, çıkarlarını terk etmezler. Yani bu bir süreç yaşanacak. Ama sonuçta Suriye’de olsun, diğer yerlerde olsun, sınırlar değişecek. Belki Suriye diye bir şey kalmayacak. Fakat Rusya’nın, İran’ın kazanacağını düşünmüyorum. Kazanmaları tabiatın kurallarına aykırı.
TÜRKİYE ÇIKARLARINI KORUMAK ZORUNDA
Peki Türkiye PYD kantonlarına karşı nasıl bir tavır almalı?
Türkiye bir çok konuda kırmızı çizgimizdir, yaptırmayacağız, ettirmeyeceğiz demesi Cumhurbaşkanının Başbakan olduğu dönemde ikinci Hama’ya izin vermeyeceğiz açıklamaları olmuştu. Bu tür açıklamalar maalesef antipati yaratıyor. Çünkü yapmayacağız, etmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz diyorsunuz, özellikle izin vermeyeceğiz şeklinde kesin bir şey söylüyorsunuz. Ama dediğiniz şey sonuçta yapılıyor. Dolayısıyla Türkiye için Ortadoğu çok konuşuyor pratikte bir şey yapmıyor algısı oluştu. Buna izin verilmemesi lazım bu doğru değil. Türkiye çıkarlarını korumak zorunda. Amerika’nın çıkarları Türkiye’nin çıkarları çeliştiği zaman burnumuzun dibinde ülke çıkarlarını kendimiz korumak zorundayız. Çaresi yok. Orada PYD yapılanması ülkemizin çıkarlarına ters. Milli çıkarlarına, milli güvenliğine ters . Vurguluyorlar, vurgulamak yetmiyor. Amerika oraya silah yardımı yapıyor, oraya her türlü desteği veriyor. Geçenlerde PYD’nin iki botunun vurulduğu haberi medyaya yansıdı. İnşAllah doğrudur. İnşAllah kararlı şekilde sözlerle, açıklamalarla değil sahada gösterilir. Siz taviz verdikçe, göz yumdukça orada oluşan şey gerçeklik halini alıyor. Az önce söylediğim gibi beş adım atıyor siz baskıda yapsanız iki adım geriye atıp siyasi olarak üç adım kazanç sağlıyor. Bu şekilde bir emri vaki yapma peşindeler Suriye’de. Değişik çevrelerde bunlardan biri de PYD. PYD’nin destekçileri. Dolayısıyla Türkiye’nin buna kesinlikle izin vermemesi gerekir. PYD’nin batıya doğru uzanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz denildi. Hava saldırısıyla bu net şekilde ortaya konuldu, bu mesaj verildi. Bu kararlılık devam etmeli. Çünkü bir emrivaki olduğu zaman, bir oldu bittiye getirildiği zaman telafisi mümkün olmuyor maalesef. Ben dilerdim Türkiye'nin Suriye devrimine daha aktif bir şekilde destek vermesini, baştan beri müdahale edebilmesini, İran’ın yaptığının yarısını yapsaydı bugün Suriye bu durumda olmazdı. Şu var Türkiyede maalesef halkta hiç bulaşmayalım gibi bir düşünce de söz konusu. Bu doğru bir düşünce değil. Burnunun dibinde din kardeşliği, İslam kardeşliği söz konusu iken haydi o dediklerimi ve her şeyi bir tarafa bırakın olayın kendisi bile sizin müdahalenizi gerektiriyor. Apartmanız da alt komşunuzda bir yangın çıktığında o kişinin Yahudi, Hristiyan, Müslüman, Sünni, Şii olması önemli değil. O yangın size mutlaka geliyor. Kokusu geliyor,dumanı geliyor, alevi geliyor. Dolayısıyla Suriye’de o insanları Türkiye kışkırtmadı. O insanlar özgürlük için mücadele etti. Haklılarda yani. Bizim Türkiye halkı olarak, hükümet olarak, halk ve hükümet beraber olarak onlara siz Beşara sabredin, Beşarın zulmüne ses çıkarmayın,her şey devam etsin deme hakkımız yok. Bu kaçınılmaz bir durumdu. Burada Türkiye az önce söylediğim gibi dini,ahlaki gerekçeleri bir tarafa bıraksak bile, bırakmamamız gerekir. Mesela bıraksak bile Türkiye’nin milli çıkarları Suriye’ye daha aktif bir şekilde müdahale etmesini gerektiriyordu. Türkiye son dönemde Ortadoğu’da yumuşak güç sayesinde Türkiye’nin etkinliği, rolü arttı. Siz o yumuşak gücünüzü sert güçle koruyamazsanız birileri gelir sert güç kullanır sizi kovar. Bir pazara girerseniz biri gelir sizden haraç isterse, çık git buradan derse sizi kovmaya kalkarsa ona karşılık mutlaka kendinizi savunmak zorundasınız. Ülke çıkarlarını savunmak zorundasınız. Türkiye maalesef çıkarlarını sert askeri güçle savunabilecek durumda değil. Bu planlanmadı. Böyle bir düşüncede yoktu. Şöyle bir yanlış kanaat de var yumuşak güçle her şeyi hallederiz. Bir yanlışta şuydu, İran’ın bu derece müdahale edeceğini düşünmüyordu. Ne olursa olsun bizim İslami kesimde hükümeti oluşturan parti çevrelerinde falan bir kardeş ülke yaklaşımı vardı. Ben şunu görüyorum İran’ın gerçek yüzü ortaya çıktıktan sonra yaşanılan şoku görüyorum. Biz İran’ı eleştirirken, gerçek yüzünü geçmişte ortaya koyarken bizi mezhepçilikle falan eleştirenler şimdi bizim söylediklerimizin on katını söylüyorlar. Mesela HAS parti çevresinde şöyle bir söylem vardı, İran Türkiye masaya otursun Suriye’yi çözsün diyorlardı. Şimdi HAS partililer AK Partiye geçti. Ne oldu bu söylem. Suudi Arabistan, Katar, Türkiye Sünni hilali, Şİİ hilaline karşı bundan sakındırıyorlardı. Böyle bir şey yok, hilal milal yok ülkelerin çıkarları var. Şu an Türkiye’nin çıkarlarını destekleyen ülkeler bunlar. Suriye devrimi, Arap baharı sürecinde Türkiye’de ki partiler İslami kesim açısından da öğretici oluyor. İnsanlar Ortadoğu’dan, İslam aleminden kopuktu. Ama artık insanların ilgisi buraya yöneldi. Dolayısıyla insanlar oradaki durumu dikkatle takip ediyor. Türkiye açısından birde şu var Türkiye krallıkla yönetilmiyor, Türkiye demokrasiyle yönetiliyor. İçeride hükümetin elini kolunu bağlıyorlar. İnşAllah seçimde tek başına AK Partinin bir çoğunluğu kazanır ve ülke biraz rahatlar. Maalesef diğer partiler Türkiye’yi anlamış değiller. Özellikle dışarıdan baktığımız zaman, ben ülke dışında yaşadım, şimdi Türkiye’de olay AK Parti Erdoğan meselesi değil, iktidarda MHP olsa başbakan Bahçeli olsa, CHP olsa, Kılıçdaroğlu olsa Türkiye’yi kırk bölgeden yükseltecek, güçlendirecek politika izlese aynı saldırılar onlara da yapılırdı. Olay kişisel değil. Bu hükümetin, milli ordu, milli silah, silahlarını kendisinin üretmeye kalkışması, dev projeler, daha aktif bir rol üstlenmesi… Bu korkutuyor, bu endişeye sevk ediyor. Şu an Amerika İran’la anlaşmış durumda. İran’ın kuyrukları ne dersen de Hizbullah gibi diğer Şii milisler gibi. Amerika İran’a Ortadoğu’da kendisinin jandarmalığını yapma görevi verdi. Bugün Batı mesela sürekli Sünni radikalizmden bahseder IŞİD’dir, El Kaide’dir ve diğer örgütler. Ama mesela Irak’ta aynı IŞİD’in yaptığını yapan Şii örgütler olan Haşdi Şabi ve buna benzer onlarca örgüt var. Ama bunların hiç birinden bahsedilmedi. Şii fanatizminden bahseden yok neden, bu kasıtlı olarak yapılıyor. Bunların katliamları kasıtlı olarak örtülüyor, görmezden geliniyor. Türkiye yapabileceğini sonuna kadar yapmalı. Türkiye açısından hayat memat meselesi. Suriye bölünmeyecek dedik. Nusayri devleti kurulmasına izin verilmeyecek. Bir çok şeyde izin verilmeyecek diyoruz, bu izin verilmeyecek olayını çok kullandık. Pratiğe dökülmesi gerekiyor. Birde şu var bölgede ülkeler birbirleriyle örgütler üzerinden savaşıyor. İran’la savaşa girmeye gerek yok. Rusya’nın Amerika ile savaşa girmesine gerek yok. Ama siz size yakın olan grupları destekleyeceksiniz. İran bugün kendi savaşa girmese de, Yemen olsun, Irak olsun, Lübnan olsun, zaten Suriye’de var, kendine göbekten bağlı grupları sonuna kadar destekliyor. Para, silah, siyasi destek de bulunuyor bu gruplara. Türkiye savaşa girmesi gerekmez, ama Türkiye’ye gönül vermiş, yönünü Türkiye’ye çevirmiş grupları, bu Suriye’de olur, Lübnan’da olur,Yemen’de olur, başka bölgelerde olur, buna benzer grupları desteklemesi lazım. Siz desteklemezseniz, sahip çıkmazsanız, ortada bırakırsanız artık yarın dost bulamazsınız. Zor günde onların yanında olmazsanız, ağabey olarak sahip çıkmazsanız Türkiye yalnız kalır.
MİLLİ İRADE KESİNLİKLE KAZANACAK
Mısır’da firavunlar bitmiyor. Cemal Abdunnasr,Enver Sedat ve en son 40 yıl demir yumrukla yöneten Hüsnü Mübarek. Hüsnü Mübarek Arap Baharında devrildi. Ocak 2011’de. O sürecin akabinde parlamento seçimleri oldu. En son bir cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Muhammed Mursi tamamen meşruiyet kazanarak % 52 ile Cumhurbaşkanı seçildi. 2013 yılının temmuz ayında Sisi bir darbe gerçekleştirdi. Bu darbenin akabinde Müslüman Kardeşlerin baskı altına alınması, katliamlar yapılması ve daha nice zulümler. En son Muhammed Mursi ve yol arkadaşlarına idam cezası verilmesi. Mısır’da göstermelik parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Mısır’ın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir çıkış olur mu?
Mısır’da az önce söylediğim gibi bir karşı devrim yaşandı. Mısır güçlü bir ülke. Mısır Arap Baharında örnek oldu. Bunu kimse inkar edemez. Halende örnek olmaya devam ediyor. Demokrasiyle, seçimleri başarıyla yapmasıyla örnek oldu. Türkiye gibi bir ülkenin yanına Mısır’ı koyarsanız, Arap ülkelerinde bir başarının ortaya çıkması, Mursi’nin başarılı olması ciddi şekilde birilerini sarstı. Arap Baharını tökezlemek adına Mısır’a müdahale edildi. Mısır’a müdahale etseniz de işler iyi gitmiyor, ekonomi iyi gitmiyor. Ne kadar askerle baskı yapıp halkı bastırırsanız da dökme suyla değirmen dönmez. Verilen paralarla Mısır ayakta kalmaz. Mısır bir Bahreyn değil, bir Katar değil, bir Umman değil, Mısır Körfezden gelen paraları kara delik gibi yutuyor.Körfezinde petrol fiyatlarının düşüşünden dolayı sermayesi azaldı. Bu paralarla istikrar sağlanmıyor, seçimlerin ilk turunda katılım yoktu. Ne kadar katılımı %35, 40 göstermeye çalışıyorlarsa da, ne kadar katılım yüksek diyorlarsa da, katılım öyle değil herkes gördü, halk gördü. Fakat şu var Sisi ile bastırıyorlar, askerle bastırıyorlar. Mısır’da Batı tamamen darbeyi destekledi. Bize her zaman demokrasi nutukları atan, insan hakları raporları yayınlayan Batı Mısır’da darbeyi destekledi. İnsan hakları ihlallerini destekledi. Sisi’ye Fransa’da altına kırmızı halılar serildi, şimdi İngiltere’ye gidecek İngiliz halkı gelmesin diye hükümetine baskı yapıyor. Yani Batı yine ikiyüzlülüğünü gösterdi. Mısır’da ne olur, az önce dediğimiz noktaya geliyoruz. Arap Baharı ülkeleri birbirine bağlandı. Libya, Mısır vs. bu böyle gitmez. Bugün Arap Baharı devrimleri hiç beklenmedik şekilde patladı. Yarın kimsenin beklemediği bir anda aç insanların devrimi yada başka bir şey adına ayaklanacaklar, bu sefer kanlı olabilir Allah korusun. Yani şimdiki durum sürdürülebilir bir durum değil. Körfezden de şu an Suudi Arabistan eskisi gibi desteklemiyor. Suudi Arabistan tamamen desteklemekten çekilmedi, tamamen destekten çekilse bu sefer kendisinin hata yaptığını kabullenecek. Bunu yapmak istemiyor en azından bir farklılaşma var. Eskisi gibi değil. Şimdi BAE, Ürdün, Mısır bloğu var Arap dünyasında. Mısır bir müddet daha böyle istikrarsızlıkla, kaosla böyle devam eder. Mısır’da şöyle bir şey var, Müslüman Kardeşler şiddete başvurmadı, Mısır’da Müslüman Kardeşlerden bir silahlı mücadele beklememek lazım. Müslüman Kardeşlerde zaten buna karşı. Silahlı bir mücadelenin ülkeyi yıkıma götüreceğini söyleyenler daha fazla. Mısır’da sabretme, bekleme süreci söz konusu. Yani darbe yönetimi çıldırmış durumda. Yağmur yağdı, sel oldu ölenler oldu, elektrik telleri düştü, dediler ki İhvan logarleri tıkadı ondan sel oldu. Dolar yükseldi, İhvan piyasadan doları çekti ondan yükseldi dediler. Yani İhvana karşı kafayı yemiş durumdalar. Yıldırım düşse, deprem olsa İhvan yaptı diyecekler. Tabi halk buna inanmıyor. Halkın yapacağı bir şey yok. Mesela Türkiye tank yapıyor, uçak yapıyor, İHA yapıyor ve her türlü askeri sanayiyi gerçekleştiriyor. Ama Mısır ordusu makarna üretiyor, her türlü ekonomik işlerle uğraşıyor. Yani ekonomi ordunun elinde olduğu için, siz bu hortumu keserseniz ordu ayağa kalkar.
MISIR ORDUSUNUN DEĞER DİYE BİR ANLAYIŞI YOK
İSLAM UMURLARINDA DEĞİL
Hocam Suriye’deki ordu Nusayri. Nusayri ağırlıklı olduğu için, şebbihalar ağırlıklı olduğu için, Suriye’leri öldürmeleri daha rahat oluyor. Halkını katletmeleri kendi açılarından bir rahatsızlık teşkil etmiyor. Onların gözünde bu yaptıkları meşru. Hristiyanlar Müslümanları öldürmesi rahat oluyor. Amerika Irak’ta 1,5 milyon Müslüman’ı öldürmesinde kendi açılarından bir sakınca görmüyor. Diyorum ki Mısır ordusu, Mısır halkı tamamen Sünni olduğu için Mısır askerleri kendi halkını nasıl öldürebiliyor? Mısır ordusu içinde darbeye karşı generaller yok mu?
Ordu aralarında anlaşmazlıklarda olsa, ortak çıkarları olarak görüyor. Çünkü demokrasi yerleşirse kendi çıkarlarını kaybedecekler. Böyle bir şey olursa topluca kaybederler. Generallerin hepsi etkinliğini kaybeder. Muhalif olan generallerde iç ve dış dengeleri gözetirler. Ordunun arkasında Amerika ve İsrail’in olduğunu biliyorlar. Karşı darbe kolay değil. Bu işin sonunda kelleyi vermekte var. Dışarıdan destek alması gerekir. Olan darbeye Amerika yeşil ışık yakmamış olsaydı, darbe gerçekleşmezdi. Ordu içerisinde muhalif bir subayın bölgesel destek olmadan, uluslar arası gücü elde etmeden darbe gerçekleşemez. Birde onlar uzun yıllar kendilerine değişik bir eğitim veriliyor. Bu eğitimden dolayı Müslümanlık, Sünnilik inançları kayboluyor. Sözde Müslüman, Sünni dediğiniz o kişilerde o zulmü yapabiliyor. Mısır’da Nusayri yok ama Mısır’da Kıpti Hristiyanlar var. Dolayısıyla bu baltacı dediğimiz zalim milislerin çoğu bu Kıptilerden oluşuyor. Kıptiler darbeye gayet net bir şekilde destek verdi. Suç işleyenler, caniler, katiller baltacılardır. Onlar için adam öldürmek, katliam yapmak gayet normal. Yani Kıptilerin milisleri baltacılar var.
TÜRKİYE KENDİSİNE GÖNÜL VERMİŞ HER GRUPLA İLETİŞİME GEÇİP DESTEK VERMELİ
Mısır’daki darbeye destek veren Selefiler de pişman oldu hocam. Bunun hakkında ne dersiniz?
Selefiler tek değil. Baştan beri Mısır’da Selefiler darbeye destek verdi şeklinde haberler çıkıyordu. Nur partisindeki selefiler istihbarat Selefileriydi. Bunun dışında Selefilerin çok farklı grupları var. Selefilerin El Kaide’ye, IŞİD’e giden, yakın olan grupları da var. Demokrasiyi kabul edip, parti kurup seçime giren grupları da var. Mesela Selefilerin Cumhurbaşkanı adayı veto edilmişti. Hazım Ebu İsmail, Mursi ile beraber hapiste. Selefilerin hepsi darbeye destek vermedi. Nur partisi de darbeye destek verdikten sonra çok büyük kopuşlar yaşadı. Zaten son seçimlerde sıfır çekti. Nur partisi pişman oldu mu olsa ne yazar, olmasa ne yazar. Pişmanlıkları, yaptıkları suçu temizlemez. Onların çizgisi pişman olsalar da hayır bir çizgi değil az önce söyledim onlar istihbarat Selefisi. Onlara bir görev verildi o görevi yaptılar. Onlar kenara atıldı şu anda. Mısır’da Selefiler göz ardı edilmeyecek bir vakıadır. Türkiye Müslüman Kardeşlerle kurduğu ilişki gibi, demokrasiyi benimsemiş, Türkiye’yi seven, destek olan, istihbarat Selefi’si olmayan gruplarla mutlaka diyalog geliştirmesi lazım, Türkiye’ye yöneltilen bir eleştiri var Türkiye Ortadoğu’da sadece İhvanı görüyor. Bu çok doğru bir şey değil ama İhvanın varlığını ne kadar kabul edersek edelim bu tip gruplarda var. Filistin’de bile sadece HAMAS yok El Fetih var, Selefiler var. Türkiye kendisine yakın olan gruplarla mutlaka iletişime geçmelidir.
BÖLGEDE HALK İRADESİ KAZANACAK
Sonuç olarak Mısır’da milli irade kazanacak mı?
Kazanacak. Sadece Mısır’da değil, bölgede halk iradesi Allah’ın izniyle kazanacak. Ama bu ne kadar sürede gerçekleşir Allah bilir.
Asıl Sorun İran’ı Bölgede Jandarması Olarak Kullanan Amerika’dır.
Amerika Husilerin Kaybetmesini İstemiyor. Suudi Arabistan, Türkiye, Katar Amerika’yı Umursamadan Kendilerine Ait Politikalar Uyguluyor.
Suudi Arabistan’ın en büyük hatası şuydu: Kral Abdullah döneminde tek hedef tahtasına oturdukları Müslüman Kardeşlerdi. Sünnileri ve Türkiye’deki AK Partiyi hedef alıyordu. Tüm enerjisini buna harcıyordu.Mısır’daki darbeye 20 milyar dolar destek verdi. Sisi’ye tamamen arka çıkması. Arap Baharını bastırmaya çalışması. Ama bir şeyi gözden kaçırdı hocam. İran’ın yükselişi. Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’deki yükselişini göz ardı etti. Kral Selman Suudi Arabistan’ın başına geçtiği zaman bu İran’ın yükselişine karşı ilk yaptığı hamle Yemen’de Husilere karşı hava saldırılarına, operasyonlara kurduğu koalisyonla beraber başladı. Muhaliflere daha fazla destek verdi. Fetih ordusuna desteğini arttırdı. Soracağım soru şu: Yemen’de Husilerin gücü kırıldı mı? İran artık durdurulabiliyor mu?
Elbette İran sadece Yemen’de değil bölgede İran’ın gücü kırılmaya başlandı. Asıl sorun İran değil. İran’ı bölgede jandarması olarak kullanan Amerika’dır. Yemen’de Husilerin arkasında Ali Abdullah Salihi var. Husilerin bu kadar gücü yoktu, bu kadar hızlı ilerleyemezdi, Husilerin arkasında Ali Abdullah Salihi, onun cumhuriyet muhafızları vardı. Husiler ayrıca ne kadar Amerika kahrolsun, İsrail kahrolsun dese de, Amerika, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Husilere nihai darbeyi vurmasını istemez. Yemen barış görüşmelerinde Husileri de masaya oturtup onları da bu denklemin içine aldı. Amerika kesinlikle Husileri koruyor.
Amerika Lübnan’daki Hizbuşşeytan’a da 35 milyar dolar silah yardımı yapmıştı bu medyaya da yansımıştı.
Şimdi Yemen’de durum bu. Çok güzel ifade ettiğin gibi Kral Abdullah döneminde Suudi Arabistan kendi ayağına sıkmıştı. Kral Abdullah döneminde Suudi Arabistan, BAE’nin kuyruğuna takılmış gidiyordu. Suudi Arabistan’ı BAE sürüklüyordu her tarafa. Kral Abdullah dönemindeki o yönetimdeki ekibi Kral Selman tasfiye etmişti. Bu ekip tamamen BAE’nin adamları olup, BAE Suudi Arabistan’ı kalkan olarak kullanıyordu. BAE’nin gücü yok. Hem nüfus olarak, hem ekonomi olarak yani Suudi Arabistan BAE ülkesiyle kıyaslanamayacak bir güce sahipti. Körfez ülkeleri içerisinde ağabey özelliğine sahip. BAE özellikle veliaht Muhammed Bin Zayed döneminde Suudi Arabistan’ın boynuna halka takmış sürüklüyordu adeta. Kral Selman ile bitti o dönem. Yemen’de Suudi Arabistan’la BAE aynı koalisyon içinde savaşırken, ayrıca Suudi Arabistan artık Yemen’deki Müslüman Kardeşleri terörist olarak görmüyor. Yemen Müslüman Kardeşleri lideri Abdulmecit Dendani BAE’nde barış görüşmelerine katılıyor. Ama BAE Müslüman Kardeşleri terörist olarak görüyor. Ama Ali Abdullah Salihi’nin Yemen’de halkın paralarını çalarak BAE’ne yatırıp burada BAE ile beraber yatırım aracı olarak kullanıyor. Yani koalisyonun içinde büyük fikir ayrılıkları var. Batı ise hep çözüm diye diye çözümsüzlüğü ortaya çıkardı. Sonuç olarak İran’ın bölgedeki gücü kırılıyor. Sadece Yemen’de değil, Suriye’de de bu gücü kırılmaya başladı. Batı ile Nükleer anlaşmadan sonra baya mevzi kaybetmeye başladı. Bölge ülkeleri şunu anladı, sadece Amerika’ya güvenmek siyasi olarak bir kazanç elde etmediği gibi tam tersine zararlarına olduğunu gördü. Özellikle Suudi Arabistan bunu gördü. Bunun üzerine bölge ülkeleri kendileri adım atmaya başladı. Yemen’e düzenlenen operasyonlar, Suriye’de Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve öbür bazı ülkeler muhaliflere desteğini artırarak, Amerika’ya rağmen kendileri de bir politikanın içerisine girdiler. Ama ne ölçüde başarılı olabilirler, ne ölçüde ilerleyebilirler şimdiden söylemek erken olur.
IRAK’TA EN BÜYÜK SIKINTI SÜNNİLERE AİT GÜÇLÜ BİR ORDUNUN OLMAMASI
SÜNNİLER IŞİD İLE Şİİ MİLİSLERİN ARASINA SIKIŞMIŞ DURUMDA
Irak’ta Saddam rejimi vardı. Amerika Saddam’ı tabiri caizse gaza getirip Kuveyt’e girdikten sonra 1.Körfez savaşı dedikleri müdahaleyi yaptı. Saddam rejiminin kimyasal silahı var, kimyasal silah üretiyor bahanesiyle, El Kaide bahanesiyle 2003 yılında Amerika Irak’ı işgal etti. Akabinde Saddam’ı devirdiler. 1,5 milyon Müslüman’ı öldürdüler. Irak’ın son geldiği noktayı şöyle yorumluyorum, Irak fiilen üçe bölünmüş durumda. Şiiler, DEAŞ, Kürdistan diye bölünmüş bir hali var. Büyük bir istikrarsızlık var. Irak nereye doğru gidiyor?
Artık Ortadoğu’da sınırlar değişiyor. Sykes Pıcot antlaşmasını sürdürebilmek mümkün olmuyor. Türkiye’nin de böyle bir hedefi olmamalı. Elin oğlunun çizdiği sınırların bekçisi olmamalıyız. Irak’ı İran’a teslim etti Batı ve Amerika. Irak’ta artık Şiiler ve Sünniler her ne kadar beraber namaz kılsalar da, barış olması ve beraber hareket etmeleri artık mümkün değildir. Çözüm bölünmemi olur o da kolay değil. Bölünmede kolay bir durum değil. Ayrıca şimdi Kuzeyde de ciddi bir şekilde kriz yaşanıyor. İran’ın doğrudan müdahalesi var şu an. Artık bölge sadece Suriye değil, Irak değil karşıt grupların, farklı grupların burada sadece a grubu b grubu değil. Çoklu bir denklem söz konusu. Güç mücadelesi var bu her olan mücadeleyle gösteriliyor’e k. Irak’ta şöyle bir şey var, Kürtlerin siyasi gücü var, askeri gücüde var Peşmerge, bu oturmuş bir halde. Şiiler arkalarında İran desteği var, Batı desteği var, hükümet onların elinde, ordu onlara teslim edildi. Haşdi Şabi milisleri var, onlarca Şii milis grupları var ve her şeyleri var. Sünnilerin elinde maalesef bir IŞİD var, başka bir şeyleri yok. Suriye’de, Suriyeli muhalifler bunu başardı. Eğer Suriye devrimcileri IŞİD’e teslim olsalardı başka hiçbir mücadele alanı olmazdı. Irak halkı bunu kabul etmeseler de IŞİD’e karşı mücadele edecek güçleri yok. Irak Sünnilerinin IŞİD’e karşı savaşın demek haksızlık olur. IŞİD’e karşı savaşsalar IŞİD gider , Haşdi Şabi milisleri gelir. IŞİD’de Sünnilere katliam yapıyor, Şii milislerde Sünnilere katliam yapıyor. Sünnilerin en büyük kaybı, kendilerin özgü, sistemli, güçlü bir orduları yok. Suriye’de böyle değil, orada Ahraru Şam var, Ceyşul İslam var, Özgür Suriye Ordusu var, Tevhit Tugayları var, İslami Cephe var, ortaklaşa kurdukları Fetih Ordusu var ve daha bir çok grupları var. Suriye’de gerektiğinde onlar IŞİD’e posta koyup IŞİD’e karşı savaşıyorlar, ağır darbeler indiriyorlar. Irak’ta böyle bir şey yok. Irak’ta Halid ed dari’nin oğlu Müsenna Haris ed dari Irak Müslüman Alimleri Birliği başkanı oldu. Onlar geçen Irak için çözüm önerileri sunmuşlar. Ben bunu yazdım da Diriliş Postasında. Yani siz çözüm önerisi de getirseniz ona sözüm yok ama sizi kim dinler ki?
YANİ IRAK’TA SÜNNİLERİN GÜÇLÜ BİR ORDUSU YOK.
Yok. Güçlü bir yapılanmanız olmazsa siyasi kazanç elde etmezsiniz. Türkiye Suriye’de ÖSO, Ahraru Şam gibi muhalif örgütleri destekliyor. Bunlar IŞİD’le de alakası yok. El Kaide ile de alakası yok. Ama Irak’ta durum böyle değil.
SÜNNİLER IŞİD’LE Şİİ MİLİSLERİN ARASINA SIKIŞMIŞ DURUMDA.
Evet halk sıkışmış durumda. Halkın bu sıkışmışlığı çözecek bir gücü yok. Maalesef bu sıkışmışlık Irak’ta halkın bir kısmının IŞİD’e kaymasına sebep oldu. IŞİD’e destek vermelerine yol açtı. Şiiler o kadar zulüm edince, baskı yapınca, bu bir kısım halk Şiilere karşı IŞİD’in yanına kaymalarına, yaptıklarına destek vermelerine yol açmış durumda. Bu Irak’taki IŞİD’e destek vermelerinden dolayı, Suudi Arabistan kendi ülkesine karşı canlı bomba olan, askerlerini öldüren bu örgütten dolayı Sünnilere destek vermez. Türkiye’ye karşı canlı bomba olan, Türkiye’ye düşmanlığını ilan eden ve askerlerini öldüren IŞİD’den dolayı acaba bu yapacağım yardım IŞİD’in eline geçmesin dediği için bir kısım kesim yüzünden Sünnilere yardım etmiyor. Irak’ın sıkıntısı şu: Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın, Katar’ın destekleyebileceği bir örgüt yada bir ordu yok. Şu olabilir Suriye’de dengeler değişirse muhalifler lehine o zaman Irak’ta bu saydığım üç ülke bir yapılanma içerisine girebilir.
BARZANİ BÖLGEDEKİ OYUNLARI BOZDU
Barzani Türkiye’ye Yakınlaşıp İran’a Teslim Olmadı
Barzani’ye karşı rahatsızlıkları Türkiye’ye yakınlaşmasından dolayımıdır?
Türkiye’ye yakınlaşması, orada olan güçlerin oyunlarına izin vermemesi, Esed rejimini desteklememesi, petrolü Türkiye üzerinden ihraç etmesi, İran PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanıyor. Barzani ‘de Türkiye lehine bir politika izliyor. Barzani Türkiye’nin istikrarlı yapısını destekliyor, petrolü Türkiye üzerinden ihraç ediyor. İran’ın Kürtleri blok halinde Türkiye’ye karşı kışkırtma planını bozuyor. Barzani Suriye’nin kuzeyindeki denklemi de bozuyor. Başından beri PYD’’ye karşı bir rahatsızlığı var. PYD’nin dindar Kürtleri memleketlerinden sürüp Kuzey Irak’a yollaması Barzani’yi son derece rahatsız etti. Hatta Suriye ile olan sınırına hendek kazdı. Dolayısıyla Barzani’nin hedef alınmasının sebepleri bunlar.
LİBYA’DA DEVRİMCİLER DEVRİMİ SİLAHLARIYLA KORUDU
Devrimin En Temizini Ve Sağlamını Libya Yaptı. Batı Libya’da İstikrarsızlık İstemiyor. Hafter Tamamen Denklem Dışı Kaldı.
Libya’da yaklaşık kırk yıl ülkeyi yöneten Kaddafi rejimi 2011 yılında devrildi. En son 2014 yılında Halife Hafter’in darbe girişimini devrimciler engelledi. Hafter ancak Tobruk’ta tutunabildi. İki hükümetli bir yapı ortaya çıktı.İki hükümetin Fas’taki barış görüşmeleri. Libya’da bir istikrar olur mu?
Libya’da şu oldu, devrimin en temizini Libya yaptı. Devrim mahkemesiyle anında Kaddafi’yi yargılayıp infaz ettiler. Hatta Libyalılar oğlunu da aynı şekilde infaz edilmesini istiyor. Libyalı devrimciler devrimi silahlarıyla korudu. Korumakta gerekiyordu. Dolayısıyla Hafter’in başarısız olmasının bir nedeni de bu. Libya’da istikrarsızlığı Batı istemiyor. Batı Hafter’i desteklemedi. Hafter’i karşı devrim ülkeleri destekledi. Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Sisi ve körfez ülkeleri diyebileceğimiz blok destekledi. Batı neden desteklemedi, çünkü Libya halkı Mısır gibi silahsız değil, bir darbe gerçekleşirse çok feci bir iç savaş çıkar. Libya’da Avrupa’nın hemen karşı kıyısında. Avrupa’ya mülteci akını olur. Avrupa da mülteci akınından çok korkuyor. Ayrıca Libya onlara petrol sağlıyor. Petrol ihraç ediyor. Bu saydıklarımdan dolayı Batı Libya’da istikrar istiyor. Dolayısıyla o iki tarafı barıştırmak istiyor, ortak hükümet kurmalarını istiyor. Tarafların anlaşmasından şu çıktı, Hafter’e artık bir rol yok. Hafter silindi. Birde Türkiye Libya’da sağlam durdu. Türkiye’nin duruşu takdire şayan. Devrimin en başarılı olduğu ülke Libya’dır.
Kral Selman Gitse Bile Muhammed Bin Nayif Gelir. Nayif de Selman Gibi Milli Ve Türkiye’ye Yakın Bir İsim
Hükümete Yakın Medya Bile Suriye Konusunda Ve Ortadoğu’daki Bazı Konularda Hükümete Ters Haber Ve Yorumlar Gerçekleştirdi.
Kral Selman’a ve Suudi Arabistan’a niye algı operasyonları yapılıyor? Hatta Türkiye’deki bir kısım İslami medyada buna alet oldu. Mossad güdümlü haberi kendi siteleri ve gazetelerinde yayınladılar.
Kral Selman’da Erdoğan gibi bölgede kendi ülkesinin çıkarlarının üst aklın çıkarlarına ters olduğunu görünce, milli politika takip etme çabasına girdiği için bu politikalardan vazgeçirmek için algı operasyonları yapılıyor. Bu algı operasyonlarının arkasında BAE’nin olduğunu unutmamak gerekiyor. BAE’nin İsrail’le ciddi bağlantıları var, İngiltere ile ciddi bağlantıları var, geçenlerde medyaya yansıdı İngiltere’de Katar’ı karalamak için İngiliz medyasına para teklif ettiği ortaya çıktı. Türkiye’deki medya da İran’ın etkisi var. İrancılar dediğimiz o grup Suriye devriminin başından beri değişik bir tavır ortaya koyuyor. Hatta Türkiye’de hükümete yakın olan medyada bu algı operasyonlarına alet oluyor. Hükümetin Suriye politikasına karşı tam ters istikamette haberler, yorumlar yapıldı. Suriye devrimine karşı karalama operasyonları sürdürdüler. Yani Türkiye’de biz Hüsnü Mahalli’nin Yeni Şafakta, TRT’de çalıştığı dönemlerden geldik. Hala aynı hastalıkları olanlar var. Zaman zaman depreşiyor işte. Kral Selman’a karşı yapılan o haberlerin doğru olduğunu düşünmüyorum. Kral Selman G20 dolayısıyla Türkiye’ye gelecek. Aklı başında, yerinde. Kral Selman gitse bile ikinci adam Muhammed Bin Nayif Türkiye’ye yakın, Erdoğan’la ilişkileri yerinde. Güçlü bir isim. İçişleri bakanı, bakanlar kurulu başkanı, veliaht prens. Hem hanedan içerisinde güçlüdür, hem de ordu içerisinde güçlüdür. Savunma bakanlığı Kral Selman’ın oğluna bağlı. Şimdi Türkiye’de komplo teorilerine bizim medya bayılıyor. İsrail Türkiye aleyhine bir haber yaptığında ona sert çıkarlar. Ama aynı İsrail başka bir ülke ile alakalı bir haber yaptığında üzerine atlarlar. Böyle bir tezat söz konusu. Algı operasyonları yapılıyor ama Suudi Arabistan bu haberleri pek taktığı yok. Suudi Arabistan imajını çok ciddiye alan bir ülke değil. Yapılan haberler Türkiye’de sanki kıyamet kopmuş gibi medyaya yansıdı ama Arap medyasında hiç böyle haberlere yer verilmedi bile.
Son dört yıldır Türkiye’ye karşı yapılan operasyonların sebebi nedir?
Özetle söylemek gerekirse Türkiye milli ve bağımsız bir politika izlediği için, bölgede halkların özgürlük mücadelesine destek verdiği için hedefte. Silahlanmada milli sanayiye ağırlık vermeye başlaması ve dev projelere imza atması Türkiye'yi kendine rakip olarak gören Avrupa ve bölge ülkelerini korkutuyor. Şunu da unutmamalıyız. Türkiye, kim ne derse desin Osmanlı İmparatorluğu'nun varisi. Selçuklu Devleti'nin varisi. Yani sıradan bir ülke değil. Köklü bir geçmişi var. Operasyonların temelinde işte hâlâ unutulamayan Osmanlı korkusu var.
Değerli bilgileriniz için çok çok teşekkür ederim.
SAİD BULUT / YENİ HABER GAZETESİ