Avrupa’nın yükselen değeri: Türkler

Avrupa’nın yükselen değeri: Türkler

Uzun süre Almanya’da görev yapan Eğitimci Hasan Mutluoğlu ile Avrupa’daki Türklerin dününü bugününü konuştuk. Avrupa’nın ve Avrupa’ya emekçi olarak giden Türklerin son 30 yılını değerlendiren Mutluoğlu, gurbetçilerin geçmişte tüm hesaplarını geri dönmek için yaptıklarını ancak bugün bunun tersine döndüğünü kaydetti. Gurbetçilerin tüm yatırımlarını orada kalmak için yaptığını söyleyen Mutluoğlu, Türklerin bu anlayışla özellikle Almanya’da her alanda her görevde en üst görevlere kadar yükseldiğini söyledi. İşte bir Eğitimci gözüyle Avrupa’daki Türkler…

Almanya’da insanlar neden Türkçe öğreniyorlar?

Türkiye’ye gelip gittiklerinde rahatça gezmek ve Almanya’ya gelen sığınmacılara daha iyi ulaşabilmek için Türkçe öğreniyorlar. Doktorlar o dönemde hastaları kolay anlayabilmek adına öğreniyorlardı. Bir başka neden de bir Türk ile evlenen bir Alman ister istemez Türkçeyi öğrenme gereksinimi duyuyordu. Bu noktada bizim dinimiz beşikten mezara kadar öğrenmeye devam edin diyor. Biz Almanlara bir şeyler öğrettiğimiz kadar, onlardan da öğreneceğimiz çok şey var. Birçok dili konuşan emekli bir Alman bir meslektaşımın Rusça öğrenmeye devam ettiğini gördüm. Dünyanın ahvali ve gidişi hakkında kendim bilgi sahibi olmalıyım diyor.

hasan-mutluoglu--(1).jpg

Sizin görev yaptığınız dönem ile şu anda Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimiz arasında farklar var mı?

Bizim Almanya’da bulunduğumuz dönemde herkes Türkiye’ye geri dönme planları yaparken, bugün hiç kimse Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyor. Herkes artık Almanya’da kendilerine bir yer edinmenin planlarını yapıyor. Burada ticarete başlamışlar, okullarını, kültür merkezlerini kurmuşlar ve Almanya’nın kendi iç işleyişinde Türk insanı görev almış. Almanlar yabancılara bir devlet görevi, memuriyet verecekleri zaman önce Türkleri tercih ediyorlar.

soylesi--(1).jpg

Almanya’daki Türklerin benliklerini kaybettikleri söylenir. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Almanya’da Türklerin benliklerini kaybettikleri konusunu yüzdeye vurursak yüzde 20’ye tekabül eder. Yüzde sekseni kesinlikle benliklerini koruyorlar. Bunda da en büyük pay Almanya’da kurulan dernekler ve kültür merkezlerine ait. Almanya’da 1800 civarında cami ve kültür merkezleri var. Bizim medeniyetimiz cami merkezli kurulmuştur. Bizim insanımız bunları yapmış ve kültürlerini muhafaza etmiş. Bu sayının 600 civarı Diyanet İşleriyle ortaklaşa çalışıyor. Diğer camiler de cemaatlere bağlı bulunuyor.

Türk çocukları ile Alman çocuklarını karşılaştırdığınızda ne gibi bir çıkarım yaparsınız?

Türk çocuklarının Alman çocuklarından okuma oranı daha yüksek. Yabancılar içinde en çok okuyan ve en çok görev alan Türkler. Bu çok önemli bir konu. Bizim görev yaptığımız dönemlerde 30 kişilik sınıflarda 4-5 Türk çocuğu vardı.  Şimdi 30 kişilik sınıflarda 3-5 tane Alman çocuğu kalmış. Bu gerçekten müthiş bir güç. Gençler cumartesi akşamları camilere gelip sohbetlerini yapıyorlar. Gece de evlerine gitmeyip camide kalıyorlar. Sabah namazında da cemaate katılıyorlar. Sabah namazlarının Türkiye’den hiçbir fark yok. Özellikle Cumartesi ve Pazar günleri çok kalabalık oluyor. Pazar günleri ayrıca sabah namazından sonra herkes bir kahvaltı programında buluşuyor. Sabah namazlarında bağlı olduğumuz inanç akideleri, İslam Fıkıhı, akaitler okunuyor. Bu Türkiye’de bile yapılmıyor.

Almanya ziyaretinizde gördüğünüz eksiklikler neler?

Bu kadar güzelliğin yanında tabi ki eksiklikler de var. Devletimiz camiler imam gönderdiği gibi okullara öğretmen de gönderiyor. Türk okullarında görev yapan öğretmenlerden hiç biri memnun değil. Çocuğa ulaşmada zorluklar yaşanıyor ve çocuklar Türk öğretmenlerini sevmiyorlar. Çocuğa neden sevmediği sorulduğunda bizim istediklerimizi vermiyor diyorlar.  Camilerde de bir takım eksikliklerimiz var. Cami görevlisi hocalarımız canhıraş bir şekilde çalışıyorlar ancak bir eğitimcinin verdiği eğitim gibi olmuyor. Din görevlilerine yardımcı olacak eğitimcilere de ihtiyaç var. Yani burada bir eğitimcinin elinin değmesi gerekiyor. Her camiye Türkiye’den kısa süreli eğitimciler gönderilmeli.

soylesi--(2).jpg

Almanya’daki sistemle bizdeki eğitim sistemini mukayese etmemiz gerekirse neler söylersiniz?

Avrupa’nın eğitim sisteminin temelinde Fin eğitim sistemi var. Bizim eğitim sitemimizin de bu yöne doğru gittiği görülüyor. Son olarak 4+4 sitemini getirdik. Avrupa’da çocuk 4.sınıfa geldiğinde öğrenciler yetenek ve becerilerine göre ayrıştırılıyorlar. Çok zeki çocuklar fazla vakit kaybetmeden ilkokulda temel derslerden sonra liseye alınıyor. Ortaokulda zaman kaybetmeden en kısa sürede öğrencinin üniversiteye ulaşması amaçlanıyor. Türkiye’de de böyle bir sistem uygulanabilir. Almanya’dan alabileceğimiz bu sistemde öğretmen kanaati çok önemli olduğundan suiistimaller ile de karşılaşılabilir. Eğer bu öğrenci öğretmeninin kanaatine uygun başarı elde edemiyorsa öğretmenden hesap soruluyor.  Bir de orda üniversiteye özel bir sınavla girmiyorsunuz. Anasınıfından itibaren getirdiğiniz notlar sizin üniversiteye yerleşmenizi sağlıyor. Finlandiya eğitim sisteminde çok serbestlik ve rahatlık var. Bu sitemi de Almanlar kendilerine uyarlayarak uyguluyorlar. Almanya’da bilgisizliği ve ehil olmayan bir kişinin bir yerlere gelmesi kabul edilmiyor. Bizim dinimizde de bu vardır. İşin ehline verilmesi çok önemlidir.

hasan-mutluoglu--(2).jpg

Avrupa’daki mülteci sorunu ve Almanya’nın tutumu hakkında neler söylersiniz?

Almanya’nın bu gün 6 milyon kişilik bir iş gücüne ihtiyacı var. Bunu öğrenince orta doğuda yaşanan olaylara bakış açım değişti. Almanya itilmiş kakılmış ve kaliteli insan gücü istiyor. Almanya’nın Orta doğuda yaşananların sebebi olup olmadığı tartışılır ancak neden sessiz kalıyor sorusunun cevabı budur. Merkel, Türkiye’nin süzgecinden geçen sığınmacıları alacaklarını söylüyor. Kendisi de ayrıca bir süzgeçten geçirdiğinde istediği gibi bir iş gücüne sahip olacak.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Türkiye ile Almanya’nın yan yana gelmesini hayal ediyorum. Bunu sağlayacak şeyleri yapmalıyız. Öncelikle devletimiz oraya el atmalı.  1 Kasım seçimleri buralardaki insanların bizim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Almanya’da yaşayan ancak Türkçe bilmeyen çocuklarımız bile Türkiye’ye büyük bir bağlılık içinde bulunuyor. Bu büyük bir güç ve ülke olarak bunu kullanmalıyız.
İSMAİL KOÇ / YENİ HABER GAZETESİ