Alevi Meselesine Konya Mantığı İle Bakma Mecburiyetimiz Var
Gerçi haklısınız Konyalı Ahmet Davutoğlu kırıyor bütün zincirleri, bütün tabuları. Bu ülkenin insanlarının her birinin bir diğeri ile öteki olmasına tarihin, mazinin, kanımızın, canımızın müsaade etmeyeceğini göstermeye çalışıyor ama bizler neden bilinmez Konya olarak Ahmet Davutoğlu’nun bu mücadelesine bir destek olamıyoruz.
Şunu başta ifade edeyim de ondan sonra diğer konulara geçeyim.
Bizim vakıflar, dernekler bir yılın 12 ayı boyunca yardım toplarlar, köylü harmanda buğdayını hasat eder, daha evine götürmeden bizim vakıflar, dernekler adamların başında biter,
Sanayici, İşadamı durmadan bu vakıflarımıza derneklerimize yardım eder,
Kurban keseriz etini, derisini bu vakıflar dernekler alır,
Zekât memuru gibi Ramazan ayı boyunca nerede ise kapısını çalmadıkları, dükkân, bakkal, işyeri, ofis, fabrika, ev kalmaz,
Zekâtın üzerine fitreleri bunlar toplar,
Bir de şunun için para, bunun için para, milletin başını eskitirler.
Peki, bakın bakalım, bir kaçı hariç hiçbir toplumsal faydası olan vakıf, dernek, cemaat var mı?
Adam gibi bir kongre düzenleyen bir vakıf ya da dernek var mı?
Okulları paralıdır, çocukları gönderirsin para olmazsa çocuğun yüzüne bile bakmazlar.
Yurtları paralıdır, özel yurtlar nasıl bir sistem uygularsa bunlarda uygular, bir gün bile parasız öğrenci bunların yurtlarında kalamaz.
Din üzerinden, İslam üzerinden para toplarlar ama nasıl oluyor bilemiyorum yine de bütün hizmetleri para karşılığı ile verirler.
Bugün Konya’nın en karlı işi vakıfçılık, cemaatçiliktir.
Bir vakfın okullarının bulunduğu alanı gördüm, kampus gibi. Çocuğunuzu Anaokuluna göndermek isterseniz piyasadaki rakamlarla aynı… Çalışanlarına lojman veriyor, sistem kurulmuş, kendine hizmet eden köşeyi dönüyor.
Bu yapının değişmesi gerekiyor, önce bunu ifade edelim.
Ardından gelelim Alevi meselesine.
Yahu iki defa yazdım, bir vakfımız, derneğimiz, (isim bile verdim) inisiyatif alsa, Alevi Dedelerini Konya’ya bir davet etseniz. Konya’da büyük bir Alevi Konferansı düzenleseniz… Bu konferans devletimize de yön gösterse.
Aleviliği dış mihraklı, toplumu dinsizleştirme projelerinin ellerine terk etmemiş olsak, kötü mü olur?
Bunu yapacak bir vakfımız yok.
Peki, vakıflarımız ne yapıyor? Vakıflarımız yurtçuluk oynuyor, çok karlı Anaokulu açıyor, çok karlı özel okul işletiyor, çok karlı dershanecilik yapıyor.
Her cemaatin nerede ise bir dergisi, bir radyosu var. Olacak iş mi?
Hepsi yandaş devşirme peşinde.
Ama çok azı hariç hiçbirisi gerçek anlamda bu topluma faydası olacak bir tek işin ucundan tutmuyor. Mesela hiçbirisi bir diziye sponsor olup, bu toplumu imansızların elinden kurtarmak için mücadele etmiyor.
Mesela hiçbirisi televizyondaki büyük yapım programlara sponsor olup bu millete hakkı hakikati, ahlakı anlatan, edepli olmayı özendiren programların yaşamasına vesile olmuyor?
Mesela hiçbirisi bir Alevi Konferansı düzenleyip, hepimizin Ahmet Yesevi’nin torunları olduğumuzu kardeşlerimize anlatmıyorlar.
Şu 17 Aralık çok güzel bir dönem değil mi?
Bir vakıf, bir dernek, bir cemaat Şeb-i Arus haftasında tek etkinlik yapıyor mu?
Yapmıyorlar…
Ve Koca Aşk Eri Mevlana üç kuruşluk Mevlana Simsarlarının oyuncağı haline geliyor. Bir sürü sahtekâr Mevlana üzerinden malı götürüyor.
Bu bir vebal değil mi?
Vakıfların, derneklerin düşmanı değilim kardeşim anlasana. Bu vakıflarımız, derneklerimiz, cemaatlerimiz dünyayı, çağı ıskalıyorlar, gençlerin kaybolmasına göz yumuyorlar, gençleri medyanın, dizlerin, sosyal medyanın insafına terk ediyorlar.
İşte buna itiraz ediyoruz.
Bu milletten para toplayın ama gelin bir işinde ucundan da siz tutun, bir göz dolduracak etkinlik, konferans, bilimsel toplantı, dizi, belgesel, program yapın.
Kendi içinize kapanıp durmayın.
Şimdi Ahmet Davutoğlu’nu, Sayın Başbakanımızı biz anlamıyor muyuz? Peki, anlıyorsak, destek olmamız gerekmiyor mu?
Türkiye yıllarca baskıcı bir rejimin yönetimi ile kendi değerlerini dışlayan bir devlet mantığı ile yönetildi. Kendi halkına düşman, kendi halkıyla kavgalı… Bunları zaten uzun uzun yazdık, yine yazarız, sıkıntı yok. Ama bunları bizler de bilmiyor muyuz? Bunlara bizler de itiraz etmedik mi?
Biz rejim istemediği halde İmam Hatiplere sahip çıkmadık mı?
Rejim istemediği halde kızlarımız başlarını örtmedi mi?
Rejim istemediği halde çocuklarımıza Kuran’ı Kerim’i öğretmedik mi?
Rejim istemediği halde Namaz kılmadık mı?
Yahu bu ülkede memurlar, öğrenciler Cuma namazı kılamasın diye ona göre mesai belirlenirdi. Bunlara rağmen ibadetlerimizi yapmadık mı? Niye yaşadık? Neydi mücadelemiz?
Allah’ınızı severseniz isteğiniz iyi evlerde oturmak, iyi arabalara binmek, modaya uygun pahalı elbiseleri giymek miydi?
İfade edeyim, bunlar için bu kadar mücadeleye gerek yoktu.
Sizin davanız Allah davasıydı, bunu sizlerde bizlerde biliyoruz.
Şimdide bu davamıza, mücadelemize sahip çıkın ve hükümetimize, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na destek olun, Türkiye’nin dönüşümüne öncülük edin.
Vakıflarımız, derneklerimiz, cemaatlerimiz, tarikatlarımız çağı iyi okumalıdır, çizgi filmsiz, dizisiz, programsız, sosyal medyasız, modayı, sanatı yönetecek altyapısız bu işler olmaz, bu davada başarı elde edemeyiz.
Aynı şekilde bu topraklarda kardeşliğin dosta düşmana gösterilmesi gerekiyor.
Alevi Sünni diye bir şey yok, hepimiz Ahmet Yesevi’nin evlatlarıyız, Yüce Allah’ın (C.C.) kuluyuz, Hz Muhammet Mustafa’nın (SAV) ümmetiyiz, kitabımız Kuran.
Ali de bizim, Ömer’de bizim, Ayşe’de bizim, Fatma’da bizim, Hasan’da bizim Hüseyin’de… Ve Yezit hepimiz için, zalim, hain, düşman…
Hepsi bizim, Pir Sultan Abdal’da bizim, Yavuz Sultan Selim’de, Mevlana’da, Hacı Bektaş da bizim.
İşte bugün, Erenler bugün yeniden hakkı, usulüne uygun bir şekilde haykırma günü.
Yapın yahu biriniz şu Alevi kongresini, yapın ve tarihe geçin…