Ahmet Davutoğlu ahlaklı siyasetin önemini kesinlikle biliyor
Dün haber internet haber sitelerinde vardı, siyaset tarihimizde ilk defa çok farklı ve önemli bir konu gündeme geliyor, siyasetin ahlaklı bir şekilde yapılması konuşuluyor.
Bu konuya tekrar döneceğim tabi ama önce şunu ifade etmek istiyorum, gündem konularına bakın, köşe yazılarına bakın, haberlere bakın, siyasetçilerin açıklamalarına bakın, ilk defa açıktan ve taammüden ülkemize yönelik ihanet senaryoları oluşturuluyor.
CHP Liderine bakın, tam anlamıyla BAAS partisinin Türkiye temsilcisi gibi hareket ediyor, PYD’nin terör örgütü olmadığını açıkça ilan edebiliyor.
Paralel İhanet Çetesi açıktan ülkemize yönelik ihanet projeleri geliştiriyor, uygulamaya çalışıyor.
PKK – BDP – HDP’nin arkasında Almanya başta olmak üzere Amerika, Fransa, İngiltere, İsrail gibi ülkelerin olduğu açıktan ilan edilmeye başlanıyor.
Çünkü dünya bir yere gidiyor, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun, “20. Yüzyıl artık bitmiştir” ve “Artık 20. Yüzyılla hesaplaşma vaktidir” mealindeki açıklamalarını da bu minvalde okumak gerekir.
Tarih, dünya yeniden kurgulanıyor, yeni bir dünya kuruluyor.
Aslında çok açık bir savaş yaşanıyor, büyük hesaplaşmalar yaşanıyor. İlk defa Almanya’nın hala Amerika’nın - İsrail’in sömürgesi olduğunu net bir şekilde anlıyoruz.
Almanya İstihbaratının aslında MOSSAD’ın, CIA’nin Avrupa bürosu olduğunu keskin bir şekilde, net bir şekilde görebiliyoruz.
İşte böyle bir süreç yaşanırken, bu hesaplaşmalar olurken, Türkiye’nin de bu dünyada bir şekil alması mecburi hale geliyor.
Türkiye, çok net anlıyoruz ki Amerika’ya güvenemez, Avrupa ülkelerinin hiçbirisine güvenemez, Rus ile kesinlikle ilişkilerini geliştirmelidir, Çin ile ilişkilerini geliştirmelidir, Doğu Türkistan’daki sorunları çözüp Çin ile yeni bir sayfa açmalıyız.
Ama bunu doğu bloğu ülkelerden olmak için değil, dengeli bir dünya siyaseti geliştirmek için yapmamız gerekiyor.
Türkiye güçlü olmalıdır, güçlü politikalar geliştirmelidir, güçlü üretim mekanizmaları kurmalıdır, tarım arazilerini muhafaza etmelidir, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kesinlikle çok güçlü olmalıdır, güçlü hukuk sistemimiz ve demokrasimiz muhafaza edilmelidir.
Kendi füzemizi, kendi jet uçağımızı üretmek zorundayız. Bilimi, teknolojiyi, bilgiyi kendimiz geliştirmeli ve yönetmeliyiz,
İşte şimdi bu konularda hayat memat çizgisinde olduğumuzu görebiliyoruz.
Ve kesinlikle insanımızı geliştirmemiz gerekiyor, politikacımız, memurumuz, esnafımız, işadamımız, yargı mensuplarımız, medyamız, sinema sektörümüz…
Aklınıza ne gelirse her alanda nitelikli, ahlaklı, erdemli nesiller yetiştirmemiz gerekiyor.
Elbette siyasetin ahlaklı, helal bir şekilde yapılması gerekiyor.
İfade edelim ve şimdi gelelim, giriş cümlemizdeki konumuza:
Mesela şöyle şeyler duyuyoruz, bir belediye başkanımız, bir firmaya ihale veriyor ve arkasından da diyor ki, “tamam ihaleyi aldın, parayı alacaksın ama şu ajansa şu kadar para yatıracaksın ondan sonra bu parayı alacaksın”.
Tabi işadamı şaşkın ama sıkıntı olmaması için gidiyor, söz konusu ajansa o parayı yatırıyor ve ondan sonrada parasını alıyor.
O belediye başkanımız da o parayı seçim döneminde seçim propagandası olarak kullanıyor.
Ve bir ilçe belediye başkan adayı, kazanacağı çok net olduğu bir ilçede tam 20 milyon liralık seçim harcaması yapabiliyor.
Bir hocam anlattı, bir belediyenin başkanı, odasında otururken masasının çekmecisini açmış ve bir sürü çek göstermiş, “işte bunlar benim geleceğim”, ifadesini kullanmış.
Belediye meclisinden bir bölge ile ilgili bir karar alınıyor ve o bölgeden büyük bir cadde geçeceği ifade ediliyor fakat sonra anlıyoruz ki, zaten o belediyedeki bürokratlar bu konudan daha önce haberdar olmuşlar, yandaş sermaye ile o bölgeden binlerce dönüm arazı kapatmışlar.
Bu örnekleri artırmak mümkün ve biliyorum ki bu konularla ilgili tanıdığımız her insanda onlarca öykü var.
Bu siyaset tablosu ile bu siyasetçi profili ile bu şaibeli insan sermayesi ile Türkiye yeterince güçlü olabilir mi?
Ben onun için Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun Çankırı milletvekili Hüseyin Filiz'e talimat vererek, "Etik Araştırma Merkezi" kurulmasını istemesini önemsiyorum ve hatta bunu gündemin en önemli gelişmesi olarak görüyorum.
Ayrıca Başbakanımıza Ahmet Davutoğlu'nun, “Adam bir yerden imar geçeceğini öğreniyor. Gidip oradan arsa alıyor ve zenginleşiyor. Bu haram kazançtır. Siyasetçinin görevini kötüye kullanmasıdır, ahlaksızlıktır.
Peygamber efendimize birisi bir hediye getirmiş. Diğeri 'Sen Allah'ın resulü olduğun için bu hediye geliyor' demiş. Peygamber efendimiz de o hediyeyi kabul etmemiş. Şimdi adam bir yerden imar geçeceğini öğrenip, oradan arsa alıyor ve haksız zenginleşiyor. Bu kişi, imar geçeceğini siyasetçi ya da belediyedeki tanıdıkları vasıtasıyla öğreniyorsa bu daha da vahim… Bu, siyasetçinin görevini kötüye kullanmasıdır.” şeklindeki konuşmasının da ülkemizin geleceği açısından paha biçilmez bir duruş olduğunu ifade etmek istiyorum.
Türkiye güçlü olacaksa, Türkiye dünyaya yön verecekse, Türkiye Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın çerezi olmayacaksa, ahlaklı, erdemli, nitelikli insan yetiştirmek zorundadır.
Ve özellik ülkemizin yönetimine talip insanların devlet malından, haksızlıktan, kayırmadan, en zehirli yılanın zehrinin damarlara enjekte edilmesinden korkması gibi korkmalıdır.
Umarım özellikle belirli makamlarda olan insanlar yaptıkları yanlışlarla neye ihanet ettiklerini anlarlar,
Umarım ülkemizde erdemli siyaset konusunda insanların aklında her hangi bir şüphe hiçbir zan kalmayacak şekilde düzenlemeler yapılabilir, insan yetiştirilebilir.
Sayın Davutoğlu’nun bu konuyu önemsemesi ve birinci derecede gündeme alması önemlidir ve artık bu konuyla ilgili net adımlar bir an önce atılmalıdır.
Bunu başarmaya kesinlikle mecburuz.