Adamcılık yapmayın, adam olun!
Türk futbolunun bir adım öteye gidememesinin belki de en önemli nedenlerinden birisi ‘adamcılık’… Yukarıdan dayısını-amcasını bulan bir yerlere gelebilirken, öksüzler yerinde sayıyor, köreliyor. Evine ekmek götürmek zorunda olanlar ise aç kalıyor, hayalindeki işi yapamıyor. Özellikle antrenörler bu haksız rekabetten muzdarip…
Kariyerinde şampiyonluklar-dereceler olan hocalar, evinde olup biteni takip ederken, siyasetin ve lobinin atadığı galibiyet oranı yüzde 0,83’ü geçmeyen adamlar, ülkemizi köşe bucak gezerek iş yapıyor. Bunların kimisi Ahmet’in damadı, kimisi Mehmet’in yeğeni, kimisi ebesinin örekesi… Bir yerden bulmuşlar bağlantıyı, kurmuşlar tezgahı çarkı döndürüyorlar. Başarı ya da başarısızlık umurlarında değil. Tek amaçları; imza parasını alıp gidebildikleri yere kadar gidebilmek. Dayıları sayesinde iş kaygısı sıfır…
Bir adamın geleceği parlaktır, antrenörlük kumaşı, liderlik vasfı vardır geleceğe yatırım adına sabır gösterilir, başarılı olması için seferber olunur. Ona hiçbir şey diyemeyiz. Amma velakin cukkacılar piyasa yaptıkça, işi bilenler sessiz çığlıklarında boğulmaya devam edecekler.
‘Bu acziyetin baş sorumlusu ise hiç kuşkusuz dik duruş sergileyemeyen yöneticiler’, diyeceğim de adama sormazlar mı? –‘Onları o koltukta kimler oturtuyor’ diye… Bundan sonra yazmanın bir anlamı yok.
Bitti bu kadar…