“ACİL EĞİTİM SEFERBERLİĞİ” İLAN EDİLMELİ!
“Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla
bu sınırları aşıp ihlâl edenler,
bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluğa benzerler.
Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi.
Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı.
Alt katta oturanlar:
‘Hissemize düşen yerden bir delik açsak,
üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz.’ dediler.
Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helâk olurlar.
Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar.”
Hz. Peygamber (s.a.)[1]
***
Rahmetli Barış Manço’nun bir şarkısı var: “Ali yazar, Veli bozar.” Bu ifade özetle bizi anlatır:
Birileri güzel bir şeyler yapmaya çalışırken, başka birileri o yapılan güzel şeyleri mahvediyor.
Bir öğretmen olarak kendimi çoğunlukla bir savaşçı gibi hissederim. Öğretmenlik yapmıyoruz, aslında büyük bir savaş veriyoruz bozgunculara karşı. Elinizden gelenleri ortaya koyarak genç/taze dimağlara güzellikler sunuyorsunuz. “Bu sefer tamam, artık yıkılmazlar, yok olmazlar.” diyorsunuz. Bir hafta sonra bir de bakıyorsunuz ki, karşınızda o güzel dimağlar yerine koca bir enkaz oturuyor: Aile, arkadaş, çevre bir taraftan vurmuş, televizyon, internet diğer taraftan... Kolları tekrar sıvıyorsunuz... Sonra tekrar...
Eğitim okullara hapsedilmiş, öğretmen yalnız bırakılmış durumdadır. Sizin, uzun emeklerle gerçekleştirmeye çalıştığınız güzellikleri, etik duyarlılıktan uzak bir televizyon dizisi yerle bir ediveriyor. Siz düzeltmeye çalışıyorsunuz, onlar olanca güçleriyle bozmaya çalışıyorlar.
Bu bir savaş değilse nedir?
Üstelik öğretmenin gücü ve imkânı sınırlı. Bozguncuların ellerinde öylesine çeşitli, renkli ve büyük güçleri var, hayatı öylesine kuşatmışlar ki; onların karşısında öğretmenin sesi, bir karınca türküsü kadar cılız kalıyor.
Yapılan anketlerde popüler insanların rol model olarak en üst sıralarda yer almasına şaşmamak gerek! Olacağı buydu zaten!
Televizyon ekranlarında sigara görüntülerinin üzeri kapatılıyor. Bu güzel bir hassasiyet. Peki, neslimizi tehdit eden sadece sigara mı? Çocuklarımızı ve gençlerimizi tehdit eden etikten/güzel ahlaktan yoksun her görüntünün üzerini kapatacak olsak, koca ekrandan görülmeye değer ne kadarı kalır dersiniz?!
Cinnet geçiren bir adam, ailesini yok edip intihar ediyor. Bizim televizyoncularımız, gazetecilerimiz de bunu özene bezene haber yapıyor. Daha ne tuhaf, ne rezalet haberler. Bunun adı da televizyonculuk, gazetecilik, internet haberciliği vs. oluyor!
Okul içerikli dizilere bakın! Komiklik adına yapılanların okullara/eğitime maliyetini hesap eden var mı?! Doğru dürüst bir okul dizisi yapılamaz mı! Oysa gerekli bilimsel, kültürel altyapıya ve eğitim alanında ömür tüketmiş pek çok değerli bilim adamına ve uzmana fazlasıyla sahibiz. Milli eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, diğer bakanlıklar/kurumlar ve TRT neden böyle bir işe el atmıyor?
Neslimiz reytinge kurban ediliyor!
Bunca olumsuzluğun karşısında yaşamayı başaran çocuklarımızın, gençlerimizin ellerinden öpüyorum, helal olsun onlara.
Nesillerin eğitimi, sadece öğretmenin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Eğitim, sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın görev ve sorumluluk alanına girmiyor. “Acil Eğitim Seferberliği” ilan edilmelidir! Tüm Bakanlıklar, basın, yayın, sivil topluk kuruluşları, dernekler… kısacası her kurum, kuruluş, herkes el ele vermelidir. Birilerinin inşa ettiği güzellikleri diğerleri bozmak yerine, destek olmalı, bizzat o güzelliğin inşasında görev ve sorumluluklar almalıdır.
Herkes hassas olmalıdır.
Unutmayalım:
Hepimiz aynı gemideyiz. Geminin dibini delenlere karşı kayıtsız kalırsak; birlikte batarız!
Allah ellerin(m)izi bırakmasın.