Yüzakı Dergisi: Hangi mevsim gelecek?

Yüzakı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni M. Ali Eşmeli; hayat defterindeki yaprakların birer perde olduğunu ve mühim olanın, o perdeler inmeden ardındaki hakikatleri görebilmek olduğunu ifade ediyor.

Yüzakı Dergisi: Hangi mevsim gelecek?

Yüzakı Dergisi Ocak sayısında "Hangi Mevsim Gelecek?" sorusu ile okuyucusunun karşısına çıkıyor. "Ömrün mevsimleri... Yoktan, bir damla sudan, zaaf ve acziyet içinde yaratılış... Doğumla başlayan, gün gün ısınan ve yeşeren bir bahar... Bereketli, canlı, hareketli, dinç yaz mevsimi... Hep böyle gidecek zannederken nükseden zaaf... Sert rüzgârların hoyratça kopardığı yapraklarla, gelip dayanan kış... Karların da beyaza boyadığı ve hayatın sıcaklığını ancak sığınılmış yuvalara hapsettiği bu mevsim; ömrün sonuna, kabrin uzlet ve soğukluğuna esaslı bir remiz... Sürüp giden ömürlerimizde, kışı bir baharın takip edeceğinden eminiz. Ya bizim onu görebileceğimizden ne kadar emin olabiliriz?" konu başlıklarını dergiye taşıyor.

Eğer bizim ömür defterimizden son yaprak düşerse, açılacak kitapta hangi mevsim başlayacak? O esas hayatta, tek mevsim var. Her mevsimin güzelliklerini içinde barındıran ebedî bir bahar... Hiç solmayan bir gençlik... Hiç sönmeyen bir göz nûru... Edebî, içtimâî, dînî ve tasavvufî veçheleriyle ihtiyarlığı, sona yaklaşmayı ve sonun ötesini düşünmeyi dosya konusu olarak belirliyor; takvimleri değiştirdiğimiz Ocak ayı için. Soruları fert fert kendimize yöneltmemiz gerektiğini vurguluyor.

Hangi mevsim gelecek?

Genel Yayın Yönetmeni M. Ali Eşmeli; hayat defterindeki yaprakların birer perde olduğunu ve mühim olanın, o perdeler inmeden ardındaki hakikatleri görebilmek olduğunu ifade ediyor:

'Asıl mesele; tereddütsüzlük saltanatı karşısında hakikatlere iş işten geçtikten sonra sarılmak değil; şimdi, hayattayken, son yaprak düşmeden önce onlara sarılabilmek. Şimdi anlayabilmek. Şimdi görebilmek.'

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi; ebedî huzurun şartını; «Ömrün Dört Mevsiminde de: İstikmet üzere bir hayat» olarak bu ay ki yazısını okuyucuya sunuyor.

İstikametin Hazret-i Peygamber'in sünneti olduğunu ifade eden makalede; gönül âleminin terbiyesi, dil ve fiil dünyasında istikametin şartı olarak ifade ediliyor. Mevlânâ'dan Sır ve Hikmetler köşesinde ise; Basîret Gözü ve bu gözle bakan Hak dostlarının gördüğü ve dile getirdiği hakikatler dile geliyor.

Yazarlar, ihtiyarlığı yatırıyorr teşrih masasına; şifâsı olmayan tek hastalık olduğunu bile bile... Batının ve modernleşmenin ihtiyarlara yan bakışı, onlar için evin huzurunun yerini huzurevlerinin alışındaki acımasızlık, ötanaziden yaşlanmayı geciktirme uğraşlarına meselenin açıldığı pencereler gün ışığına kavuşturuluyor...

Toplumun bazı kesimlerindeki dîne karşı tedirginliğe ve sebeplerine dikkat çeken Ahmet Ziylan ve geçen ay ki dosya konusuna bir tetimme hâlinde İslâmî düşüncenin geçmişini özetleyip geleceğine projektör tutan Doç. Dr. Harun Öğmüş'ü de bilhassa zikredelim.

Şairlerimiz de sadece gözleri yaşlı ihtiyarları, geçip giden seneleri, dizlerdeki sızıdan ağır gelen nedâmet ve hasret acısını kaleme alıyorlar.

Ortak duygu ve fikir:

Son yaprak düşünce gelecek mevsim; kitabın bütünündeki med ve cezirler karşısında, bahar ve kışlar, yaz ve güzlerin getirdiği sabır ve şükür imtihanlarına nasıl mukabelede bulunulduğuna bağlı.

Fakat her hâlükârda; son demlerinde mükerrem varlık olan insana, lâyık olduğu ihtiram gösterilmeli.

Dergiye ulaşabileceğiniz E-MAİL adresleri:

[email protected]

[email protected]

[email protected]