Yeni Haber'de Ramazan
Yeni Haber Gazetesi'nin 17.06.2017 tarihli Ramazan sayfalarında bugün...
Günün Ayeti:
İşte bu Kur’an,rabbinizden gelen kanıtlardır,inanan bir topluluk için hidayettir,rahmettir.Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve sessiz durun ki rahmete nâil olasınız.Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek,alçak sesle sabah akşam rabbini zikret,gafillerden olma! (Ar’af Suresi 203-205)
Günün Hadisi:
Resûlullah şöyle buyurmustur:"Yüce Allah buyuruyor ki: Kulum beni nasıl düşünüyorsa ben öyleyim.O, beni anarken ben onunla beraberim.O, beni kendi başına anarsa,ben de onu kendim anarım.O, beni bir topluluk içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım..."(Muslim)
Günün Sözü:
Dünya bir sona doğru başını alıp gitmekte,ahiret ise koşarak bize doğru gelmektedir. İnsanlar arasında dünyanın da ahiretin de tâlipleri vardır.Siz ahirete tâlip olmaya bakın;eyyamcı(gününü gün eden kimse) olmayın!Bugün hesap günü değil iş günüdür;ama yarın artık iş yok, yanlız hesap vardır.(Hz Ali)
BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?
Ebussuud Caddesi
Ebussuud Efendi, halefi ve selefi olan diğer birçok şeyhülislâm gibi asla siyasete karışmadı.İlmin izzetini ve vakarını büyük bir titizlikle korumasını bildi. Kendisine devrin âlimleri tarafından “İkinci Ebû Hanife" unvanı verildi.Hanefi fikıhından başka Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikî fikhında da otorite kabul edildi. Osmanlı kanunlarını şer’î esaslara tatbik eden Ebussuud Efendi her dört mezhepten fetva vermenin usûlünü ve kaidelerini belirledi.İlmiye Salnamési’nin de kaydettiği gibi, öyle zaman oldu ki bir günde tam 1412 fetva verdi.Ebussud Efendi’nin ismi,zamanla ahlâkın ve faziletin sembolü haline geldi.İlim sahibi,irfan sahibi insanlardan söz edileceği zaman “Ebussuud Efendi gibi bir adamdı" demek âdet haline geldi.1575 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşan Efendi Hazretleri, Eyüp Sultan Camii’nin civarına defnedildi. Başta Mekke ve Medine olmak üzere diğer İslâm ülkelerinde giyabî cenaze namazı kılındı.Sirkeci de bir caddeye “Ebussuud Caddesi" adı verildi.
ALİM:
Şeyh Sadreddin Konevî
(1207-1274)
605-606/1208-09 yıllarında Malatya’da doğdu. Esas ismi Ebü’l-Meâlî Sadreddin Muhammed b. İshakb. Muhammed b. Yusuf el-Konevî’dir. Dedesinin adını aldı. Babası Mecdüddin İshak, kendisi gibi büyük bir âlim mutasavvıf ve Anadolu Selçukluları nezdinde itibarlı ve mevki sahibi bir zattı. Anadolu Selçuklu Sarayı ile Abbasi Halifesi arasında elçilik görevinde de bulundu. Sarayda şehzadelere de hocalık yaptı. Aynı zamanda ünlü mutasavvıf Muhyiddin Arabi’nin de yakın dostu idi.
Sadreddin Konevî, babasını dokuz-on yaşlarda iken kaybetti. Küçük yaşlarda hıfzını tamamladı. Dönemin ilim adamlarından istifade etti, onlardan hadis ve fıkıh okudu. O yıllarda Anadolu’ya gelen Şeyhu’l-Ekber Muhyiddin-i Arabî, annesiyle evlendi. Küçük Sadreddin bundan sonra tamamen babalığının terbiye ve tedrisi altına girdi. İyi bir tahsil gördü. Muhyiddin-i Arabi ile birlikte Halep ve Şam’a gitti. Devamlı onun derslerini takip etti. Onun vefatından sonra büyük âlim ve mutasavvıf Evhâdüddin Kirmânî’den feyz aldı. Sadreddin Konevî’nin, “Ben iki âlimden istifade ettim. Biri Evhadüddin, diğeri İbnü’l-Arabî’dir” dediği rivayet edilir.
Sadreddin Konevî, vahdet-i vücut düşüncesinin Muhyiddin Arabî’den sonraki en önemli temsilcisi idi. Anadolu Selçuklu sultan ve devlet adamlarından büyük itibar gördü. Pek çok devlet adamı ders halkasında talebeleri ile birlikte ondan hadis okudu.
Hadis ve tasavvufta ünü dünyaya yayılan Sadreddin Konevî’nin evi Konya’da Çeşme Kapısı denilen Konya Sur kapılarının birinin dışında ve şimdiki Konevî Türbesi’nin bulunduğu yerde idi. Bu mamure kendisine oğlunu tedavi ettiği için zamanın âlim ve ariferinden aynı zamanda varlıklı şahsiyetlerinden birisi olan Hace-i Cihan (Hoca Cı-han) tarafından hediye edilmişti. Sonradan burası onun medresesi oldu, talebelerini burada okuttu. Vefatından sonra burası yeni vakıfarla desteklenerek cami, hanikâh, imaret, mektep ve türbe hâline getirildi.
Hocası Muhyiddin Arabî İslâm âleminde Şeyh-i Ekber unvanıyla anılırken, Sadreddin Konevî de “Şeyh-i Kebir” unvanıyla anıldı.
Konya’da binlerce talebe yanında, pek çok da hikmet ve tasavvuf ehli insanlar yetiştirdi. Mevlâna’nın da kendisinden feyz aldığı rivayet olunur. Ahmet Efâkî, Menakıbü’l-Arifin isimli eserinde Mevlâna ile aralarındaki münasebet ve dostluğa ait pek çok menkıbe nakleder. Ayrıca Mevlâna, kendi cenaze namazının Sadreddin Konevî tarafından kıldırılmasını vasiyet etti. Sadreddin Konevî de Mevlâna’nın vefatında büyük üzüntü duydu. Kırk gün kabrini ziyaret etti.
Zamanın en büyük âlim ve velilerinden olan Sadreddin Konevî, kapısında uşakları, işçileri ve aşçıları olan, varlıklı ve zengin bir kişi olduğu rivayet edilir. Medrese, cami ve türbesi, yapılan zengin vakıfarla yıllar ve asırlarca bolluk içerisinde varlıklarını devam ettirdi. O servet ve zenginlik, büyük veliliğine, manevî yüceliğine, İslâmi ölçülere sıkı sıkıya bağlılığına engel teşkil etmedi.
İslâm dünyasında özellikle Anadolu’da büyük etkinliği olan ve şeyh-i Ekber Muhyid-din Arabî’nın anlaşılmasında, yorumlarıyla büyük hizmeti geçen Sadreddin Konevî, 673 Hicrî, 1274 Milâdî yılı Muharrem ayının 16. Pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın vefatı ile aralarında, on ay kadar bir zaman vardır. O da, 1273 yılında vefat etmişti.
Teçhiz ve tekvininde bile, şer’i ölçülerden ayrılınmaması için büyük gayret gösterir. Onun inanç dünyasını, ihlâsını ve Allah’a olan bağlılığını anlamak için vasiyetine bir göz atmak yeterlidir.
Şeyh’in türbesi, Konya’daki ziyaretgâhların başında gelir.Bugünkü türbe II. Abdülhamid Han zamanında ve O’nun direktiferi ile Konya Valisi Ferid Paşa tarafından, 1899 yılında yeniden imar ve ihya edilmiştir. Sadreddin Konevî’nin otuza yakın eseri vardır.
SORU-CEVAP
Soru:FIDYE verme gücü olmayan kisiler ne yapmalidirlar.
Cevab:senenin hic bir mevsiminde oruc tutamayacak kadar yadli olan (pir i fani) kimselerin,Ramazn 'in her bir günü için bir fakire fidye (yani b iu r fitre) vermeleri gerekir.Iyilesme umudu olmayan hasta da bu hukme tabidir.Maliki mezhebine gore ise,oruc tutmaya güç yetiremeyen yaşlı kişi icin fidye vacib degildir.Fakat verirse mustehap olur,Fidye verecek gücü olmayanlar ise ,fidyeden sorumlu olmazlar,ancak kasten tutmadiklari oruclarin sorumlulug unu taşırlar. Bu durumda olanlarin yapabilecegi Cenab i Hak tan bagislanma dilemektedir.Din ISLERI YUKSEK KURULU FETVALARI
ÉĞLENCE KÖŞESİ
Teravihi Unuttu
İki kafadar Ramazan’da kadı kıyafetine girerek köy köy dolaşmaya ve birkaç basit soru sorup cevap veremeyen köylüleri falakaya yatırıp para kazanmaya başlamışlar. Kadı Efendinin bu durumdan haberi olunca, bunları yakalatmış ve:
-Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının, diyerek kırk sopa attırıp bıraktırmış.
İki kafadar köyden uzaklaşınca birisi:
-Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup dinlenelim, deyince diğeri:
-Yürü yürü! Dinlenmenin sırası mı şimdi? Kadı Efendi teravihi unuttu. Hatırlarsa vay halimize!