Yeni Haber'de Ramazan

Yeni Haber Gazetesi'nin 14.06.2017 tarihli Ramazan sayfalarında bugün...

Yeni Haber'de Ramazan

Günün Ayeti:
Hak dine inanmayanlar  servetlerini,insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcadılar,yine harcayacaklar,sonra bu onlara yürek acısı olacak,daha sonra da yenilecekler.İnkâra sapanlar sonunda cehenneme sevkedilecekler.(Enfal Suresi 36)Allah ve Resulune itaat edin,birbirinize düşmeyin,sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız.Sabredin,kuşkusuz Allah sabredenleri sever.(Enfal Suresi 46)

Günün Hadisi:
Ibn Abbâs anlatıyor:"Bir gün Hz Peygamber’in (sav)arkasında bineğe oturmuş gidiyor idim,bana şöyle buyurdu:"Evlâdım!Sana bazı sözler öğreteceğim:Allah’ın hakkını koru ki O da seni korusun.Allah’ın hakkını koru ki O’nu hep yanında bulasın.Bir şey isteyeceğinde Allah’tan iste.Yardım dileyeceğinde Allah’tan yardım dile.Şunu bilesin ki bütün toplum (varlık âlemi)bir konuda senin yararına bir şey yapmak için bir araya gelse,ancak Allah  yazmışsa sana destek verebilirler.Yine bütün varlık âlemi bir konuda sana zarar vermek için bir araya gelse,ancak Allah yazmışsa sana zarar verebilirler..."(Tirmizi)

Günün Sözü:
Devamlı vakarlı ol ve ciddiyeti tercih et.Vakar seni, doğru şakadan ve tebessümden de alıkoymasin (Hasan El-Benna)

BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?

KUCAĞINDA KİTAP TAŞIYAN PADİŞAH KÂNUNÎ SULTAN SÜLEYMAN                     Osmanlı tarihi Kanûnî Sultan Süleyman döneminde en muhteşem devrini yaşadı.Cihan hükümdarı, Yıldırım Bayezid’ın cengâverliğini, dedesi Fâtih Sultan Mehmed’in ilmini ve idealini, babası Yavuz Sultan Selim’in azmini ve keskin şahsiyetini âdeta kendi benliğinde birleştirdi.Herkesin bildiği bir gerçektir ki,onun zamanında Akdeniz bir Türk gölü haline geldi Devlet-i Âliyye’nin sınırları ulaşabileceği son noktaya vardı.İlim,sanat,edebiyat,adalet ışıkları bu kadar geniş bir sahayı yüzyıllarca aydınlatmaya devam etti. şurası bir gerçek ki , Osmanlı padişahlarının hemen hemen hepsi ilim adamlarına,sanatkârlara, şairlere, tasavvuf erbabına karşı büyük bir saygı gösterdiler.Sanat ve maharet sahiplerine,maddi ve manevi her türlü desteği verdiler.İtiraf edelim ki,ilim ve sanat âşığı bu hükümdarların içinde Kanunî Sultan Süleyman’ın yeri bambaşkaydi. Padişah,en mutlu günlerini,devrin şeyhülislamı Ebussuud Efendi’nın yayında geçiriyor, bu büyük âlimin konağını Topkapı Sarayı’na tercih ediyordu.şeyhülislama duyduğu hürmetin, gösterdiği saygının derecesine bakınız ki, uğur getirsin diye, Sultan Süleymaniye camii’nin temeline onun eliyle toprak atıyordu.


ALİM:

FATİH SULTAN MEHMET

29 Mart 1432 tarihinde Edirne’de dünyaya gelen Fatih Sultan Mehmet, Sultan II. Murad’ın ve Humâ Hatun’un çocuğudur. Uzun boylu, uzun burunlu, kuvvetli ve cüsseli bir vücuda sahiptir. Fatih Sultan Mehmet’in eğitimi oldukça iyidir ve Çelebizade Mehmet, Molla Gürani gibi dönemin en büyük âlimlerinden çeşitli konularda dersler almıştır. Osmanlı idaresinde idari ve askeri yapılanmada sancakları yöneten kişiye verilen sancakbeyi ünvanını 11 yaşında Saruhan Sancakbeyi olarak  Manisa oldu.

Fatih Sultan Mehmet’in 7 dil bildiği de bilinmektedir. Aynı zamanda Fatih, âlimlerin ve sanatkârların sohbetlerini dinlemekten hoşlanırdı. Akıl hocası olan Akşemseddin dışında kimseye yaptığı planları açıklamayan Fatih, iyi bir idareci ve komutandı. Cesur ve kararlı oluşu sayesinde de doğru kararlar verebiliyordu. İlk olarak 12 yaşında tahta geçen Fatih Sultan Mehmet bazı devlet adamlarının rahatsızlığından dolayı tahtı babası 2.Murat'a bırakarak Manisa’ya gitti. 20 yaşındayken tekrar hükümdar olan Fatih Sultan Mehmet, tahta oturur oturmaz İstanbul’un fethine yoğunlaştı. 1453 yılına dek yaptığı hazırlıkların ardından 6 Nisan’da kuşatmayı başlattı. 53 gün süren kuşatmanın ardından 29 Mayıs 1453 günü İstanbul fethetmiş ve 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmayı başarmıştır ve "Fatih " ünvanını almıştır.

Vezirleri dahi Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u alabileceğine inanmayan bir hükümdarın böylesine büyük bir zafer kazanması ne kadar büyük bir idareci ve komutan olduğunu göstergesidir. Ortaçağın kapanıp Yeniçağın başlamasına neden olacak büyük çaplı bir fetih gerçekleştiren Sultan Mehmed bu savaş sonrası Fatih unvanını almıştır. Fatih Sultan Mehmet 3 Mayıs 1481 tarihinde vefat etti ve Fatih Türbesi’ne defnedildi.
FATİH SULTAN MEHMET

SAHABE:

HZ.SEVBAN
Peygamberimizin kölelikten efendiliğe yücelttiği, insanların en şereflileri arasına kattığı ve Ehl-i Beyt’inden saydığı bahtiyar zatlardan birisi de Hz. Sevbân’dır (r.a.).

Hz. Sevbân aslen Yemenliydi. Esir olarak satılıyordu. Peygamberimiz esaret parasını vererek onu hürriyetine kavuşturdu, sonra da serbest bıraktı. Fakat Hz. Sevbân, engin şefkat deryası olan Resûl-i Ekrem’e (a.s.m.) bir anda ısınmıştı. Ondan ayrılmak istemedi. Bunu fark eden Peygamberimiz, kendisine şu teklifte bulundu:

“İstersen ailenin yanına dön, onlarla yaşa; istersen bizimle, Ehl-i Beyt’imizin arasında bulun.”

Bu, Hz. Sevbân’ın dört gözle beklediği bir teklifti. Hiç düşünmeden, Kâinatın Efendisi’yle beraber kalmayı kabul etti.[1]

Hz. Sevbân böylece Peygamber ailesinin hizmetinde bulunma şerefine erdi. Aynı zamanda Peygamberimizin hususi hizmetkârlık vazifesini de yürüttü. Akıllı, dirayetli ve zeki bir insandı. Peygamberimizin her emrine koşar, her işini görür ve en mükemmel şekilde isteklerini yerine getirirdi.

Dünya Sevgisi Ve Ölüm Korkusu!

Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor:
“Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

“–Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.”



Orada bulunanlardan biri:

“–O gün sayıca azlığımızdan mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.

“–Hayır, bilakis o gün siz çok olacaksınız. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular.

“–Zaaf da nedir ey Allah’ın Rasûlü?” denildi.

“–Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular.”
Kaynak; Ebu Davud, Melahim 5/4297


SORU-CEVAP
Soru:Ramazan orucuna niyetlendigi halde yolculuga cikan bir kimse,yolculuktan dolayi orucunu bozarsa ne olur.
Cevab: Ramazan orucu ,ergenlik cagina gelmis akil sağlığı yerinde her muslumana farzdir.Hastalik,yolculuk,kadinlaraha s ozel haller gibi mesru sebeblerle Ramazan ayinda oruç tutamayanlar bu oruclarini sartlarin elverisli oldugu baska zamanlarda kaza ederler Kur’an-i kerim de oruc tutmamayi mubah kilan ozurler ,hastalik,yolculuk ve güç yetirememek olarak sayilmistir. Bu itibarla Ramazan da sefer mesafesi (en az doksan km.) Bir yere gitmek icin yola çıkacak olan kimse,geceden oruca niyet etmeyebilir.Fakat niyet ettikten donra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk esnadinda mesru başka bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalidir.Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanmadi gerekir.Sefer bir mazeret oldugu icin,eğer bozarsa kendisine keffaret gerekmez,sadece kaza gerekir.Hz.Peygamber (S.a.s) in Mekke’nim fethi için sefere çıktığında oruçlu iken,Kadid denilen y ere varinca orucunu bozmasi savas sartlarinin geregi olarak degerlendirilebilir.

EGLENCE KÖŞESİ:

Nasreddin Hoca Fıkraları
Bir gün Nasreddin Hoca’nın çuvalını hırsız çalmış. Hoca çuvalını aramayıp doğruca mezarlığa giderek beklemeye başlamış. Bunu gören tanıklar:
- Hocam hırsızı aramayıp mezarlıkta ne yapıyorsun? demişler.
Hoca da:
- Arayıp da niye zahmet edeceğim; ne kadar usta hırsız olursa olsun sonunda o da mezarlığa gelecek!... diye cevap vermiş.

14-011.jpg