Yeni Haber'de Ramazan
Yeni Haber Gazetesi'nin 08.06.2017 tarihli Ramazan sayfalarında bugün...
Günün Ayeti:
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti.Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger."Rabbim!Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster"diyerek dua et. (İsra Suresi 23-24) (Ey insan), hem bana hem anne babana minnet duymalısın;sonunda dönüş yanlız banadır(Lokman Suresi 14)
Günün Hadisi:
Ebû Hureyre (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu: "Allah varlıkları yaratma işini tamamlayınca,akrabalık bağı (sıla-ı rahim)ayağa kalkarak: "Huzurundaki bu duruş,akrabalık bağını koparan kimseden sana sığınanın duruşudur,dedi.Allah:"Pekâlâ,seni koruyup gözeteni gözetmeme,seninle ilgisini kesenden rahmetimi kesmeme râzı değil misin?diye sordu.Akrabalık bağı:"Evet razıyım,"dedi.Bunun üzerine Allah:"İstediğin gerçekleşmiş,bu hak sana verilmiştir,buyurdu.Bunları anlattıktan sonra Resûlullah "İsterseniz bunu doğrulayan şu ayeti okuyunuz buyurdu:"Demek yönetimi ele geçirecek olsanız,yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalarla ilişkinizi keseceksiniz,öyle mi? İşte onlar,Allah'ın lânete uğratarak kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir."Muhammed suresi 22-23 (Buhari)
Günün Sözü:
Mu’minin ahlâk ölçüsü, açık ve sabit olup Allah’ın rızasından ve Allah’ın emrine uyup nehyinden sakınmaktan ibarettir.(Yusuf El - Karadâvî)
BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?
YUSUF KÂMİL PAŞA VE ZEYNEP HANIM
Eski İstanbul hanımefendilerinin en önemlilerinden biri de, Zeynep Hanım’dı. Üsküdar’da kendi adıyla anılan hastaneyi kocası Yusuf Kâmil Paşa ile birlikte yaptıran bu hanım, son derece cömert ve hayırsever bir insandı. Bugün Edebiyat Fakültesi olarak kullanılan Vezneciler deki konağı bir zamanlar fakirlerin, kimsesizlerin, bîçarelerin sığınağıydı. Bu konağın kapısı özellikle Ramazanlarda ardına kadar açılır, içeri giren herkes serbestçe iftarını yapardı. Zeynep Hanım o kadar şefkatli ve merhametliydi ki, sadece konağa gelen insanları doyurmakla yetinmez ; durumunu söylemeye çekinen fakir fukaraya da ayrıca şefkat kollarını açar; kimsesiz kız çocuklarını bizzat evlendirir; Ramazanlarda bildiği, tanıdığı fakirlerin evlerine " Ramazaniyelik " adı altında gerekli yardımı gönderirdi .
SAHABE:
Ensâr-ı kiramın büyüklerinden. Babası da müslüman olup künyesi Ebû Abdullah veya Ebû Abdurrahmân’dır. Annesinin ismi Nesibe’dir. (m. 601) yılında Medine’de doğmuş olup, 77 (m. 694) yılında 95 yaşında Medine’de vefât etmiştir. Cenâze namazını Medine Vâlisi bulunan Hazreti Osman’ın oğlu Ebân kıldırmıştır.
Câbir radıyallahü anh anlatıyor: Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık. İçimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:
– Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.
Arkadaşları da:
– Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti. Peygamber aleyhisselâmın huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.
Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm:
– Adamı öldürmüşler, Allah onları öldürsün, buyurdu.
Ve «Bilmiyorlarsa sorsaydılar ya; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı» diye ilâve etti
Kaynak; Ebû Davud
ALİM:
Doğu ve Batı Arasında Bir Köprü:
İZMİRLİ İSMAİL HAKKI
Osmanlı devrinde doğup Cumhuriyet’;e geçiş savcılarının yoğun bir şekilde yaşandığı dönemde hayatını sürdüren İzmirli Hakkı (1869- 1946),bu geçiş döneminde ortaya çıkan sorunlar üzerinde kafa yormuş ,İslam ilimlerinin farklı alanlarında çalışmalar yapıp eserler ortaya koymuş bir ilim adamımızdır.Bu sebeple "Osmanlı devrinden Cumhuriyet’e geçişte bir köprü vazifesi gören ilim adamlarımızdan birisi" olarak Türk ilim tarihindeki yerini almıştır.
İlkögretimden sonra hıfzını tamamlayan , bir yandan mederese dersleri alırken diğer taraftan rüşdiyeyi bitiren İzmirli İsmail Hakkı 1890 da İstanbula gitti ve Darülmuallimin -i Aliye’nin ilk talebeleri arasına girdi.1892 de edebiyat şubesinden mezun oldu.Bu arada medrese tahsiline burada da devam etti ve Fatih dersiamlarından Hafız Ahmet Şakir Efendi’den icazet aldı.
İzmirli’nin bu şekilde çift yönlü süren eğitimi,kendisine farklı alanlarda eser verme imkanı sunmuştur.Bildiği birden fazla yabancı dil ( Arapça ,Fransızca ,Rusça,Rumca ve Latince biliyordu) ise batı düşüncesini takip etmesini kolaylaştırmış , devrinin fikir hareketlerini yakından izleme imkanı vermiştir.Bir taraftan çok yönlü ilmi çalışmalarına devam eden ,eserler üreten İzmirli ,diğer taraftan yoğun bir mesleki hayatı da sürdürmüştür.Mülkiye Mekteb’n de ,Darülfünun Edebiyatta ,Mekteb-i Hukukta ,Sahn-ı Süleymaniyede ,Medresetü’l Mütehassıinde,Medresetü’l -Vaizinde ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde çeşitli alnlarda ders okutmuş,ordinaryus profesörlüğe yükselmiştir.Bu hocalıkları yanında çeşitli kurumlarda idarecilik ve birçok ilmi komisyon üyeliklerinde bulunmuştur.
SORU-CEVAP
Soru:Ramazan orucu tutmaya baslayan bir kimse daha sonraki gunlerde oruc tutmaktan vazgecerse ne gerekir? Cevab:Ramazan ayinda her gununorucu basli basina mustakil bir ibadettir.Dolayisiyla bir günün orucundaki bozukluk,diger günün sihhatine engel olmaz. Bu itibarla Ramazan orucu tutmaya baslayan bir kimse daha sonraki gunlerde mazeretsiz olarak oruc tutmaktan vazgecerse ,kendisine tutmadığı günlerin orucunu kaza etmesi gerekir ,keffaret gerekmez.Zira keffaret oruç tutmamanin degil ,orucu bozmanın cezasidır.Ancak Ramazan orucunun mazeretsiz olarak tutulmaması büyük günah olup,kazasıyla beraber tevbe de etmek gerekir.Ayrıca Ramazan’dan sonra tutulan oruç, Ramazan’da tutulan orucu karşılamaz..Hz.Peygamber(s.a.s)bir hadisinde,Ramazanda mazeretsiz olarak tutulmayan bir günün orucunun sevabini,bir sene boyu tutulan orucun orucun sevabini karsilamayacagini belirmistir,Buhari savm,29.
(DIN ISLERI YÜKSEK KURULU)
EĞLENCE KÖŞESİ:
Namazı geciktiren genç
Manifaturacılık yapan bir genç vardı. İşlerinin çokluğunu bahane ederek, namazlarını hep son vaktine bırakırdı. Dükkânın yakınındaki camide, vaktin çıkmasına az zaman kala namazlarını yetiştirirdi.
Bir gece, kan ter içinde kalmıştı. Rüyasında ölmüş, hesap için mizan başına getirmişlerdi. (İbadetlerimi yaptım, haram işlemedim, hesabım kolay geçer) diye ümit ediyordu. Melekler önce iman ve doğru itikat aradılar, hemen önlerine geldi. Sonra namaza sıra geldi; fakat aradılar, bir türlü bulamadılar.
- Ben hiçbir namazımı kazaya bırakmadım, mutlaka bulmanız lazım,diye feryat ediyordu.
Nihayet melekler,
- Kusura bakma, sana ait bir tek namaz bulamadık. Şimdi seni cehenneme atacağız, diyerek yüksek bir dağa çıkardılar. Genç çırpınarak,
- Hayır, bunda bir yanlışlık var, ben hiç namazlarımı bırakmadım, dediyse de dinlemediler, dağın tepesinden, aşağıda olan cehenneme fırlattılar. O şiddetli korkuyla, dizlerinin bağı çözüldü, birden karşılarına nur yüzlü bir zat çıktı, düşerken havada yakalayıp,
-Ben senin kıldığın namazlarım, dedi.
Genç heyecanla,
- Ben çok perişandım, az sonra cehenneme düşecektim, niye bu kadar geç kaldın? diye sordu.
O da,
- Sen de beni hep son vakte bırakırdın, dedi.
Genç o günden sonra vakti girer girmez namazlarını kılmaya başladı.
SALI NAMAZI:
Hoca, cüppeyi giyinmiş, sarığı sarınmış, Karakaçana binmiş giderken, bir ahbabı:
– Hayrola Hocam, demiş, nereye böyle?
– Cuma’ya gidiyorum!
– Nasıl olur, bugün salı!
Hoca, Karakaçan’ı gösterip:
– Bu emektarın işi belli olmaz, demiş, ancak yetişirim!