Hasan Mutluoğlu
Hasan Mutluoğlu YAŞADIĞIMIZ MEKÂNLAR

YAŞADIĞIMIZ MEKÂNLAR

 

Toplu halde yaşıyoruz. Toplu halde yaşamak zorundayız. Yaşam için gereken ihtiyaçların karşılanması, insanların iş paylaşımı sayesinde olabilir.

Her ferdin tek başına ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değil. Aile içinde bile birçok iş paylaşımı yapılırken, toplum da paylaşım sayesinde düzen sağlanır, ihtiyaçlar giderilir.

Yeryüzünün ilk toplumu Haz. Adem’le başlar. Aynı zamanda ilk aile de Haz. Ademle başlar.  İlk toplum, ilk aile, İlk insan, ilk peygamber Haz. Adem’den ayrı düşünülemez.

Zamanla aileler çoğalınca, toplum da paralelinde büyüdü. Büyüyen aile ve toplum ihtiyaçları da çeşitlenerek çoğaldı.

İhtiyaçların karşılanması için yapılan çalışmalar, iş bölümü ve paylaşımı zorunlu hale getirdi. Toplumda iş bölümü anlayışı gelişti.

İş bölümü, mesleklerin ortaya çıkmasına vesile oldu. İnsanların ihtiyaçlarını karşılaması karşılığında kazanç elde edilmesi, ekonomik düzen ve anlayışı geliştirdi.

İnsanlar için en önemli ihtiyaçlardan birisi de barınma ile alakalıdır. Tarihi süreçte, mağara ve inlerde, kulübelerde başlayan barınma serüveni, günümüzde villa, apartman, ve site yapılar anlayış ve uygulamalarına ulaşmıştır.

Geçen hafta Salı günleri Bilgi İletişim Kültür Araştırma Derneği’nin (BİLKAD) düzenlediği söyleşiye katıldım. Söyleşinin konusu oldukça dikkat çekici idi.

“Kentselleşme ve Dünyevileşme” konulu söyleşi Prof. Bedri Gencer tarafından yapıldı. Dinleyicileri oldukça etkiledi. Verdiği bilgiler dinleyiciler tarafından doyurucu ve ikna edici olduğundan, itirazlar olmadı. Zaman darlığı yüzünden konuyu geliştirici sorulara da geçilemedi.

Yaşadığımız mekânların önemi ve insan hayatına, toplumun yaşantısına etkileri anlatıldı. Özellikle kentleşme serüveni,  dönüşüm çalışmaları ve etkileri üzerinde duruldu.

Anlatılanların ışığında, son on beş yıl öncesi Konya’yı düşünmeye başladım. Nelerin değiştiğini, bizlere etkisini irdelemeye çalıştım.

Öncelikle konuşmalardan aldığım şu çarpıcı cümleleri paylaşmalıyım:

-“Mekânı kullanma şeklimiz, bizim yaşayış tarzımızı belirliyor.”

-“Varlığın temel boyutu mekândır.”

-“Amerikalı bir mühendis; Ben öyle bir ev tasarlarım ki sağlam evlilik kurmuş olan evliler bile altı aydan sonra boşanabilir!??”

Anadolu kültüründe yerleşim mekânlarının çekirdeğini cami ve etrafındaki külliyeler oluştururdu. İnandığımız değerlere uygun yaşam tarzı oluşturulan yerleşim mekânları ona göre şekil alırdı.

Mekânları ve evlerin tarzı, insani ilişkilerin iç içe olmasına vesile olurdu.” Allah’ın evi (cami) ile kulun evi birbirine bağlı idi.”

Kentsel dönüşüm neticesinde hayatımıza büyük bir hızla giren apartman hayatı, değerlerimizin büyük bir kısmını süpürdü gitti. Sosyal hayatımızda onarılamaz büyük yıkıntılar meydana getirdi.

Daha da beteri olan site yapılanmaları, toplumun sınıflara ayrılmasına, getolaşmaya yol açtı. Komşuluk ilişkileri azaldı, değerlerin yaşandığı cami ve külliyelerinden uzaklaşılmaya başlandı.

Misafirlikler sona erdi. Misafirlerimizi evlerimizde ağırlamaktan çok otellerde, lokantalarda yapar hale geldik.

-“Mahalle baskısı önemli bir kavram.”  “Göz gözden utanır” ata sözümüz bunu bize daha iyi anlatıyor.

Esasında bu konuda herkesin kendi kültür anlayışı ve bilgi birikimine göre söyleyebilecekleri çok şeyler mutlaka vardır.

Benim de yapmaya çalıştığım, “Kentleşme ve Dünyevileşme” kavramına dikkat çekmek. Dünyevileşme eski tabirle “Sekülârleşme”, daha açık bir ifade ile modernleşme, sosyal hayatımızda yaptığı tahribat ve değişikliklere farkında olmaya yönlendirmek.

Çözüm? Bilmek kimin işi? Herhalde; Toplum Mühendisliği. Asıl toplum anlayışına dönmenin yolu mutlaka bulunmalı. Bu da duamız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Mutluoğlu Arşivi