Uzun İhsan Efendi'nin 'Galiz Kahraman'ı

İhsan Oktay Anar'ın İletişim Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı 'Galiz Kahraman' okuyucunun hayal dünyasında yeni ufuklar açıyor. 'Galiz Kahraman'ı yazarın diğer kitaplarına göre aksiyonu en bol, en ironik romanı diye tanımlayabiliriz.

Uzun İhsan Efendi'nin 'Galiz Kahraman'ı

Zaman, sınır, mekan mefhumu olmadan yazdığı yarı-fantastik yarı-gerçekçi eserleri, kendine has dili ve oluşturduğu masalsı dünyasıyla Türk edebiyatında hatırı sayılır bir yere sahip olan İhsan Oktay Anar son kitabı 'Galiz Kahraman'ı okurlarının hayal dünyasında yeni yerler açmak üzere yayınladı. Bir önceki kitabı Yedinci Gün 7 yıl aradan sonra gelince bir sonraki kitabı için umudunu kesmiş okurlar için 2014 yılının edebiyat sürprizi oldu Galiz Kahraman. Anar'ın kitaplarından vazgeçemeyen ama dilini de anlamakta güçlük çekenler için hemen belirtelim kitap, yazarın dili en anlaşılır romanı. Bundan kitapta geçen olayların günümüz Türkiye'sine yakın oluşunun da etkisi olsa gerek. Daha önceki kitaplarının Osmanlı'nın tarihi belli olmasa da eski dönemlerinde geçtiğine alışkın okur olarak bu kitapta otomobil, telefon, hatta radyo ile karşılaşınca bir an afallıyor ama sonra 1900'lerin başında da olsa İhsan Oktay'ın o kendine özgü dünyasına kapılıp gidiyorsunuz romanı okurken. Kitap ayrıca yazarın aksiyonu en bol, en ironik romanı. Okurken sıkça kendi kendinize gülerken yakalıyorsunuz kendinizi. Galiz Kahraman'da yazar, diğer kitaplarında olduğu gibi bilge bir anlatıcı değil, romanın geçtiği mahallede yaşayan, eleştirmeyi çok seven, kahramanı da yakından tanıyan biri gibi. Eleştirmeyi o kadar seviyor ki anlatırken kahramanları hakkında 'Allah akıl fikir versin' 'İspiyonculuk olacak ama…' 'Arkasından konuşmak gibi olmasın ama…' gibi cümlelerle kahramanlarının arkasından konuşuyormuş hissi vererek romanın inandırıcılık dozunu bir adım daha ileriye götürüyor. Sanki o insanlar gerçekten varmış gibi siz de yaptıkları hatalara, başlarına gelen felaketlere, zamansız yakalanışlarına yazarla birlikte 'Tüh!' diyorsunuz. Aslında düşününce romanlar, yazarların hayallerinde oluşturdukları kahramanlarının arkasından konuştuklarından ibaret. Anar kitabında bunu çok iyi hissettiriyor.

Kitap, postmodern bir tavırla farklı harf karakterleriyle yazılmış N.V. Google imzalı 'rOBot oLmadığnı KanıdLA' alıntısıyla başlıyor. İçinde yaşadığımız yüzyılda insanın bilgisayarla iletişiminde anlamsız karakterleri verilen kutucuğa doğru yazarak bilgisayara 'insan' olduğunu kanıtlama çabasına yapılan gönderme kitabın eleştirel ruhunun habercisi bir bakıma. Kitabın ilk cümlesi kahramanı belki de anti-kahraman demek daha doğru olur, İdris Âmil Efendi Hazretleri'nin yazarın ifadesiyle meşhur ve mübarek 'Hüüüüüüüüüüüüüüp! Jjjjjjjjjjjjjt! Nah-ha!' nidâsıyla başlıyor. Başta anlamsız gibi görünen bu nida romanın ilerleyen sayfalarında deyim yerindeyse duruma 'cuk' oturuyor. İhsan Oktay Anar'ın neredeyse tüm romanlarında diğer romanlarında bir gönderme bulabildiğimiz gibi İdris Âmil de Yedinci Gün romanında geçen bir karakter ismi. Kitap, İdris Âmil'in doğumundan gençlik günlerine uzanan bir süreçte başına gelen tuhaf, komik, bazen de şiddet içerikli olayları anlatıyor.

Yazar okuyucuyu roman boyunca, her semtin ayrı kabadayısının olduğu, bazı ailelerin kırmızı Amerikan arabası olmayana kız vermediği, tekinsiz karanlık sokaklarda her an karşınıza çıkabilecek fedailerin bulunduğu, eski İstanbul'un Kasımpaşa, Aksaray, Üsküdar ve Taksim sokaklarında gezdiriyor. İdris Amil, hırsızlıktan köfteciliğe, sinema artistliğinden yazarlığa, hatta kabadayılığa uzanan geniş meslek tecrübesinde maceradan maceraya sürükleniyor roman boyunca. Girdiği her çetrefil durumdan daha beter durumlarla çıkan, 'on tört ayar insan, on sekiz ayar hırsız'... Aslında onun istediği şiir yazmak ve sinemada boy göstermek ama başına gelen türlü türlü olaylar yüzünden olmadık işlere bulaşıyor, olmadık kişilerle işbirliği yapmak zorunda kalıyor. İlk gençlik yıllarında İdris Âmil'in gittiği fonda sürekli Kahire Radyosu'ndan Ümmü Gülsüm şarkılarının çaldığı Ümmü Gülsüm Kıraathanesi'ndeki edebiyat dersleri vesilesiyle yazar edebiyat dünyasına, roman yazarlarına, eleştirmenlere, akademisyenlere oldukça ağır ve çoğu yerde haklı eleştirilerde bulunur.

MUTSUZ SONA DOĞRU

Yazar, aslında sıradan olan insanların 'kaybeden' olma durumunu trajik bir şekilde değil trajikomik bir şekilde ve 'enayi' gibi sıfatlarla alaya alarak işliyor. Arkadaşlarının sürekli dalga geçtiği, hatta taşlarla kovaladığı kekeme öğrenci Efgan Bakara, Yarma İskender, Kabadayı Remzi, dayı ve sevdiği Muâlla'ya kavuşmak için türlü belalara bulaşan İdris Amil'in kendisi… Trajikomik durumlar içinde bulunurlar ve mutsuz sona doğru yol alırlar.

'ağlargüler şarlz dikınz', 'biridelik niçe' gibi yabancı isimlerin Türkçe telaffuzu ile komik yazılışları, İdris Amil'in buluşuyla ünlü kitaplardaki hikaye ve karakterlerin birbirine harmanlanarak yazılan çalıntı eserlere imzasını atan ve kısa zamanda çok satanlar arasına girerek imza günleri düzenleyen hırsızlık camiasının reisi okuma yazma bilmeyen Muhtar Lüpen, Remzi ve Remziye kabadayı ikizler, kafasında beynine deliliği gideren elektrik veren cihazla dolaşan deli dayı, kısa yoldan zengin olmanın formülü olarak 'Fakirlik Sınırındaki Kapitalistler İçin Menü', kitabın kapağında da yer alan Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'ne gönderme yapılan ve İlhan Kundura isimli hayali şahsiyete ait Mevcude'nin Çekilmez Hoppalığı gibi dahice uydurulmuş kitap isimleri kitabın absürtlükle zekanın, sıradışı ile en sıradanın harmanı noktalardan yalnızca birkaçı…

Yazarın kitap boyunca İdris Âmil Hazretleri'nden neden 'efendimiz' diye bahsettiğini sonda anlıyorsunuz. Onu da meraklı okurlarına bırakalım. Ama her kitabında Uzun İhsan Efendi'yi arayanlar için söyleyelim bu kitapta yer almıyor ama belki de tüm bu fantastik hikâyeyi anlatan odur. Kimbilir?

Kitabın Künyesi:

Galiz Kahraman

İhsan Oktay Anar

İletişim Yayınları

192 Sayfa

2014

 

ZEYNEP ZELAN | Yeni Şafak