Hasan Mutluoğlu
Hasan Mutluoğlu SOSYAL HAYATA KATKI

SOSYAL HAYATA KATKI

İnsanlar toplu halde yaşamak zorundadırlar. Bu zorunluluk, sosyal hayatın yapılandırılması, kurallı hale getirilmesi mecburiyetinden doğmuştur.

Organize olmuş, sistemi belirlenmiş, her kesimin uymak zorunda olduğu kuralların belirlendiği, teşkilatlanmış bir devletimiz var.

Devlet, bütün kurum ve kuruluşları ile, halkın hizmetinde. Bu söylediklerimiz ve ötesi herkes tarafından bilinen gerçekler.

Sosyal hayatımızın daha düzenli ve verimli olabilmesi açısından, benim üzerinde durmak istediğim, devletin resmi işleyişi dışında, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve önemi.

Hepimiz; yaşadığımız topluma, ailemize ve kendimize karşı önemli sorumlulukların olduğunu biliyoruz.

Sorumlulukları bilmek, gereklerini yapmaktan geçer. Üzerimize düşen görev ve sorumlukları yerine getirmedeki hassasiyet ve başarı, beraberinde huzur ve barışı getirecektir.

Siyasi Partiler, Dernekler, Vakıflar, Meslek Kuruluşları önemli Sivil Toplum Kuruluşlarındandır.

Siyasi Partileri diğer kuruluşlardan ayrı tutmak gerekir. Partilerin işleyişi, hizmet alanları, amaçları, çalışma sistemleri diğer STK lardan farklılık arzeder.

Sosyal hayat işleyişinde, mutlu ve düzenli bir yaşantının yolu, “Organize Olmuş Yaşam” tarzı ile gerçekleşebilir.

Günümüzde, bireyselliğin, ben merkezciliğin doruk noktasındayız. Yalnızlaştık. Birlikte sevinmeyi, üzüntüleri gereği kadar paylaşmayı unuttuk.

İnsanların biribirlerine bakışı değişti. Ötekileşme, ötekileştirme, kutuplaşma hızlı bir seyirle devam ediyor.

Ötekileşmeye, kutuplaşmaya karşı gerekli tavır, tutum henüz tam manası ile ortaya konamadı.

Toplumda görülen olumsuzlukları ortadan kaldırıcı çalışmalar hepten yok demek haksızlık olacaktır. Yapılan bu çalışmalar tabiri cazse, “Kireçleşmiş bir yapıya, kireç çözücü dökmek” gibidir.

Devlet her meselenin çözümünde – Farklı anlayışların beklentilerine göre – gerçekleştirmede geç kalabilir/kalabilmekte.

Toplumun farklı kesimlerinin düşüncelerini, beklentilerini, problemlerini tam manası ile görmede, tespit etmede yetersiz kalınabilir.

İşte tam bu noktada Sivil Toplum Kuruluşları devreye girmelidir. Sivil halk organize olması neticesinde, bu tip kuruluşlar ortaya çıkar.

Ortak değer, ortak kanaat, ortak amaç etrafında buluşan insanlar, söyleyeceklerini daha etkili bir şekilde söyleme şansına sahip olurlar. Çözüm için muhatap bulmada zorlanmazlar.

Konya; Sivil Toplum Kuruluşları sayısı ve çalışma alanları açısından, oldukça memnuniyet verici bir zenginliğe sahiptir.

Önemli hizmetleri yürütmek, düşünce ve kanaatleri gereği gibi ortaya koyabilmek için çalışan bu tür Sivil Toplum Kuruluşları yanında olmak, çalışmalarına katılmak, maddi ve manevi destek vermek gerekir.

Bu tür işleri “Nasıl olsa birileri bizim adımıza yapıyor” anlayışında olmak, sorumluluklardan kolayca kaçmaktır.

Sosyal hayatın düzeni, sağlıklı işleyişi için her fert, sosyal hayata katkı yapmak zorunda olduğunun bilincinde olmalıdır.

Sosyal hayata en sağlıklı bir şekilde katkı yapmanın yolu, mesleğine, amacına, kanaatine, inandığı değerelere uygun bir Sivil Toplum Kuruluşunda görev almak ve hizmet etmektir.

Ecdadımız, Sivil Toplum Kuruluşlarını oldukça önemsemiş, her şeyi devlete bırakmamış, devletten beklememiş, kendisi organize olarak sosyal düzene oldukça önemli katkılarda bulunmuştur.

Hani hep söylenir;” Bizim medeniyetimiz vakıf medeniyeti” dir. Bu gerçeği günümüze kadar ulaşan vakıf eserleri sayesinde görebiliyoruz.

Sivil Toplum Kuruluşları, dünü, bugünü doğru okuyarak, yarına göre, geleceğe göre projeler yaparak sosyal hayata katkı yapmak için çalışmalarına hız kesmeden devam etmelidirler.

Sivil Toplum Kuruluşları devletin gören gözü, duyan kulağı, iş gören eli, anlayışı ile hareket etmesi, başarılarını arttırmasına, toplumun refahına katkı yapmasını kolaylaştırabilir.

Her insan, inanç ve hedeflerde buluşabileceği bir hizmet alanında olmayı unutmamalıdır. Sorumluluk bunu gerektirir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Mutluoğlu Arşivi