Sıkıcı gündemden 'klasik' kaçış

Her geçen gün sinema, dizi ve tiyatro oyunları arasına yeni bir klasik eserin uyarlaması katılıyor.

Sıkıcı gündemden 'klasik' kaçış

En çok satanlar listesinde artık klasik eserleri de görmeye başladık. Hem doğu hem batı klasiklerine okuyucunun gösterdiği ilgi yayınevlerini de harekete geçirdi. Önümüzdeki günlerde Milli Eğitim Bakanlığı da klasikleri yeniden basacağı müjdesini verdi.

Klasik eser, adlandırmasıyla tanımlanan ve hemen dünyanın her bölgesinde benzer kastın yapıldığı yazılı eserlere her zaman ve koşulda okuyucu ilgisi sürüyor. Klasik eserler, eğitim müfredatlarının eğilimine göre zaman içerisinde artıp azalan bir ilgiyle karşılaşsa da her halükarda okuyucunun uzandığı rafta olmayı başarıyor. Hem yerli hem de yabancı klasikler genç okuyucularla birlikte nispeten düzenli olgun okuyucuların da gündeminden düşmüyor. Temel konusu insan, insanın varlığı, tanrı, adalet ve hakikat olan klasiklere ilgi son zamanlarda yeniden yükselişte. Okuyucu süregelen ilgisini klasiklerden yine esirgemiyor ancak bu kez ilginin artmasının sebebi okuyucu değil, yayınevleri. Son zamanlarda birçok yeni yayınevi klasik yayınına başladı. Yanı sıra zaten klasik eser yayınlayan yayınevleri, yayın trafiklerini artırdılar. 2014 yılı da hem yerli hem yabancı klasikleri tekrar tekrar önümüze getirecek bir yıl olacağa benziyor. Bunda yayınevlerinin payı olduğu kadar Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'klasik' atağının da büyük katkısı olacak.

MİLLİ EĞİTİM'DEN 'KLASİK' ATAK

Klasiklere ilişkin kültür sanat camiası için yeni ve sevindirici bir haberi de ilk kez buradan ilgilileriyle paylaşabiliriz. Bilindiği üzere, Milli Eğitim Bakanlığı, cumhuriyetin ilk yıllarından yakın zamanlara kadar düzenli yayıncılık da yapıyordu. MEB Yayınları, büyük kısmı Türk edebiyatının yakından tanıdığı çok iyi çevirmenlerin elinden çıkan her biri titizlikle hazırlanmış yerli ve yabancı klasiklerin hemen tamamını yayınlamıştı. Aristo'nun derslerinden Farabi'nin eserlerine, mükemmel Balzac çevirilerinden harikulade Dostoyevski romanlarına, Mesnevi tercümelerinden Ömer Hayyam şiirlerine kadar, geniş bir coğrafyadan yüzlerce klasik eser çevirisi yapmıştı. 2014 yılı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın tekrar yayıncılığa başlayacağı yılı da müjdeliyor. MEB Yayınları, yeni çeviri ve yeni yayınların yanı sıra bugüne kadar çevirttirip yayınladığı eserlerin tekrar basımını da içeren büyük bir klasik yayıncılığa imza atacak. MEB Yayınları arasından çıkan eserlerin metne sadık kalan nitelikli çeviriler olduğunu, bu yüzden bugün hala arandığını hatırlatmak gerekir.

BANA BİR KİTAP BAS KLASİK OLSUN

Menşei ne olursa olsun, okuyucu ya da yayınevi, klasiklere ilginin artması her halükarda sevindirici bir gelişme. Türk irfanı adına insanı ve dünyayı anlamak için güzel bir adım. Daha önce klasik edebiyat eseri yayını yapmayan birçok yayınevinin de yayın takvimlerine klasikleri alması vesilesiyle klasik eserlerle ilgili bazı temel soruları, bir kısmı klasik yayınına yeni başlayan yayınevleri de olmak üzere bazı yayınevleriyle konuştuk.

TÜKENMEKTEN KAÇIŞ DURAĞIMIZ

Doğu klasiklerini yeniden basan Büyüyenay Yayınları Yayın Yönetmeni Mustafa Kirenci'ye göre güncelden kaçmanın yolu klasikler. Bu konuda şunları söylüyor bize: 'Güncel olanı bütün çıplaklığı ve şiddetiyle dolu dolu yaşıyoruz. Bu yüzden insanın yaşadığı çağ ile ilgisinde, ne merak edeceği bir şey kalmış durumda, ne de bilmediği, bilmek isteyeceği. Herkes moderniteden sıkılmış ve yorulmuş bir halde. Klasiklere yönelmeyi biraz da bu halden kaçış gibi görüyorum. Tarih kitaplarına yönelmedeki artışı da buna bağlıyorum. Günümüz insanı modern olanı tükete tükete biteviye tekrarları yaşıyor ve sıradanlıklardan yorgun. Tüketim objesi olmaktan çıkmak, bir sayı olarak ifade edilmekten kurtulmak istiyor. Bu yüzden, geçmişteki insanı, kültürü ve edebiyatı tanımak istiyor, belki kendi durumuna oralardan çareler bulmak istiyor, belki de geçmişteki insanın hayatla nasıl baş ettiğini öğrenmek istiyor. Ya da kendisine klasiklerin kadim dünyasından bir gelenek ve gelecek inşa etmeye çalışıyor.'

DOĞU KLASİKLERİNE YÖNELME VAR

Hangi klasiklerin daha fazla rağbet gördüğünü ise dönemsel ilgilerle açıklıyor: ' Bir dönem batı klasikleri çok revaçta idi. Bu devam ediyor ve günümüzde batı klasikleri serisi yayımlayan birçok yayınevi var. Ama yakın zamanlarda bazı yayınevleri doğu klasiklerine de yönelerek biraz çeşitlilik sergilemeye başladılar. Bu ilginin kalıcı olması ve niteliklerinin artarak devam etmesi temennimizdir. Yalnız bugün, örneğin doğu ve Türk klasiklerini seri halde bulabileceğimiz bir yayınevi yok. En popüler olan eserlerin bile pek azı yayımlanmış durumda. Henüz klasik arşivimizin pek çok eserini güncelleyebilmiş değiliz.'

ÇEVİRİDE TİTİZLİK GEREKİYOR

'Çevirilerin niteliği de tartışmalı bir başlık. Bir dönem çok kötü idi. Gerek batıdan gerek doğudan yapılan çeviriler ne dediği anlaşılmaz, çoğunlukla kısaltılmış ve ciddi dil problemleri taşıyan çevirilerdi' diyerek çevirilerin diline de değinen Kirenci, bu konuda güzel örneklerin ortaya çıkmaya başladığını söylüyor . Kirenci, 'Sadeleştirmelerde ise okuyucu anlamaz düşüncesiyle o kadar basit bir dile indirgendi ki, mutasavvıf ve düşünürlerin Osmanlı Türkçesi'nden günümüze yapılan sadeleştirmelerini okuduğunuz zaman, onlarda insan ne tefekkür derinliği ne de ifade gücü bulabiliyor. Hatta insan, bunları mı söylemişler diye şaşırıyor. Ama günümüzde özellikle çeviri ve sadeleştirmelerde eskiye göre daha bir dikkat ve akademik disiplin görmek mümkün. En azından iyi örnekler var' değerlendirmesini yapıyor.

SINANMIŞ ESERLERDİR

Klasiklerin basımında atağa kalkan yayınevlerinden birisi de İş Bankası Kültür Yayınları. Yayınevinin editörü Hande Kolçak, klasiklere son yıllarda okuyuculardan çok yayınevlerin büyük ilgi gösterdiği söylüyor ve bunun sebebini de şöyle açıklıyor: 'Klasik eserlerin sürekli bir okur kitlesi bulunduğu, ayrıca her okurun okuma serüveninin bir döneminde klasiklere yoğun bir şekilde eğildiğini hatırlarsak, tüm okur profilleri içinde en karma ve yaygın profilin klasik okuruna ait olduğunu söyleyebiliriz. Klasikler sınanmış, herkes için ulaşılabilir ve tecrübe edilebilir eserlerdir. Bu nedenle de klasikler herkes içindir diyebiliriz kolaylıkla. Sinema ve tiyatronun etkisi, bazı eserleri bir süre için daha görünür kılmalarıdır ancak okurları klasiklere yönlendirenin bu olduğunu söylemek, bizi daha önce sinema ya da tiyatroya uyarlanmamış eserlerin daha az okunduğu gibi yanlış bir sonuca götürür. Dolayısıyla bu etkinin oldukça sınırlı olduğunu söylemekle yetineceğim.'

YENİ ÇEVİRİLER ATEŞTEN GÖMLEK

Klasik eserlere yönelmede sinema ve tiyatrodaki uyarlamaların önemli bir katkısı olduğuna inanan isimlerden biri Elips Kitap'tan Gökçen Cansu Solter Aydıner. Aydıner'e göre uyarlamalar ve kitaplar okuyucu ve seyirci arasında bir köprü kuruyor. Aydıner'in bu konuda önemli tespitleri var: 'Okuyucunun klasiklere yönelmesinde sinema ve tiyatro uyarlamalarının etkisinin, karşılıklı olarak yadsınamayacağını düşünüyorum. 'Hamlet'i okuyan bir okur, eninde sonunda bu tiyatro eserini sahnede de izlemek isteyecektir veya televizyonda izlediği 'Hamlet' uyarlaması okuru, belki de Shakespeare ile tanıştıracak, onun eserlerine yönlendirecektir. Aynı şeyler Türk klasikleri içinde geçerli tabii. Ayrıca sadece bilim kurgu ve polisiye klasikleri bile gençleri kendine çekmekte ve klasiklerle tanıştırmakta etkili olmaktadır. Dolayısıyla orta yaşlarını süren okurların bu engin klasikler kaynağını okumaya devam etmelerinin yanında gençler de her geçen gün bu hazinenin farkına varıyor ve klasik okurları olmaya başlıyorlar. Klasikler deyince çocuk edebiyatı klasiklerini de unutmamak gerekir. Çocuklarımızı nitelikli edebiyatla tanıştırmanın, onlara bu keyfi aşılamanın belki de ilk ve en güzel yolu bu eserlerden geçmektedir. Bunları okuyan çocuklar ileride klasik eserleri tartıp değerlendirebilecek, onlarla en iyi şekilde kendini besleyebilecek, edebî zevkleri yüksek okurlar olacaklardır.'

'Klasiklerin azımsanmayacak bir miktarı dilimize çevrilmemiştir, özellikle bilim kurgu vs. türlerinde' diyen Aydıner, çeviri işindeki başarısızlığın okuru olumsuz etkileyeceğinin de altını çiziyor. Aydıner, 'Eğer okurları kazanmak istiyorsak nitelikli çeviri birincil önceliğimiz olmalı, daha olgun ve bilinçli okurlar zaten çeviri bir eseri alırken çevirmenine bakmayı alışkanlık hâline getirmiş okurlardır. Klasik eserlerin yeni çevirilerinin yapılması aslında ateşten bir gömlek' yorumunu yapıyor.

PİYASA SAVAŞI VAR

İthaki Yayınları'nın editörü Selçuk Aylar ise son yıllarda ard arda basılan klasiklere farklı bir yerden bakıyor. 'Bugün yayınlanan çeviri sayısına bakarak bu ilginin arttığı izlenimine kapılmamızın arkasında asıl itibariyle 'klasikler piyasası'nın kızışmış olması yatmakta. Yani biraz nicelikle ilgili bir durum bu' diyen Aylar, 'Okur sayısının artması, bunların ekonomik durumunda görülen çeşitlilik vs. rahatlıkla yeni yayımlara fırsat veriyor. Sonuçta yayın dünyasının iyi kötü sayısız çeviriyle dolması akla niteliğe ilişkin sorular getirse de, okurların çok büyük kısmının 'okunması mecburi eserler' listesinin dışına çıkmadığı ya da fiyatlandırma dışında eleştiri kriterine sahip olmadığı da bir gerçek. Bunlar birbirini besleyen olgular' tespitinde bulunuyor.

İLGİYİ MÜFREDAT BELİRLİYOR

Klasik türleri arasında hangilerinin daha çok rağbet gördüğüne de değinen Aylar şöyle devam ediyor: 'Klasiklerde hangilerinin daha çok rağbet gördüğü, istatistiksel verilerle yanıtlanabilecek bir soru. Birbirine yakın oranlardan bahsetmek mümkün olabileceği gibi, döneme ve coğrafyaya göre değişiklikler saptamak da mümkün. Ama en önemlisi, müfredatın ortaya çıkacak rakamlardaki etkisini tespit edebilmek olurdu. Klasiklerle  ilgili okuma faaliyetinin -üniversiteler dâhil olmak üzere- bir şekilde müfredatı takip ettiğini gözlemlemek yanlış olmaz. Evet, bugünün çevirilerinde baskın eğilim metne sadık kalmak. Üslup bir yana, daha önceki çevirileri zedeleyen atlanmış ya da sansürlenmiş pasajlar vs. bugün nadiren karşımıza çıkıyor.'

BATI, DOĞU'NUN ÖNÜNDE

Şule Yayınları'nın editörü Naime Erkovan ise Batı ve Doğu klasiklerini karşılaştırarak kitap okuyucusuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: 'Yalnızca klasiklere değil, genel anlamda bilinçli okumaya da ilgi artmış durumda. Gerçek bir okur olma yolunun klasikleri tanımaktan geçtiği düşüncesi gitgide güçlenmekte. Bunun bir de yayınevi cephesi var. Klasik eserlerin telif hakkına sahip olmayışları, yayınevlerini ciddi bir masraftan kurtarmakta ve yayın yelpazelerinin genişlemesini sağlamaktadır. Klasik eserler arasında bizim gözlemlediğimiz, Batı klasikleri daha fazla ilgi görüyor çünkü onların tanıtımları yalnızca yerel medyayla değil, dünya medyası aracılığıyla da sağlanıyor. Maalesef Türk klasikleri sinema veya televizyon dünyasına aktarılınca ancak dikkat çeker duruma gelmiş bulunuyor. Kendi klasiklerimize ve Doğu'nunkilere biraz daha yabancı kalıyoruz. Oysa Doğu'ya gerçek anlamda yönelebilsek birçok Batı klasiğinin temelinde onların var olduğunu görebiliriz.'