Sevcan Orhan: İnsanda değişmeyen tek şey duygudur
Sevcan Orhan, "İnsanda değişmeyen şey duygudur. Türkü, müzik, sanat dediğiniz şey de duygudur. Pir Sultan Abdal'ın türküsünü aynı duyguyla söylüyorum ve benden sonrakinin de aynı duyguyla söyleyebilmesinin tek sebebi o duygunun değişmemesidir." dedi.
"Nenni Bebek", "Bir Türküydü Yaşamak", "Adı Aşk", "Zemheriden Ötesi Bahar", "Düşten Gerçeğe" albümlerine imza atan, "Tatlı Dile Güler Yüze" ve "Dillere Destan" adlı televizyon programlarını yapan Sevcan Orhan, sanat hayatına ve türkülerin halk kültüründeki yerine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Erzincanlı bir ailenin İstanbul'da dünyaya gelen çocuğu olan Orhan, ilkokul yıllarından itibaren müzikle iç içe bir hayatı olduğunu belirterek. "Bizim evde herkesin sesi güzeldir. O yüzden bir şey yapmak lazım. Müzikle ilgili bağlama çalıyordum. Babam da kız başına gitmesin diye, ağabeyimle ikimizi bağlama kursuna gönderdi. Ağabeyim daha iyi bağlama çalınca dedim ki 'Buradan bana ekmek yok. Ben iyisi mi söyleyeyim. Hiç değilse hayatımızı idame ettirebiliriz. Biri çalsın biri söylesin.' Böyle bir hayat." diye konuştu.
Orhan, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarını kazandığını ve ilk albümünü konservatuvar öğrencisiyken yaptığını dile getirdi.
Albüm çıkarana kadar hiçbir yerde profesyonel olarak sahne almadığını vurgulayan Orhan, şu bilgileri verdi:
"O zaman benim yapımcılarım, devam ettiğim dershanelerin hocalarıydı. Onlar da amatördü aslında. Fakat albüm yani Aynalı Körük'ün olduğu albüm güzel bir şekilde, iyi gitti. Sonrasında onlar da bu iyi gidişin altından kalkamadı. Firma kapandı zaten ama ben yoluma tek başıma devam ettim. Okul bittikten hemen sonra 'Tatlı Dile, Güler Yüze' adıyla TRT'de bir program teklifi geldi. 4 yıl boyunca yaz kış yani yaz arası verilmeden 4 yıl bilfiil devam eden bir programdı. İşte tam da orada eğitildim aslında. Yani ben ekran adabını, TRT üslubunu orada öğrendim. Çünkü gerçekten bir okul. Bir de Ankara Arı Stüdyosu, tarihi bir yerdir orası, orada program yapıyordum, TRT'de yetiştim diyebilirim. Beni herkes TRT sanatçısı zanneder ama hayır öyle değilim. Fakat TRT, oranın adabını biraz almak mecburiyetinde bırakan bir kurum. Kuralları olan, kaidelerine uyulması gereken bir kurum."
"Hiç gitmeden ben size Tokat'ı, Sivas'ı, Erzurum'u, Diyarbakır'ı anlatabilirim"
Sevcan Orhan, halk müziğini sevmenin bir yaşam biçimi olduğuna işaret ederek, türküler söylenen bir aile ortamında çocukluk yıllarının geçtiğini, küçük yaşlarda anlamını bilmediği türküleri ezbere bildiğini dile getirdi.
Küçükken ezberlediği türküleri yıllar geçtikçe anladığının altını çizen sanatçı, "Aslında halk müziğini bilen, seven ve icra eden insanlar, bunu bir yaşam biçimine dönüştürüyor. Yani ben Anadolu'yu biliyorum. Hiç gitmeden ben size Tokat'ı, Sivas'ı, Erzurum'u, Diyarbakır'ı anlatabilirim. Yani o coğrafyaya dair bir şeyler söyleyebilirim. Oranın ilçelerini size söyleyebilirim. Hiç gitmeden coğrafya ve tarihi öğreniyorsunuz. Anadolu'nun kadim öğretilerini öğrendiğiniz deyişlerden, semahlardan, nefeslerden inanılmaz bir bilgelik akıyor. Derya deniz ucu bucağı yok." ifadelerini kullandı.
Orhan, her türkünün dönem dönem iyi ve kötü şeyler yaşattığını kaydederek, bir hatırasını şu sözlerle anlattı:
"TRT'de bir gün Zafer Gündoğdu program yapıyor. Benim de bu mesleğe başladığım birinci yıl yani 18-19 yaşındayım, 20 yok. Bir usta, bir çırak, Belkıs Akkale konuk, ben de bir çırağım. O hafta Gaziantep türküleri işlenecek. Belkıs Akkale tabii ki kendi repertuvarını okuyor. Ben bir çırak olarak ustalar hangi repertuvarı istiyorsa onu söyleyeceğim. 'Hışı Hışı Hançer Boynuma' diye bir Gaziantep türküsü var, form olarak da basit bir türkü. Ben bu türküyü ezberleyemiyorum. Ezber yapamıyorum, provada şaşırıyorum. Zafer ağabeye 'bir nota sehpası koyabilir miyiz' dedim. Yönetmenin görüntüsünü bozduğu için 'Olmaz.' dedi. Ben de elime yazdım fakat okurken de bakamıyorum. Bakınca kötü gözükecek diye düşünüyorum. Astigmat var bende, küçük yazmışım okuyamıyorum. Allah'ım tam bir kabustu. Birinci, ikinci, üçüncü tekrar. Ben olsam oradaki seyircilerin yerinde, 'Kızım git başka bir iş yap. Senden hiçbir şey olmaz.' derdim. Finalde söylemişim ve oturup ailece izliyoruz. Kamerada eller görünüyor. Sanki Arapça dua yazmışım, asla sözlerini unutmayacağım tek türküdür."
"İnsanda değişmeyen tek şey duygudur"
Sevcan Orhan, yaşam tarzı ve hayatıyla usta sanatçı Belkıs Akkale'yi kendisine örnek aldığını aktardı.
Bir dönem, ekranda başka birini izliyor gibi olduğunu ve kendisini sevemediğini ifade eden sanatçı, şöyle konuştu:
"Ustalarımızın biraz keskin çizgileri vardı. Böyle oturulmaz, öyle gidilmez, o şekilde konuşulmaz, fazla gülünmez, çok da konuşulmaz... Ben bunlara çok uyan bir tip değilim aslında. Sonra dedim ki 'Bu iş böyle olmayacak, ya kendin olacaksın ve kaybedeceksin ya da başka biri olup kaybedeceksin.' Ama en azından kendin olduğunda kazanabilme şansın var. Örnek aldığım, akıl danıştığım çok ustam oldu. Arif Sağ hayatımın dönüm noktasıdır. 10 yaşındayken kendisini dinlediğim bir Harbiye Açıkhava konseri sırasında bu işi yapmaya karar verdim. 'Bir gün o sahnede olmalıyım' diye karar verdiğim andır."
Orhan, her dönemin kendi yaşayışını belirlediğine vurgu yaparak, "Hayatta değişmeyen tek şey değişim. Bu kuşak da kendi yaşam tarzını bulacak. Hayatta her şey değişebilir. Giyim kuşam, saç şekli, inanışlar, inançlar, yaşam koşulları, oturduğumuz koltuk, kullandığınız telefon, teknoloji, her şey... İnsanda değişmeyen tek şey duygudur. Düşünceniz de değişir ama duygunuz değişmez. Türkü, müzik, sanat dediğiniz şey de duygudur. O yüzden ben Pir Sultan Abdal'ın türküsünü bugün aynı duyguyla söylüyorum ve benden sonrakinin de aynı duyguyla söyleyebilmesinin tek sebebi insana ait o duygunun değişmemesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkülerin ninni, ağıt, oyun havası gibi formlarıyla hayatın her alanında var olduğunun altını çizen sanatçıOrhan, sözlerine şöyle devam etti:
"Halk söyler türkü olur, türküler söylenir halk öğrenir. Bakalım şimdiki zamanın çocukları ileriye neler söyleyecek, neler bırakacak? Ben özellikle dijital mecralar için bol bol türkü, şarkı söylüyorum. Akustik videolar hazırlıyorum. Kendi firmamı kurmaya karar verdim. Albüm artık hiçbirimiz yapmayacağız, o süreç geçti. Ben çıktığımda kaset vardı. Şimdi iTunes, Spotify, Fizy diye bir şeyler var. Tek tek eserlerin alınıp dinlendiği mecralar var. Dinleyicilerde de hakikaten karşılık bulduğunu görünce çok mutlu olduğum bir dönem geçiriyorum."