Zulüm; güçlü bir kimsenin yasaya ve vicdana aykırı olarak başkasına yaptığı kötü, acımasız, kıyıcı davranış, işkence anlamına gelir.
Arapça "zim" kökünden gelen aynı anlama gelen "zulm" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük zalama "zorbalık etti, hak ve adalete aykırı davrandı" fiilinin mastarıdır. Bu sözcük Arapça zulmat "kararma, karanlık" sözcüğü ile eş kökenlidir.
Kur'ân'ın üzerinde en çok durduğu kavramlardan biri de zulümdür. Aynı kökden gelen kelimelerle birlikte, Kur'ân'da üç yüz'e yakın yerde geçmektedir. Allah'u Teala zulümün her türlüsünü haram kılmış; efendimiz (sav) ise ümmetini bu hususta her daim uyarmıştır.
İslam’da zulm üç başlıkta incelenir: İnsanın Allah'a karşı işlediği zulüm, insanlar arasındaki zulüm ve insanın kendi kendine ettiği zulüm.
İnsanın Allah'a karşı işlediği zulüm, şirk ve küfürdür. Yüce Allah'ın varlığını, birliğini inkâr etmek, İslami inkar etmek Rabb'imize karşı gelmek, O’na karşı işlenilen en büyük zulümlerdendir.
Zulmün bir çeşidi de, insanın kendi kendine ettiği zulümdür. Şirke bulaşmak, Rabbimize karşı isyankar olmak yahut inandığımız halde günahkar olmamız kendimize ettiğimiz zulümlerdendir.
Araf suresinde: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve rahmet etmezsen, gerçekten zarara uğrayanlardan oluruz." ayeti kerimesi geçmektedir. Bu ayet, Hazreti Adem ve Havva validemizin Allah'a itaatsizlik etmeleri yüzünden cennetten çıkarılmaları sonucunda ettikleri duadır.
"Sonra Kitabı kullarımız arasında seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir, kimi orta gidendir, kimi de Allah'ın izniyle hayırda öne geçendir. İşte büyük lütuf budur" (Fâtır/32)
Bir de insanlar arasındaki zulüm vardır ki bunun yüzlerce çeşiti vardır.
Adâlete aykırı davranma, hak edene hakkını vermeme, haksızlık, adaletsizlik, zorbalık etmek, eziyet vermek, cefa çektirmek zulüm ile aynı manayı barındırır. Fırsatçılık yapmak, hile yapmak, yalan söylemek, malı fahiş fiyatla satmak, kira fiyatlarını fahiş tutmak zulümdür.
Ebû Seleme bin Abdurrahmân Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre, onunla kavminden bazı insanlar arasında bir anlaşmazlık vardı. Bu konuyu Hz. Ayşe’ye açınca, muhterem vâlidemiz şöyle dedi:
“–Ey Ebû Seleme, toprak hususunda haksızlık yapmaktan sakın! Çünkü Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurdu:
"Kim bir karış mikdarı bir yere zulümle sahip olursa, o yer yedi kat altıyla birlikte boynuna dolanır."
İşin ehemmiyeti öyle büyük ki Efendimiz (sav): "Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacaktır." buyurarak ümmetini uyarmıştır.