O gün ilk taşı günahsız olanınız atsın. Hz İsa
Elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görür der Maslow. Aynı zamanda psikolojinin temel kuramlarının inşacılarındandır. Kadim medeniyetimizde de testinde ne varsa o aka. İçinde ne varsa o taşa. Güzel bakan güzel görür güzel gören güzel düşünür güzel düşünen güzel yaşar sırrınca hayatın nasıl ve ne şekilde süreceğini çekiç ya da çividen sıyrılıp gül yetiştiren adama dönüşeceğinin temel düsturunu ortaya koymaktadır. Bu kadim medeniyet rivayet odur ki ‘‘ Nebilerden bir tanesi bir yerden başka bir yere hicret ederken yerde yatmakta olan ölü bir köpeğin dişlerini göstererek ne güzel dişleri var’’ derler. Zihnimizi ve kalbimizi bir an olsun şu misale namzet etmeye çalışacağım. Konumuz zor bir mesele gayemizde hasıl olan oldukça güzel bakan ve güzel gören insanlardan olma özelliğimizi diri tutmak olacaktır.
Sevgili okur müşahede ediyoruz ki bu asır bereketli bir asır. Müspet ve menfi bağlamların dolu dizgin yaşandığı bir dönemde hayata dokunma telaşı olanlara ithafen bol malzemeli bir dünya Şer bildiğimizde hayır hayrı bildiğimizde şer hakikatine yaslanarak Hâlıkı şer şer değildir kesbi şer şerdir diyoruz. Mevzuumuzu şu örnekle biraz daha açacak olursak ateşle ekmekte pişirirsin kendini de yakarsın ateşin kullanımına göre değerlilik kazanır elması kömürden ayırtan ateşin varlığına da bizzat şer diyemezsin. Bilim sanat felsefe teknoloji ateşin varlığı kadar hakikatli! İnsanın varlığı hatta şeytanın varlığı da kıymetli! Elması ruhlu eşrefi mahlûk olmuş insanı kömür tıynetli bel hum adal olmuş insandan ayıran da şeytanın varlığıdır. Tekâmülde günahın varlığı vardır.
Efenim başa dönecek olursak tarafıma ve tarafınıza düşen hissenin taş kadar ağır bir yanı da vardır ki o da apaçık bir şekilde haddini bilme olduğunun önermesidir. Haddini bil! Ölçünü bil! Cürmünü bil! Hatanı bil! Yanlışını bil! Doğrunu Bil! Kendini bil! Emri ile yekvücut olmuş bu ikaz toplumun olmazsa olmaz evvela kendini elekten geçirme önceliğidir. Akabinde bir birine karşı hatta her canlı cansıza yönelik merhamet şefkat iyilik güzel bakabilme becerisinin üzerinde yoğunlaşmanın elzem oluşunu açıkça ortaya koyuyor. Şayet taş atılmayacaksa o halde gül atılmalı!
Bu zor mesele de elimizde çekiç mi yoksa çivi mi bilmecesinden ziyade olayların ve şahısların üzerinde benim varlığım duruşum onda iyilik güzellik adına olumlu neticeler bırakıyor mu yoksa yaralardan bir yara mı açıyorum temas ettiğim yerlerde sorusu ile bizleri karşı karşıya bırakıyor.
Kusursuz dost arayan kardeş arayan yoldaş arayan dostsuz kalma ilkesi zihnimin ve kalbimin derinliklerinde bir ikaz lambası gibi yanıp sönerken kendi kusurlarımın gölgesinde avuçlarımı ve ceplerimi doldurduğum yerlerden taşları atmak teşbihiyle-suretiyle yüklerden arınıyorum. Başta kendime arkadaşıma dostuma haksızlık etmekten sıyrılarak kusurlarını güzel yanları ile tebdil edebilmenin telaşına düşüyorum. Bir ses bana düşmanlık edeceksen bir türlü dizginleyemediğin her an seni belaya sevk eden nefsine düşmanlık et diyor irkiliyorum. Merhamet etmeyene merhamet edilmez prensibini dil din ırk ayırt etmeksizin mazlumun yanında zalimin karşısında var olma sancısıyla yoğuruyorum. Her türlü damgalamanın zulmünden sıyrılıp kusurlara yönelik duyduğum nedametli gözyaşının iyileştiriciliğine koşuyorum. Bütün günahları affedecek olanın rahmetine iltica etmenin sancısındayım.
Zor bir mesele üzerinde adımlarken başkası ne der zulmünü terk edercesine toplumu bir arada tutacak kaşında güzel gözünde güzel diyebilecek ruhları arıyorum. Definelere malik viraneleri arzuluyorum. Susamış köpeği kuyudan ayakkabısı ile su doldurup kainatı ferahlatan gönüllere el kaldırıyorum. Başkasının ayıplarıyla kusurlarıyla eksiklikleriyle yanlışlarıyla harcanacak zamanımız kalmadı. Narsizmin yoğun yaşandığı Kibrin çepe çevrelediği dünyamızda bir ikindi vakti ağacın gölgesinde gölgelenen yolcunun uğraşacağı ne varsa onunla uğraşmak elzemini gerekliliğini zorunluluğunu taşıyorum. İyilik iyidir biliyorum. Dil yarası, el yarası ve yaranın her türlüsünden gönül merhemine yöneliyorum.
Zor bir meselenin en kolay tarafı şuan satırları okurken zihninizde ve kalbinizde bulduklarınızdır.
Zor olan
Sahi ne demişti şair?
Seni öldürmeye gelen sende dirilsin.