Tüm dünyanın olduğu gibi bizlerinde Covid-19 pandemisi ile meşgul olduğumuz, ölüm haberleri yatıp ve aşı ile ilgili gelişmelerin haberleri ile kalktığımız ve maç skoru takip eder gibi vaka, ölüm ve iyileşen sayısı takip ettiğimiz şu günlerde bilen bilmeyen herkesin dilinde Coronavirüs salgınına karşı aşı çalışmaları ve aşı olup olmamanın faydaları ve zararları üzerine konuşuluyor.
Özellikle sosyal medyada aşı konusunda, tıp konusunda, bağışıklık konusunda en ufak bir bilgisi dahi olmayan, çocukluğunda olduğu difteri, kızamık, BCG aşısı vb... aşılardan başka aşıyla hiçbir teması olmayan, kulaktan duyduklarından başka hiçbir araştırması, bilgisi olmayan pek çok kişi aşı olup olmamanın faydası ve zararı üzerine fikir beyan ediyor. Fikir serdedenlerin bir kısmı aşı olmanın insanı covid-19 virüsünden koruyacağını savunurken; büyük bir kısmı genetiği değiştireceğini, bağışıklık sistemini başka viral ataklara karşı savunmasız kılacağını, insanın DNA'sını bozacağını ve zombi insanlar meydana çıkaracağını vesaire iddia ediyorlar. "Aşı olsak mı, olmasak mı?" tartışması içerisinde bazıları aşı olduğu zaman insanın, insanlıktan çıkacağı, genellikle akılsız bir ceset haline geleceği, başkaları tarafından yönlendirilebileceği, transhümanizm etkisi ile "cyborg"lara dönüşeceği, yapay zekanın insan zekasını ele geçireceği ve insanların yaşayan cesetler haline gelip "zombi"leşeceği gibi görüşler serdediyorlar.
"Zombi" kelimesi Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre dilimize İngilizce'den geçmiş bir sözcük. TDK sözlüğüne göre "zombi" kelimesi: "hortlak veya uykusuzluktan, yorgunluktan serseme dönmüş kişi" olarak tarif ediliyor. Zombi kelimesi de İngilizceye, İngiltere'nin sömürmüş olduğu Afrika ülkelerinden Kongo dilinde kullanılan ve Nzambi (Mezardan kalkarak,insan etiyle beslenen hortlak tanrıya verilen isim) sözcüğünden uyarlandığı ifade edilen bir sözcük. Zombi modern kültürde, düşünme yetisini kaybetmiş, hissiz, duygusuz, merhametsiz, sadece biyolojik ihtiyaçlarına odaklanmış, belirli bir merkez -ki bu bilim kurgu filmlerinde karşımıza karanlık bir güç, karanlık bir merkez olarak çıkıyor- tarafından kontrol edilen ve üst karanlık görünmez merkezin sadistçe ve faşistce emirleri ile hareket eden cesetler olarak anlatılır.
Peki antiviral bir aşı gerçek manada insanı zombileştirir mi? Olası aşının bağışıklık sistemine zarar vereceği, insanı daha savunmasız kılacağı gibi tıbbi endişeleri yok saymamakla beraber; asıl üzerinde durmanız gereken konunun henüz daha aşı olmadan bile toplumumuzun zombileşip, zombileşmediği hususunu irdelemek olacaktır. Bugün özellikle X, Y, Z kuşağı diye adlandırılan gençlerimize baktığımızda esasen zihnen, fikren, kalben, inanç noktasında, zombileştiklerine şahit oluyoruz. Çünkü düşünmek, düşünce üretmek, çevresinde olup biten hadiseleri akıl ve mantık çerçevesinde yada inancı çerçevesinde değerlendirmek isteyen bir toplum yapısı söz konusu değil. Herhangi bir konuda yönlendirmelere göre ya toptan kabulcu veya toptan retçi tarafta yer alabiliyorlar. Bugün toplumumuzun %99'u resmi istatistiklere göre Müslüman kabul edilmiş olsa bile esasen büyük bir kısmının manen yaşayan ölüler olduğunu ifade etmek sanırım meramımızı anlatmak noktasında daha isabetli olacaktır.
Yılbaşına bir aydan daha kısa bir süre kaldığı şu günlerde pandemi sebebiyle bütün kısıtlamalara rağmen piyango bayilerinin önünde uzun kuyruklar, izdihamlar oluşmaya başladı. Diğer taraftan konusu fuhuş, aldatma, ensest ilişkiler olan, konusu sahtekarlık, dolandırıcılık, şiddet, hile, entrika olan diziler reyting sıralamalarında en üstlerde yer alıyor. Kumar oynamak, oynatmak ve reklamını yapmak kanunen yasak ama kumardan daha fazla yıkıma sebep olan faiz serbest ve her akşam neredeyse tüm reklam kuşaklarında özendiren, teşvik eden reklamları yapılıyor ve kimse bundan rahatsızlık duymuyor. Aynı şekilde alkol ve zararları sadece sahte rakıdan insanlar öldüğünde yada kör olduğunda gündeme geliyor. Sanki sahte olmayanı hayatın bir parçasıymış gibi %99'u Müslüman kabul edilen bir ülkede yaygınlaşmaya, kullanılmaya devam ediyor. Cinsel taciz, tecavüz hadiseleri artık bu fiilleri işleyenlerin siyasi kimliklerine göre masum ve sıradan kabul edilip, kimliği öteki taraftansa tepki gösteriliyor. Cinayetler, hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, haberleri her gün haber programlarını süslüyor. İslam toplumunun ictimai hayatında olmaması gereken haramlar vakayı adiyeden kabul edilir duruma geldi. İslam Dininin haram kıldığı, toplumun temelini dinamitleyen hadiseler ne tuhaftır ki; toplumda, poşetin 25 kuruş olması kadar reaksiyon almıyor.
İnsanın ruhu, bedenini terk ettiğin zaman insan biyolojik olarak ölür. İnancı(imanı), ruhunu terk ettiği zamanda insan, manen ölür. Düşünceleri, kalbini-gönlünü terkettiği zamanda zihnen ölür. Bugün toplumuzda manen, zihnen ölmüş milyonlarca zombi aramızda yaşıyor ve bunlara herhangi bir tıbbi biyolojik aşı da yapılmadı. Bu insanlara yapılan aşı bilinç altını farklı kaynaklardan beslemek suretiyle yapılan seküler, pozitivist bir aşı. Aşının markası bazen kemalizm oldu, bazen laiklik, bazen çağdaşlık, bazen batılılaşmak. "On yılda onbeş milyon genç yarattık en baştan" ifadesiyle aslında on yılda onbeş milyon gencin manen, zihnen, fikren, ahlaken zombileşmiş olmasıydı. Öyle bir zombileştirilmişti ki tarihe düşmanlık etmek, tarihi değerlere saldırmak, dine ve dini değerlere saldırmak; artık bilim kurgu filmlerindeki mezarlarından kalkan cesetlerin o karanlık odak noktadan aldıkları emir gereği, yaşayan her insana canlıya saldırmaları gibi bir saldırı ve zombi harekatıydı.
Doksan yıl sonra artık zombiler öyle bir noktaya geldiler ki; kendilerinin durumunu normal, yani inançsızlığı, kültürsüzlüğü, tarihsizliği, fikirsizliği normal; tarihe ,inanca, kültüre, medeniyete, bize ait olan değerlere sahip çıkmayı anormal olarak değerlendirmeye başladılar. Manevi zombiler, manevi ve kültürel değerlere saldırarak beslendiler semirdiler. Öyle bir duruma geldik ki; en iyi yalan söyleyen zombinin, en fazla tahribat yapan, toplumun başına en büyük belaları açan zombinin kahramanlaştırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Covid-19 aşısının ihtimal ki; insan bedeninde oluşturabileceği tahribatın boyutundan ürküpte inançsızlığın ve kimliksizliğin oluşturduğu ve oluşturmaya devam etti tahribatı görmemek, "Yaa nasıl olsa film bitince ekran kararır!" rahatlığında ki izleyicinin durumundan daha vahimdir.
Covid-19 aşısının, DNA'yı tahrip etmesi, insanın fıtratını bozması, değiştirmesi sadece şu anda üzerinde konuşulan bir ihtimal... Ama anlatmaya çalıştığım neslin ifsadı, inancın ifsadı, kültür ve tarih bilincinin yok edilmesi gerçekleşmiş ve etkilerini her geçen gün artırarak devam etmekte olan bir realite. Fakat manevi zombilerin sesi, toplumdan daha fazla çıktığından dolayı kimse zombilere dokunmaya cesaret edemiyor. Bu durumdan kurtulmamızın çözümü sağlıklı, köklü bir eğitim reformundan geçiyor. Ancak eğitim reformu her hangi bir kimse tarafından dillendirdiği veya buna yönelik adım atıldığı zaman "manevi zombiler" koro halinde bağırmaya başladığı için gürültülerinden, aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibi insanların çığlıkları bile duyulmaz hale geliyor. Bu toplumu seksen-doksan yıldır zombileştiren aşı, tevhid-i tedrisat ve harf devrimi ile başlayan, Fulbright anlaşması ile kemikleşen eğitim aşısıdır.
Toplumumuzu yeniden inanç, akıl, zihin, ruh sağlığına kavuşturacak olan da karşı bir eğitim aşısı, panzehir bir inanç eğitimidir. Bunu yapmadığımız zaman zihinler iğdiş edilmeye, tavşanın suyunun suyu, tavşandan fazla itibar görmeye devam edecektir. Biyolojik olarak hayatımızı kaybetmekten veya bedensel bir takım rahatsızlıklara düçâr olmaktan korktuğumuz kadar manevi ölümümüzden ve ruhi illetlerden korkmuyorsak zombi aşısı bedenimize çoktan sirayet etmiş demektir. Covid-19 virüsü bir kere öldürüyor ama seküler, pozitivist, materyalist hayat algısı aşısı her gün, binlerce, milyonlarca kez, milyonları bulan sayıdaki insanı hissizleştirmeye manevi olarak öldürmeye devam ediyor. Durumun farkında değilsek, inancı, aklı, ruhu, maneviyatı, hissiyatı ele geçirilmiş birer manevi zombiye dönüşmüşüz demektir. İnsan sadece beden değildir...