Zan ve Zaaf

Necmettin Şimşek
Geçen hafta “O Treni Kaçırdık” başlıklı yazımda teknolojik ve ticaret açısından geri kaldığımızdan bahsetmiştim.
 
Bu hafta hepimizin iliklerine kadar bildiği fakat çok sonra konuşabildiğimiz gerçekler olan zan yani gerçeğini bilmeden ihtimal üzerine hüküm vermeden ve zaaf olarak adlandırılan zayıflıklardan bahsetmeliyim.
 
Made in Turkey.
 
Ülke olarak endüstrilerde ne yaptık. Sanayide hâkim ekonomi üretebiliyor muyuz?
 
Almanya, 20’inci Yüzyılla birlikte ve özellikle 1. Dünya Savaşı ve sonrasında endüstriyel güç olarak Avrupa’nın etkin gücü haline geldi.
 
Belki okuyunca şaşıracaksınız ama oysa çok değil 18. Yüzyıl’da Avrupa genelinde ve özellikle İngiltere’de de satılmaya başlanan Alman ürünleri o kadar kalitesiz ve ucuzdu ki, İngilizler bu ürünlerin yerli ürünlerle karışmasını engellemek amacı ile ülkede satılan tüm ürünlere menşeini gösteren bir damga konulmasını şartı getirdi.
 
Her ne kadar İngiliz tüketicileri koruma çabası olarak da gözükse aslında amaç; Britanya Krallığı’nın yerli ürünlerine göre çok çok daha ucuza satılan başta Almanya menşeili ürünler olmak üzere İngiltere pazarını işgal eden tüm yabancı ürünleri kontrol altına almaktı.
 
Geçmişte “ucuz fakat kalitesiz mal” anlamına gelen “Made in Germany” damgası gelişen Alman endüstrisi sayesinde zamanla “kaliteli üretilmiş ve dayanıklılığı ile rakiplerine fark atan” anlamına karşılık gelmeye başladı.
 
Tıpkı bugünün Çin’i gibi…
 
Pekiyi bu nasıl oldu?
 
Özellikle ikinci dünya savaşından sonra yeniden kurulan Avrupa ve yenidünyada artan yaşam kalitesinin bir sonucu olarak, insanların tüketime yönelmesi doğal olarak rekabette kaliteyi belirleyici bir husus haline getirdi.
 
Rekabette kalite yani nitelik ile yarış öne çıkınca inovasyon, teknoloji, tasarım ve lüks gibi kavramlar da tüketimde belirleyici faktörler haline geldiler.
 
İşte böylesi bir dönemde bilimsel ve teknolojik alandaki ilerlemeler, tüm endüstrilerde üretim süreçlerini temelden değiştirmeye başladı.
 
Özellikle 2.Dünya Savaşı sonrası Almanya‘nın iyi çalışan ve sağlam sistemlere oturtulmuş tüm dünyaya ihracat yapabilen bir endüstrisi vardı.
 
Avrupa Birliği (AB) içindeki sadece ekonomik değil, siyasal gücünü de dikkate alırsak pek çok AB ülkesinin Almanya’ya muhtaç olduğunu inkâr edemeyiz.
 
Almaya 18’inci yüzyılın o ezik ülkesi değil artık.
 
Dahası bankaları ve finansal gücü, otomotiv sektörü başta olmak üzere, kimya, makine ve silah sanayi ile dünya çapında söz söyleyebilen, hatta yeri geldiğinde yüksek sesle de konuşabilen bir ülke artık Almanya.
 
Dünya nüfusunun ve buna bağlı tüketimde yaşanan hızlı artış, rekabette teknoloji ve yeniliğin doruğa çıkması, kapitalizmin hiyerarşisi içinde daha yukarı doğru yer değiştirmelere yol açtı doğal olarak.
 
Made in China ve PRC
 
Artık Made in Chine kötü zannına karşı Product Registration in China etiketleri revaçta.
 
Yüksek hızlı trende oturmak, eve dönerken yeni yıl için yapılan online alışverişten alınan eşyaları götürmek, trende QR koduyla ödeme yaparak yemek sipariş etmek ve trenden inince internet üzerinden çağrılan taksiye binmek… Bu tür sahneler pek çok Çinli için sıradan hale geldi.
 
Gündelik hayatın parçası haline gelmiş olan önemli yeniliklerden bazıları, yüksek hızlı demiryolu ağının, e-ticaretin, mobil ödemenin ve paylaşım ekonomisinin, dünya çapında görülen gidişata öncülük ediyor. Yüksek hızlı tren, mobil ödeme, paylaşılan bisikletler ve çevrimiçi alışveriş, Çin’in “4 yeni buluşu” olarak bilinir. Bunlarla birlikte, Çin ekonomisinin büyüme modelinin değişmesi sürecinde kayda değer sonuçlar elde etti.
 
Sonuç Olarak;
 
Almanya, savaştan sonra yeniden yapılanmaya başladığında ülke olarak ve yöneticiler hep birlikte ülkede üretilmeyen hiçbir ürünü kullanmama kararı aldılar.
 
Bir dönem otomobillere camsız bile kullandılar. Ne zaman cam yaptılar, otomobillere cam taktılar.
 
Çin de aynı yöntemleri izleyerek çok sabrederek uzun soluklu projeler yaptı.
 
Ülkemizde 1 yılı geçen durgunluğun tek sebebi olmasa da en önemli sebebi üretimde olması gereken firmaların durağan olması ve işlerine yatırım yerine faizde beklemeleridir.
 
Kiminin zaafı futbol, kiminin zaafı otomobiller….
Ne kadar az zaaf o kadar müreffef olunur.