İntihar ne demek biliyoruz ama intiharın yavaşı da mı olurmuş der gibisiniz…
Gelin birlikte değerlendirelim.
İnsanın; ne şekilde olursa olsun kendini öldürmesine intihar deniyorsa, intihar Allah’ın yaratmış olduğu cana kıymaksa, bir başka deyişle bir kimsenin bir an, hızlıca, çabucak yaşamı sona erdirme, zamanı bir çırpıda bıçak gibi kesme haliyse intihar…
Yavaş intihar da; bir an değil de zamanla, hızlıca değil de yavaşça, çabucak değil de sakince, bir çırpıda bıçak gibi kesmek değil de dilim dilim kesmektir zamanı…
İntihar ömrü sona erdirmektir. Yavaş intihar ise ömrü boşa geçirerek ölümü beklemektir.
O halde intihar ile yavaş intihar arasında sadece zaman farkı var. Biri hızlı çekimde cana kıyarken, diğeri ağır çekimde can çekişiyor. Sanki yavaş yavaş intihar ediyor gibi.
Evet yavaş intihar bir çeşit zaman israfıdır. Zamanı bereketsiz geçirmektir.
Oysa zaman bireyin ve toplumun ana sermayesidir. Sermayeyi israf etmek hepimize, ülkemize kan kaybettiriyor. Terörden dahi daha çok kan kaybettiriyor. Nasıl mı? Küçük bir matematik hesabı ile izah etmeye çalışayım… Ülkemizde herkes 1 dakikasını boş geçirse 80 milyon dakika yapıyor. Bu da yaklaşık 140 yıl, yani 2 insan ömrü demek. Bu dilim 1 saat olduğunda 120 ömür demek. Ülke olarak günde bir saatlik zaman 120 cana bedel oluyor.
İntihar büyük günahlardan olduğuna göre yavaş intiharı da küçük günahlardan saymak mümkün. Öyle ki hesap gününde bize gençliğimizi, boş zamanımızı, ömrümüzü, sağlığımızı nerede harcadığımızın sorulacağını hatırlatmıyor mu hadisi şerif(ler).
Zaman nedir sorusuna ince ve latif bir benzetme yapmak gerekirse şöyle diyebilir miyiz?
Zaman’ın en küçük birimi an’dır. (şimdidir.) An’a zam gelirse zam+an olur. Bu ifadeyi formülleştirebiliriz. Zaman=(an+an+an+…). Zaman An’ların toplamıdır.
İbni Mesud der ki: “ Herhangi bir gün beni rabbime yaklaştıracak ilmimde artış olmazsa o günün güneşinden (o günden) bana hayır yok.” Hasan Basri Hz. de “ Ey insanoğlu! Sen ancak belirli günlerden ibaretsin. O günler gittikçe senin de birazın gitmektedir.” Diyerek zamanın içindeki yolculuğumuza işaret etmektedir. İbni Mesud ise bu yolculuğun ilimle bereketleneceğine vurgu yapar.
Başka bir misalle yazıya noktayı koyalım.
Arabayla yolculuk yapan bir kişi hareket esnasında iken varacağı yere elli km…otuz km…on km kaldı gibi tarif ederken; hayat yolculuğunda sona doğru vardığımızı pekte hatırlamak istemeyiz. Hayat yolculuğunda ne kadar kaldığını belli eden tabelalar yok ama arabayı durduran trafik polisleri olduğu gibi hayat yolculuğuna da dur diyecek olan trafik meleği (Azrail) olacaktır.
Nefsimizi emniyet kemeriyle bağlamalı –çünkü nefsimizi öldürmemeliyiz- irademizle direksiyonun başına oturmalı, hayat yolculuğunda zamanı bereketli bir şekilde geçirerek, zamanı israf etmeden yani yavaş yavaş intihar etmeden Hayy’a doğru yol alalım. Yolda buluşmak dileğiyle…