Zaman ebedir ve elbette ebeler

İbrahim Çolak

Bazen her şey düzgün gidiyordur, sağlık sıhhat, mevsim, aile, dostlar… Zaman bol, paramız yeterincedir. Tüm bunlara rağmen, kendimizi, hüzünle sarmalanmış buluruz. Nedensiz gibidir. Karmaşıktır insanoğlu. Derinlerde, geçmişte, unutulmaya bırakılmış bir şeyler vardır. İstikametsiz ve istikrarsız oluşumuzdur. Yorgunluktur. Şımarıklıktır. Nankörlüktür.

İçimden çıkıp koşmak geliyor ama nereye, bu günlerde kime koşabilirim?

&&&

Dünya ve nimetleri ne görkemli. Birçok şeye akıl erdirmeye çalışan bizler, zavallı, aciz, güçsüz ve korunaksız varlıklarız. Tek gücümüz inancımız, kalbimiz.

Sonsuzluğu hangi cümlelerle anlatabiliriz, inanıp teslim olmaktan başka.

&&&

İnsanlar sahip olmadıkları ve de hiçbir zaman kendilerine verilmeyecek olanı isterler. Ulaşabileceklerini dikkate almaz, ulaştıklarının da kıymetini azaltırlar. Çoğunlukla böyledir.

&&&

Bazı insanlar, kendilerini,  neleri sevmedikleri üzerinden anlatıyor. Ona dayanamıyorum,  şundan tiksiniyorum, buna katlanamıyorum… Partileri, takımları, şehirleri, renkleri, yazarları küçümsemeler,  beyaz çoraptan nefret ediyorum demeler, kokoreç mi? Iğğ! Bu durum, kalabalıktan farklı olduklarını söyleme biçimi; yine kibir, küstahlık ve tercihlerimiz üzerinden nefretten başka bir şey değil.

&&&

Bir insan annesinden nefret ediyorsa hayatın kaynağından, yaşamaktan da nefret ediyordur.

&&&

Not almışım: “Dürüst olanın terk edildiğini, tohumunun da yataksız kaldığını hiç görmedim.”

&&&

Daha çok anneler için: “İhtiyaç duyulmaya o kadar alışmışlar ki birileri onlara ihtiyaç duymadığında yıkılıyorlar.”

&&&

Bilindik ve değişmeyecek şeyler: “Ne kadar mücadele verirsek verelim sonunda hepimiz annelerimize dönüşüyoruz.”

&&&

İnsan çocukluğundan ve yaralarından sonsuza kadar kaçamaz. Zaman ebedir ve elbette ebeler.

&&&

Aşk sözcükleri söylemekten ziyade aşkı davranışlarımızda göstermek…
Kurduğumuz cümleleri yaşıyor olmak…
Salt söylemiş olmak için söylememek gerek.

&&&

Gerçekle gerçek aşkın bir arada yürüdüğü az görülen bir şeydir.

&&&

Sana yerli yersiz, olur olmaz çok şey söyledim. Yazdım. Sustuğum zaman daha çok yazdım. Senden anlayış, senden şefkat, senden merhamet gördüm. Bütünüyle gördüğüm şey sevgiydi. Yazmak özlemekti. Yazmak bazen de kelimelerin arkasına saklanmak ve hayal âleminde yaşamaktı. Yazmak mesafeleri kısaltıyor, serzeniş, türkü ve dua oluyordu.

Yan yana olduğumuzda pek konuşmuyordun ancak zararı yoktu. Yanımda olman yeter derecede bir konuşma demekti. Öyle rahat, öyle dingin bir halin oluyordu ki fazlasını istemeye lüzum duymuyordum. Duygularını gözlerindeki parlaklık ele veriyordu. “Yaradılışından mı, yoksa estetik kabiliyetinden mi, bilmiyorum: her hareketine muhakkak bir güzellik katıyordun. Ellerin bazen çiçeğe, bazen de uçan bir kuşa benziyordu. Ağzından çıkan herhangi bir sözden daha manalıydı senin şu ellerin.”  Senin yanında şair oluyordum. “Taze biçilmiş yonca, bahar çiçekleri, yaban kekiği, lavanta çiçeği kokusuyla geliyordun. Ay aydınlığında müzik dinler gibi oluyordum.”

Kendimizin bile farkında olmadığımız, bilmediğimiz çapraşık duyguların cevaplarını birbirimizde bulmamız da sevdaya dâhildi. Sevdaya, yaşamaya, insan olmaya.

Allah esirgeyen ve bağışlayandır!