Siyonist İsrail’in hedefi, Ortadoğu haritasını değiştirmektir. Aksa tufanı harekâtı bunun bir bahanesidir. Hafızalarımızı yoklayalım. Bir sene önceye gidelim. Katil Netanyahu geçen sene Eylül ayının sonlarında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 78. oturumunda yaptığı konuşmada hedeflerini şöyle ortaya koyuyordu: "Ey İsrail! Sınırlarınız, Nil’den Fırat'a kadardır." Arkasından da gaspçı ve işgalci İsrail’in sonunda ulaşacağı yeni haritalarını gösteriyordu. Bu bir kehanet ya da rüya değil, Siyonistlerin adım adım gerçekleştirmek için yürüyeceği yol haritası idi. Bunun ne büyük bir tehlikeli gidişat olduğunu Sayın Cumhurbaşkanımızdan başka haykıran olmadı. Tüm bu haritanın kapsam alanına giren ülkeler ve tüm Ortadoğu ülke liderleri o günden beri suskunluğu tercih etmeye devam ediyor. Sanki lâl kesildiler…
Washington ise, Ortadoğu’da İsrail’in gerçekleştirmek istediği bu yeni değişim haritasının zeminine taşlar döşüyordu. Maalesef bu cafcaflı hilekâr politikalara da bazı Arap-İslam liderleri çanak tutuyor ve destek veriyordu. Neydi bu katil İsrail’in rüyasını gerçekleştirmede alt yapıyı hazırlayan projeler? “Geniş/Büyük Ortadoğu Projesi (Bush Jr.), “Yüzyılın Anlaşması” Projesi (Trump D.), “Normalleşme” Projesi ve “İşgalci ve Gaspçı Siyonist Devletin tanınması.. Görüldüğü gibi bütün bu projelerin yapımcıları görünürde ABD, görünmeyen ve perde gerisinden destekleyen ise İngiltere’dir. Bunlar hem kurucu ve hem de Siyonist İsrail’in varlığını devam ettirmesinin baş hamileridir. Elbette Siyonist varlığın Filistin’e yerleştirilmesinde her türlü desteği veren sömürgeci Batı’nın diğer ülkelerini de unutmamak lazım. Hala onlar da katil devletin en büyük lojistik destekçisi olarak yanında ve yöresinde durmaya devam ediyor. Ülkelerinde Filistin’e Özgürlük protestolarına kalkan vicdanlı insanlara olmadık şiddet ve zulmü uyguladıklarını görüyoruz.
Bugün belki daha iyi anlıyoruz, Arap baharı denilen Arap kışını.. Yıllarca ABD ve Batı; demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi değerlerin savunucusu olarak reklam edilmişti. Meğer bu özgürlükler kendi hinterlantları için geçerliymiş. Batı dışı toplumlar için değilmiş. Bu yeni Siyonist projenin yürürlüğe girmesinde Arap Baharı adı verilen eylemlerin yürürlüğe sokulması gizli bir planın parçası olduğunu gösterdi. ABD, Arap ülkelerine, özellikle de zengin körfez ülkelerine Arap Baharı adı verilen ayaklanmaları bir sopa olarak gösterdi, arkasından da “İbrahimî normalleşme” adı verilen İsrail’i bir devlet olarak tanıma projesini kabul etmelerini sağladı. Bütün bunlar hem Siyonist İsrail’in rüyasını gerçekleştirmesinin ve hem de Ortadoğu’da yeniden sınırların değiştirilmesinin bir parçasını oluşturuyordu. Uluslararası toplumu arkasına alan İsrail, planlarının fitilini ateşledi. Bundan sonra giderek artan sayıda Arap ülkelerini parçalamaya yönelik komplolar kurmaya, bitmek bilmeyen savaşlar ve bölünmeleri güçlendirmeye hizmet edecektir.
1980’lerde Siyonistlerin aldığı yeni kararlar doğrultusunda; Suriye ve Irak üçe, Libya ikiye, Sudan üçe, Mısır ikiye bölünecek, Lübnan ve Filistin ise ilhak edilecek.. Siyonistlerin gizli planlarına göre Gazze ve Batı Şeria (Ramallah) arasındaki bölünme derinleştirilecek. Nihayetinde Gazze’de kalanlar Mısır’a ya da Mısır’ın Sina yarımadasına, Batı Şeria’da kalanlar da Ürdün’e sürülecek. Siyonist İsrail tarafından Gazze ve Batı Şeria tamamen ilhak edilecektir. Var gücüyle İsrail, Batı Şeria’da ve Kudüs’te yerleşim yerlerini artırıyor, Filistinlilere karşı her türlü imha ve zulüm politikasını icra ediyor. Artık, Oslo anlaşmasını filan da tanımıyor. ABD’nin destekleriyle Aziz Kudüs’ümüz Siyonist varlığın birleşik başkenti olarak ilan edilmeye hazırlanıyor. Çok yakın bir zamanda BM’de yerleşimci politikalar da yasal hale getirilecektir. Görünen köy kılavuz istemez. Filistin, tamamen Siyonistler tarafından işgal ediliyor, Filistin halkı da ya ölümü ya da tehciri seçmeye zorlanıyor. Yerinden edilecek olan Filistin Müslümanları ve davaları yok edilmeye çalışılıyor. Her şey hepimizin gözü önünde cereyan ediyor.
Ümmetin reisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yıllardır uluslararası topluma ve İslam dünyasına bu korkunç projeyi her platformda dile getirdi ve getirmeye de devam ediyor. İsrail’in bölgesel savaş başlatması Nil’den Fırat’a genişleme projesinin bir parçasıdır. Bu konuda sömürgeci Washington yönetimi, İsrail’in her türlü işgalci, yağmacı, parçalayıcı ve imha edici politikalarına açık destek veriyor. Açıkça Filistin halkının tüm haklarını ortadan kaldırmaya yönelik tüm şeytani girişimleri birlikte planlıyor, destekliyor ve teşvik ediyor. Ya bütün bu olanlar karşısında İslam-Arap dünyası olarak ne yapılıyor? Daha uyanma zamanı gelmedi mi? Biz yine ümitsiz değiliz. Merhum Erbakan hocamızın dediği gibi, iman varsa imkân da her zaman vardır. Siyonizm’in ve şürekâsının bir planı varsa, Yüce Allah’ın da bir planı vardır. Bu gidişle İsrail kendi sonunu hazırlıyor. Yaşayanlar bunu pek yakında görecektir.