Sabah namazını kılmıştık ve güneşle dünya halen birbirinden habersizdi.
Bir kahve yaptım ve balkona çıktım.
Dünya’nın suskunluğuna şahit oldum.
Biraz uzaktan gelen araba sesleri vardı.
İnsan sesi yoktu.
Bazı evlerin ışıkları vardı.
Bizimle beraber yanmıştı bazı elerin ışıkları ve bizden önce kapanmıştı.
Karşı apartmanımda, balkonundaki çiçekleri evlatları gibi seven teyzenin de ışığı halen yanıyordu.
Balkonda kahve yudumladığımızı görünce;
“-Soğuk değil mi?” dedi.
“-İnsanlar kadar değil teyzecim. Hem kahve sıcacık.” Dedim.
Güldü ve ekledi:
“Keyfin çok olsun kızım.Gün ağarınca bana da gel.
Ama sen yaparsın beraber yeriz/içeriz..”
“-İnşaAllah teyzecim neden olmasın.Dua buyur bize de.” Dedim.
O,içeri girdi. Bende odama döndüm.
Elimde kalem ve kitap.
Benim kitabım. Rabbimin bana gönderdiği kitap.
Biraz buruktu yüreğim.
“Fetih serinliği şart” deyip açtım.
“Önce bedenim dinlenmişti şimdi de ruhuma sıra gelmişti..”
Ne güzel bir başlangıç.
“Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih müjdeledik.”(Fetih_1)
Her sıkınıtının akebinde payımıza düşen bir ferahlık veriyor Rabbim.
Hangi sıkıntı uzun vadeli oldu ki?
Hangi hüzün,demir attı kıyımıza uzun süre.?
Hangi umutlar yıkıldı da Rabbim yeniden doğrultmadı.?
Bizim bir farkımız vardı.
Herkes uyurken biz huzurda kaldık.
Evimizin meclisinde odamızda.
Herkesin olduğu yerlerde degil.
Kendi kıyımızda.
Kendi ocağımızda.
Kendimizle.
İnsan en çok da kendi ile baş başa kalmaktan korkar.
Kendini bulacağından.
Kendi ile yüzleşeceğinden.
“Aynalardan yüzünü saklayan insanları gördünüz mü?”
Bu sizde olabilirsiniz.
Günahları,ayıpları,hataları vicdanlarını tırmalamış insanlar aynalara bakamazlar.
“İnsan,kendi gözleriyle göz göze gelmekten sakınır bir hale gelir.”
Amansız dertler dizi dizi sıralanır.
Sanırız ki;
Gitmez bu dert,telafisi yoktur.
Bu umman, Yusuf (a.s.)’u yutan kuyudur.
Değil.!
Rabbim kuyulardan sultanlık bahşetmedi mi.?
Ahh Fatıma!
Kendine gel.
Rabbini dinle.
Rabbine yönel.
O kapısını açarsa kim kapatabilir?
O kapıyı kapatırsa kim açabilir?..
Rabbim gönül kapılarımızı açsın.
Sözlerimizi değil kalb lisanımızı güçlü kılsın.
Kalplarimizi ısındırsın.
Geçen yıl ebru malzemesi satılan bir kırtasiyede alış veriş yapan bir bayanla tanıştık.
Boya alıyordu.
Arasında 3 lira fiyat farkı vardı ama onun aldığı daha az kullanılıyordu.
“-Hayır onu almayın bu boyayı alın,biraz öd ile karıştırsanız ilkini 3-5 kez ikinciyi 30 kez kullanbilirsiniz.”dedim.
Tercüman çevirdi.
SubhanAllah.
Karşımda duran bir Türk değildi.
Bembeyaz giyinmiş,beyaz bir örtü takmış,sonradan Müslüman olmuş Letonya’lı bir hanımefendiydi.
Gözlerim doldu.
Tercüman: “-Yardımcı olursa sevinirim” diyor dedi.
Nasıl yardımcı olmam?
Kardeşimsin sen benim.
Elhamdülillah.
Malzemeleri aldık.
Önce kaldıgım yerde daha sonra iş yerimde birkaç ebru denemesi yaptık.
Türk kahvesi ikram ettik.
Ve gittiler şehirlerine,Riga’ya.
Tam bir yıl sonra yani Salı günü bir mail aldım.
“Ben Konya’ya geldim.Seni görmek istiyoruz. Saat: 11:00’e kadar oteldeyim” demiş.
Mesajı aldıgımda saat: 12:00 önce otele gittim. Sonra tur başkanına ulaştım.
Buldum onları Mevlana Kültür Merkezinde.
Yanına yaklaşıp:
“-My sister (kardeşim)” dedim.
“Sarıldık.Sımsıkı. Ağladık.” Bildiği birkaç Türkçe kelime vardı.
“Özledim,çok seviyorum seni.Kardeşimsin”
Yerli yabancı herkes bizi soruyordu kim bunlar?
Biri Letonya’lı biri Türk.
“-Bu kız bu yabancıyı nerden tanıyor?”
“-O yabancı değil teyze,o benim din kardeşim!”
Bizi Müslüman kılan Allah’a hamdolsun.
"-Sana da bilet aldık. Gitme. Programa katıl bizimle. Gelecegini biliyordum." dedi.
Bana da bilet almış.Unutmamış. Ben Konya'lıyım bilet almadım. Kalabalık olur,gitmeyeyim diye.
Utandım.
"-Teşekkür ederim." dedim.
Tebessümle ekledi:
"-Sen benim,Müslüman kardeşimsin."
Aman Ya Rabbi.
İslam ne kadar güzel bir din.
Elhamdülillah.
İyi derece de; O Türkçe bilmiyordu ben İngilizce.
Bildiğimiz bir şey vardı ama.
Sevmeyi biliyorduk.
Allah için sevmenin ne olduğunu iyi biliyorduk.
“-Ölmezsek yine görüşelim gelecek sene” dedi.
“İnşaAllah.” Dedi.
Allah, apaçık fetihler müjdelesin gönüllerimize.
Gönüller fethedecek müjdeler..
Dil bilmeyebiliriz bu engel değil, yüreklerimizle konuşalım yeterki.
Dilimizi bilenle de bilmeyenlede..
Ne diyor Mevlana Hz.:
“Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim.(...)“
Dilsiz, dudaksız muhabbetlerimiz olsun.
Samimi olsun.
Yüreklere,olsun fetihlerimiz.
Yürek fethini yaşayalım.
Şimdiden mübarek olsun..