Yüreğimiz kömür karası!

Seyfullah Koyuncu

Türkiye, grizu patlamasında can veren madencilerine ağlıyor.

Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait Bartın Amasra maden ocağında, 14 Ekim'de saat 18.15 sıralarında meydana gelen patlamada 41 vatan evladını kaybettik.

Üzüldük, içimiz acıdı, yüreğimiz dağlandı.

Babayiğitlerimizi kaybettik.

Üzgünüz…

Gönül isterdi ki bu elim kazanın ardından hepimiz kenetlenelim, acıya ortak olalım.

Ama ne yazık ki bunu da başaramadık.

Babayiğitlerimizin vefatının üzerinden siyasi polemikler oluşturmaya çalışanları yine gördük.

Sosyal medyada ortalığı karıştırmak için vazife edinenleri de gördük.

Yine kenetlenemedik.

“İnşallah yarın görüşürüz.” diye evden çıkan, sonra bir daha evine dönemeyen madencilerimizin vefatı, birilerinin siyasi çıkarına meze edilmeye çalışıldı.

En çok üzen de buydu aslında.

İsrail’den Yunanistan’a kadar gerilimli olduğumuz pek çok ülkeden taziye mesajları yağarken, içimizdekiler bu acıyı paylaşmaya tenezzül etmedi.

Halbuki devletimiz bu elim kaza yaşanır yaşanmaz olay yerindeydi. Alınan aksiyon hızlıydı. Bakanlar bir an olsun olay yerini terk etmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır programını iptal ederek, kaza mahalline gitti. Ailelerle görüştü, çalışmaları yerinde inceledi, ekipleri koordine etti, cenaze namazına katıldı.

Ama birileri yine aynı kaos ortamını oluşturma gayretindeydi.

O birileri yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kaza yerinde yaptığı konuşmayı evirdi çevirdi gündeme taşıdı.

Ciddi tedbirler alınmasına rağmen yaşanan kazanın takdir-i ilahi boyutuna değindiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef tahtasına koydular.

Halbuki ‘kaza ve kaderin Allah’tan geldiğine’ iman etmiş bir liderin ya da sıradan bir Müslümanın, yaşanan kazanın ‘takdir-i ilahi’ boyutuna değinmesi kadar normal bir şey yoktu…

Bunu da düşünmediler. Yine eleştirecek bir şey buldular.

Yine ülkece kenetlenemedik.

DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASI İŞTE BU YÜZDEN ÖNEMLİ

Kaybettiğimiz madenci kardeşlerimiz elbette geri gelmeyecek. Ama bu kazanın sorumluları da mutlaka hesap verecektir.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Madencilerimizin aileleri, evlatları emanetlerimizdir. Can kayıplarını telafi edemesek de vefat eden kardeşlerimizi geri getiremesek de en küçük mağduriyete dahi izin vermeyecek, ailelerimize sahip çıkacağız. Adli makamlarımız canımızı, ciğerimizi yakan bu elim hadiseyi tüm boyutlarıyla soruşturacak, en ufak bir ihmali dahi karşılıksız bırakmayacaktır” ifadelerini kullanarak bu konuda tavrını gösterdi.

Elbette sorumlular hesap vermeli, elbette bu olayın üzerine gidilmeli. Ama olaya siyasi pencereden bakan hiç kimse bu acıya ortak olduğunu sanmamalı.

Daha olayın ilk dakikaları itibarıyla sosyal medyada kötü niyetli ve çirkin paylaşım yapanlar da hesap vermeli, veriyorlar zaten.

Emniyet Genel Müdürlüğü bu konuda hızlı reaksiyon aldı ve topluma nifak tohumları eken sosyal medya kullanıcılarını anında tespit etti.

Bir kez daha gördük ki ‘dezenformasyonla mücadele’ düzenlemesi ülkemiz için hakikaten büyük bir gereklilikmiş.

Yoksa hiçbir kutsalımıza saygı duymayıp, siyasi mesaj vermek isteyenler, canlarının istediği her değerin üzerinde tepinmeye devam edecekmiş…

Kömür için bir ömür veren işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum.

Allah böyle acıları bir daha yaşatmasın.