Hükümsüz cümleler kaldı sözden geriye. Ucu açık, donuk ve sığ… Yazan mı yorgun düşmüştür, kelimeler mi ağır kalmıştır kaleme?
Şu gök kubbe altında söze bahis olmayan ve söylenmemiş iki cümle kalmış mıdır? Yeni cümleler peşine düşüp kadim sözleri aramaya çıkanların girdikleri sokaklar neden çıkmaz ola acep? Ne erenler ne kırklar yediler ne şairler kâğıda yazmamışlar sözlerini de çağlar aşıp gelmiş bugüne. Dönüp bakmaya vakit bulamayanlar, vakit bulup ağızlarına sakız edenler kendilerinden önce yordular o nadide sözleri.
Sabaha varmayan cümleler gecelerimizin sahibi oldu. Gün doğduğu zaman geceden geriye umarsız bir sızı kalıyor zihnimizde. Dönüp bakınca ne kadar vakit konuştuğumuzu anlıyor lakin şifa niyetine tek bir cümle kalmadığını idrak edemiyoruz.
Sözün sahipleri olarak kurduğumuz cümlelerin hakkı işaret etmesine hak olmasına hassasiyet göstermek yerine haklının bizim olmasına uğraşıp duruyoruz. “Ben söylemişsem doğrudur”inanmışlığı esasen bizden çok cümlemizi yoruyor. “Aksi seda” bir ihtimal olmasına rağmen bizden sonraki her cümlenin bizi haklı çıkarmasına çok düşkünüz. Bu halimizden cümleler bile yorgun oysa.
Ben söylemişsem doğrudur diyenlerin yüksek bir benlik havası var da ya “doğruyu ben söylerim” diyenlerin havasına nasıl katlanacağız. Hükme tâbi her doğrunun ancak kendileri tarafından söylenebileceğini düşünüp vehmedenler bir yük olmuyor mu cümlelerin sırtına?
Sözü evirip çevirip “bak ben demedim mi” mecrasına getiren daha demincek yanındaydı işte. Bir şey söylenecekse ben söylerim edasına kapılanlar her sohbetin sonunu kendi doğrusuna bağlamayı nasıl oluyor da beceriyor?
Konuştukça çoğalan ve ağırlaşan cümlelerin içinden imbikle süzerek hatırda ve gönülde kalacak iki kelam arayıp duruyor sözün kendisi. Bizim bulduklarımızı sözün sahibi kabul etmiyor ya da papağan gibi tekrar etmemizi istiyor. Sözümüzün kesin doğru olmasını beklemek gibi bir ön kabulün her şeyden önce cümlemizi yorduğu gerçek…
Oysa ne senin cümlen kesin ve mutlak doğrudur ne benim söylediğim yanlış ve beyhudedir. Kalem yorulmasın yazmaktan ve biriken cümleler sözün namusu adına kalsın yalın ve sade.
Afili cümleler kuruyoruz, renkli çerçeve içine alıp, sesin gücünden arka alıp sahneliyoruz neresi imkân verirse. Okuyanlar beğeniyor ikinci bir cümle yazıyor altına. Cümle mi yorgun düşüyor kendi halinde okuyan mı takat bulamıyor sözü kaldırmaya lakin işte yorgun cümleler çoğaldıkça sözün hükmü ve tesiri yitip gidiyor aramızdan.