Yol

Hakan Bahçeci

Yürümeye mecalimiz ve nefesimiz olduğu sürece ve yolu çizen mühlet verdiği vakte kadar adımlamak düşüyor acizliğimize. Ruhlar âleminden sonra dünya denen yola ram olmak yazılmış takdire. Yol ve yolcu olarak hem yoldan hem yürümekten mesulüz işte.

            Kimi yollar ancak bizim gayret ve çabamızla açılıp yürünecek hale geliyor. Kimi yollar ise kendisi çağırıyor. Düştüğümüz yolun hakkını eda edebilmeyi niyaz diyorsak o yolun hakka doğru olduğuna inanmak da bize kalıyor.

            Yollar her nevi şekilde ve her türlü zorluğu barındırıyor. Önümüzde birçok yol olsa da tümü nihayetinde asıl yolu çizen yaratıcının takdirinde yer alıyor. Yol mu zor yoksa yolcu mu yorgun, yol mu bize direnç gösteriyor biz mi yola revan olamıyoruz?

            Yollar çeşitli de yolcular tek mi? “Yol yok” diye bir mazeret öne sürebilecek miyiz? Hayır… Yol bulunur da yolcu lazım, yol açılır da yolu açacak derde talip olmak lazım.

            Kendine çağıran yollar da var. Herkese nasip olmayan, niyetini alsan da takdire bırakılan davetler var. O yol için yola düşmek var. Biz inananlar için kendine çağıran ve koşarak icabet ettiğimiz kaç tane mübarek yol var ki? Yola düşmek, yola ram olmak ve yolun bereketini ummak. Dua ile vasıl olup dua ile dönebilmek…

            İnananları kendine çağıran yollardan biri de şüphe yok ki arzın kalbi olan Kâbe; Allah’ın evi, ilk mabet, İbrahim ile İsmail’in hikâyesi, Nebi’nin gözbebeği kutsal mekân… Bir mıknatıs gibi dünyanın her yerinden insanları kendine çeken o mübarek mekân. Hz. Peygamber’in bizatihi mübarek elleriyle yerine koyduğu o siyah taş, insanları takip edip durmakta ki onun için Resul (SAV) şöyle dememiş miydi; “Hacer-i Esved, Cennet'ten inmiştir. O indiğinde, sütten daha beyaz idi. Âdemoğullarının hataları (günahları) onu kararttı."

            Müslümanların yönünü döndüğü ve namazın eda şartlarından biri olarak saydığımız o belde; Kâbe, çağırıyor Müslümanları gerek Hac gerek Umre ibadeti için. İnananların görünce kalbini titreten, gözyaşını döken o mübarek mekân… O mekân ki Nebi’nin ifadesi ile “İnsanlar için, içinde namaz kılınacak ilk mübarek ev, Kâbe’dir” biricikliğine ulaşan bir evdir.

            Farz olarak Hac, kuvvetli bir sünnet olarak Umre ile Müslümanların yollarından biri Mekke ve Medine yolu. Bu yolun bereketi bu yolun neşe ve heyecanı hangi kalbi sarsmaz ve ısıtmaz ki? Hz. Peygamber “Umre, bir sonraki umre ile arasındakilere kefarettir. İhlâsla eda edilen, riya ve masiyetten uzak bir Haccın karşılığı şüphesiz cennettir” buyurmuş. Bu haberi alıp yola düşmek için niyet edenler yolcu olmayı göze almış demek değil midir?

            Yol mübarek ve o yola düşmek de bereket… Halis bir niyetle yoluna düşenlerden eyle duası ile… Aziz okuyucularım, Nasip olursa o yolun bereket ve müjdesini umarak umre ziyareti için yola çıkıyoruz. Allah’a emanet ederek dualarınız bekliyorum. Bu vesile ile tüm Müslümanlar ve bu ülke için yolun huzurla, selametle açılmasını Rabbimden niyaz ediyorum.