Yerli otomobil sınavını Konya kazandı. O fabrika Konya ile hiç mi hiç alakası olmayan başka bir yere yapılsa da bu sonuç değişmez…
Çünkü Konya bu kadar önemli başka hiç bir konuda, bu kadar istekli, bu kadar organize, bu kadar özverili, bu kadar ‘birlikte’ davrandı mı hatırlamıyorum? Konya’nın neden bu iş için en uygun yer olduğuna dair raporlar hazırlandı, yoğun çalışmalar yapıldı, görüşmeler programlandı, kulisler yapıldı, toplantılarda Konya’nın ne kadar istekli olduğu anlatıldı…
İşte bu nedenle bu nedenle kazanan Konya oldu aslında… Sakarya’ya da yapılsa bu böyle, Kocaeli’ne, Kars’a da yapılsa da bu gerçek tarihi kayıtlara geçti…
Bu bilgi, birikim ve birliktelik ‘yerli otomobilde’ olmasa da belki bir gün Türkiye Uzay üssü yaparken işe yarar kim bilir…
Gülmeyin o gün çok uzak değil…
On yıl önce bugünleri hayal bile edemiyorduk…
…
Kaşınan Gazeteciler…
Hayal edemediğimiz konulardan biri de İnsan hak ve hürriyetleri konusunda yaşadı Türkiye… Ve bunun alt başlığı ‘Basın özgürlüğü’nde…
Sürekli papağan gibi tekrarlanan 180 ülke arasında 149.yuz iddiasının toplumda karşılığı yok… “Basın özgürlüğü alanına girdiğini düşündüğüm bazı tutuklamalar için en gür sesi de biz çıkarmalıyız” diyen benim içinde bir karşılığı yok bu iddianın… Ne yani şimdi biz Burundi, Myanmar(hani şu insanların işkenceyle öldürüldüğü ülke), Zimbabve, Kampoçya (kimin kimi öldürdüğü belli olmayan ülke), Etiyopya’dan daha kötü durumdayız öyle mi?
“Ama matematik öyle diyor” diyebilirsiniz…
Matematiksel verileri baz alırsanız; Masum çocukların katledildiği Suriye’nin bile daha özgür olduğunu da iddia edebilirsiniz rahatlıkla… Gazeteciler tutuklanmıyor çünkü orada öldürülüyor… Askeri devrimle can çekişen Mısır’ın da basın özgürlüğü konusunda sınıfı geçtiğini de söylerler muhakkak… Muhalefet kaldı mı ki orada? Hem de tutuklu gazetecilerin büyük çoğunluğunun “Gazetecilik” mesleği yüzünden tutuklu olmadıkları defaten söylendiği halde…
Uzun uzadıya tartışmaya gerek yok… Kampoçya, Zimbabve ile kıyaslayıp sonra ‘Türkiye hepsinden kötü matematik öyle söylüyor’ demek kendi iddianızı yalanlamanız anlamına geliyor. O yüzden bu önemli söylem kimsenin gündeminde değil…
Basit olduğu düşüncesiyle toplumda karşılık bulmuyor iddianız…
Çalışan gazetecilerle, Kaşınan gazetecileri ayırt edemezseniz ‘Basın özgürlüğünde’ bir adım dahi yol alamayız…
Basın özgürlüğünün önünde duran en büyük engel de kendimiziz kısaca…
…
Konya’nın en meşhur sokağı…
‘Konya’nın en meşhur sokağı neresidir’ diye sorulsa ne cevap verir Konyalı bilemiyorum…
Ama benim yanıtım belli; Kuba Sokak…
İsmini söyleyince çoğu kişiye çağrışım yapmaz belki ama Erenköy’deki Tahir Hoca’nın sokağı denilince herkes hatırlayacaktır…
Hani şu iki tarafı ağaçlıklı Konya’nın belki de tek sokağı… Evlenenler, Boşananlar, Araba satacaklar, fotoğraf makinasını ilk eline alanlar, Yüksek çözünürlüklü Akıllı telefon alanlar soluğu o sokakta alıyor… Sokak sakinleri her fotodan 1 kuruş alsaydı, Türkiye’nin en zenginleri listesine girerlerdi…
Orada fotoğraf çektirmeyen tek Konyalı olarak tarihe geçeceğimi düşünüyorum bazen…
Konya’nın kişi başına düşen en çok yeşil alana sahip şehir olduğunu biliyoruz tabi… Ancak yetkililerin bu sokağın birkaç benzerini daha yapmasında büyük fayda var… Sokak artık taleplere yetişemeyecek yoksa bir zaman sonra…
Ancak bu sefer iki tarafında yükselen ağaçları değişik olmalı ki bir farklılığı olsun…
Hatta ismi “Gazze” olmalı…