Son dönemde çok yoğun bir gündem yaşıyoruz… Bir yanda CHP’nin içi kaynarken bir yandan da cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın tartışmaları devam ediyor…
Katolik Hıristiyanların manevi lideri Papa Fracesco’nun Türkiye’yi ziyaret edecek olması ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ağırlanacak olması durumuna karşı, Türk Mimarlar Odası ve ‘’marjinal yazar kesiminde’’ Papa’ya açık mektup yazılarak ‘’Türkiye’ye gelme’’ çağrıları yapılıyor… Bu çağrı İngiltere ve İtalya başta olmak üzere Avrupa basınında geniş yer buluyor… Son olarak da İngiltere deki Economist dergisi ülkemizde geniş yankı uyandıran ‘’kertenkele’’ dizisi tartışmalarına sayfalarında geniş yer ayırıyor…
Yabancı basında IŞİD konusunda ülkemize karşı yapılan ve adeta psikolojik savaş boyutlarına ulaşan ‘’IŞİD’e yardım eden ülke’’ haberleriyle ‘’teröre yardım eden ve terörle birlikte anılan ülke’’ amacına bir kısım yerli medyanın olabildiğince destek vermesi ‘’üst aklın’’ algı operasyonlarını akla getiriyor… Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili haberler özellikle ABD ve İngiltere basınında geniş yer bulmasıyla bazı yerel medyanın bu haberlere daha sıkı sarılması ‘’ortak bir harekâtı’’ akla getiriyor…
Yaklaşan genel seçimler öncesinde Türkiye, hem içerden hem dışarıdan algı operasyonlarıyla ‘’imaj yaralama çalışmalarına’’ maruz kalıyor, hem de siyasetin yeniden şekillenmesinin zemini hazırlanıyor… Bir yandan yeni partiler kurulurken bir yanda mevcut iktidarı yıpratmaya yönelik hamleler yapılıyor… Haziran 2015 genel seçimlerine kadar yeni algı operasyonlarının, yıpratma çalışmalarının yapılması da bu açıdan muhtemel gözükmektedir…
CHP’nin bir yandan genel merkezine mescit açması, mevlit okutması, ‘’muhafazakâr’’ adaylara kucak açmak suretiyle partinin yüzü halka tebessüm ettirilmeye çalışılırken, bir yandan da batının söylemleri ve istekleriyle uygun minvalde hareket ederek, iktidar olma yolunda hamleler yapmaktadır…
Diğer yandan camia BDP’ ye oy verildiğini resmi ağızdan ikrar ederken, devlet kadrolarındaki varlığıyla hükümeti zora düşürmek için toplumsal olayların yayılmasına vesile olacak işlere imza atmakta, bir yandan da bir zamanlar Silivri’ye gönderdikleri askerlerden ‘’yardım’’ talep etmektedir…
BDP’ de hakeza ABD ziyareti sonrası bariz şekilde değişen politikasıyla ‘’AK Parti'ye karşı seküler güçleri harekete geçmeye çağıran’’ bir vizyona bürünmüştür…
Tüm bu yaşanılanlar, ‘’üst aklın’’ ülkemizde ulaşmak istediği nihai sonuca hizmet eden gelişmeler olarak değerlendirmek mümkündür…
İdeolojik anlamda Görünürde birbirleriyle ortak noktası olmayan bu üç yapının, söylemleri ve icraatlarının ortak bir amaca hizmet ettiği gayet net görülmektedir… Bu durum ise bu politikaların tek bir merkezden koordine edildiği ve topyekûn iktidarın değiştirilmesi parolasıyla harekât edildiği izlenimi vermektedir…
Yeni kurulan partiler seçimlere yaklaşılan bir süreçte tıpkı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi bir ittifak ile büyük bir başarıyı hedeflemekte olduğu gözlenmektedir… 2015 genel seçimlerinin önemi büyük olduğu için bu seçime büyük hazırlık yapılmasını tabii görmekle birlikte siyaset mühendisliği bakış açısıyla yaklaşılmasını da kabul etmek mümkün değildir…
2015 seçimlerini varlıklarının bekası için en önemli eşik olarak kabul eden ‘’yerli ittifak’’ ın Öncelikli amaçları iktidarı değiştirmek olsa da bunun zorluğunu bildiklerinden hiç olmazsa Ak parti’nin tek başına Anayasa değişikliğini yapacak bir güce ulaşmasını engellemek üzerine çalışmalarına devam etmektedirler… Eğer Ak parti tek başına Anayasa değişikliği yapacak güce ulaşır ve başkanlık sistemini hayata geçirirse, Türkiye gelişmiş ülke statüsüne hızla yaklaşacak ve anti demokratik tüm oluşumlar hayat sahnesinden silinecektir… Halkın iradesi seçimlere daha net yansıyacak, koalisyon devirleri tarihe karışacaktır… Başkanlık sistemiyle birlikte Sağ kesimin oylarının yüzdesi göz önüne alındığında bu seçimlerin ne denli önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmakta ve dolayısıyla bu seçimlere ‘’yerli ittifak’’ın ölüm kalım savaşı olarak görmesine neden olmaktadır…
Selametle…