Siz hiç Konya’da faaliyet gösteren ulusal zincir marketlerin; okul, derslik, cami vb. hayırlarda katkılarını gördünüz mü?
Ya da herhangi bir ulusal marketler zincirinin Konya’da spora destek verdiğini gördünüz mü?
Acınızı yaşadığınız bir kara günde ya da en mutlu gününüzde yanınızda oldular mı o devasa markalar mesela?
Dikkat edin, Konyamızın markası olup ulusal büyüklüğe ulaşanlardan ya da yerelde bu şehre katkı verenlerden bahsetmiyorum.
İstanbul ya da Ankara merkezli olup piyasayı tekelleştirenlerden bahsediyorum.
Aslında bahsettiğim o marketleri hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Konya’da 450 civarında mağaza sayısına ulaşan bu marketlerin her biri günlük 10 bin TL ciro yapsa, yıllık kazançları yaklaşık 1 milyar 700 milyon liralık devasa bir rakama ulaşıyor.
Tabi bu tahmin minimum rakamlarla yaptığım bir tahmin.
Bu bol sıfırlı rakamdan Konya’ya ne kadar kalıyor peki?
Pek de bir miktar kalmıyor maalesef.
Üzücü ve düşündürücü…
Konya’ya yaptıkları ödemeler, kira ve personel giderlerinden öteye gitmiyor.
Konya’da üretilen ürünleri mağazalarına almıyorlar, ya da kendi ürettikleri ürünleri Konya’da üretmiyorlar mesela.
Şatafatlı kasap reyonlarında sattıkları etler; Karapınar’daki ya da Altınekin’deki bir köylüye para kazandırmıyor mesela.
Oysa Altınekin’deki Ahmet amca bu marketlere kuzu satsa; yemci, derici, çoban, kasap… Kısacası birçok kişi bu işten evine ekmek götürecek.
Konya kazanacak anlayacağınız…
Ticaret karşılıklı yapılır diye biliyorum ben.
Hiç eğip bükmeye gerek yok. Bunun adı bir nevi tek taraflı sömürüdür.
Daha da vahim olanı ise gıda gibi önemli bir alanda ortaya çıkan tekelleşmenin neler doğuracağını asla tahmin edemiyoruz şu anda.
Yerel bir market zinciri 1 haftada 1 tır domates alabilirken, o ulusal marketler 8 bin tır domates alıyor.
Bu 8 bin tır domatesi Antalya ya da Mersin’deki üreticilerden kendi belirlediği fiyatla alıp, piyasada arz sıkışıklığı oluşturuyor.
Daha da iddialı olmak gerekirse, kilosunu 1 liradan aldığı domatesi devasa depolarında 1 hafta beklettikten sonra, piyasada ortaya çıkan boşlukta kafasına göre fiyat belirliyor.
Garibim yerel market zinciri de bu süreçte üreticide domates bulamıyor, bulsa da çok pahalıya satın almak zorunda kalıyor.
Ve son süreçte yaşadıklarımız da bu garabetin tezahürü oluyor ne yazık ki…
Gıda konusunda hızla bir tekelleşmeye doğru gidiyoruz…
Bizim asıl yapmamız gereken, öncelikle eşit rekabet şartlarını sağlamak.
Her köşe başında biten o ulusal market zincirlerine bir düzenleme getirmek...
Örf adet geleneklerimiz için yerel esnafa sahip çıkalım.
Çünkü onlar hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, yoksullukta ve bollukta yanımızdalar.